Psikoterapist&Cinsel Terapist Serkan Özcan

Psikoterapist&Cinsel Terapist Serkan Özcan Contact information, map and directions, contact form, opening hours, services, ratings, photos, videos and announcements from Psikoterapist&Cinsel Terapist Serkan Özcan, Family Therapist, Tuna Mah. Yalı Cad. No:118 D:4, Karşıyaka, Izmir.

Ebeveynler genelde çocuklarının birincil bakım verenleri oluyor. Başka bir kişinin, özellikle de bebekler gibi özerkliği...
19/02/2025

Ebeveynler genelde çocuklarının birincil bakım verenleri oluyor. Başka bir kişinin, özellikle de bebekler gibi özerkliğini kazanamamış, bakıma ihtiyaç duyan canlıların bakımını üstlenmek kişiler için yaşamlarını tamamen değiştiren bir şeye dönüşebiliyor. Kişiler bekarken, evliyken veya çocukluyken toplum tarafından farklı algılanarak, değişik rollerle görevlendiriliyor. Örneğin, genellikle evli bir kişinin partnerini de göz önünde bulundurarak bir hayat planlaması yapması bekleniyor. Ancak henüz evlenmeden biriyle romantik bir ilişki içerisinde olan kişilerin partnerlerini öncelik yapması evli kişilerden olan beklenti kadar fazla olmuyor. İşin içine çocuk girince kişinin rolü de ondan beklenenler de çeşitli değişikliklerden geçiyor. Her şeyden önce, kişi artık bir ebeveyn rolünü üstleniyor. Kimimizin ebeveynlerini kızdırdığında onlardan işitmiş olduğu gibi mesele tam bir "Atsan atılmaz, satsan satılmaz." meselesine dönüşebiliyor.

Ebeveynlik birçok kişinin bireysel özgürlüklerini kaybettiği bir tecrübeye dönüşebiliyor. Bu süreçte kişilerin ebeveyn olmanın getirilerinin ve bu durumun onları nasıl etkilediğinin bilincinde olması çok büyük bir önem taşıyor. Ayrıca, böyle bir duyguyu yaşayan ilk ebeveyn olmadıklarını da unutmamaları gerekiyor. Özellikle yeni annelerin doğum sonrası hormonları veya zor geçirmiş oldukları hamilelik sebebiyle anne olmayı sevemiyor olması çok yaygın ve aslında doğal bir süreç olabiliyor. (Devamı yorumlarda)

En son ne zaman partnerinizle açıp bir film izlediniz? Ne zaman birlikte dışarı çıkıp romantik bir akşam yemeği yediniz ...
12/02/2025

En son ne zaman partnerinizle açıp bir film izlediniz? Ne zaman birlikte dışarı çıkıp romantik bir akşam yemeği yediniz veya sabah istediğiniz saatte uyanıp uzun bir pazar kahvaltısı yapabildiniz?

Çocuk sahibi olduktan sonra bu tarz aktivitelere vakit bulmak pek mümkün olmuyor. Partnerle kaliteli zaman geçirmek zor olduğu gibi bir de çocuk sahibi olmanın getirdiği değişimlere ayak uydurmaya çalışırken ilişki memnuniyeti düşebiliyor. Bir araştırmaya göre çiftlerin yüzde doksanı çocuk sahibi olduktan sonra daha mutsuz hissettiklerini belirtiyorlar. Uykusuz geçen geceleri, bitmek bilmeyen ağlamaları ve çocuk bakımı üzerine yapılan tartışmaları düşündüğümüzde bu aslında çok şaşırtıcı bir durum değil.

Bu dönemde çiftlerin genellikle kendilerine zaman ayırma, fiziksel yakınlığın azalması, kimin daha çok uyuduğu ya da uykuya ihtiyacı olduğu, takdir edilmediğini hissetme, bebek bakımının nasıl olması gerektiği ve kimin daha çok iş yaptığı gibi konular üzerine tartıştıkları görülüyor. Uzmanlar, bu tartışmaların yaşanmasının en önemli sebeplerinden birinin iletişim eksikliği olduğunu söylüyor.

Çocuk sahibi olduktan sonra hayatın eskisi gibi olmayacağını biliyoruz. Her yeni gelen dönem bir dönüm noktası olma potansiyeline sahip ve kendi içinde bir zorluk barındırıyor. Bu sebeple çocuk sahibi olduktan sonra ilişkiyi güçlendirmenin ve eski yakınlığı yeniden inşa etmenin yollarını bulmak gerekiyor. Sizin için ilişkinizi güçlendirmenize yardımcı olacak 4 madde sıraladım:

Gün sonunda kısa da olsa konuşmak için zaman ayırın.

Gün sonunda ayırdığınız bu zamanlarda sorunlarınızı veya sadece o gününüzün nasıl geçtiğini konuşabilirsiniz. O gün içerisinde yaşadığınız bir problemi mümkün olduğunca o gün içerisinde partnerinizle paylaşmalısınız. Endişeleri açık bir şekilde ifade etmek problem çözme konusunda kritik bir öneme sahip. Sorunlar dile getirilmediğinde kendisini pasif-agresif davranışlar ile gösterebiliyor. Partnere duyulan öfke büyüyebiliyor ve ev içerisinde gerginlik oluşabiliyor.

Gün sonunda birbirinize ayırdığınız bu zamanda kimin bezi değiştireceği veya kimin çocuğu okuldan alacağı üzerine değil, hissettikleriniz üzerine konuşmaya çalışın. İşte ne olduğunu, dün gece rüyanızda ne gördüğünüzü veya arkadaşınızla yaşadığınız bir olayı anlatın. Ne kadar küçük görünseler de bu tarz paylaşımlar aranızdaki yakınlığın güçlenmesi için önem taşıyor.

Küçük anların kıymetini bilin.

Kanepeye uzanıp bir bölüm dizi izlemek veya keyfini çıkararak bir kahve içmek gibi aktiviteler gözümüze çok sıradan ve bir gün içerisinde herkesin yapabileceği şeyler gibi görünebiliyor. Fakat ebeveyn olunduğunda sadece 5 dakika gözünü kapatıp dinlenebilmenin bile hayali kurulabiliyor. Bu durum partnerinizle aranızdaki ilişki için de geçerli. Eskiden belki bir akşam dışarı çıkmanız veya hafta sonu yakın bir şehre gezmeye gitmeniz mümkündü. Fakat şu anda içinde bulunduğunuz koşullarda bunları yapmanız zorsa küçük anları iyi değerlendirmelisiniz.
Akşam randevularına öncelik verin.

Çocukların uyku zamanları, plan yapmak ve birlikte vakit geçirmek için ideal olabiliyor. Eğer onların yanında kalabilecek bir yakınınız, tanıdığınız biri veya bakıcınız varsa o çocukların yanındayken siz akşamı birbirinize ayırın. Romantik bir akşam yemeğine, film izlemeye veya yürüyüşe çıkabilirsiniz.

Onların yanında değilken çocuklarınız için endişelenmeniz ne kadar doğalsa sadece kendinize ve partnerinize ayırdığınız zamanlar olması da bir o kadar doğal. Partnerinizle birlikte bir akşamı kendinize ayırmanız sizi kötü ebeveynler yapmaz. Böyle zamanlar yaratmak, çocukların yanına daha dinlenmiş ve kendinizi iyi hissederek dönebilmenize yardımcı olur.

Fiziksel yakınlığınızı yeniden güçlendirin.

Çocuk sahibi olduktan sonra cinsel hayatın eski haline dönmesi zaman alabiliyor. Özellikle kadınlar, vücutlarında yaşadıkları değişimler sebebiyle seks yapmaya başlama konusunda daha çok zamana ihtiyaç duyabiliyorlar. İlk zamanlarda seks yapabilmek için zar zor vakit ayarlamanız gerekiyormuş gibi hissedebilirsiniz ve bu oldukça doğal. Çocuklar olduğunda ebeveynler planlarını onların yaşamları etrafında şekillendirebiliyorlar. Bir araştırmaya göre haftada bir kez seks yapan çiftler, daha az seks yapan çiftlere kıyasla ilişkilerinden daha memnun olduklarını belirtiyorlar. Bu araştırmaya göre haftada birden fazla seks yapmak ise ilişki memnuniyetini daha fazla artırmıyor. Yani önemli olan haftada bir kez o zamanı yaratabilmek gibi görünüyor. Başlangıçta bunu takvime koyarak yapmanız gerekse de fiziksel yakınlığınızı yeniden sağlamanız için bu iyi bir adım olabilir. Bu takvimi oluşturmak için uzmanlar çocuklarla araya bazı sınırlar koyulmasını da öneriyor. Örneğin, uygun zaman geldiğinde çocukla uyumayı bırakmak, çocuğu kendi odasında uyuması için teşvik etmek veya çocukların uyuma saatini çok geç bir saat olarak belirlememek gibi.

Bazen çocuklar oynadıkları oyunlarda, oyun arkadaşlarının bedenine karşı bir merak duyabiliyor. 'Doktorculuk' oynarken o...
08/01/2025

Bazen çocuklar oynadıkları oyunlarda, oyun arkadaşlarının bedenine karşı bir merak duyabiliyor. 'Doktorculuk' oynarken oyun arkadaşını muayene eden çocuk, farklı bir beden ve kendisinde olmayan beden kısımlarına karşı bir merak besleyebiliyor. Bu merak, oyun oynarken ortaya çıkmasa bile mutlaka bir gün çocuk, bedeniyle ilgili aklına takılan soruları ebeveynlerine yönlendirebiliyor. Çocuk, oyun arkadaşının veya ebeveynlerinin ge***al bölgelerine dokunmak isteyebiliyor veya oyun içerisinde kendi ge***al bölgesine dokunulmasına izin verebiliyor. Aslında tüm bunlar, çocukta 'mahremiyet' kavramı inşaasında rol oynuyor.
Mahremiyetin çocuklarda inşaasında en büyük görev ebeveynlere düşüyor. Çocuğun kendisinden farklı ge***al bölgesi olan birisine duyduğu merak normal karşılanmalı ve bu konuda çocuğun ebeveynine yönelteceği sorular açık ve net bir şekilde cevaplanmalı. Özellikle çocuğun özel bölgelerine farklı isimler vermektense bu bölgelerin doğru isimlerinin (ağız, meme, vaj*na, pen*s gibi) çocuğa telaffuz edilmesinin oldukça önemli olduğu belirtiliyor. Çocukların özel bölgelerine kendi izinleri olmadan kimsenin dokunamayacağını da öğrenmeleri mahremiyet inşaalarında önemli bir rol oynuyor. Diğer taraftan, çocuklara karşı tarafın da sınırlarının olduğunu öğretmenin mahremiyet kavramını anlayabilmeleri için oldukça etkili olduğu belirtiliyor.
Çocuklar özellikle yeni yürümeye başladıkları dönemde aile bireylerinden olmayan insanların yanında da kıyafetlerini çıkartma, bedenlerini sergileme ve keşfetme isteği duyabiliyorlar. Ebeveynler zaman zaman bu durumdan endişe duyabiliyorlar. Fakat bu dönemde çocukların bedenlerinin saklanması gerektiğini çocuğunuza öğretmek yerine, onunla mahremiyet kavramı üzerine konuşmalısınız. Çocuğunuzun bedenini keşfetme isteği, gelişiminin bir parçası. Bu sebeple, gelişimsel ihtiyacını çocuk mutlaka karşılayabilmeli. Kendi bedeni ve başkasının bedeni ile ilgili sınırları çocuğunuzla konuşarak onun mahremiyeti anlamasında yardımcı olabilirsiniz.
Çocuklar yeni yürümeye başladıkları dönemde benmerkezcil oluyorlar. Bu sebeple çıplak olmak onlara kendilerini iyi hissettirebiliyor. Bu durumda yabancıların yanında kıyafetlerini çıkarttığı için çocuğunuzu cezalandırmak ya da utandırmak gelişimini kötü etkileyebiliyor. Bunun yerine, çocuğunuzu o anda mutlaka uyarın fakat özellikle onu incitmemeye ve utandırmamaya dikkat edin. Çocuğunuzla baş başa kaldığınız zamanda ise ona hangi durumda ve ne zaman çıplak olabileceğini ya da olamayacağını açık bir şekilde anlatın. Bu konuda çocukla açık bir iletişim kurmak, çocuğun kendi sınırlarını çizebilmesinde ve mahremiyeti anlayabilmesinde oldukça yardımcı oluyor.

Zihnimizden geçen, zaman zaman da geçip gitmeden kalan düşünceler partnerimizle aramızdaki ilişkiyi önemli ölçüde etkili...
02/01/2025

Zihnimizden geçen, zaman zaman da geçip gitmeden kalan düşünceler partnerimizle aramızdaki ilişkiyi önemli ölçüde etkiliyor. Özellikle zihnimizde dönen bazı düşünce kalıpları partnerimizle aramızda çatışmalar ve hatta ayrılıklar yaşamamıza sebep olabiliyor. Gelin birlikte bize ve ilişkimize zarar veren bu düşünce kalıplarına ve bu kalıpları nasıl değiştirebileceğimize bakalım.👆

Romantik ilişkiler birçoğumuzun hayatında önemli bir yere sahip. Sağlıklı ve istikrarlı romantik ilişkiler, mutluluk sev...
23/12/2024

Romantik ilişkiler birçoğumuzun hayatında önemli bir yere sahip. Sağlıklı ve istikrarlı romantik ilişkiler, mutluluk seviyemizi olumlu yönde etkileyebiliyor. Araştırmalar, romantik ilişki memnuniyetinin; yaşam memnuniyeti, psikolojik iyilik hali ve problem çözme becerilerimizle bir ilişkisi olduğunu gösteriyor.

Peki romantik ilişki memnuniyetimizi neler etkiliyor olabilir?

🫂Öz şefkat
Genel iyilik halimizle el ele giden öz şefkat, kendimize yargılayıcılıktan uzak, nazik ve anlayışlı olmamız anlamına geliyor. Yapılan araştırmalar, kendisine daha şefkatli davrananların içinde daha memnun oldukları romantik ilişkileri olduğunu, kendisine daha acımasızca yaklaşan kişilerin ise romantik ilişki memnuniyetlerinin düşük olduğunu söylüyor.

Öz şefkatimiz yüksek olduğunda:
-partnerimizle daha güçlü bir duygusal bağ geliştirebiliyoruz.
-kendimize ve partnerimize karşı daha kabul edici tavırlar sergileyebiliyoruz.
-hatalara daha ılımlı yaklaşabiliyoruz.
-partnerimiz hakkında daha olumlu hissetme eğiliminde oluyoruz.
-ilişkideki çatışmaları anlamlandırma konusunda daha istekli olabiliyoruz.
-sorunlarla başa çıkarken daha yapıcı bir tavır sergileyebiliyoruz.

🧠Duygusal zeka
Duygusal zekamız, deneyimlediğimiz duyguların farkında olup onları anlayabilmemizi ve bizi yönetmelerine izin vermeden yoğunluklarını düzenleyebilmemizi sağlıyor. Araştırmalar, duygusal zeka seviyemizin yüksek olmasının iletişim kurma, çatışma çözme, empati kurma ve iş birliği yapma becerilerimizi olumlu yönde etkileyerek ilişki memnuniyetimizi artırabildiğini gösteriyor.

Duygusal zekamız yüksek olduğunda:
-kendimizin ve partnerimizin duygularının farkında olabiliyoruz.
-partnerimizle daha sağlıklı bir iletişim kurabiliyoruz.
-partnerimizle empati kurabiliyoruz.
-çatışmalarda partnerimizi anlamaya ve iş birliği yapmaya açık oluyoruz.
-çatışmalar sırasında kendi ihtiyaçlarımızı gözetirken partnerimizin iyilik halini de gözetebiliyoruz.

🌈Farkındalık
Farkındalık, içinde bulunduğumuz anda hem kendi iç dünyamızda hem de çevremizde neler olup bittiğine yargılamadan bakabilmemize deniyor. Araştırmalar, farkındalığımızın yüksek olmasının partnerimizle aramızdaki uyum, bağlantı, yakınlık ve sağlıklı iletişimi destekleyerek ilişki kalitemizi artırabileceğini öne sürüyor.

Farkındalığımız yüksek olduğunda:
-partnerimizin düşünceleri, duyguları ve iyilik haliyle daha ilgili olabiliyoruz.
-stresli olayları tehdit olarak algılamak yerine çözülebilecek zorluklar olarak tanımlayabiliyoruz.
-stresli olaylar karşısında dürtüsel ve yıkıcı tepkiler vermek yerine sakince durumu gözlemleyebiliyoruz.

Yapılan bir çalışma, ilişkimizde mutlu olmak için çok sık s*ks yapmamıza gerek olmadığını gösteriyor. Bu çalışmada, evli...
09/12/2024

Yapılan bir çalışma, ilişkimizde mutlu olmak için çok sık s*ks yapmamıza gerek olmadığını gösteriyor. Bu çalışmada, evli ve heteroseksüel çiftler iki gruba ayrılıyor. Gruplardan bir tanesi normal s*ks yapma sıklığında devam ederken diğer gruptan normaldeki sıklığının iki katı kadar s*ks yapmaları isteniyor. İki aylık sürecin sonunda partnerlere ilişkilerine dair sorular soruluyor. Araştırma, s*ks sıklığı ve ilişki mutluluğu arasında bir bağlantı bulamasa da s*ksten alınan zevkin mutluluk seviyesi üzerinde önemli bir rol oynadığını gösteriyor. Ayrıca, partnerlerine daha yakın hisseden kişilerin s*ksten daha çok zevk aldıkları da gözlemleniyor. Yani partnerimize ne kadar yakın hissedersek s*ksten de o kadar zevk alıyoruz ve bu sayede ilişkimiz de bizi o denli mutlu edebiliyor.

Görsel: Play II- Melissa Huang (2012)

Kaynak: Loewenstein, G., Krishnamurti, T., Kopsic, J., & McDonald, D. (2015). Does increased s*x frequency enhance happiness?Journal of Economic Behavior and Organization,116, 206, 218.

Kıskançlık, edebiyattan mitolojiye hukuk davalarından psikolojiye kadar pek çok alanda karşımıza çıkıyor. Kimileri kıska...
05/12/2024

Kıskançlık, edebiyattan mitolojiye hukuk davalarından psikolojiye kadar pek çok alanda karşımıza çıkıyor. Kimileri kıskançlığı istenmeyen ve ilişkiyi yıpratan bir duygu olarak görse de kimileri kıskanıyor ve kıskanıldığını hissetmek istiyor. Kıskançlık kimilerine göre aşktan kimilerine göre düşük öz güvenden kimilerine göre de kaybetme korkusundan kaynaklanıyor. Yapılan araştırmalar kıskançlığı en iyi tanımlayan üç duygunun kırgınlık, öfke ve korku olduğunu gösteriyor.

Kıskançlık, önemsenen bir ilişkinin yitirilmesine ya da bozulmasına yol açabilecek bir tehlikenin varlığına karşılık verilen karmaşık bir tepki olarak değerlendiriliyor ve bununla ilişki olarak içinde kırgınlık ve korku taşıyor. Kıskançlığın temelinde kişinin partneriyle, hayali veya gerçek bir rakip arasındaki gerçek ya da olası bir ilişki sebebiyle algılanan, ilişkinin varlığına, niteliğine ve/veya kişinin kendi benlik saygısına yönelik tehditler yatıyor. Bu da kıskançlığın bir parçası olan öfke duygusunu daha iyi anlamamızı sağlıyor.

Kıskançlık doğuştan geliyor ve 6 aylık bebeklerde dahi bu duygu görülüyor. Kıskançlık yaş, cinsiyet, cinsel yönelim gibi farklılıklardan bağımsız bir psikolojik mekanizma olarak karşımıza çıkıyor. Bu mekanizmanın önemli bir parçası ise algıladığımız durumu (tehdidi) değerlendirme aşaması. Buna göre, değerlendirmenin ilk aşamasında kişi kıskançlık yaratacak olayı veya kişiyi fark ediyor ve bu durumun kendisi için pozitif ya da negatif bir etkisi olup olmadığını tartıyor. Eğer durumun negatif bir etkisi olduğuna kanaat getirirse değerlendirmenin ikinci aşamasına geçiyor. İkinci aşamada, kişi bu negatif durumun kendisi ve ilişkisi için ne anlama geldiğini daha detaylı bir şekilde değerlendiriyor ve vardığı sonuçlara göre ne şiddette bir tepki göstermesi gerektiğine karar veriyor. Değerlendirme aşamasının ilki doğuştan gelen ve hayvanlarda dahi görülen bir adım iken ikinci değerlendirme aşamasının sadece insanlara özgü olduğu görülüyor.

̧lık

Ebeveynlik içinde birçok zorluğu barındırıyor ve ebeveynler kimi zaman kendilerini bu sorumlulukların altında eziliyor g...
29/11/2024

Ebeveynlik içinde birçok zorluğu barındırıyor ve ebeveynler kimi zaman kendilerini bu sorumlulukların altında eziliyor gibi hissedebiliyor. Üzerine çok fazla konuşulmasa da ebeveynlerde tükenmişlik sendromu, ebeveynleri ve çocukları yakından etkileyen bir durum. Ebeveyn tükenmişliği, ebeveynlikten ve bununla ilişkili stres verici durumlardan kurtulma isteğini beraberinde getiriyor. Bu sebeple tükenmişlik hisseden ebeveynlerin çocuklarının ihtiyaçlarını gidermekte zorlandığı ve daha agresif davranışlar sergilediği görülüyor.

Peki tükenmişlik sendromu nasıl tanımlanıyor? Ebeveynlikte tükenmişlik sendromu, kişinin bunalmış, fiziksel ve duygusal olarak tükenmiş, çocuklarından duygusal olarak uzaklaşmış ve etkisiz bir ebeveynmiş gibi hissetmesi olarak tanımlanıyor. Birçok ebeveyn, tükenmişlik sendromu yaşadığını reddedebiliyor. Çünkü toplumsal olarak sürekli ebeveynliğin tatmin edici ve kutsal bir deneyim olduğu öğretiliyor. Ancak bu inanış tarzı aslında ebeveynlere zarar veriyor. Çünkü bu anlayış ebeveynlerin tükenmiş hissettiklerinde bunu paylaşmalarını engelliyor ve kendilerinde bir sorun varmış gibi hissetmelerine yol açıyor.

Çocuklar doğdukları andan itibaren ebeveynlerinin bakımına ihtiyaç duyuyorlar. Ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişki, çocuğun gelişimi açısından son derece önemli oluyor. Ancak ebeveynler onlarda olmayan şeyleri çocuklarına veremeyecekleri için tükenmişlik sendromu hakkında konuşmak son derece önemli hale geliyor. Eğer bir ebeveyn kendisini duygusal olarak tükenmiş hissediyorsa, çocuğuna sevgi ve ilgi vermekte de zorlanıyor. Kendisini ne kadar stres altında hissediyorsa, çocuğuna karşı da o kadar sabırsız davranıyor. Böyle zamanlarda zorluk çeken bir ebeveyn, çocuğuna da şefkatle yaklaşmakta ve bir model oluşturmakta güçlük çekebiliyor.

Yapılan çalışmalar, psikolojik rahatsızlıkları olan çocuklara sahip olmanın ebeveynlerin tükenmişlik sendromu yaşamasıyla ilişkili olduğunu gösteriyor. Dikkat eksikliği, hiperaktivite, otizm ve obsesif kompulsif bozukluk gibi rahatsızlıklar, çocuk için olduğu kadar ebeveyn için de yıpratıcı oluyor. Böyle zamanlarda bir uzmandan destek almanın önemi vurgulanıyor.

Duygusal yemeyi durdurmanın ilk adımı kişisel tetikleyicilerimizi belirlemekten geçiyor. Hangi durumlar, duygular veya i...
26/11/2024

Duygusal yemeyi durdurmanın ilk adımı kişisel tetikleyicilerimizi belirlemekten geçiyor. Hangi durumlar, duygular veya insanlar sizi dürtüsel bir şekilde yemek yemeye itiyor? Duygusal yeme, çoğunlukla olumsuz duygularla ilgili olsa da olumlu duygular hissettiğimizde de tetiklenebiliyor. Örneğin, yetiştirmemiz gereken bir projeyi tamamladığımızda ya da evi topladığımızda da kendimizi ödüllendirmek adına yeme davranışına başvurabiliyoruz. Bu tetikleyicileri belirlediğimizde ve yeme alışkanlıklarımız hakkında farkındalık kazandığımızda birazdan bahsedeceğimiz yöntemleri ne zaman uygulamamız gerektiğini anlayabiliyoruz.

1. Duygusal açlık hissettiğinizde size iyi hissettirebilecek başka şeyleri düşünün: Olumsuz duygularla baş ederken en alışık olduğumuz şekilde kendimizi yatıştırmayı deneyebiliyoruz. Tıpkı yemek gibi! Bir sonraki sefer açlığınızın duygusal olabileceğinizi hissettiğinizde duygularla baş etmek için başvurabileceğiniz farklı yolları belirleyin. Bunlar sevdiğiniz birini aramak, yürüyüşe çıkmak, güzel bir film izlemek, banyo yapmak gibi kolay uygulanabilir aktiviteler olabilir.

2.Yeme İsteği Geldiğinde Kendinize 5 Dakika Verin: Yemek yemek günlük rutinimizin içinde olduğundan çoğunlukla otomatik bir eylem olarak gerçekleşiyor. Bu nedenle neden yemeğe başvurduğumuzu fark edemeyebiliyoruz. Bu farkındalığı kazanabilmek için yemek dürtüsü geldiğinde kendinize beş dakika verin ve neden yemek istediğinizi düşünün. Böylece eyleminiz hakkında farkındalık kazanarak daha sağlıklı veya bilinçli bir seçim yapabilirsiniz.

3.Öğünlerinizi Planlayın ve Atlamayın: Duygusal açlık fiziksel açlıkla birleştiğinde içinde bulunduğumuz durumla baş etmek daha zor olabiliyor. Bu nedenle öğün atlamadığımızdan, hatta sağlıklı ara öğünlerle fiziksel açlığımızı doyurduğumuzdan emin olursak duygusal açlığımızı daha kolay yönetebiliyoruz. Öğünleri günlük ya da haftalık şekilde önceden planlamak ve gerekli malzemeleri edinmek bu yolda bize yardımcı olabiliyor.

Aldatılmak, tecrübe etmesi ve üstesinden gelmesi en zor deneyimlerden biri. En çok güvendiğiniz, en derin duyguları ve e...
18/11/2024

Aldatılmak, tecrübe etmesi ve üstesinden gelmesi en zor deneyimlerden biri. En çok güvendiğiniz, en derin duyguları ve en özel anları paylaştığınız kişinin ihanetini düşünmek bile oldukça zor.

Bu konu üzerine yapılan çalışmalar aldatılan kişilerin kendilerini partnerleri tarafından reddedilmiş hissettiklerini ve kişilerin kendilerine olan güvenlerinin zedelendiğini gösteriyor. Bu durum, kişide belli hormonların salınımını tetikliyor ve beynin fiziksel bir acı yaşandığında aktif olan bölgelerini devreye sokuyor. Yani yaşanan bu deneyim, kişinin fiziksel acıya çok benzer bir duygusal acı hissetmesine sebep oluyor. Nitekim aldatılan kişide baş ağrıları, mide bulantıları, halsizlik gibi durumlar da görülebiliyor. Yapılan bir başka çalışmada ise insanların aldatıldıktan sonra duygularını kontrol etmekte zorlandıkları, kendilerini güçsüz ve kırılmış hissettikleri görülüyor. Yaşadıkları kafa karışıklığı günlük hayata uyum sağlamalarını zorlaştırabiliyor.

Aldatılan kişilerde yaygın olarak öne çıkan iki duygu öfke ve utanç oluyor. Öfke duygusu güvenlerini kıran ve onları hayal kırıklığına uğratan partnere yöneliyor. Bu durum, aldatılan kişilerin partnerlerine düşmanca ve agresif bir şekilde davranmasına sebep oluyor. Utanç duygusu ise aldatılan kişi kendisinin sevilmeye layık olmadığını ve iyi bir ilişkiyi hak etmediğini düşünmeye başladığında ortaya çıkıyor. Bu durum aldatılan kişinin partnerinden uzaklaşmasına ve içine kapanmasına sebep olabiliyor. Aynı zamanda bu kişiler romantik ilişkilerinde eskiye kıyasla çok daha kontrolcü davranışlar sergilemeye başlayabiliyorlar. Çünkü bu sayede yara alma risklerini en aza indirdiklerini düşünüyorlar.

Öte yandan, aldatılan kişilerde depresyon ve kaygı bozukluğu görülme ihtimali artıyor. Çünkü kişi kendisini aşağılanmış ve değersiz hissediyor. Aynı zamanda aldatılan kişinin yaşanan bu durumun sonuçları üzerinde kontrolü yokmuş gibi hissetmesi de kaygı bozukluğu deneyimleme ihtimalini arttırıyor. Aldatıldığını öğrendikten sonra daha uzun süreli ve yoğun depresyona giren kişilerin risk alma davranışlarında artış görülüyor.

Address

Tuna Mah. Yalı Cad. No:118 D:4, Karşıyaka
İzmir

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Psikoterapist&Cinsel Terapist Serkan Özcan posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram