 
                                                                                                    26/10/2025
                                            Bir yakınımın 4. sınıfa giden, çok sevdiğim kızı bana kaybolan peluş oyuncağından bahsetti. Onu özlemle anarken, "kolları hep iki yana açık, her an sarılmaya hazır gibiydi" diye tarif etmesi beni hem etkiledi hem de duygulandırdı. Aslında bu tanımıyla ihtiyaç duyduğu, istediği şeyin ne olduğunu da duru bir şekilde ifade etmiş oldu. Adını Tarçın koyduğu bu peluş ayıya bazen sevgisinin bir göstergesi olarak annesinin parfümünden kaçamak şekilde sürüyormuş. ❤
 
Sarılmanın onun için ne kadar önemli olduğunu fark etmekle birlikte, bu duyguyu tarif edişine hayran kaldım. Duygulandım, çünkü o bu sarılma ihtiyacını paylaşabilecek, karşılayabilecek güzel ebeveynlere sahip. Ancak pek çok çocuk bundan mahrum. Bu mahrumiyet bazen fiziksel, yani ebeveyn kaybı ya da uzakta olmalarından kaynaklı, bazen de ebeveynlerin sarılmaktan hoşlanmamasıyla ilgili. Çocukluğunda kendisine boğucu şekilde sarılınmış ya da ihtiyaç duyduğu kucaklamayı alamamış insanlar, ebeveyn olsalar da sarılma konusunda donuk, tutuk, mesafeli olabiliyor. Ya da bunu bir ödev gibi duygusuzca yaptıklarını hissettirdiklerinden muhataplarının (aslında haberdar olmasalar da kendilerinin de) duygusal ihtiyaçları yeterince karşılanmamış oluyor. 
Sarılmak bence öpmek gibi hayatın en güzel, en iyileştirici eylemlerinden biri. İkisi de şefkat, yerine ve muhatabına göre tutku, sevgi ve tartışmalar sonrası barış çubuğu olabiliyor. Bedenimizin ve duygu dünyamızın bize sunduğu birer hazine adeta. İkisinin de tadı, lezzeti yaşadıkça gelişebiliyor. Sarılma konusunda zorluk yaşayan ebeveynlere şunu söyleyebilirim: Şefkat ve sevme kapasitesi, yemek yemek, yürümek, yazı yazmak ya da bisiklet sürmek gibi yaptıkça gelişen bir yeti olabiliyor. Neyse ki ve iyi ki... İki tarafın rızasıyla gerçekleşen dokunuşlar insanın bedenine ve ruhuna şifa veriyor. Aslında bu konuda "topraklama" diye tanımladığım bir pratikten bahsedecektim ama kelimeler beni buraya getirdi. O da başka bir sefere kalsın. Umarım en azından manen ve mümkünse bedenen biz de birileri için kolları hep iki yana açık, her an sarılmaya hazır biri gibi oluruz. Bizim için de hayatımızda bunu içtenlikle sağlayabilecek birileri hep olur, umarım. 
                                           
 
                                                                                                     
                                                                                                     
                                                                                                     
                                                                                                     
                                                                                                     
                                                                                                     
                                                                                                     
                                                                                                     
                                                                                                     
                                                                                                     
                                                                                                     
                                         
   
   
   
   
     
   
   
  