15/08/2022
Vücudumuz tarafından tanınmayan bu yapılara karşı savunma mekanizmalarımız harekete geçerek yok etmeye çalışır ve buna bağlı olarak alerjik (otoimmün) süreç başlar. Bunun sonucunda kaşıntı, huzursuzluk, terleme, ateş basması, karın ağrısı, ishal, bulantı, kusma vb. bulgular kendini gösterir. Zaman zaman ciddi kabızlıklarla da karşımıza çıkar.
Flora bozulması, birçok bulgularla karşımıza çıkabilir. Örneğin diş çürükleri ve ağız kokusunun en önemli nedenlerinde biri ağız florasındaki bozukluklardır. Sebebi ortaya konulamayan depresyonda, alerjik tablolarda, zamansız görülen sivilcelerde, sedef hastalığında, laktoz ve gluten enteropatisi olarak nitelendirilen hastalarda, çocuklardaki gelişme geriliklerinde, kilo kayıplarında, kronik yorgunluklarda, geçmişte rahatlıkla yediği fakat şimdi bu gıdaları tükettiğinde rahatsız olduğunu belirtenlerde flora kaybı araştırılmalıdır. Uzun süre ağızdan beslenemeyenlerde, uzun ve yoğun antibiyoterapi, kemoterapi ve radyoterapi uygulananlarda, uzun süre yoğun bakımda kalanlarda az veya çok florada bozulmalar olmaktadır.
Mevcut genetik yapımız binlerce yıllık süregelen ve nesiller boyu aktarılagelen hafızasında, endüstriyel, genetiği değiştirilmiş, formasyonu bozulmuş gıdaları tanıyamamaktadır. Geçmiş yıllarda görmediğimiz oranda gıda alerjilerine (özellikle süt ve glüten), alerjik cilt reaksiyonlarına, alerjik astıma rastlamaktayız.
Bunlardan dolayı ‘Flora Nakli’ vericisinde (donör); doğal beslenen, ciddi hastalık geçirmemiş, çok fazla antibiyotik kullanmamış, endüstriyel kirlenmeye maruz kalmamış, tarımsal zirai ilaçlara muhatap olmamış, tercihen aynı genetik kökenden olması özelliklerini arıyoruz. Bağırsak emilim yüzeyi bozulduğu için bu hastalarda gaita ile yoğun şekilde ‘zonulin’ adlı protein atılmaktadır. Bu hastalık grubunun ön tanısında en basit test gaitada ‘zonulin testidir’. Testi pozitif ise hastada hipergeçirgenlik sendromu olduğunu söyleyebiliriz.