Klinik Psikolog Sezin Çelikkanat Mısırlı

Klinik Psikolog Sezin Çelikkanat Mısırlı Klinik Psikolog Sezin Çelikkanat Mısırlı Uzman Klinik Psikolog ve Psikoterapist, Blogger Sezin Çelikkanat'ın Facebook sayfasıdır.

Kaygı çoğu zaman “abartıyorum”, “takıyorum” diye küçümsediğiniz bir durum gibi görünür.Oysa anksiyete; zihninizin sizi k...
13/12/2025

Kaygı çoğu zaman “abartıyorum”, “takıyorum” diye küçümsediğiniz bir durum gibi görünür.
Oysa anksiyete; zihninizin sizi korumaya çalışan ama ayarları bozulmuş bir alarm sistemi gibidir.
Bazen gerçekte bir tehlike yokken bile vücudunuz mücadeleye hazırlanır; kalbiniz hızlanır, nefesiniz daralır, düşünceleriniz karışır.

Siz de fark etmişsinizdir…
Anksiyete sadece zihni değil, bedeninizi de yönetir. Uyku düzeniniz, iştahınız, karar alma süreçleriniz hatta ilişkileriniz bile kaygının görünmez etkisi altına girebilir.

Peki neden bu kadar yoruyor?
Çünkü zihniniz, geçmişte öğrendiği tehdit sinyallerini bugüne taşır.
Gerçekte risk olmasa bile — “ya olursa?” — diye başlayan düşünceler devreye girer.
Kontrol etmeye çalıştıkça artar; kaçındıkça güçlenir.

Anksiyete, doğru farkındalık ve profesyonel destekle yeniden düzenlenebilen bir sistemdir.
Siz kaygınızı tanıdıkça, o size hükmetmeyi bırakır.

“Kaygım gerçekten beni mi koruyor, yoksa artık beni sınırlayan bir döngüye mi dönüştü?”

Unutmayın: Anksiyete zayıflık değildir; ayar bekleyen bir alarmdır.
Ve o ayar, doğru destekle mümkündür.

Klinik Psikolog
Sezin Çelikkanat Mısırlı

Duygusal açlık, çoğu zaman “yalnızlık” ya da “sevgi ihtiyacı” gibi görünür; oysa çok daha derin bir kök taşır.İçinizde b...
11/12/2025

Duygusal açlık, çoğu zaman “yalnızlık” ya da “sevgi ihtiyacı” gibi görünür; oysa çok daha derin bir kök taşır.
İçinizde bir boşluk hissediyorsanız, ilişkilerde hızlı bağlanıyor, küçük ilgi kırıntılarını bile abartı bir yakınlık gibi algılıyorsanız…
Bu, duygusal açlığın sessizce konuştuğu andır.

Duygusal açlık, sizi gerçek bağa değil, bağımlı bağlanmaya yönlendirebilir.
Sizi görmek yerine meşgul eden, sizi duymak yerine oyalayan insanlara tutunmanıza neden olabilir.
Çünkü mesele karşınızdaki kişi değil; o kişinin, içinizdeki eksik parçayı dolduracağına olan inancınızdır.

Bu açlıkla hareket ettiğinizde ilişkiler dengesizleşir:
Küçük bir ilgi sizi aşırı mutlu eder, küçük bir mesafe sizi derin bir boşluğa itebilir.
İlişkinin gerçek niteliğini değil, sizin ihtiyacınızın şiddetini belirleyen bir döngü oluşur.

Duygusal açlık bir “kusur” değildir; çoğu zaman çocuklukta karşılanmayan duygusal ihtiyaçların bugüne yansımasıdır.
İyileşme, kendinizi suçlamakla değil; o açlığın nereden geldiğini merak etmekle başlar.
Kendinizi anlamak, ihtiyaçlarınızı adlandırmak ve ilişkide “kalmak için değil, seçmek için” bağlanmayı öğrenmek… işte gerçek dönüşüm burada başlar.

Klinik Psikolog
Sezin Çelikkanat Mısırlı

Duygusal tükenme: fark etmeden biriken yorgunlukGün içinde her şeyi yetiştirmeye çalışırken “ben iyi miyim?” diye durup ...
10/12/2025

Duygusal tükenme: fark etmeden biriken yorgunluk

Gün içinde her şeyi yetiştirmeye çalışırken “ben iyi miyim?” diye durup düşündüğünüz oluyor mu?
Duygusal tükenme çoğu zaman bir anda ortaya çıkmaz; sessizce, fark edilmeden, küçük küçük birikir.

Sürekli güçlü durmaya çalıştığınızda, kimseye yük olmamaya uğraştığınızda, kendinizi hep ikinci plana attığınızda…
Zihniniz “devam et” dese bile bedeniniz bir noktada “artık dur” demeye başlar.

Tükenmenin en zor yanı, yorulduğunuzu fark ettiğiniz anda aslında çoktan tükenmiş olmanızdır.
Duygularınızı ertelediğinizde, ihtiyaçlarınızı yok saydığınızda, kendinize ayırdığınız zamanı sürekli “sonra” dediğinizde… bir gün en basit şeyler bile ağır gelir.

Duygusal tükenme bir zayıflık değil; uzun süre tek başına güçlü kalmanın doğal bir sonucudur.
Kendinizi yargılamak yerine durun… nefes alın…
“Benim de dinlenmeye hakkım var” demeye izin verin.

Toparlanmak, yeniden güçlenmek ve hayata daha sağlam bağlanmak tam olarak burada başlar:
Kendi sınırlarınızı tanımak ve kendinize şefkat göstermekle.

Klinik Psikolog
Sezin Çelikkanat Mısırlı

Depresyon bir anda ortaya çıkan bir “karanlık” değildir.Aslında çoğu zaman zihniniz haftalar, hatta aylar öncesinden küç...
09/12/2025

Depresyon bir anda ortaya çıkan bir “karanlık” değildir.
Aslında çoğu zaman zihniniz haftalar, hatta aylar öncesinden küçük işaretler gönderir.
Ve siz bu işaretleri ne kadar erken fark ederseniz, o kadar koruyucu adım atabilirsiniz.

Peki depresyon belirtileri gerçekten önlenebilir mi?
Evet — tamamen engellenemese de, risk azaltılabilir ve belirtilerin derinleşmesi önlenebilir.

Gelin birlikte erken sinyallere bakalım:
• Duygusal dalgalanmalar: Bir sabah sebepsiz yere çökkün, ertesi gün kayıtsız hissediyorsanız, bu küçük bir “yardım çağrısı” olabilir.
• Keyif alamama: Eskiden sizi heyecanlandıran şeyler artık nötr geliyorsa, bu duyguya kulak vermek önemlidir.
• Sosyal geri çekilme: Sevdiklerinizle buluşmayı ertelemeye başladıysanız, yalnızlaşma yavaşça içeri sızıyor olabilir.
• Uyku değişiklikleri: Fazla uyuma ya da hiç uyuyamama… Zihin çoğu zaman önce uykuyu bozar.
• Düşünce yükü: “Hiçbir şeye enerjim yok.” cümlesi gün içinde birkaç kez başınızdan geçiyorsa, bu tükenmişliğe işaret eder.

Bu belirtiler görüldüğünde yapılacak küçük ama etkili adımlar vardır:

✔️ Gün içinde mikro rutinler oluşturmak
✔️ Duyguları bastırmak yerine isimlendirmek
✔️ Bedeninizi harekete geçirmek
✔️ Sosyal temasları tamamen kesmemek
✔️ Kendinize karşı şefkati artırmak
✔️ Profesyonel destek almaktan çekinmemek

Unutmayın:
Depresyon sizi “zayıf” kılmaz—yalnızca zihninizin yorulduğunu gösterir.
Ve erken farkındalık, en güçlü koruyucu faktörlerden biridir.

Eğer bu satırları okurken kendinizden bir şey bulduysanız, bu bir tesadüf olmayabilir.
Kendinize bir iyilik yapın; hissettiklerinizi görmezden gelmeyin.
Bir adım attığınızda, iyileşme her zaman size doğru iki adım gelir.

Eğer son dönemde ruh hâlinizde açıklayamadığınız değişimler yaşıyorsanız, profesyonel bir değerlendirme almak iyi bir başlangıç olabilir.
Danışmanlık randevunuzu planlayarak zihinsel yükünüzü birlikte hafifletebiliriz.

Klinik Psikolog Sezin Çelikkanat Mısırlı

Gün içinde farkında bile olmadan yüzlerce bilgiye maruz kalıyorsunuz…Bir reels, bir haber başlığı, bir mesaj, bir bildir...
07/12/2025

Gün içinde farkında bile olmadan yüzlerce bilgiye maruz kalıyorsunuz…
Bir reels, bir haber başlığı, bir mesaj, bir bildirim… Ve beyniniz, durmadan işlem yapmaya zorlanıyor.

Bilgi artık eskisi gibi sindirilen bir şey değil; tüketilen bir şeye dönüştü.
Ne dinlenmeye, ne anlamlandırmaya zaman kalıyor.
Son günlerde birçok kişinin “hiçbir şeye odaklanamıyorum”, “beynimin içi dolu ama boş gibiyim” demesi bundan.

Çünkü zihniniz yoruldu. Yorgunluğu da “sıkılmışlık”, “tükenmişlik”, “hiçbir şey istememe” gibi maskelerle gösteriyor.

Siz de fark ediyorsanız, gün içinde eliniz sürekli telefona gidiyor, aynı anda birden çok şey düşünüyorsunuz ve hiçbir bilginin içinize tam yerleşmediğini hissediyorsunuz… o zaman bu bilgi doygunluğu hissi sizin de kapınızı çalmış olabilir.

Peki ne yapabilirsiniz?
• Bilgi akışını bilinçli azaltmak
• Sosyal medya molaları vermek
• Bir günün sadece bir konusuna odaklanmak
• Duygularınızı, düşüncelerinizi yavaşlatmak
• Beyne “dur” deme pratiği geliştirmek

Zihninizi yavaşlattığınızda, hayatınız da dengelenmeye başlar.
Kendinizi yeniden duyabilmeniz için ona alan açmanız gerekir.

Klinik Psikolog
Sezin Çelikkanat Mısırlı

Dijital dünyada kıskançlık artık sadece “biriyle konuşuyor mu?” sorusundan ibaret değil.Bir beğeni… bir reels altına bır...
06/12/2025

Dijital dünyada kıskançlık artık sadece “biriyle konuşuyor mu?” sorusundan ibaret değil.
Bir beğeni… bir reels altına bırakılan emoji… birine fazla uzun bakılan bir story…
Hepsi, görünmez bir kaygıyı tetikleyebiliyor.

Son günlerde sosyal medyada en çok konuşulan konulardan biri de bu:
Dijital kıskançlık.

Bu kıskançlığın kökeninde aslında “yeterince değerli miyim?”, “beni gerçekten seçer mi?”, “benden daha iyisini bulur mu?” gibi derin güvensizlik duyguları yatıyor.
Yani mesele üçüncü kişiler değil; içinizdeki incinmiş, kaygılı taraf.

Siz de partnerinizin online davranışlarına olduğundan fazla anlam yüklüyor, bir mesajın geç gelmesini ilişkinin değeriyle ilişkilendiriyor, “acaba kimleri takip ediyor?” diye kontrol etme ihtiyacı duyuyorsanız…
Bu yalnızca kıskançlık değil; bağlanma güvensizliğinin dijital çağa uyarlanmış hâli olabilir.

Bu duygunun üstesinden gelebilmek için:
• Hislerinizi saklamadan, suçlamadan ifade etmek
• Net sınırlar belirlemek
• Kendilik değerini sosyal medya etkileşimine bağlamamak
• Güvensiz bağlanmanın kökenlerini fark etmek
• Dijital alanda şeffaf iletişim kurmak
çok etkili olabilir.

Gerçek güven, ekranın değil, ilişkinin içinde kurulur.

Klinik Psikolog
Sezin Çelikkanat Mısırlı

Kış ayları geldiğinde kendinizi daha isteksiz, daha dalgın ve daha yavaş hissediyorsanız… yalnız değilsiniz.Çoğu insan b...
05/12/2025

Kış ayları geldiğinde kendinizi daha isteksiz, daha dalgın ve daha yavaş hissediyorsanız… yalnız değilsiniz.
Çoğu insan bu dönemde aynı döngünün içine girer:
Yapılacaklar birikir…
İç motivasyon düşer…
Ve ertelenen her görev kendini biraz daha ağır hissettirir.

Aslında bu durum “tembellik” ile ilgili değildir.
Kış aylarında değişen ışık düzeyi, uyku ritmi ve bedenin biyolojik tepkileri; zihinsel enerjinizi fark etmeden azaltır.
Bu yüzden en basit görev bile gözünüzde büyümeye başlar.

Ama mesele sadece biyoloji değildir.
Psikolojik olarak da kış, insanın iç dünyasını daha derine çeker.
Duygular belirginleşir, kaygılar artar ve zihin, “şu an değil” demeyi bir savunma mekanizması olarak kullanır.
Bir anlamda erteleme, zihninizin “şimdilik buna gücüm yok” deme şeklidir.

Ancak unutmayın:
Erteleme, sizi suçlamak için değil; sizi anlamak için okunması gereken bir sinyaldir.
Çünkü çoğu zaman ertelediğiniz şey görev değil, onun yarattığı duygudur.
Yetersizlik korkusu, hata yapma kaygısı, yorulmuşluk, tükenmişlik…
Hepsi o masum görünen ertelemenin içinde saklıdır.

Kendinize biraz daha şefkatle yaklaşır, neden ertelediğinizi duygusal bir mercekle incelerseniz;
Kış aylarının bu ağırlaşmış ruh hâli üzerinde çok daha fazla kontrol hissedebilirsiniz.

Siz kendi ritminize döndüğünüzde, her şey yeniden hareket etmeye başlar.

Ertelediğiniz için kendinizi yargılamayın.
Sadece küçük bir başlangıç yapın.
Devamı kendiliğinden gelecektir.

Klinik Psikolog
Sezin Çelikkanat Mısırlı

Reels’lerin, fotoğrafların ve görünürlük baskısının arttığı bu dönemde birçok kişi aynı cümleyi kuruyor:“Biri bana bakıy...
04/12/2025

Reels’lerin, fotoğrafların ve görünürlük baskısının arttığı bu dönemde birçok kişi aynı cümleyi kuruyor:
“Biri bana bakıyor mu?”

Artık sosyal kaygı sadece kalabalıklarda yaşanmıyor;
bir story paylaşırken, fotoğraf yüklerken, hatta profil gezilirken bile tetikleniyor.

Görülmek, eskiden bağlantı kurmak demekti.
Bugün ise çoğu kişi için yargılanmak, kıyaslanmak ve eleştirilmekle eş tutuluyor.

Bu yüzden sosyal kaygı yeni bir forma büründü:
• “Fotoğrafım yeterince iyi mi?”
• “Sesim garip mi çıkar?”
• “Beni yanlış mı anlarlar?”
• “Görünürsem daha çok hata yaparım…”

Bu düşünceler sizi zayıf yapmaz.
Sadece toplum olarak daha çok gözlem altında hissettiğimiz bir dönemde yaşadığımızı gösterir.

Ancak unutmayın:
Görünmek, kırılganlık değil cesarettir.
Kendinizi saklamak değil, kendinizi kabul etmek iyileştirir.

Bugün küçük de olsa bir adım atabilirsiniz:
Filtreyi değil, kendinizi seçmek.
Kalabalığın bakışını değil, kendi bakışınızı önemsemek.

Çünkü siz, olduğunuz hâlinizle yeterince değerlisiniz.

Klinik Psikolog
Sezin Çelikkanat Mısırlı

Bazen en çok istediğiniz şeyin eşiğine geldiğinizde… geri adım attığınızı fark ediyor musunuz?Tam ilerlerken durmak, son...
03/12/2025

Bazen en çok istediğiniz şeyin eşiğine geldiğinizde… geri adım attığınızı fark ediyor musunuz?
Tam ilerlerken durmak, son anda vazgeçmek, kendinizi küçük görmek…
Bunların hepsi “başarı korkusunun” sessiz yansımalarıdır.

Siz de fark etmeden:
– Erteleyerek,
– Mükemmeli bekleyerek,
– “Ya olmazsa?” düşüncesine takılarak,
– Kendinizi eleştirerek…
kendi yolunuza taş koyuyor olabilirsiniz.

Çünkü zihniniz, başarıdan çok başarının getireceği değişimden korkar.
Sorumluluktan, görünür olmaktan, beklentileri karşılayamamaktan, “ya hak etmediysem?” duygusundan…

Ve çoğu zaman bu sabotajın kökeninde, çocuklukta duyulamayan bir cümlenin gölgesi vardır:
“Sen yapamazsın.”
“Bırak ben hallederim.”
“Abartma, o sana göre değil.”

Bugün yetişkin haliniz, geçmişteki o kırık güveni korumaya çalışır.
Bu yüzden başarı ihtimali bile kaygı yaratır.
Çünkü başarı sadece bir sonuç değildir; kimliğinizi, çevrenizi, konfor alanınızı da değiştirir.

Ama gerçek şu:
Kendinizi sabote ettiğiniz anda bile güçsüz değilsiniz.
Sadece korkuyorsunuz — ve korku insanidir.

Bunu fark ettiğiniz an iyileşme başlar.
Her küçük adım, geçmişteki bir kalıptan özgürleşmektir.
Ve her özgürleşme, sizi kendi potansiyelinize biraz daha yaklaştırır.

Bugün kendinize şu soruyu sorabilirsiniz:
“Bu geri adım gerçekten benim seçimim mi, yoksa eski bir korkunun tepkisi mi?”
Siz fark ettikçe, o korku zayıflar.
Ve başarı, sizi tehdit eden bir şey olmaktan çıkar; doğal bir parçası olduğunuz bir yolculuğa dönüşür.

Psikolojik danışmanlık ile kendinizi sabote eden o iç sesin kökenine inmeyi ve dönüşümü mümkün kılabilirsiniz.

Klinik Psikolog
Sezin Çelikkanat Mısırlı

Son zamanlarda kendinizi sürekli bir şeyleri hatırlamak, planlamak, toparlamak ya da yetiştirmek zorunda hissediyorsanız...
02/12/2025

Son zamanlarda kendinizi sürekli bir şeyleri hatırlamak, planlamak, toparlamak ya da yetiştirmek zorunda hissediyorsanız… yalnız değilsiniz.
“Zihinsel yük” dediğimiz mental load, artık pek çok çalışan kadının, ebeveynin ve bakımı üstlenen kişinin görünmez gündelik gerçeği.

Siz fark etmeden zihniniz hep aktiftir:
— Çocuğun beslenmesi hazır mı?
— Evde eksik bir şey var mı?
— Yarınki sunumun detayları tamam mı?
— Eşinizin yapması gereken işi hatırlatmalı mısınız?
— Çamaşır kurudu mu?
— Faturalar ödendi mi?

Bir noktadan sonra bedeniniz duruyor gibi görünür; ama zihniniz hiç uyumaz.
İşte tam burada duygusal aşırı yüklenme başlar.

Üstelik bu yük, dışarıdan bakıldığında fark edilmez:
Siz “her şeyi kontrol ediyor” gibi görünürsünüz;
ama içinizde taşıyamadığınız bir sorumluluk sessizliği birikir.

Bu yüzden yorgun hissediyorsunuz.
Bu yüzden uyanınca bile yorgun başlıyorsunuz.
Bu yüzden küçük bir şey bile sizi anında tetikleyebiliyor.

Çünkü zihinsel yük, yalnızca işleri değil, duyguları da taşır.

Zihinsel yükünüzü hafifletmek “yetersizlik” değil, tamamen bir kendini koruma ihtiyacıdır.
Sınır koymak, yardım istemek, işleri paylaşmak ve sorumlulukları görünür hâle getirmek;
hem sizin iyiliğiniz hem de sevdikleriniz için bir gerekliliktir.

Bugün kendinize şu soruyu sorun:
“Gerçekten benim görevim olan ne? Üstlenmek zorunda olduğumu sandığım ne?”

Bu sorular, zihinsel yükünüzü hafifletmenin başlangıç noktası olabilir.

🧠 Siz kendi duygusal kapasitenizi koruduğunuzda, hayatınızdaki herkes daha güvende olur.

Klinik Psikolog
Sezin Çelikkanat Mısırlı

Bazen bir noktadan sonra…Sevinç sizi coşturmuyor, üzüntü içinize işlemiyor, heyecan ise neredeyse hiç uğramıyor.Sanki iç...
01/12/2025

Bazen bir noktadan sonra…
Sevinç sizi coşturmuyor, üzüntü içinize işlemiyor, heyecan ise neredeyse hiç uğramıyor.
Sanki içinizde görünmez bir perde var ve duygularınız o perdenin arkasında, size ulaşamıyor.

İşte buna duygusal donukluk deniyor.

Ve çoğu kişi bunun farkında bile değil.
Çünkü dışarıdan baktığınızda hâlâ işinize gidiyorsunuz, hâlâ konuşuyor, hâlâ gülümsüyorsunuz.
Ama içinizde… bir sessizlik var.
Yorgunluğun çöktüğü, duyguların geri çekildiği, sanki her şeyden “eşit uzaklıkta” kaldığınız o sessizlik.

Duygusal donukluk;
🔸 Uzun süreli stresin,
🔸 Sürekli tetikte yaşamanın,
🔸 Bitmeyen beklentilerin,
🔸 Travmaların,
🔸 Ya da duyguları “bastıra bastıra” artık hissedemez hale gelmenin bir sonucudur.

Beyniniz aslında sizi korumaya çalışır.
“Daha fazla acı çekme” diye duyguları kapatır…
Ama kapatılan her duygunun yanında, iyi hisler de gider.
Artık sevinç de azalır, heyecan da, motivasyon da…

Ve siz kendinizi giderek daha “boş”, daha “uzak”, daha “uyuşmuş” hissetmeye başlarsınız.

Eğer siz de bir süredir;
• İçinizin koca bir boşluk gibi olduğunu,
• Hiçbir şeyin sizi eskisi gibi etkilemediğini,
• Sevinmenin bile emek istediğini,
• “Bir şeyler eksik ama ne?” hissiyle dolaştığınızı fark ediyorsanız…
Bu bir zayıflık değil.
Bu, duygu sisteminizin yorgunluğudur.

Ve unutmayın:
Duygular geri döner.
Beyin şefkatle, güvenle, doğru yöntemlerle yeniden açılır.

Duygusal donuklukla baş etmekte zorlanıyorsanız, profesyonel destek almak bu döngüyü kırmanın en etkili yollarından biridir.
Duygularınızı yeniden hissedebilmeniz için birlikte çalışabiliriz.

Klinik Psikolog
Sezin Çelikkanat Mısırlı

Toplumda yaşanan kutuplaşma, farkında olmadan hepinizin sinir sistemini etkiliyor.Sosyal medya akışınızda gördüğünüz her...
30/11/2025

Toplumda yaşanan kutuplaşma, farkında olmadan hepinizin sinir sistemini etkiliyor.
Sosyal medya akışınızda gördüğünüz her gerilim, her yorum, her tartışma zihninizi görünmez bir alarm hâline getiriyor.
Ve bu alarm uzun süre kapatılamadığında, kişi kendini sürekli tetikte, sürekli savunmada buluyor.

Bu durum yalnızca düşüncelerinizi değil, bedensel duyumlarınızı, uyku düzeninizi ve gündelik ilişkilerinizi bile etkiliyor.
Çünkü insan beyni, tehlike sinyallerini “gerçek mi, dijital mi” diye ayırmaz.
Siz her gün ekranda gerilim görürken, beyniniz “şu an güvende miyim?” diye sessizce sorar.
Yanıtı net olmadığında ise;
• huzursuzluk,
• kolay öfkelenme,
• sürekli tetikte olma,
• başkalarının niyetini fazla analiz etme,
• sosyal geri çekilme
gibi tepkiler kaçınılmaz hâle gelir.

Ve belki gün sonunda kendinizi yorgun, duygusal olarak tükenmiş, zihnen dolmuş hissedersiniz…
Aslında bu sizin “kaldıramamanız” değil;
Sinir sisteminizin uzun süren bir stres maratonunda yalnız bırakılmasıdır.

Sizler bu gerilimin içinde kaybolmak zorunda değilsiniz.
Kavga eden taraflardan biri olmak zorunda değilsiniz.
Kendinizi ve zihninizi korumak için durup nefes alabilir, bilgi akışını filtreleyebilir, kendi psikolojik sınırlarınızı oluşturabilirsiniz.

Güvende hissetmek bir lüks değil; psikolojik bir ihtiyaçtır.
Ve siz bu ihtiyacınızın karşılanmasını hak ediyorsunuz.

✨ Eğer bu dönemin yarattığı kaygıyı, duygusal hassasiyeti ve ilişkisel çatışmaları anlamlandırmakta zorlanıyorsanız, profesyonel destek bu yükü hafifletmenize yardımcı olur.
Danışmanlık için bana ulaşabilirsiniz.

Klinik Psikolog
Sezin Çelikkanat Mısırlı

Address

Bağdat Caddesi (Selamiçeşme) Köşemiz Apt. No:157 Daire:5 Kat:1 Kadıköy-
Istanbul

Opening Hours

Monday 11:00 - 21:00
Tuesday 11:00 - 21:00
Wednesday 11:00 - 21:00
Thursday 11:00 - 21:00
Friday 11:00 - 21:00

Telephone

+905312828397

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Klinik Psikolog Sezin Çelikkanat Mısırlı posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Practice

Send a message to Klinik Psikolog Sezin Çelikkanat Mısırlı:

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram

Category