11/02/2025
Kendini Unutan İnsan
İnsan, varoluşunun en temel sorularıyla yola çıkar: Ben kimim? Nereden geldim? Neden yaşıyorum? Nereye gidiyorum? Ancak yaşamın akışına kapıldıkça, bu soruların yankıları giderek zayıflar. Günlük hayatın telaşı, sorumluluklar, roller ve beklentiler arasında kendimizi unuturuz. Oysa insanın en büyük yolculuğu, kendine yaptığı yolculuktur.
Toplum, bireye belli kimlikler ve roller yükler: iyi bir ebeveyn, başarılı bir çalışan, sorumluluk sahibi bir vatandaş... Bunları yerine getirmeye çalışırken, iç sesimizi duymamaya başlarız. Zihnimiz, başkalarının bizden beklediği kişi olmaya o kadar odaklanır ki, içimizdeki gerçek "ben" giderek silikleşir.
Bir süre sonra, dış dünyanın dayattığı kimliklerle o kadar bütünleşiriz ki, bir an durup düşündüğümüzde kendimizi tanıyamayabiliriz. Gerçekten neyi sevdiğimizi, neyin bize anlam kattığını unuturuz. Bu noktada, insan kendine dönmeli ve şu soruyu sormalıdır: Ben, bana öğretilen biri mi oldum, yoksa gerçekten kendi özümle mi yaşıyorum?
Kendini unutan insan, ruhsal bir boşluk hisseder. Çünkü insan, yalnızca dış dünyaya anlam yükleyerek yaşayamaz; kendi iç dünyasına da bakmalıdır. Kendini tanımak, düşüncelerini sorgulamak, hislerini anlamak, kendi varoluşunun özüne inmek gerekir.
Peki, bu unutkanlıktan nasıl çıkabiliriz?
Kendi iç sesimizi dinleyerek. Hayatın gürültüsünde kendimize vakit ayırıp iç dünyamıza dönmeliyiz.
Sorgulamaktan korkmayarak. Gerçekten istediğimiz hayatı mı yaşıyoruz, yoksa bize sunulan bir kalıba mı sıkıştık?
Kendimize şefkat göstererek. Sürekli başkalarını memnun etmek yerine, kendi duygularımızı da önemsemeliyiz.
Anlam arayışına yönelerek. Hayatın içinde bizim için neyin değerli olduğunu bulmalı ve ona göre yaşamalıyız.
İnsan kendini unuttuğunda, bir süre sonra hayata dair tatminsizlik ve huzursuzluk hisseder. O yüzden dönüp kendimize bakmalıyız. Çünkü insanın en büyük sorumluluğu, kendi varoluşunu anlamlandırmaktır.