21/08/2025
👥 “İnsan iyileşirken yalnız olmamalı.”
🧩 Terapötik ilişki, terapi sürecinin kalbidir. Hangi terapi ekolü olursa olsun, iyileşmenin temel taşı terapist ile danışan arasındaki güven temelli işbirliğidir. Carl Rogers’ın ortaya koyduğu “koşulsuz kabul”, “empati” ve “özgünlük” ilkeleri, bu bağın oluşmasında çok kritik rol oynar.
💡 Araştırmalar gösteriyor ki terapiyi etkili kılan en güçlü değişken, kullanılan teknik değil; terapist ile kurulan ilişki kalitesi. Danışan kendini görülmüş, anlaşılmış ve yargılanmadan kabul edilmiş hissettiğinde beyin, duygusal güvenlik sinyali verir. Bu da travma hafızalarının işlenmesine izin verir.
🧠 Beyindeki “ayna nöronlar”, terapistin yüzündeki anlayışı ve ses tonundaki sıcaklığı yansıtarak karşı tarafta duygusal düzenleme sağlar. Bu da regülasyon kapasitesini artırır, duygusal dayanıklılığı güçlendirir.
📖 Bion’un “container-contained” kuramına göre, terapist, danışanın zor duygularını “taşıyabilen” bir kap gibidir. Danışan öfkesini, üzüntüsünü, suçluluğunu bu güvenli alanda paylaşabilir. Terapist bu duyguları içerir, işler ve danışana düzenlenmiş biçimde geri sunar.
🧱 Bir danışan terapistini “benim yanımda olan biri” olarak hissettiğinde, kendi içsel kaynaklarını da keşfetmeye başlar. Bu işbirliği, zamanla içselleştirilir ve kişi dışarıdan bir destek olmadan da kendi duygularını yönetebilir hale gelir.
🌿 Terapötik işbirliği, “ben hastayım sen iyileştir” değil; “beraber yürüyoruz” anlayışıyla kurulur. Bu yol arkadaşlığı iyileştiricidir.