28/03/2024
Herkesin zaman zaman karşılaştığı “el alem” kavramından bahsetmek istiyorum.Kim bu “el-alem?”
Aslında el de alem de biziz. Toplumun parçası olan her birey el alemin bir parçası. Herkesin rahatsızlık duyup eleştirdiği, yeri gelince kendisinin de başkaları için el alem olduğunu unuttuğu karmaşık bir konu.
Toplumsal değerlerimiz ve düşüncelerimiz, ilk başta doğup büyüdüğümüz ailemiz tarafından, daha sonra okul, çalışma hayatı ve sosyal çevremizle birlikte gelişir, şekillenir. Değerlerimizin geliştiği çevrenin doğrularına, kurallarına uymadığımızda yargıya, eleştiriye maruz kalabiliyoruz. Bu eleştiriler yaygın hale gelirse, psikolojik anlamda yıkım başlayabilir.
“El aleme rezil olduk! El alem ne der? El alem bizim hakkımızda ne düşünür, beni nasıl anlar?” Toplum baskısı, mahalle baskısı …
Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Farkında bile olmadan bu sorularla yaşamaya alışırız. Bu “el alem” kavramı hayatımızı o kadar ele geçiriyor ki işimizi, ilişkimizi, evimizi, arabamızı, sosyal çevremizi seçerken el alemi düşünerek seçimler yapabiliyoruz.
Başkalarının dedikleri üzerine kurulu bir hayat yerine, kendi mutluluğumuz için yaşamalıyız. Herkes ilk önce kendi içindeki el alemi iyileştirebilirse, toplumda ki bu kavram düzelebilir. En başta “sana ne” sorusunu kendimize sormamız gerekiyor. Herkesin hayat yolculuğu,değerleri, yaşadığı deneyimler bambaşka. Başkasını eleştirerek kendi hayatımıza fayda sağlayamayız.
El alem ne derse desin, kendi kalbimizin, vicdanımızın sesini dinleyelim. Herkes kendi hikayesinin başrolü olmalı.