31/07/2025
Üzerine Biçilmiş Sevgi
"O iyi biri. Merhametli, yardımsever, başarılı, zeki… Beni seviyor, değer veriyor. Dışarıdan bakıldığında kusursuz bir hayatım var gibi görünüyor. Ama içimde yankılanan sessiz bir haykırış var: Özgür hissetmiyorum.
İstediğimi yapabilirim… ama onun istediği şekilde. Hatalarımla büyümek isterim, ama hata yapmama izin yok. Her adımım, onun süzgecinden geçmeli. Denemek, yanılmak, düşmek ve kendi başıma kalkmak istiyorum.
Ama o hep en garantici yolu seçiyor. Benim adıma. Benim iyiliğim için. Belki gerçekten öyle… ama artık o iyiliğin içinde kendime yer bulamıyorum.
Bazen kendimi onun gölgesinde küçük, yetersiz, hatta zavallı hissediyorum. Her şey sanki onun sayesinde. Onun kararı, onun onayı, onun kontrolü… Benim payıma düşense sadece “uyum göstermek.” Hayatımda bana ait hiçbir şey yokmuş gibi geliyor. Ne bir başarı, ne bir para, ne bir alan…
Tüm kapılar onun anahtarında, ben sadece içeri girebilmek için bekliyorum.
Sorumluluk veriyor ama yetki asla! Bana güvenmiyor değil belki ama “kendi bildiğince güveniyor.” Hata yaparsam, olur da yanılırsam "ben demiştim'lerin", eleştirilerin bini bir para... Bu da bir başka adı konmamış esaret değil mi? İyilik adı altında çizilen sınırların dışına çıkmaya çalıştığımda, suçluluk duygusu yakama yapışıyor.
Çünkü o kötü biri değil. Ama ben artık yalnızca iyi biriyle evli olmak değil, kendimle de barışık biri olmak istiyorum.
Bir şeyleri tek başıma başarmak, sadece bana ait olan bir hayal kurmak, bir resmi kendi ellerimle boyamak, kendi emeğimle bir yol açmak istiyorum. Maddi ya da manevi… Kendime ait bir “ben” arıyorum. Oysa şimdi her şey “biz”in içinde erimiş, ben kaybolmuş gibiyim.
Belki de en çok bu onurumu incitiyor: Kendi hayatımın öznesi olamamak. Kendi hikayemin başrolü olamamak...
Ben onu suçlamıyorum. Ama kendimi de artık bastırmak istemiyorum. Beni seven biri varsa, hatalarımla, arayışlarımla, arzularımla sevsin… Sevgi, kontrolle değil, alan açmakla ölçülmeli. Çünkü sevgi, ancak özgürlükle kök salabilir."
Bu cümleler sana bir yerden tanıdık geldi mi?
Benzer duygularla bu satırları okuyan tüm kardeşlerime tavsiyemdir. Lütfen dikkatle oku...
Biri tarafından çok sevilirken neden hâlâ eksik, sıkışmış ve bağımlı hissederiz? Bazen sevgi bile bir tür esarete dönüşebilir, içimizde başka bir otoriteye - belki bir babaya, bir öğretmene, bir geçmişe - bağlı kalmışsak.
Kendine artık şunu sorabilirsin :
Bu ilişkiyi mi yaşıyorum, yoksa çocukluğumdan kalma bir kalıbın devamını mı? Eşimle mi birlikteyim yoksa onun bir türeviyle mi?
Eşini suçlamak bir çözüm değil. O da doğru bildiği sevgiyi veriyor. Ama belki de biz, bir zamanlar yeterince onay alamamış küçük bir kız çocuğu gibi, sevgiyi hep “kurallara uyarak kazanılacak bir ödül” sandık. Belki de içimizdeki kontrolü eşimizden önce, kendi iç sesimiz kurdu.
Farkında olmadan bir tür teslimiyet seçtik; güvende hissetmek için özgürlüğümüzden vazgeçtik belki de...
Ama artık sorumluluğu başkasına yüklemeden, kendine şu soruyu sor:
Nasıl hem sevilen hem de özgür biri olabilirim?
İlk adım; kendimizi suçlamadan, yargılamadan sadece fark etmek. "Bende bir sorun mu var? Ben mi nankörüm doyumsuzum?" diye suçlamadan, içimizdeki sıkışmış duygunun gerçek ve uydurma olmadığını farkedelim. Eğer iyi hissetmiyorsam, yolunda gitmeyen bir şey vardır...
Sonraki adım; içimizdeki o “onay arayan çocuğu” iyileştirmek. Yıllarca bir annenin veya bir babanın otoritesi altında ezilmiş, hiç yetki verilmemiş, özne olmasına müsade edilmemiş özgürlüğe aç o çocuğu bulalım. Ve ona, "Artık bitti. Sen büyüdün. Senin bir iraden olduğunu birlikte yeniden hatırlayacağız" diyerek sarılın...
Ve sonuncusu; sevilmek uğruna kendi sesimizi bastırmadığımız bir ilişki kurmak. Konfor alanından çıkmaya çalışarak, asla yapamam diyeceğimiz küçük şeyleri listeleyerek ve kendimize hata yapma hakkı tanıyarak başlayabiliriz...
Çünkü sevgi, yalnızca sahip olmak değil; alan açmaktır. Gerçek sevgi, "BİZ"i inşa ederken “BEN”i korumaktır...
Sevgiyle❤️
Cemile Tetik 🌻