Cemile Tetik - Psychologue/Psikolog

Cemile Tetik - Psychologue/Psikolog Psychologue / Thérapeute systémique brève
Psikolog / Aile Terapisti Bonjour les amis et bienvenue sur ma nouvelle page !

Celle-ci a pour objectif d’échanger, de partager toutes informations utiles relatives à l’humain et tout ce qui l’entoure en passant par sa complexité, ses relations, ses émotions, …

Cette page vise également à servir d’un outil de communication entre vous et moi en essayant de mettre toutes mes compétences à votre disposition afin de chercher des réponses à vos questions d’ordres psycho-sociales. En effet, licenciée en Sciences psychologiques et thérapeute systémique de formation, je pratique essentiellement la « Thérapie Systémique Brève ». Il s’agit d’un courant qui prend son origine à l’école de Palo Alto où « le problème est la solution » et qui travaille dans une optique de « changement concret » tout en restant en relation avec le « système » qui l’entoure. Notons que thérapie brève ne veut pas dire thérapeute pressé. Notre objectif est la diminution la plus rapide, la plus complète et la plus durable possible de la souffrance du patient. La brièveté est donc plus la conséquence d’une façon de penser (d’agir) qu’un but en soi. Si vous désirez me contacter également en dehors de cette page pour une aide éventuelle ou une simple question, vous pouvez me joindre par téléphone ou m’envoyer un mail ou encore me rencontrer dans mon cabinet. Voici mes coordonnées :
E-mail : tetikce7@hotmail.com

SONUNCU GÜN - Ayrılık. Yaz boyunca sizinle tatil yazıları paylaştım. Hepsini ilgiyle okudunuz. Varolun🥲❤️Bu son. Ayrılık...
28/08/2025

SONUNCU GÜN - Ayrılık.

Yaz boyunca sizinle tatil yazıları paylaştım. Hepsini ilgiyle okudunuz. Varolun🥲❤️

Bu son. Ayrılık vakti geldi... Yutkunma, boğazda düğümlenen sözler, helalleşme, sımsıkı sarılma ve birkaç damla gözyaşı... İnsan böyle anlarda neden ağlar? Ayrılık neden ağlatır?

“Hiçbir insan aynı nehirde iki kez yıkanamaz.” diyor Herakleitos. Yani hayatın özü sürekli veda ve ayrılıktır.

Doğduğun anda annenden ayrılırsın. Büyüdükçe oyuncaklarından, okul bahçenden, çocukluk evinden. Gençliğinde hayallerinden, dostlarından, şehirlerinden. Ve zamanla, sevdiklerinden, ailenden, hatta kendi eski benliğinden bile ayrılırsın.

İnsan, farkında olmadan sürekli vedalaşır: Bir gün aynaya baktığında, seninle yıllar önceki senin göz göze gelemeyeceğini görürsün. Çünkü insan, kendiyle bile ayrılır zamanla.

Üniversite'de hocamız bir gün, "Ayrılık, sadece psikolojik değil, fiziksel bir acıdır" demişti. Bedeninde bir yara veya yanık oluştuğunda hissedilen acı gibi, ayrılık da beyinde gerçek bir acı gibi işlenir. Bu yüzden yalnızca ruhunda değil, derinin altında, göğüs kafesinde, midende, kalbinde, damarlarında hissedersin. Eğer acı duyuyorsan, bağ kurmuşsun demektir. Senden bir parça kopmuştur. Ve en derin sevginin kanıtıdır bu...

Yolculuklar bana hep bunu hatırlatır: Hiçbir şey bana ait değil. Mekânlar, eşyalar, zamanlar… Hepsi emanet, hepsi geçici. Kalıcı olan, paylaşılan güzel duygular ve geride bıraktığın izler 🌿

Valizlere yalnızca birkaç eşya sığar, seni oyalar işte. Onlar da zamanla tükenir. Şimdilerde daha iyi anlıyorum. Gerçekte insan ayrılığa değil, geride bıraktığı kendi parçasına ağlar. Çünkü kalıcı olan yanımıza aldıklarımız değil; orada kendimizden bıraktıklarımızdır 🧳✈️

Her bir parçama. Hoşça kalın...❤️

Cemile Tetik

(28 Ağustos 2025)

YAZMAHer yaz Belçika'ya dönmeden, olmazsa olmaz garip bir geleneğim var. Bu yıl yine kısmet oldu. Annemin odasına girer ...
21/08/2025

YAZMA

Her yaz Belçika'ya dönmeden, olmazsa olmaz garip bir geleneğim var. Bu yıl yine kısmet oldu. Annemin odasına girer çekmecesinden bir tane yazma alırım. Ama mümkünse en eski olanı seçip yürütürüm 🤭

Annem de arkamdan gelir, her defasında en yenisini en güzelini vermek ister. "Gız gızım niye eski tülermiş yazmayı alıyon. Bak bunu daha yeni oyaladım, bunu al" diye söylenir.

Ama ben başında en çok taşıdığı yazmayı isterim. Yeni yazma kumaş kokuyor. Ne yapayım onu. Eskisinde misler gibi anne kokusu var. Hepsini tek tek koklarım, "yok bu değil, bu da değil"... Nihayet aradığım kokuyu bulunca alırım.

Annem, "Töbe töbe. Hey Allah'ım ya Rabbim" diye gülümseyen gözlerle bakar. Ben susarım…

İkimiz de biliyoruzdur. Ben yazmayı değil, annemi götürüyorum yanımda...🫠❤️

Cemile Tetik 🌻

ASKERBir zamanlar yüksek surlarla çevrili bir kale varmış. Kapısında cesur askerler beklermiş. Bu kale öyle yenilmezmiş ...
19/08/2025

ASKER

Bir zamanlar yüksek surlarla çevrili bir kale varmış. Kapısında cesur askerler beklermiş. Bu kale öyle yenilmezmiş ki, dört bir yanda nam salmış. Hatta kalenin efsunlu olduğunu, içinde bir canavar olduğunu söyleyen şehir efsaneleri varmış.

Bir gün sayısız savaşlardan yorgun düşmüş Kahraman bir Komutan, bu yıkılmaz kalenin Kralıyla tanışmak, sırrını öğrenmek istemiş. Kral onu saygıyla ağırlamış. İçeride ne büyücü ne de canavar varmış. Kral, “birkaç gün boyunca misafirimiz ol, askerlerimin başına geç ve seyret” demiş.

Nihayetinde kalenin etrafında yaramaz çocuklar taş atmaya başlamış. Bazıları duvarlara çamur sürmüş, bazıları yüksek sesle bağırıp çağırıyormuş. Askerlerin tepkisizliğini gören kahraman komutan hemen harekete geçmek istemiş. “Kralım, emir ver! Bu saygısızlık karşılıksız kalmamalı” diye tepki vermiş.
Ama Kral seslenmiş : “Dur! Onlar ne yaparsa yapsın, surlarımızı aşamaz. Gücünü buna harcamaya gerek yok. Kalemiz sağlam merak etme” demiş. Komutan şaşırmış. Yıllarca öğrendiği tek şey saldırıya saldırıyla karşılık vermekmiş. Zamanla, her taş atana kılıç çekmenin sadece kendi yorgunluklarını artırdığını anlamış.

Elbette Kralın askerleri gerçek bir tehlike olduğunda anında müdahale eder, gerekeni yaparmış. Bunun haricinde, Kral sadece tebessüm edip askerlerine : “Unutmayın. Bizim gücümüz her kavgaya girmemekte. Silahımızı zamanı geldiğinde kullanırız; ama her zaman elimizde taşıyıp yük etmeyiz” demiş.

Komutan işin sırrını anlamış. Sadece gerektiğinde kılıç kuşanmayı, diğer zamanlarda ise olgun ve soğukkanlı olmanın koruyucu gücünü öğrenmiş.

Kalbimiz, ruhumuz ve zihnimiz bizim Kalemizdir. Öfke ise sınırlarımızı koruyan askerlerimiz. Bize her taş atana kılıç çekmek, değerimizi küçültür. Gerçek güç, hangi savaşın verilmesi gerektiğini bilmektir. Bazen de hiç savaşmamaktır.

Gerektiğinde sınır çizeriz ama her sataşmaya karşılık vermek, insanın kendi iç huzurunu zedeler. Olgunluk, öfkeyi yok saymak değil; onu ne zaman kullanacağını bilmektir.

Kalelerin büyüklüğü, her çamur atanla uğraşmakla değil, ancak değerli bir düşman geldiğinde asker çıkarmakla anlaşılır. Değmeyecek insanlara boşuna asker ziyan edilmez. Vesselam 😉😎

Cemile Tetik 🌻

Üç Kuşak, Bir İstanbul Masalı...Geçtiğimiz gün sekiz kişilik dev bir kadroyla, üç kuşağın bir araya geldiği özel bir İst...
18/08/2025

Üç Kuşak, Bir İstanbul Masalı...

Geçtiğimiz gün sekiz kişilik dev bir kadroyla, üç kuşağın bir araya geldiği özel bir İstanbul gezisi yaptık. Biz, çocuklar, iki anneler ve iki babalar... Genç, yaşlı demeden düştük yola. Hem de arabasız! Hızlı tren, tramvay ve otobüslerle çıkartma yaptık😅

Başta içimden « İnşallah geldiklerine pişman olmazlar. Ya çocuklar sıcağa dayanamayıp bayılırsa ? Ya yaşlılar yolda fenalaşırsa ? Aman gadın Allah’ım İstanbul’a serinlik veriver gari, Allah’ım tramvaylarda otobüslerde yer oluversin, annemin ayakları su toplamasın, kaynanamın siyatiki atmasın diye dualar ede ede gittim ». Boşuna endişelenmişim. Gezme oldu mu Rabbim bi güç veriyormuş ya la. Bi ara ben yeter bi yerde oturalım dedim. Annemler kanka olmuş « Ay biz daha Mısır çarşısını gezecektik » demezler mi ? Gençliğimden utandım🤣

Ayrıca komedyenlere taş çıkaracak mizahları var. Marmaray’dan çıkarken çok kalabalık bir asansöre biniyoruz, herkes birbirine sıkışmış, yorgunluktan ağzımız açılmış. Herkesin yüzünde bir “sığmayacağız galiba” gerginliği varken babam espriyi patlattı : “Ben bi 4 kilo verdim, sığarız” dedi. Kayınbabam ciddiyetini hiç bozmadan, “Allah razı olsun iyi ki vermişin” dedi. Asansörde herkes koptu gülmekten sağa sola savrulduk🤣

Topkapı’da eşime trip atmak için fırsat kolladım. “Elalemin adamları karılarına kaşıkçı elmasları alıyor, deniz manzaralı saraylarda yaşatıyor. Sülüman gel Sülüman git diye parmağında oynatıyorlar koca padişahı” dedim. “Yürü yavrum bekleme yapma... Vapurda sana çay simit alırım” dedi. Tribim elimde patladı. Örselendim...😒

Dönüş günü geldi. Eyüp Sultan’da son etli pideleri gömek de öyle gidek diye boğazımızın derdinden neredeyse treni kaçırıyorduk. Yaşlıları ve çocukları Eminönü’nden Kadıköy’e vapurla uğurladık. Biz otelden valizlere almaya gittik. Sirkeci’den Marmaray, oradan da Yüksek Hızlı Trene yetişmeye çalıştık. Kurtuluş savaşından çıkmış gaziler gibi birbirimizi görünce kimimiz ağladı kimimiz gülme krizine girdi🥲

İşte böyle arkadaşlar. Anne baba denildiğinde çoğumuzun zihninde hep “görevler” canlanır. Sanki onlarla olan bağımız, sadece sorumluluklarımızla ölçülüyormuş gibi… Doktora götürmek, alışverişlerini yapmak, ilaçlarını almak… Yani ağır ve zorunlu bir çerçevenin içine sıkışmış bir ilişki.

Halbuki bundan çok daha fazlası olmalıydı. Görevler elbette vardır, ama ilişkinin özü birlikte yaşanan anlardan doğar. Onlarla gülmek, yan yana yürümek, aynı sofrada sohbet etmek, elimizde çanta, bir şehri beraber keşfetmek… İşte bunlar insanın ruhunu besleyen asıl şeylerdir.
Üç günlük İstanbul gezimiz boyunca görev değil, tam olarak keyif vardı. Şair ‘İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı’ demiş. Benimse kulaklarımda sadece şehrin değil, üç neslin neşeli sesi vardı…

Cemile Tetik 🌻

Keskin Söylemler...Uzun süredir üzerinde düşündüğüm ve çok hayati bulduğum bir meseleyi sizinle paylaşmak isterim.Sosyal...
12/08/2025

Keskin Söylemler...

Uzun süredir üzerinde düşündüğüm ve çok hayati bulduğum bir meseleyi sizinle paylaşmak isterim.

Sosyal medyada her gün karşımıza net, iddialı ve keskin cümleler çıkıyor:
“Bunu yaparsanız mutluluğun sırrını bulursunuz.”
“Şu kişilerden kesinlikle uzak durun.”
“İnsan ancak şöyle mutlu olur.”
“Şöyle insanları silin, böyle insanlara çizik atın..." Yok ya! O kadar kolaydı diyesim geliyor 🤣

Sloganik, akıllara zarar aforizmalar, yüzde yüz etkili çözümler, burçlara göre keskin psikolojik analizler, yükselenine göre evlilik planlamaları ve daha neler neler... Geyik muhabbetidir dedik, goygoy dedik, kimse önemsemez dedik ama insanlar ciddi ciddi önemsiyor. Bu çok ürkütücü işte...

Bu tür sözler, ilk bakışta güçlü, ikna edici ve garip bir şekilde güven verici görünebilir. Hatta söyleyen kişi belli bir otoriteyse, sorgulamadan inanmamıza yol açabilir. Fakat tehlike tam da burada başlıyor. Hayat, keskin hatlarla açıklanabilecek kadar basit değildir.

Gerçek hayat, gri tonlarla doludur.

Aynı davranış, bir insana iyi gelirken, başka birine zarar verebilir.

Aynı çözüm, birini iyileştirirken, diğerinin sorunlarını artırabilir. Kesin reçeteler, insanı düşünmekten, sorgulamaktan uzaklaştırır. Bizi, tek tip çözümlere mahkûm eder.

Dinimizde "itidal" adında çok önemli bir kavram vardır bilir misin? Orta yol, dengede olmak, aşırılıklardan uzak durmak, hem ifrata hem de tefrite düşmemektir. Kutsal Kitab'ımızda Yüce Yaradanımız "Biz sizi böyle vasat bir ümmet yaptık ki, insanlara şahitler olasınız, Resul de size şahit olsun" buyuruyor. Vasatlık burada sıradanlık basitlik anlamında değil; dengede kalmak, ölçülü olmak anlamındadır. Orta yol, hem ruh sağlığımız hem de toplumsal barışımız için gereklidir.

Eğer bir insan uç fikirlerde konuşuyorsa, dünyayı sadece siyah ve beyaz olarak görüyorsa, kesin çözümler sunuyorsa, “tek doğru”yu bulduğunu iddia ediyorsa… orada dikkatli olmak gerekir. Çoğu zaman bu tür söylemlerin arkasında Ali Cengiz oyunları, manipülasyonlar veya sahte bir otorite vardır. Kesin konuşan, gri alanı yok sayan kişi ya yanılır ya da yanıltır!

Sloganik cümleler düşünmeyi kolaylaştırmaz; düşünmenin yerini alır. Ve bu da en büyük tehlikedir. Çünkü düşünme zahmetine girmeden, eleştirmeden, filtrelemeden kabul edilen her fikir, bizi gerçeğe değil, yanılgıya götürür.

Hayat, nüanslardan ibarettir. Göz ardı ettiğimiz o küçük nüanslar, çoğu zaman olayların gerçek yüzünü gösterir. Gerçek bilgi, slogana değil, sorgulamaya dayanır.

Sosyal medyada herhangi birini dinlerken ya da bir şey okurken şu birkaç tavsiyeyi hatırlamak faydalı olabilir : Kaynağı ve tarihi kontrol et (bilgi nereden ve ne zaman gelmiş?). “%100 çözüm, kesin doğru" iddialarına şüpheyle yaklaş. Tek bir yazara uzmana bağlı kalma. Insanları kendine şeyh edinme, farklı kaynaklardan faydalan, ufkun açılacak. Yapay zeka oyunlarına dikkat et. Her "Uzmanı" da uzman sanma...

Ve en önemlisi : Her bilgiyi kendi akıl süzgecinden geçir. Kendi hayatına ve gerçeklerine uyarla. Tek tip insan ve tek tip çözüm yoktur.

Bir gün danışanım bir itirafta bulunmuştu : "Eşimin narsist olduğunu bildiğiniz halde bana boşan demediğiniz için size sitem etmiştim. Şimdi sizi daha iyi anlıyorum. İnsan kendisi için en doğru kararı olgunlaştıkça ve tecrübe ettikçe buluyor. Bambaşka pencereler açılıyor..."

İddialı cümeleler, afilli aforizmalar, altı bomboş sığ düşünceler... Hepsi gerçeklerden uzak balonlardır...

Hayat, uçlarda değil; dengede güzeldir.

Sevgiyle 🥰

Cemile Tetik 🌻

Geriye Kalan...Bugün, anneannemizi ziyaret ettik. Geçen sene kayısı ağacının altında evinin avlusunda ellerini öpmüştük....
09/08/2025

Geriye Kalan...

Bugün, anneannemizi ziyaret ettik. Geçen sene kayısı ağacının altında evinin avlusunda ellerini öpmüştük. Bu yıl ise toprağını suladık...

Kabristanın sessizliği, geçmişin yankılarını getirdi bize. Her şeyin bir sonu olduğunu biliyoruz elbet, ama güçlü ve sarsılmaz bir insanın ardından bunu hissetmek bambaşka… O tam bir Kafkasya Çerkes kadınıydı; inatçı, dayanıklı, mağrur ve sert mizaçlı… Yemek yemeği sevmezdi, çok yiyeni de sevmezdi. Hiç halinden şikayet etmezdi, şikayet edeni de sevmezdi. Ama bir o kadar da cömert, eli bol, yardımseverdi. Şifalı elleriyle hem yaralarımıza hem de gönlümüze dokunmuştu.

Kızımı ve oğlumu çok severdi; onlara şakalar yapar, tatlı tatlı takılırdı. Birlikte parklarda yürür, adımlarımıza geçmişin hikâyelerini serperdi. Kızımın kolu ya da bileği ne zaman çıksa, soğukkanlı ve şifalı elleriyle yerine oturturdu. Omzumdaki ağrılar onun sayesinde geçmişti. Bir yanı sertti; dağ gibi dimdik… Bir yanı ise muzip; gözlerinde hep küçük bir gülümseme gizliydi. Ama son yıllarda çok düşünceli ve mutsuzdu... Belki hayal kırıklıkları, belki onca emeğin karşılığını alamama... Anlatmazdı pek.

Onunla biriktirdiğimiz anılar, bugün elimizdeki en değerli miras. Hayatın koşturmacasında çok şeyi kafamıza takıyoruz. Oysa hepimizin yolu bir gün aynı toprağa varacak. Geriye, sevgiyle hatırlanan hikâyelerimiz ve dokunduğumuz kalpler kalacak. İyi hatırlanmak, sevilmek, dünyada elde ettiğimiz bütün maddi kazanımlardan çok daha kıymetli olacak bir gün. Kimseyi kırmaya değmeyecek kadar kısa ömrümüz...

Efendimiz'e (sav) komşu olasın anneanne...❤️

Ruhuna El Fatiha...

Cemile Tetik 🌻

Sela...Bu sabah üç kere sela okundu. Camiden yükselen her ses, ayrı bir vedaydı.Bir annenin evladına, bir dostun dostuna...
07/08/2025

Sela...

Bu sabah üç kere sela okundu. Camiden yükselen her ses, ayrı bir vedaydı.
Bir annenin evladına, bir dostun dostuna fısıldadığı bir veda. “Ne kadar çok cenaze var,” dedim anneme. Boğazımızda bir yumru. Sustuk...

İnsan sadece bedenle değil, kalple de ölür bazen. Hayattayken de yaşanır bazı ölümler.
Bir ilişki biter. Bir dostluk miâdını doldurur. Bir güven sarsılır. Ve biz, içimizde birini toprağa veririz sessizce.

Selalar okunur. Kimse duymaz, ama sen bilirsin: Bir şeyi gömdün bugün. Belki seni artık sevmeyen birini, bir neşeyi, bir kahkahayı, bir umudu... Bir şey olur, bir günde büyüdüğünü hissedersin. İçindeki çocuğun da selasıdır o...

O an, bir yas başlar. Gözyaşı akmaz belki ama ruhunun dizinin bağları çözülür, kapı önüne usulca çöker. Kimse görmez bilmez. Küçük bir mezar kazılır yüreğinin bir köşesine. Oraya bir sevdayı, bir hayali, bir ihtimali gömersin. Sonsuza kadar değil belki, ama eskisi gibi de olmaz artık hiçbir şey.

Eskiden çok sevdiğim biri beni sevmediğinde neden sevmedi diye üzülür anlam vermeye çalışırdım. Yahu herkes seni sevmek zorunda değil diye kendimi teselli ederdim ama kalbim söz dinlemez, hüznüm dinmezdi. Artık sebebini çok iyi anlıyorum. Acı olan sevilmemek değilmiş. Sevildiğini zannettiğin kişinin seni hiç sevmediğini öğrenmekmiş meğer. Bu çok büyük bir yas işte. Biri seni sevmediğinde, yalnızca bir ilişkinin değil, kendine dair bir yanılgının da bittiğini fark edersin. Sevilme ihtimalini gömersin. Kendini kandırmış olduğunu gömersin. Ve o an, içindeki en derin selâ yankılanır.

Ama her ölüm bir sona işaret etmez. Bazen hakikatin kapısı, kaybın sessizliğinde aralanır.
Çünkü biten bir ilişki, seni yalandan alır; hakikate taşır. Giden biri, seni gerçekliğe yaklaştırır.

Toprak öyle bir şey ki, her şeyi yutmaz yok etmez. Bilakis tohum gibi büyütür yeniden can verir. Bazı vedalar, yeni bir doğumun sancısıdır.

Bir selâ okundu kalbinde belki. Ama unutma.
Her selâdan sonra bir sabah olur.
Üzme kendini, her ahirin içinde bir diriliş saklıdır. Göreceksin ❤️

Cemile Tetik 🌻

Sahte Psikolog Meselesi (!)Yine her yıl olduğu gibi bu yıl da Türkiye’mde çakma psikolog vakaları devam ediyor... Meslek...
06/08/2025

Sahte Psikolog Meselesi (!)

Yine her yıl olduğu gibi bu yıl da Türkiye’mde çakma psikolog vakaları devam ediyor... Meslektaşlarımın ismi T.C. Devleti tarafından korunmadığı sürece de maalesef devam edecek...

Ben Belçika'da ikamet edenler için önemli bir hatırlatma yapayım. Bu tarz kafa karışıklıkları dünyanın her yerinde var. İki üç gün online eğitim almış, birkaç hafta kursa gitmiş herkes, aile danışmanı, pedagog, psikoterapist, hipnozcu, bioenerjici, medyumcu, ve daha bilmediğim türlü türlü saçmalıklara bürünüp dolaylı ya da doğrudan psikolojik danışmanlık sunma cüretinde bulunuyor.

Uz. Psikolog diplomasına sahip olmak için 3 yıl lisans, 2 yıl yüksek lisan/master ve üstüne uzman aile terapisti olmak için 3 yıllık yoğun bir master programı yapmak gerekiyor. Sekiz yıl boyunca dirsek çürütmüş, 14 yıldır da aktif olarak bu mesleği icra eden biri olarak insanımızın şarlatanlara güvenip kendini emanet etmesi kanıma dokunuyor. Kibir değil haşa. Şu durumda bile danışanıma yetemediğim zamanlarda, yardımcı olamayacağımı anladığımda benden daha da uzman konuya hakim meslektaşlarıma yönlerdirmeyi ihmal etmiyorum. Sadece ilime, bilime ve emeğe saygımızın olmayışı üzüyor. Bu kul hakkıdır...

Peki gittiğiniz uzmanın "Psikolog" olduğunu nasıl bileceğiz derseniz, Belçika için, bu mesleği korumak adına kurulmuş, Belçika'nın resmi Psikologlar Komisyonu sayfasına girip, danıştığınız psikoloğun adını yazın. (Diğer Avrupa ülkeleri için de sistem aynı). İsmi psikologlar listesinde yoksa buyrun ihtimaller :
- Muhtemelen psikologtur ama ismini vermeyerek vergiden kaçıp Devleti dolandırıyordur. Böylece danışanlarının sağlık sigortasından yararlanmalarını da engelliyordur (psikologlar gerekli sigorta belgelerini size sunmak mecburiyetindedir).
- Diplomasız biri sizi kekliyordur. Büyük üfürüyordur 🤣
- Psikolog değildir ama Terapist, Yaşam Koçu vb. olabilir. Üniversite düzeyinde bir uzmanlık değildir. Faydalanabilirsiniz ama bunu öğrenmiş olursunuz.

İnsanlığa faydalı olmanın yolu dürüstlükten ve ilkeli olmaktan geçer. Kendini ve etrafını kandıran birinden başkasına derman olması beklenemez kanaatindeyim.

Sevgiler saygılar efenim 🥰

(Ahanda Belgemi paylaştım🤣)

Cemile Tetik🌻

Yazmazsam taşacağımSon günlerde içimde bir şey var. Adını koyamıyorum, resmini çizemiyorum. Midemde ve kalbimde bir ağır...
02/08/2025

Yazmazsam taşacağım

Son günlerde içimde bir şey var. Adını koyamıyorum, resmini çizemiyorum. Midemde ve kalbimde bir ağırlık. Hüzün değil, sevinç değil. Tarifsiz ama elle tutulacak kadar gerçek. İçimde büyüyen, kıpırdayan bir hâl. Sanki yıllardır susmuş bir tarafım bugün nihayet konuşmak istiyor gibi.

Durmadan yazmak istiyorum. Sebepsizce. Bir şey beni içimden tutup dışarı çekiyor. Ellerim zihnimden hızlı, cümleler kalbimden taşıyor. Yazdıkça rahatlıyorum, hemen sonra başka bir dalga geliyor. Her satır yeni bir kapıyı aralıyor. Yazmazsam taşacağım gibi hissediyorum.

Neden ? Sanırım uzun zaman sonra yalnızım. Ya da kendimle birlikteyim. Ev sessiz. Çocuklar kendi halinde. Zaman bana ait. Bu çok sık yaşadığım bir şey değil. Belki de ilk defa kendime temas ettiğim bir yalnızlığın ortasındayım. Kendimle kalmanın hem güzelliği hem de korkusu var üstümde. Bir yanım "Ne güzel, işte bu sensin" derken, diğer yanım ürperiyor: "Derinlere iniyorsun, ya kendini tanıyamazsan ? Ya o kızı görünce üzülürsen?"

Korkuyorum. Çünkü insan kendiyle baş başa kalınca, her şey mümkün oluyor. Sakladıkların, unuttukların, bastırdıkların usul usul çıkıyor ortaya. Ama bu hâli seviyorum. Çünkü çok gerçek. Tüm hücrelerimle yaşadığımı hissediyorum. Bu dünyaya yalnızca çalışıp, yorulup, gündelik görevleri tamamlayıp gitmek için geldiğimize asla inanmıyorum.

Ben kendimi tanımadan, anlamadan, çözmeden bu hayattan bomboş geçmek istemiyorum. Kalbimde bu kadar şey olup da hiçbirine kulak vermeden yaşamak bana artık haksızlık gibi geliyor. İnsan âlem içinde âlemdir. “Bak, buradayım" diyor sessiz bir tarafım. Yazdıkça duyuyorum onu. Dinledikçe güçleniyorum. Yıllardır yabancı olan biriyle tanışmanın şaşkınlığı var içimde.

Ne oldu bilmiyorum. Ama çok şey oldu. Adını koyamayacağım kadar karmaşık, ama hissettikçe güzelleşen bir şey. Korkuyla sevincin, yalnızlıkla çoğalmanın, bilinmeyenle tanışmanın karışımı gibi. Artık bu hâlin içinden geçmeye hazırım. Bazı duyguların adı yoktur; sadece yaşanmak, yazılmak, sessizce sevilmek ister. İçimde taşan o sağır edici sessizliği dinliyorum: "Sana zarar vermeyeceğim. Sadece seni çağırıyorum. Gel. Kendine yaklaş. Korkma. Yeni bir şey başlıyor..."

Cemile Tetik🌻

Gün 32 - Bir Nefeslik Yer...Yoruldun mu..?Günler geçiyor, sen yaşamaya çalışıyorsun ama bir şey hep eksik kalıyor gibi. ...
01/08/2025

Gün 32 - Bir Nefeslik Yer...

Yoruldun mu..?
Günler geçiyor, sen yaşamaya çalışıyorsun ama bir şey hep eksik kalıyor gibi. İçinde taşıdığın o sızı, bazen tarif edemediğin bir özlem gibi oturuyor kalbine. Sanki başka bir yerde, başka bir hayat seni bekliyormuş gibi… Belki o hayat hiç olmadı, belki oldu da senin olmasına izin verilmedi. Ama şimdi buradasın. Ve tam şu anda, her şeyin ortasında durup biraz soluklanmak suç değil...

Bak. Gökyüzü hep olduğu gibi, koca bir şefkatle kuşatıyor seni. Rüzgâr, saçlarını okşuyor. Ağaçlar, senden hiçbir şey beklemeden var olmaya devam ediyor. Sen de öyle yapabilirsin.
Sadece var ol. Sadece burada ol. Kimseye hiçbir şey ispatlamak zorunda değilsin.

O hayalini kurduğun hayat…
O uzak şehir, o deniz, o orman, ve o huzurlu sabahlar…
Biliyorum, hâlâ içinde bir yerlerde yaşıyorlar. Ve sen, her nefes aldığın sürece elinden geldiğince onlar için çalışacaksın. Toprak nasıl sabırla meyve verir, sen de öyle… Ama durmaktan korkma. Dinlenmek, vazgeçmek değildir.
Çünkü hayat, sadece varacağın yerlerde değil; yürüdüğün yolda gizlidir.

Eminim kolay şeyler anlatmadın.
Ve her şeye rağmen buradasın.
Bu bile başlı başına bir güç, bir zafer.

Biraz sus.
Biraz dinle içini.
Ağlamak istersen ağla, yazmak istersen yaz.
Ama sakın kendine düşman olma.
O yorgun omuzlarını ve gardını biraz indir. Göğsündeki yükleri doğaya bırak. Ağaçlar taşısın, rüzgâr dağıtsın, toprak alsın ve dönüştürsün…

Hayat belki sandığın kadar adil değil, ama yine de sana küçük armağanlar sunmaya devam ediyor:
Bir sabah serinliği, sıcak bir çay, sessiz bir an, içten bir gülüş, bir kitap kokusu, bir kedinin sevgisi…
Gözünden kaçmasın bunlar. Çünkü en büyük huzur, en küçük şeylerin içinde gizlidir.

Ve şimdi…
Derin bir nefes al.
Bugünü kabul et. Kendini olduğun gibi kabul et.
Daha iyi olmana gerek yok. Daha fazlasına da. Şimdilik herşey yolunda. Gelecek mi? Onu da o zaman düşünürüz...

Şu an yeter.
Sen yeterlisin 🥰

1 Ağustos 2025

Cemile Tetik 🌻

Üzerine Biçilmiş Sevgi"O iyi biri. Merhametli, yardımsever, başarılı, zeki… Beni seviyor, değer veriyor. Dışarıdan bakıl...
31/07/2025

Üzerine Biçilmiş Sevgi

"O iyi biri. Merhametli, yardımsever, başarılı, zeki… Beni seviyor, değer veriyor. Dışarıdan bakıldığında kusursuz bir hayatım var gibi görünüyor. Ama içimde yankılanan sessiz bir haykırış var: Özgür hissetmiyorum.

İstediğimi yapabilirim… ama onun istediği şekilde. Hatalarımla büyümek isterim, ama hata yapmama izin yok. Her adımım, onun süzgecinden geçmeli. Denemek, yanılmak, düşmek ve kendi başıma kalkmak istiyorum.

Ama o hep en garantici yolu seçiyor. Benim adıma. Benim iyiliğim için. Belki gerçekten öyle… ama artık o iyiliğin içinde kendime yer bulamıyorum.

Bazen kendimi onun gölgesinde küçük, yetersiz, hatta zavallı hissediyorum. Her şey sanki onun sayesinde. Onun kararı, onun onayı, onun kontrolü… Benim payıma düşense sadece “uyum göstermek.” Hayatımda bana ait hiçbir şey yokmuş gibi geliyor. Ne bir başarı, ne bir para, ne bir alan…
Tüm kapılar onun anahtarında, ben sadece içeri girebilmek için bekliyorum.

Sorumluluk veriyor ama yetki asla! Bana güvenmiyor değil belki ama “kendi bildiğince güveniyor.” Hata yaparsam, olur da yanılırsam "ben demiştim'lerin", eleştirilerin bini bir para... Bu da bir başka adı konmamış esaret değil mi? İyilik adı altında çizilen sınırların dışına çıkmaya çalıştığımda, suçluluk duygusu yakama yapışıyor.
Çünkü o kötü biri değil. Ama ben artık yalnızca iyi biriyle evli olmak değil, kendimle de barışık biri olmak istiyorum.

Bir şeyleri tek başıma başarmak, sadece bana ait olan bir hayal kurmak, bir resmi kendi ellerimle boyamak, kendi emeğimle bir yol açmak istiyorum. Maddi ya da manevi… Kendime ait bir “ben” arıyorum. Oysa şimdi her şey “biz”in içinde erimiş, ben kaybolmuş gibiyim.
Belki de en çok bu onurumu incitiyor: Kendi hayatımın öznesi olamamak. Kendi hikayemin başrolü olamamak...

Ben onu suçlamıyorum. Ama kendimi de artık bastırmak istemiyorum. Beni seven biri varsa, hatalarımla, arayışlarımla, arzularımla sevsin… Sevgi, kontrolle değil, alan açmakla ölçülmeli. Çünkü sevgi, ancak özgürlükle kök salabilir."
Bu cümleler sana bir yerden tanıdık geldi mi?

Benzer duygularla bu satırları okuyan tüm kardeşlerime tavsiyemdir. Lütfen dikkatle oku...
Biri tarafından çok sevilirken neden hâlâ eksik, sıkışmış ve bağımlı hissederiz? Bazen sevgi bile bir tür esarete dönüşebilir, içimizde başka bir otoriteye - belki bir babaya, bir öğretmene, bir geçmişe - bağlı kalmışsak.

Kendine artık şunu sorabilirsin :
Bu ilişkiyi mi yaşıyorum, yoksa çocukluğumdan kalma bir kalıbın devamını mı? Eşimle mi birlikteyim yoksa onun bir türeviyle mi?
Eşini suçlamak bir çözüm değil. O da doğru bildiği sevgiyi veriyor. Ama belki de biz, bir zamanlar yeterince onay alamamış küçük bir kız çocuğu gibi, sevgiyi hep “kurallara uyarak kazanılacak bir ödül” sandık. Belki de içimizdeki kontrolü eşimizden önce, kendi iç sesimiz kurdu.

Farkında olmadan bir tür teslimiyet seçtik; güvende hissetmek için özgürlüğümüzden vazgeçtik belki de...
Ama artık sorumluluğu başkasına yüklemeden, kendine şu soruyu sor:
Nasıl hem sevilen hem de özgür biri olabilirim?

İlk adım; kendimizi suçlamadan, yargılamadan sadece fark etmek. "Bende bir sorun mu var? Ben mi nankörüm doyumsuzum?" diye suçlamadan, içimizdeki sıkışmış duygunun gerçek ve uydurma olmadığını farkedelim. Eğer iyi hissetmiyorsam, yolunda gitmeyen bir şey vardır...
Sonraki adım; içimizdeki o “onay arayan çocuğu” iyileştirmek. Yıllarca bir annenin veya bir babanın otoritesi altında ezilmiş, hiç yetki verilmemiş, özne olmasına müsade edilmemiş özgürlüğe aç o çocuğu bulalım. Ve ona, "Artık bitti. Sen büyüdün. Senin bir iraden olduğunu birlikte yeniden hatırlayacağız" diyerek sarılın...
Ve sonuncusu; sevilmek uğruna kendi sesimizi bastırmadığımız bir ilişki kurmak. Konfor alanından çıkmaya çalışarak, asla yapamam diyeceğimiz küçük şeyleri listeleyerek ve kendimize hata yapma hakkı tanıyarak başlayabiliriz...

Çünkü sevgi, yalnızca sahip olmak değil; alan açmaktır. Gerçek sevgi, "BİZ"i inşa ederken “BEN”i korumaktır...

Sevgiyle❤️

Cemile Tetik 🌻

Gün 29 - Dibek KahvesiKahvenin elli tonunu seven biri olarak bu gece de Dibek kahvesi içeyim dedim. Çok hafif bir tadı o...
28/07/2025

Gün 29 - Dibek Kahvesi

Kahvenin elli tonunu seven biri olarak bu gece de Dibek kahvesi içeyim dedim. Çok hafif bir tadı olduğu için geceleri yormuyor insanı.

Alelade bir kahve değildir Dibek. Onun farkı, dövülme biçimindedir. Kahve çekirdeği, sabırla, itinayla dibek taşında dövülür. Bu dövülme, onu parçalamaz yalnızca; içinde saklı duran özünü, gizli lezzetini ortaya çıkarır. Böylece kahve, daha yumuşak, daha kremamsı, daha zarif bir tat kazanır. Özünden ayrılmadan, sertlikten arınır ve içindeki zenginliği usulca sunar.

Hayatın dibek taşına yatırdığı zamanlar olur. Zorluklar, acılar, kayıplar, beklenmedik darbeler… Her biri bir tokmak gibi iner ruhumuza. İlk başta kırıldığımızı, dağıldığımızı sanırız. Oysa içimizde saklı duran güzellikler, belki de tam da o anlarda uyanır. Sözümüz incelir, yüreğimiz derinleşir, bakışımız yumuşar, içimizde saklanmış ne cevherler zor zamanda ortaya çıkar.

Hayat bizi ezdiği kadar lezzet verir. Öğütülmüş insanın nefsi terbiye olur, daha tevazuyla bakar mevzulara. Hayatında hiçbir zorluk görmemiş, konfor alanından hiç çıkmamış, acının içinden geçmemiş birinden ilham verici bir derinlik bekleyemezsin...
Kahve gibi. Ne kadar çok öğütülmüşsek, o kadar çok tat bırakırız içtiğimiz fincanda. Her yaşanmışlık, içimizde ayrı bir aroma. Kimi zaman buruk, kimi zaman tatlı ama hep damakta kalan bir iz…

Lütfen, kırıldığında dağıldım zannetme sakın. Belki de o an, içindeki en güzel tat açığa çıkıyordur... 🥰😉

29 Temmuz 2025

Cemile Tetik 🌻

Adres

Rue Colonel Bourg 127
Schaerbeek
1140

Openingstijden

Maandag 09:00 - 15:00
Dinsdag 09:00 - 15:00
Donderdag 09:00 - 15:00
Vrijdag 09:00 - 15:00
Zaterdag 13:00 - 18:00

Meldingen

Wees de eerste die het weet en laat ons u een e-mail sturen wanneer Cemile Tetik - Psychologue/Psikolog nieuws en promoties plaatst. Uw e-mailadres wordt niet voor andere doeleinden gebruikt en u kunt zich op elk gewenst moment afmelden.

Contact De Praktijk

Stuur een bericht naar Cemile Tetik - Psychologue/Psikolog:

Delen

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram