30/11/2022
Şiddetsiz topluma dair!
Kritik düşünce esas olarak bireylere şunu dayatır: Beğendiniz ve kabul ettiğiniz düşünce, inanç, kişi ve her ne varsa bunları beğenmeyenler, kabul etmeyenlerinde varlığı, karşı düşünce ve beğeniler içinde olabilecekleri. Fanatizme dönüşme an’ı işte tam bu noktada başlar ve en aydın dediklerimiz dahi bu fanatizmden kendini kurtaramaz. Otoriter savunulara girmeden, tüm perspektifleri değerlendirerek savunabiliyorsak beğenilerimizi, düşünce ve inançlarımızı orada değişim ve dönüşüme dair umut var. Ve fakat Ben’lik egosu ile savunuyorsak ve savunmamız aşağılamayla otoriter bir tavır alıyorsa, çok tehlikeli bir durum bu.
Gelin görün ki, hayatta yaşanılan tüm toplumsal krizlerin aşılamamasında bu faktörün oynadığı rolü her birimiz görmezden geliyoruz.
İnsan ilişkilerindeki yansıması ise önce ebeveyn ilişkisinde kendini gösteriyor. Anne-baba olarak Hayır’larımız o kadar keskin ki, zaman zaman dinlemeden karşımızda küçücük bir varlık olan duran çocuğu hemen Hayır’lara sarılıyoruz.
Oysa orada kimi zaman sadece dinlemek ve anlamak gerekiyor. Fanatikçe Hayır’ın arkasında durmak değil. Eğer dinlemek ve anlamak gerçekleşirse başka bir yolun açıldığı zamanlar azımsanmayacaktır.
Böylelikle karşımızdaki küçük varlığın, küçüklüğünü niceliksel olarak bir kenara koyup, niteliksel eşitliği yaratıp, ebeveyn-çocuk arasındaki hiyerarşiden kurtulmamız mümkün. Dinlemeyi öğrenen, karşısındakinin fikirlerine açık olan bireylerin olduğu bir toplumda belki şiddeti yenmenin bir yoluda bu olacaktır.
© A. Guti
ch
Görsel: Alıntı