İtalya’da Psikolog Nora Elbe

İtalya’da Psikolog Nora Elbe Psicoterapia , Consulenza Sessuale e di coppia , Sostegno durante le fasi di cambiamento , EMDR

https://noraelbe.com
25/10/2023

https://noraelbe.com

Sono Nora Elbe, psicologa – psicoterapeuta con laurea magistrale in PsicologiaClinica, conseguita nel 2011 presso l’Università degli studi di Padova.Fare la psicologa era il mio sogno fin da piccola. Mi piaceva ascoltare le persone,entrare nel loro mondo interiore, sentire le loro emozioni, con...

13/02/2023

😔
Hepimizin canı yanıyor, kelimeler bir kere daha anlamlarını yitiriyor. Bazılarımız anında harekete geçerken , bazılarımız günlerce donakalıyor, olan bitenin gerçek olduğuna inanamıyor. Bütün bu yaşananlar toplum için çok büyük bir travma. Hemen alana koşan, orada çalışan, yardım etmek için çabalayan , destek veren herkese sonsuz minnet ile…onların da fiziksel bütünlüklerinin yanısıra kendi ruh sağlıklarına da dikkat etmelerini, gerekli desteği görmelerini umut ediyorum. Gidilecek çok yol, yapılacak çok şey var. Sakin kalıp planlama yapmak, evsiz, ailesiz kalmış çocukların geleceğine de nasıl katkıda bulunabileceğimizi düşünmemiz lazım.

07/06/2022

Centro con professionisti preparati che lavorano in equipe per offrire le soluzioni migliori a misura di ogni bambino che prendono in carico. Consigliatissimo!

10/10/2021

İçinde bulunduğunuz ilişki ne kadar özgür, ne kadar bağımlı hiç düşündünüz mü? Bu konuda düşüncelerinizi paylaşmak ister misiniz?

03/09/2021

🔁
・・・
Here’s an example, you tell someone that they hurt your feelings, and they say it’s your fault for being too sensitive.😳

Manipulation can be subtle. Becoming aware of manipulation techniques can help you protect your peace✌️

We can’t control how other people treat us, but we can decide how to respond to disrespect.

(Image text: "Manipulation is when they blame you for your reaction to their disrespect."-author unknown)

Hayatın küçük ama anlamlı güzellikleri karşısında şaşırmak ve mutlu olmak...
16/07/2021

Hayatın küçük ama anlamlı güzellikleri karşısında şaşırmak ve mutlu olmak...

12/04/2021
17/02/2021

Doğan Cüceloğlu
Bir İnsanın Anavatanı Çocukluğudur

Bir gün seminere başlamadan önce kısa boylu güler yüzlü birisi geldi, Hocam elinizi öpmek istiyorum, dedi. Ben el öptürmekten pek hoşlanmadığım için, yanaktan öpüşelim, dedim, öpüştük. Aramızda şöyle bir konuşma yer aldı:

– Hayrola, neden elimi öpmek istedin?

– Hocam, üç yıl önce sizin bir seminerinizi katıldım. Hayatım değişti. O seminerden sonra daha mutlu bir ailem var ve size teşekkür etmek istiyorum; onun için elinizi öpmek istedim.

– Ne oldu, nasıl oldu?

– Üç yıl önce şirketimizin organize ettiği iki günlük bir seminerde bizimle beraberdiniz. O seminerin bitişine doğru dediniz ki, “Bir insanın anavatanı çocukluğudur. Çocukluğunu doya doya yaşayamamış bir insanın mutlu olması çok zordur. Bir annenin, bir babanın en önemli görevi, çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına olanaklar yaratmaktır.”

Bir süre sustu, bir şey hatırlamak ister gibi düşündü, sonra konuşmaya devam etti:

– Hatta daha da ilerisi için söylediniz; dediniz ki, “Bir ulusun en önemli görevi çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına olanaklar yaratmaktır.” Ben bir baba olarak sizi duyduğum zaman kendi kendime düşündüm: Ben bir baba olarak çocuğumun çocukluğunu doya doya yaşamasına fırsatlar yaratıyor muyum? Böyle bir sorunun o zamana kadar hiç aklıma gelmediğini fark ettim. Ben ne yapıyorum, diye düşündüm. Benim yaptığım sanırım birçok babanın yaptığının aynısıydı. Dokuz yaşındaki oğlum ben işten eve gelince beni görmemeye, benden kaçmaya çalışıyordu. Neden kaçmaya çalışıyordu, biliyor musunuz, Hocam?

– Hayır, neden?

– Çünkü onu görünce hemen şu soruyu soruyordum. “Oğlum bugün ödevini yaptın mı?” Tuhaf tuhaf bakıyor, gözünü kaçırıyor, daha da sıkıştırınca, hayır anlamına gelen, “cık” sesini çıkarıyordu. Kızıyordum, söyleniyordum, “Niye yapmıyorsun ödevini!” diyordum. Aramızda sürekli tartışmalar, sürtüşmeler oluşuyordu. Tabii bunun sonucunda bütün aile huzursuz oluyordu.

Burada biraz sustu, soluklandı. Sanki hatırlamak istemediği anılar vardı; onların üstesinden gelmeye çalışıyordu. Sonra konuşmaya devam etti:

– Ben sizin seminerinizden çıktıktan sonra düşünmeye başladım. “Ben ne biçim babayım,” diye kendime sordum. Seminer için geldiğim İstanbul’dan çalışma yerim olan Kayseri’ye gidinceye kadar düşündüm; otobüste bütün gece düşündüm ve sonra kendi kendime dedim ki, eşimle konuşayım, biz birlikte bir karar alalım. Diyelim ki bu çocuk isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama doya doya çocukluğunu yaşasın.

– Radikal bir karar!

– Evet, uçta bir karar, ama bu karar içime çok iyi geldi, Hocam. Gerginliğim, üzüntüm gitti, içim rahat etti. Ben eve gelince eşime dedim ki, hadi gel otur, konuşalım. Yemekten sonra oturduk konuştuk, çocuklar yattı biz konuşmaya devam ettik. Seminerde anlatılanları aktardım, böyle böyle böyle diye izah ettim ona ve en nihayet dedim ki, ya benim gönlümden ne geçiyor sana söyleyeyim. Bizim oğlumuz var ya bizim oğlumuz, o isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama çocukluğunu yaşasın! Şimdiye kadar onun çocukluğunu yaşamasıyla ile ilgili pek bir çaba göstermedik, bir bilinç göstermedik, oluruna bıraktık. Gel şimdi değiştirelim bunu.

– Eşiniz ne dedi?

– Hocam biliyor musun ne oldu?

– Ne oldu?

– Karım hayretle bana baktı ve dedi ki, “Bu ne biçim seminer be! Kim bu adam? Öyle şey mi olur; yok bizim ki çocukluğunu yaşayacakmış! Bizim çocuk çocukluğunu yaşarken öbürküler sınıflarını geçecek ilerleyecek! Öyle şey olmaz.”

– Anlıyorum; anne olarak çocuğunun geride kalmasını istemiyor, kaygılanıyor!

– Fakat hocam ben pes etmedim, bırakmadım, mücadeleye devam ettim. Her gün, her akşam gece yarılarına kadar karımla konuştum. Üç gecenin sonunda bana, peki ne halin varsa gör, dedi.

– Pes etti, yani. Peki, sen ne yaptın?

– İşte onu dediği günün sabahı eşofmanımı, ayakkabımı şöyle kapının yanına bıraktım işe gittim; işten dönünce oğlumun gözüne baktım ve dedim ki, oğlum bugün doya doya oynadın mı? Bana hayretle baktı ve “Hayır!” anlamına gelen “cıkk” dedi. O zaman, hadi gel beraber aşağıya ineceğiz, oynayacağız, dedim. Eşofmanımı giydim, ayakkabımı giydim, onunla beraber sokağa çıktık. Pencereden arkadaşları bakıyorlarmış, onlar da sokağa çıktılar; birlikte sokakta oyun oynadık. Akşam saat altıdan sekiz buçuğa kadar sokaktaydık. Eve gelince toz toprak içindeyiz, beraber banyoya girdik, duş yaptık. Havluyla kuruladım, çok mutluyduk ve o günden sonra işten dönünce her gün onunla oynamaya başladım. Her gün, her gün, her gün oynadım. Yedi gün sekiz gün sonraydı galiba, bir gün banyodan çıkarken onu kuruluyorum havluyla, kolumu tuttu, bana döndü ve dedi ki, baba ya, ben seni çok seviyorum. Hocam nefesim durdu, gözüm yaşardı, konuşamadım. Çünkü farkına vardım ki, şimdiye kadar sevdiğini hiç söylememişti. Düşündüm, şimdiye kadar hiç söylemediğinin farkında değildim; belki ömür boyu söylemeyecekti. “Ne büyük tehlike!” diye düşündüm. Ömür boyu onun bana bu cümleyi söylemediğinin farkında olmayacaktım.

– Demek farkına vardın, seni kutlarım. Senin farkına vardığın bu durum birçok anne ve babanın farkında olmadığı gizil, örtük ama önemli bir tehlike!

– İçimde bir şükür duygusu, havluyla çocuğumu kuruladım ve giydirdim ve artık her gün oyun oynamaya devam ettik. Zaman geçti, iki hafta sonra okul, öğretmen veli buluşması için okula davet etti. Daha önceki veli buluşmalarında öğretmen, “Sizin oğlunuz akıllı bir çocuk, ama ödevleri kargacık burgacık yazıyor, dikkat etmiyor. Sınıfta arkadaşlarını rahatsız ediyor, onları itiyor kakıyor, lütfen onunla konuşun. Ödevlerine ilgi gösterin, sınıfta arkadaşlarını rahatsız etmesin. Ödevlerini doğru dürüst yapsın,” demişti. O nedenle öğretmen buluşmasına gitmekten çekiniyordum. Bu davet gelince ben eşime dedim ki, hadi okuldaki buluşmaya beraber gidelim! Yok, dedi, sen tek başına gideceksin, ben gelmeyeceğim.

– Eşiniz gelmek istemedi!

– Hayır istemedi. Ya beraber gidelim, diye ısrar ettim hayır hayır sen yalnız gideceksin dedi. Ben yalnız gittim ve diğer veliler geldikçe sıra bende olduğu halde sıranın arkasına geçtim, sıranın arkasına geçtim ki başka kimse olmadan öğretmenle konuşayım, diye. Mahcup olacağımı düşünüyordum. Her şeyin daha kötüye gittiğini düşünüyordum. En nihayet bütün veliler öğretmenle konuşmalarını bitirip gittiler. Sıra bende! Öğretmenin karşısına geçtim, bana baktı gülümsedi, siz ne yaptınız bu çocuğa, dedi. Hiç cevap vermedim, önüme baktım. Lütfen söyleyin ne yaptınız bu çocuğa, dedi. “Çok mu kötü hocam?” diye sordum. Gülümsedi, hayır, kötü değil, dedi. “Artık sınıfta arkadaşlarını hiç rahatsız etmiyor, ödevleri iyileşti, tam istediğim öğrenci oldu. Ne yaptınız bu çocuğa siz?”

– Herhalde bir baba olarak çok mutlu oldunuz?

– Hocam biliyor musunuz öğretmenin karşısında ağlamaya başladım. İnanamıyordum kulağıma, içimden, vay evladım, biz sana ne yaptık şimdiye kadar, duygusu vardı. Eve geldim, karım yüzüme baktı, gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı. “O kadar mı kötü?” diye sordu. Ona da cevap veremedim Hocam, ona da cevap veremedim! Ağladım. Daha sonra anlattım. Hocam onun için sizin elinizi öpmek istedim, teşekkür ediyorum. Benim oğlumun ve onun küçüğü kızımın hayatını kurtardınız. Ailemin mutluluğu kurtuldu. Hakikaten bir insanın anavatanı çocukluğuymuş. Anavatanı mutlu olan bir çocuk çalışmasını, okulunu her şeyini bütün gücüyle yapar ve orada başarılı olurmuş.

“Gel seni yeniden kucaklayayım!” dedim. Kucaklaştık.

“Çocuklar Gülsün diye!” yaşayalım. Çünkü insanın anavatanı çocukluğudur. Çocuklar gülerek, oynayarak büyürse, sonunda büyükler güler. Büyükler mutlu olup gülümseyince tüm ülke, tüm insanlık güler. Çocukların gülmesine hizmet veren herkese selam olsun!
Doğan CÜCELOĞLU

İletişim psikolojisi uzmanı Doğan Cüceloğlu, kırktan fazla bilimsel makalesi ve çok sayıdaki kişisel gelişim kitabı ile tanınıyor.
Mersin'in Silifke ilçesinde 11 çocuklu bir ailenin 11. çocuğu olarak dünyaya gelmiş ve ortaokulu orada bitirmiştir. Ankara ve Kırklareli'de liseyi bitirip İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun Cüceloğlu, ABD'de Illinois Üniversitesi'nde Bilişsel Psikoloji doktorasını yapmıştır.
Türkiye'de Hacettepe Üniversitesi iӀe Boğaziçi Üniversitesi'nde çalışmış, Fulbright bursu ile Berkeley'deki Kaliforniya Üniversitesi'nde ziyaretçi öğretim üyesi olarak bir sene görev almıştır.
1980-1996 yılları arasında ABD'deki Fullerton şehrinde California Eyalet Üniversitesi'nde görev yapmıştır. 1996'dan bu yana Türkiye'de üniversite öğrencilerine, öğretmenlere, ana-babalara ve iş adamlarına yönelik seminerler, konferanslar ve atölye çalışmaları düzenlemiştir.
Ünlü psikolog ve yazar Doğan Cüceloğlu, evinde ölü bulundu. İlk incelemelere göre, kalp rahatsızlığı bulunan ve bir süre önce anjiyo olan Cüceloğlu'nun evde düşerek hayatını kaybettiği belirlendi.

Hassasiyet...Fikrimiz sorulmadan söylememeyi öğrenecek olgunluğa ve hassasiyete ulaşmak..“Ona hep “Biraz kilo mu aldın?”...
02/10/2020

Hassasiyet...Fikrimiz sorulmadan söylememeyi öğrenecek olgunluğa ve hassasiyete ulaşmak..
“Ona hep “Biraz kilo mu aldın?” dediler. DEMEYİNİZ! Bazı konularla ilgili, fikriniz sorulmadan, konuşmamaya özen gösteriniz!
Hepimiz yapıyoruz… Fikrimiz sorulmadan, karşımızdakine akıl veriyoruz, tavsiye veriyoruz. Güya onun iyiliği için! Ama işte bazen de onların ruhunda onarılmaz yaralar açıyoruz. Yapmamamız lazım.”
https://www.armanayse.com/ona-hep-biraz-kilo-mu-aldin-dediler-demeyiniz-bazi-konularla-ilgili-fikriniz-sorulmadan-konusmamaya-ozen-gosteriniz/

Hepimiz yapıyoruz… Fikrimiz sorulmadan, karşımızdakine akıl veriyoruz, tavsiye veriyoruz. Güya onun iyiliği için! Ama işte bazen de onların ruhunda onarılmaz yaralar açıyoruz. Yapmamamız lazım. Alya, bir gün bana, “Sorulmadan verilen nasihat, nasihat değil… Eleştiri!” demi....

28/09/2020

Değişim...ısrarla karşı koymaya çalıştığımız ama aslında yaşamın birçok alanını elinde tutan durum.
Bazen beklenen, bazen beklenmedik değişimler. Değişimi ne kadar iyi yaşayacağımız ne kadar esnek olduğumuzla ilgili. Esneklik değişimden olumlu birşeyler edinebilmemizi sağlar. Aksine katı bir yapıda olmak değişikliklerden olumsuz etkilenmemize neden olur. Siz ne kadar esneksiniz?

17/04/2020

Sevgili Ferhat Can Mekik’in projesi, ben de dilim döndüğünce katkıda bulunmaya çalıştım. Umarım yararlı olur.
https://youtu.be/Ku9aZt9oWOc

Indirizzo

Vicenza

Orario di apertura

Lunedì 08:00 - 19:00
Martedì 08:00 - 19:00
Mercoledì 08:00 - 19:00
Giovedì 08:00 - 19:00
Venerdì 08:00 - 19:00
Sabato 09:00 - 13:00

Telefono

+393803404353

Sito Web

Notifiche

Lasciando la tua email puoi essere il primo a sapere quando İtalya’da Psikolog Nora Elbe pubblica notizie e promozioni. Il tuo indirizzo email non verrà utilizzato per nessun altro scopo e potrai annullare l'iscrizione in qualsiasi momento.

Contatta Lo Studio

Invia un messaggio a İtalya’da Psikolog Nora Elbe:

Condividi

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram