27 yıllık Kadın Doğum pratiğimde çokça kadına dokundum, yüzlerce kadının yanında oldum, binlerce kadını dinledim-rehberlik ettim. Şehir kadını, köy kadını, Anadolu kadını, Yurdumun kadını… Avrupa’dan, Asya’dan, Amerika’dan, Afrika’dan kadınları dinledim, özel yolculuklarında, kadınca acılarında yanlarında oldum.
Çokça kadın gördüm; vajinal doğumu başarı olarak algılayıp, sezaryen olduğunda depresyona giren, her adet dönemi hastanelik olan, hiçbir neden bulunamayıp kısırlık tanısıyla nedeniyle doktor doktor gezen, nedensiz fazla fazla kanayan… Saçını süpürge eden, kendinden vazgeçen fedakar! mükemmel! anneler gördüm… ancak hastalıklarıyla ben de varım diyebilen yüzlerce kadın...
Çokça kadın gördüm, çocukluğunda, genç kızlığında tacize uğramış (çoğu en yakınları tarafından) söyleyememiş… Öfkesini, suçluluğu kendi bedenine akıtmış. Söyleyenleri de dinledim, bir kısmına inanmamışlar, bir kısmına ‘’boş ver kimseye söyleme’’ deyip tacizcisiyle görüşmeye devam etmesinde ısrar etmişler. (aile düzeni bozulmasın, el-alem ne der!!!)
O kadar çok kadın gördüm ki ‘’iyileşmek istemeyen’’ Hepsinin nedeni farklıydı. Bir kısmı iyileşmenin getireceği yükten korktuğundan, bir kısmı başaramayacağına inandığından, bir kısmı iyileşmesine engel olan çevresine hayır diyememekten, bir kısmı kendini ifade şekli olarak sadece hastalanmayı öğrenmiş olduğundan, bir kısmı tembellikten, büyük bir kısmı ise değişimden korktuğundan…
Çokça anne gördüm, çocuğunu kendine bağımlı kılan, özgürleşmesini bir birey olmasını, hatta iyileşmesini engelleyen davranışlarda-konuşmalarda bulunan. Bir o kadar da koca gördüm, karısının iyileşme sürecini baltalayan, hastalıklı, kendine bağımlı kadın olmasını destekleyen ama bu durumdan da sıkılıp söylenen, kadını aşağılayan, canı istediğin de çekip giden...
İşte bu kadar gördüklerim, duyduklarım, okuduklarım, şahit olduklarımın itici gücüyle çıktığım yolculukta anladım ki; sağlık-iyileşme-şifa bizim modern tıp eğitiminde gördüklerimizden çok başka bir şey. Gerçek iyileşme; semptomların ilaçlarla susturulması bastırılması değil, ortaya çıkma sebeplerinin düzeltilmesidir. Ve sağlık sadece fiziksel olarak değil, zihinsel, ruhsal ve sosyal olarak kendini iyi hissetme halidir.
Hala ve hala ülkemde kadına kendini 2. sınıf hissettirecek muameleler yapılıyorsa… Hangi okulda okuyacağına anne-baba karar verir, ailede kocanın öncelikleri – kariyer planına göre kadın yaşamını planlar, fedakar (!) olması gereken sadece kadındır. Kadının az konuşanı makbuldür. Ailenin erkekleri kadının namusunu korur (kendileri hep namusludur nasıl olsa!)
Hala ve hala ülkemde kadın bu 2.sınıf muamelelere izin veriyorsa kadın sağlığından, gerçek iyileşmeden söz etmek mümkün değildir.
Son tahlilde bana dokunan ve benim dokunduğum kadınlarla çıktığım bu yolculukta sağlığın bütüncül olarak (holistik sağlık) ele alınması gerektiği anlayışıyla hizmet verme, kadının yanında olma niyetinde, gayretinde, duasındayım.
Neden olmasın ki, kadınlar en özel yaratım yolculuğu olan doğumlarını, güvenle, neşeyle yaşasınlar. Cinsel kimlikleri yük yerine, neşe, huzur, keyif, şükür vesileleri olsun.
“Hiç kimse birbirinden üstün değil, takva sahibi olanlarınız hariç” ayet-i kerimesini tüm hücrelerinde neden hissetmesinler ki?
Neden olmasın ki, kadınlar ‘’erkek gibi kadın’’ olmaktan vazgeçip, kadınlığın tüm güzelliklerini iliklerine kadar hissetsinler.
Vesselam