
19/09/2021
Sevgili eşim Emre’nin böbrek kanseri nedeniyle vefatının üzerinden tam 54 gün geçti. Acı dolu, yürek burkan bir buçuk ay.. Hayallerimizin yaşanamadığı bir buçuk ay ve sonrasındaki günler, aylar, yıllar..
Dini ritüellere göre vefatın ardından birçok yapılması gereken var. Ancak, benim hissiyatım, bilimin tanımladığı yas süreci, Anadolu kültürümüzdeki inanışlar vs hepsi bir araya geldiğinde çok kendime özgü bir yas süreci geçirdiğimi düşünüyorum.
Matem, kelime anlamı itibariyle sevilen bir kimsenin kaybedilmesinden duyulan derin üzüntüyü ve tutulan yası ifade eder. Matemin şiddeti kaybedilen kimseye verilen öneme, ona karşı duyulan sevgiye göre değişir. Eğlence sayılabilecek etkinliklerden kaçınmak, ağlamak, yas tutmak, oturup kalmak, sessizliğe bürünmek, siyahlar giymek başlıca hareket şekilleridir.
Bu bilinenlerin aksine içimde hiç karalar bağlama hissi oluşmadı. İlk 40 gün bakıma, ilgiye ihtiyacı olan çocuk gibi öylece durdum. Elbette acının tarifi inanılmaz ve buna alışmak imkansız. İçimden hep Emrecim nasıl olmamı isterdi diye düşünüp kendimi harap etmeme dayanamazdı dedim. Onun sevdiği şeyleri yapmaya devam ettim. Gezmek mi evet bir miktar seyahat ettim, birlikte gitmekten keyif aldığımız yerleri ziyaret ettim, gülmek mi evet güldüm ağız dolusu, sevdiklerimle beraber olmak mı evet tüm herkese kucak açtım, arayan soran yanımda olan herkese anlattım onu ne çok sevdiğimi, onsuz ne kadar zor geçeceğini, ağlamak mı her gece onsuzlukla kol kolayken içim sızladı, haykıra haykıra ağladım ama hep sevgi benimleydi, sevgiyle kucakladım olanı biteni, canımı acıtanı da acıtmayanı da..
Başta ailem, Emreciğimin ailesi ve tüm yakın dostlarım ve Emre’nin dostları, acımı, yasımı paylaşan herkes, hatta sevgili danışanlarım bile, herkesle çok gerçek bir duygunun içinden beraber geçtik. Herkese ve her şeye bin şükür 🙏🏻 🙏🏻🙏🏻