11/11/2025
Bazı ilişkilerde, sevgiden çok mücadele vardır. Bir taraf yakınlaşmak isterken, diğeri uzaklaşır. Özellikle biri kaygılı bağlanma stiline, diğeri kaçıngan bağlanma stiline sahipse bu zıtlık ilişkiyi yıpratıcı bir hale getirebilir. Bu durumda taraflar birbirini sevdikçe daha çok tetikleyebilir.
Kaygılı bağlanan kişi, terk edilme ya da yalnız kalma korkusuyla partnerine daha çok yaklaşmak ister. Kaçıngan partner ise fazla yakınlıktan rahatsız olur, duygusal mesafe koyarak kendi sınırlarını korumaya çalışır. Bu karşıt ihtiyaçlar bir süre sonra sürekli çatışmalara, kırgınlıklara ve yorgunluğa yol açabilir.
Elbette farkındalık, bu döngüyü değiştirebilmenin ilk adımıdır. Her iki taraf da kendi bağlanma stilini tanıyıp duygusal tepkilerini yönetmeyi öğrenirse, ilişki daha sağlıklı bir noktaya taşınabilir. Bazen, karşılıklı anlayış ve açık iletişimle bu döngü yavaş yavaş çözülür; taraflar birbirini suçlamadan, kendi duygusal ihtiyaçlarını ifade etmeyi öğrendikçe ilişki yeniden güven kazanabilir. Ancak bu her zaman mümkün olmaz. Çatışmalar derinleştiğinde, taraflar birbirine sevgiden çok öfke duymaya başlayabilir. Bu noktada ilişki artık sürdürülemez hale gelebilir.
Ancak ayrılık kararı almak ve uygulayabilmek sanıldığı kadar kolay değildir. İnsan, çoğu zaman bir şeylerin bittiğini kabul etmekte zorlanır. Partnerinin olumsuz davranışlarını görmezden gelip, güzel anılara tutunmayı tercih eder. Partnerinden ayrıldıktan sonra onsuz yaşayamayacağı, yalnız kalacağı yanılgısına düşebilir; çünkü zihni, ayrılığı bir kayıp değil, hayatta kalma tehdidi gibi algılar. Bu da kişiyi yeniden aynı ilişkiye dönmeye iter. Ancak bu döngü tekrarladıkça acı da derinleşir.
Oysa ayrılık bir son değil, yeni bir dönüşümün başlangıcıdır. Bu süreçte önemli olan, kişinin kendine güvenli bir destek ağı oluşturmasıdır. Yakın arkadaşlarla konuşmak, duyguları bastırmadan yaşamak, gerekirse profesyonel destek almak bu dönemi sağlıklı atlatmayı kolaylaştırır.
Zihne gelen anılar ya da düşüncelerle savaşmak yerine onları gerçekçi bir yerden değerlendirmek gerekir. Spor, yoga, meditasyon gibi rahatlatıcı aktiviteler ve tabii ki psikoterapi, zihni yeniden dengeye getirebilir. En önemlisi ise acı çekmenin bu sürecin doğal bir parçası olduğunu kabul etmektir. Zamanla o acı diner, yerini farkındalığa bırakır ve kişi çok daha huzurlu bir yolda ilerler.
⸻
✨ Psikoterapi ile İçsel Dönüşümün Kapısını Aralayın
Ayrılık, yalnızca bir ilişkiden vazgeçmek değildir; aynı zamanda kendine dönmenin, kendi iç sesini yeniden duymanın başlangıcıdır.
Her bitiş, aslında içsel bir dönüşümün habercisidir.
Psikoterapi süreci, kişinin bu dönüşümü fark etmesine, kendi sınırlarını ve ihtiyaçlarını yeniden tanımlamasına yardımcı olur.
Zamanla kayıp duygusunun yerini içsel bir güç ve dinginlik alır.
Artık geçmişte seni yaralayan döngüleri sürdürmek zorunda olmadığını fark edersin. Bu farkındalıkla birlikte, yaşamla daha derin ve daha gerçek bir bağ kurmak mümkün olur.
Psikoterapi için bana ulaşabilirsiniz.
📞 0531 937 79 54ozkanyigit
Kaynakça:
• Bowlby, J. (1988). A Secure Base: Parent-Child Attachment and Healthy Human Development.
• Levine, A., & Heller, R. (2010). Attached: The New Science of Adult Attachment and How It Can Help You Find – and Keep – Love.
• Gottman, J., & Gottman, J. S. (2017). The Science of Couple Relationships.
• Perel, E. (2006). Mating in Captivity: Reconciling the Erotic and the Domestic.
• Johnson, S. M. (2008). Hold Me Tight: Seven Conversations for a Lifetime of Love.