Psikiyatri Uzmanı Dr.F.Efser Gökçen

Psikiyatri Uzmanı Dr.F.Efser Gökçen Psikiyatrist Uzman Dr.F.Efser GÖKÇEN

Güneş batarken dostlarımızın bayramını kutlayalım dedik selam ve dua ile
10/04/2024

Güneş batarken dostlarımızın bayramını kutlayalım dedik selam ve dua ile

26/02/2020

ÇİN i altüst edip ekonomisini bitme noktasına getiren, dünyada da hızla yayılan virüs Corona Çin ile işbirliği yapan ABD li bilim adamlarının ürettiği bir biyolojik silahtır. Virüsün temel özelliği SARS virüsü gibi HIV virüsündeki bir proteinin laboratuvar şartlarında ilave...

Hafta sonu sobada kestane kebap keyfi
22/12/2019

Hafta sonu sobada kestane kebap keyfi

22/11/2019
22/11/2019
12/03/2019

AŞK NEDİR DİYORLAR 2
Sevgi ve aşk tek bir mevhumsa seven ve sevilen olmasına ne gerek var diye düşünebilirsiniz?
Seven ve sevilen olması zatın birbirini tanıması bilmesi için gereklidir. Mesela ayna olmasa biz görüntümüzü fark edemeyiz.
Kendimizi tanımak için mutlaka iki olmak gerekir.
Yaratıcı tekdir. Yaratılmışların hepsi ikidir. Pozitif negatifle tek ve bütünü oluşturur. Her şey iki tane yaratılmıştır.
İki taneden her biri farkındalık oluşturması için ayna olabilecek şahsiyete bakması gerekir.
Sevgi de iki tanedir. Seven tarafa göre adına seven veya sevilen denir.
Psikiyatrik hastalıkların temeli bilindiği üzere hep sevilen obje kaybıdır.
İnsan olanın hep bir şeyi sevme mecburiyeti vardır. Sevgi olmadan hayat mümkün değildir.
Ben sevgi istemiyorum diyen kişi bile sevmediğini söylediği şeyleri seviyordur.
Çocuk hayatında anne sevgi objesidir. Annesiz yetişen çocuklar sevgi duygusundan mahrum kalır.
Anne çocuk hayatında çok önemlidir. Aile hayatına önem veren toplumlar kadına önem verirken çocuğuna anne olabilecek vasıfta birisini bulmaya çalışırlar. Anne olma vasfı taşımayan kimselere erkekler kadın gözüyle bakarlar. Kadın anne olamamışsa kadınlık belli yaştan sonra biteceği için kadın erkek kavgası başlar.
Babalık üst otoritedir. Çocukların arkasını yaslayabileceği temel güvenlik olarak kendisini bulur.
Annelik anlatılırken vericiliği çok yüksek çocuklarının tehlikesi fark edildiğinde panter gibi yırtıcı olabilen, normalde şefkat ve merhamet timsali kadın anlaşılır. Çalışma yaşamı annelerin ekonomik endişeleri belli dönem sonra anneliklerini unutmaya yol açar. Bu durumda toplumsal çatışmalar başlar.
Kadın erkek kavgaları başladığında toplum çatırdaması başlamıştır. Aile bütünlüğü kayıp olur.
Bu hal öyle kısır döngüdür ki; yetişen çocuklar sevgisiz yetiştiği için bencillik ve nefsi istekler p*k yapar. Toplum köşe dönme mantığında davrandığından sevgiyle hareket edemez.
Toplum sevgisiz menfaatperest hale geldiğinde artık yapacak şey kalmamıştır. Kalp kararmış ve ölmüş insan yaşayan ceset haline gelmiştir.
Seven ve sevilen olmak için kalbin canlı tutulması insanın sevgiyi esas alan yetiştirme tarzıyla gelişmesi gerekir.
Sadece yetiştirilme yetmez birde geliştirilmesi sevginin işlenmesi gerekir. Aksi halde kalp sevgiyi kayıp eder yani ölür.
Sevgisiz yetişen toplumlar ruhsal olarak bitik toplumlardır.
Toplumsal enerjisi olmayan sıkıntılı gruplar çıkar yol bulamazlar.
Anti depresif ilaç kullanımı veya alkol uyuşturucu bağımlığı, sevgisiz yetişen toplumlarda oluşur.
Sevgiyi hiç tatmamış birisi ne seven ne sevilenden anlar. Sevmeyi bilemeyen ise aklı ile meseleleri çözmeye çalıştıkça batar.
İnsanın yaradılış gayesi sevmeyi bilmesidir. Sevgi tanımayı ve tanınmayı gerektirir.
Sokaktaki birisini belki görürsünüz ancak tanımazsınız. Tanımadığınız insanı ise sevmek zaten mümkün değildir.
İnsanı tanımayanın Rabbini tanıması hatta onu sevmesi veya üst düzeyde sevilen olması mümkün olmayacaktır.
TANINMANIN EN ÜST DÜZEYİ SEVİLEN OLMAKTIR. SEVİLEN OLDUKTAN SONRA İSE AŞK İLE TUTKU BAŞLAR.

11/03/2019

AŞK NEDİR DİYE SORUYORLAR
Sevgiyi bilmeden aşkı tanımlamak hiç mümkün değil.
Sevgiyi bilmek içinde seven ve sevilen olması gerekir.
Dünya hayatında iki zat olmadan yani seven ve sevilen olmadan yaşamak mümkün değildir.
SEVEN OLMAK MI SEVİLEN Mİ OLMAK GEREKİR. Seven kendisinden vazgeçmiş kendisini sevilende bulmuştur. Yani benliği ruhu her şeyi sevilen olmuştur.
Âşık olanlar kendi başlarına gelenden habersiz sürekli sevdiklerini düşünür onda yok olurlar.
Onlar vurgun yemiş gibi sevgi, aşk yarasına tutulmuştur.
Tüm dünyada yaşayan kişinin bedensel ihtiyaçları ruhsal ihtiyaçlarının hep önüne geçer.
Sağlıklı bir ruh için sağlıklı bedene ihtiyaç vardır.
Devletler vatandaşlarının sağlıklı ve güvenli ortamda yaşamalarını ön plana almaları gerekir.
Sevgi toplumlarında toplumsal güvenlik ve besleme aşılmış bir engeldir.
Yunus Emre Mevlana gibi tarihte her kesime örnek olmuş şahsiyetlerin konuşulduğu konu sevgileri aşkları olmuştur.
Seven olduktan sonra sevilen olunabilir. Seven olmadan sevilen olması hiç mümkün değildir.
Sevgi yukarıdan aşağıya akar ancak sevgiyi tatmayan bunu anlayamaz.
İki kalp arasında seven ve sevilen olmak yani sevgili olmak ayrı makamlardır.
Her seven sevilen olmak zorunda değildir. Ancak gerçekten sevilen ise o sever. Sevilen olmayı talep etmek lazımdır.
Çok hoşuma giden bir hadiseyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Zamanında birisi camide uyumaya başlamış. Hızır aleyhi selam insan kılığında o kişiyi dürtmüş kalk abdestin bozulacak. Adam oralı olmamış tekrar uyumaya devam bir, iki, üç olay devam ediyor. Nihayette uyuyan adam bak üstüme gelme senin Hızır olduğunu herkese söylerim üzerinde tüy kalmaz saçını başını yolarlar demiş.
Hızır aleyhi selam Cenabı Hakka arz etmiş bu kişi kimdir ki ben bunu tanımıyorum. Cenabı Allah sana beni sevenleri bildirdim bu ise benim sevdiklerimdendir buyurmuş.
İşte dostlar seviyorum dediğimiz sözler yalan olabilir.
Bu konular aldatıcıdır.
Ancak sevilen olmak çok daha müthiş duygudur.
Kadın erkek beraberliğinde aynı hadise vuku bulmaktadır. Bazen kadın erkeği sever erkek kadına karşı ilgisizdir. Bazen tersi olur erkek kadını sever ancak kadın ilgisizdir. Kadın ve erkek beraberce birbirlerini severlerse yani hem seven hem sevilen olurlarsa güzeldir. En fazla süresi bir ömürdür. Ömür bittiğinde sevgi biter büyükler sonsuz sevgi peşinde koşarken geçici sevgilere hiç önem vermemişlerdir. Saygılarımla.
Dr. Efser Gökçen
Psikiyatrist

DÜNYANIN MANYETİK AKSI SONA YAKLAŞTI.Efendim yıllardır dünyanın manyetik aksının önemini anlattık. Hatta manyetik aks il...
16/01/2019

DÜNYANIN MANYETİK AKSI SONA YAKLAŞTI.
Efendim yıllardır dünyanın manyetik aksının önemini anlattık.
Hatta manyetik aks ile dönüş aksı arasında derece farkı dünyanın dönüşünü ve canlılığını sağlıyor dedik.
Bu niye önemli yazılarımda hep onu anlattık.
Bizim psikiyatrist olmamız tepkisel olarak manyetik alan nedir bilmez düşüncesine kaptırdı.
Dünya hakkında böyle bilgileri söylememiz değişik yorumlara uğramamıza sebep oldu. Yurt içinde ve yurt dışında olan üniversite bilim çevreleri dediklerimizin %1 ini anlamadılar.
Gelelim olayımıza; ABD kendi emperyalist çıkarları için HAARP teknolojisi ile dünyayı manyetik kirlenme ve bozulmaya uğrattı. Kendi ulvi çıkarları için manyetik bombardımana devam etti.
Bir taraftan uzay yalanları ile milletlerin gözünü boyarken diğer yandan manyetik kirlilikleri ile dünyayı rezil ettiler.
Aslında yaptıkları kötülük kendilerinin de içinde bulundukları dünyanın imha hareketinden başka şey değildi.
Hani Lazların bindikleri dalı keserleri gibi harakiri ile hepimizin yaşamını berbat ettiler.
Gelelim dünya manyetik aksı ve dönüş aksı ne demektir. Kısaca onu tekrar anlatalım.
Manyetik aks iki kutup arasında çizilen bir hat iken dönüş aksı ise dünyanın dönüş eksenidir.
Efendim dönüş ve manyetik aks arası açı farkları manyetik itim kuvvetleri ile dünyanın dönüş hızını ve hayatiyetini belirler. Yani dünyamız 23 derece olan dönüş ve manyetik açı farkından dolayı şu an bulunduğu hızda devam edebilir.
Şu an olduğu gibi manyetik aks Kanada dan Sibirya’ya kayıyorsa ne olacak sevgili dostlar.
Her şeyin sahibi Yüce yaratıcımızın Kuranı kerimde buyurduğu gibi kıyametin büyük alameti meydana gelecek.
Bir gece sabahında insanlar bakacak ki; GÜNEŞ BATIDAN DOĞMUŞ. Allah, Allah diyecekler bu bize bildirilmişti. Kıyamet zamanı denecek.
Sonrasında dünyanın manyetik alanı azaldığından dönüş hızı da yavaş olacak.
Dönüş hızının yavaşlaması insanların hızla yaşlanmasını gerektirecek. Çünkü manyetik frekans düşecek.
Sonrasında dünyada her yerde depremler olmaya başlayacak. Yerlerden ateşler fışkıracak. Ateşlerin fışkırması sebebi manyetik alanın azalması, magma tabakasının yeryüzüne çıkması demektir.
Zamanında dünya gezegenini tanımlarken kocaman elektromanyetik top olarak söylemiştik.
Dünya bu hızda dönmeyi bıraktığında artık gaybı iman bitecek görerek iman başlayacak. Sonrasında görerek iman edeceklerin imanı kabul olmayacak.
Peki, bu olayı insanların geri çevirebilme yetkisi ve hakkı var mı? Kesinlikle hayır.
Dünyada yaşayan herkesin kıyameti hazırlayan ABD ve onun yandaşlarını mahkeme etmeleri lazımdır.
Ülkemizde görülen aşırı sıcaklar çok soğuklar, trop*k fırtınalar yağışların çok fazla olması sebepleri araştırıldığında görülecektir ki; dünyanın manyetik kutup noktaları değişmekte.
Kıymetli okuyucular bazılarınızın kıyamet kopmasına daha çok süre var dediğini işitir gibiyim.
Ancak bilimsel veriler ışığında manyetik kutup ile dönüş aksı birbiri üstüne geldiğinde artık yapacak hiçbir şey kalmamıştır. Eskiden manyetik aksın 45 dereceyi geçmesi düşünülürdü. Ancak tersine gelişme oldu dönüş aksı manyetik kutup üzerine oturmak durumunda kaldı.
Şimdi gelelim elektromanyetik top nasıl oldu da manyetik aks ile dönüş aksının üst üste binmesi yönünde ilerlemekte.
İnsanların bozulması ile dünyanın bozulması eşdeğerdir. Dünyanın dengesini bozan insanların bizatihi kendisidir. Toplumlar bozulduğunda manyetik ağırlık noktaları değişir.
Bizler yaptığımız hareketlerin sadece kendimizi ilgilendirdiğini düşünsek te gerçek öyle değildir.
Yapılan her zulüm dünyanın manyetik dengesini bozar. Kurallara uygun yaşamamak manyetik ağırlığı artırır.
Nasıl ki; çok süratli giden bir aracın yere basma ağırlığı düştüğü gibi giderken içinde yapılan ters hareketlerde dönmekte olan dünyanın dengesini alt üst eder.
Dünya dönmeyi bıraktığında uzaydan gelebilecek her türlü tehlikeye açık kalacağımız bilinmesi gerekir.
Evvelce NASA ve diğer bilim kuruluşları dünyaya çarpıp düşen gök cisimlerinden söz ediyorlardı.
Şu zamana kadar böyle bir şey olmuş değildir. Ancak manyetik kalkan ortadan kalktığında artık yapacak şey kalmamıştır. Dünya dış etmenlere ve etkilere tamamen açık konuma gelir.
Zaten maddenin oluş şeklinde elektromanyetik bağların öneminin çok büyük olduğunu öncelerde defalarca yazmıştık. Elektromanyetik etkinlik ortadan kalktığında dünyadan büyük çapta toprak parçaları uzaya saçılmaya başlar.
Yıllardır ABD ve onun kuruluşu NASA dünyayı aldatmıştır. Şu an ise dünya ile birlikte ABD de yok olacaktır. Saygılarımla.

08/12/2016

HER ŞEY DAHİL OTELLERİN AŞÇILARINDAN İTİRAFLAR
Kırmızı et olarak genelde hindi eti kullanırız.
Bu da yapısı gereği fazla süner.
Ne kadar pişirirseniz pişirin elastiki bir yapısı vardır.
Müşteriler genellikle çok az pişmesinden şikayetçidir.



Balık olarak Alabalık ya da Kuzu Balığı vardır. Kuzu Balığı da tercihen tuzda pişmiş olarak verilir. Aslında tükettiğiniz şey, köpekbalığıdır. Ben hiç kuzu balığı pişirdiğimizi hatırlamıyorum. Tuzda pişirmemizin nedeni, lezzet farklılığını ortadan kaldırmaktır.

Donmuş balıklarda genelde Sudak ve Kalamar kullanılır. Ahtapot, Ege Bölgesi’nde daha yoğundur. Tabii ki bunları biraya bastırıyoruz.

Bir gün akşam büfesinde kalan 50 – 60 kg. eti, tabii ki çöpe atmıyoruz. Bu, müsrifliktir. Stajyerlere sosu yıkatıyoruz ve başka bir sos ile bağlayarak ertesi gün büfeye sunuyoruz. Örneğin Demiglace sos ile pişmiş bir yemeğin etlerini alıp Hollandez sos ile tekrar büfeye sunuyoruz. Ama Hollandez sos öyle kolay değildir. Emeğe saygı lütfen…

Pastane bölümü… Hani bir pastaneye gittiğinizde vitrindeki o devasa boyuttaki tatlıları gördüğünüzde ve fiyatını sorduğunuzda içinizi tuhaf bir sevinç kaplar ya… Eve gittiğinizde tüketirsiniz, tadı da çok lezzetlidir ya hani…

Ya da her şey dahil sistemini uygulayan bir otele gittiğinizde büfede devasa boyutlarda, krem şanti ile kaplanmış yaş pasta tarzında pastalar karşılar ya sizi. Kime sorsanız ismini bilmediği, herkesin birbirinin yüzüne aval aval baktığı, maşa ile tabağınıza koyarken stajyer çocukların kikirdeyerek sizi izledikleri pastalar vardır ya hani…

Evet evet onlar işte, doğru bildiniz. Biz onlara ”DOYURAN” deriz.

Bir akşam önceden kalan artıkları çocuklar büfeden toplar, pastanedeki demi chef’ler bu tatlıları bir güzel yoğurur ve akabinde üzerine pralin, damla drop, çırpılmış krema, en sonunda da meyve aromalı krem şanti ekleyerek tekrar büfeye gönderirler.

Bu durumdan müşteriler şikayetçi değildir çünkü ilk önce biten pastamız bu Doyuran’dır. Hatta takviyesi olmadığından mütevellit, bazı müşteriler şikayet ederler alamadıkları için.



Pastanelerde bu olay biraz daha hijyeniktir. Eğer sahibi çok iğrenç bir adam değilse sadece vitrindeki pastaları kullanır.

Kasaphanede işler, bütün gelen parçalara bakar. Genelde köftelerde dana döş ve gerdan kullanılır. Eğer menüde Adana Kebap ya da Urfa Kebap var ise yemeyiniz. Tekrar söylüyorum, her şey dahil sistemin olduğu bir otelde Adana Kebap yemeyiniz. Elinizi bile sürmeyiniz.

Soğuk bölümünde ise işler çığrından çıkmıştır. Genel olarak, yapılan portör muayenelerinde gaita oranı çok yüksektir. Bunun nedeni, mutfak personelinin hijyeninin yanı sıra mayonez içerikli yiyeceklerin bu bakterilerin gereğinden fazla üremesini sağlamalarıdır. 2000 kişilik bir otelde yapılan rus salatasını, aşçıların elleriyle harmanlamadığını düşünmez birazcık saflıktır.

Eğer Türk Gecesi var ise ve menüde çiğ köfte de mevcutsa hemen koşa koşa gidip atlamayın. Önce bir düşünün. 1 kg. çiğ köfte 2 saatte yapılıyor. Orada bulunan çiğ köfte en az 20 kg.’dır. Eğer tam kıvamında olduğunu düşünüyorsanız işler sandığınızdan daha kötüdür. Stajyerler ayaklarına poşet giyer ve büyükçe bir kazanın içinde bir güzel yoğururlar. Kıvamı mükemmel oluyor ama tadını bilmiyorum. Müşteriler iyi olduğunu söylüyor.

Bütün bunlara karşın büfede hiçbir masraftan kaçınılmaz. Müşterileri aldatmak için bol bol karpuz ve kabak dekoru yaparız. Bir gün saydığımda büfede 20 çeşit yemek olmasına rağmen 50’ye yakın dekor vardı. Önce gözünüzü doyurmak nedir, bunu çok iyi biliriz.

Patates içeren yemekler bol kalorilidir ve tokluk hissi verirler. Çalıştığım mutfakta en az üç kişiyi patates çuvalının başına dikerim. Sabahtan akşama kadar patates soydururum. Bir öğünde en az üç yemeğim patates içeriklidir, siz fark etmezsiniz de patates gördüğünüzde saldırıyorsunuz. İçgüdüsel bir şey galiba…

2000 kişilik bir otelde, sıcak büfede en az 20 kişi çalışması gerekir. Akşamları yemek yediğiniz büfenin önünde bekleyen aşçıların sayısı 4’ü geçmiyorsa ve kılık kıyafetleri temiz ama düzensizse orada işler pek iyi gitmiyor demektir. Ben, mesleğimi saklayarak hemen muhabbete girerim ve sıcak bölümünün yemeklerinin diğer bölümlerden iyi olduğunu söylerim, çok yorulduklarını tahmin ettiğimden bahsederim. Hemen kaç kişi yapar, nasıl yapar, maaş durumu nedir dökülürler. Bu şekilde otel değiştirdiğim çok olmuştur.

Mümkün olduğunca şov olarak tabir edilen, o anda hazırlanan yemekleri tercih edin. Sıra bekliyorsunuz, biliyorum. Lezzetsiz ama hijyeniktir.

Pasta tüketecekseniz dilimlenmiş yaş pastalara ağırlık vermeyiniz. Detayına girmeyeceğim, başım belaya girebilir.

02/08/2016

TOPLUMSAL ŞİZOFRENİ
Efendim şizofrenik bir toplumda yaşar olduk. Yaşadığımız olaylar öncesi ve sonrası gerçekleri görmemizi engellemekte.
Psikiyatrist olarak ne demek istiyorsun. Şizofreni hastaları çevresini bir bütün olarak göremez. Ayrıntıları takip etmekten bütünü fark etmez. Sebebi kendi bütünlüğü bozulmuş olmasıdır. Çevreyi kendi gibi paramparça ve karmakarışık görür.
Kişi bazında şizofreni böyle iken toplumsal şizofreni ne demektir. Olayları bütün olarak değerlendiremeyip ayrıntıda boğulmaya ise toplumsal şizofreni derler.
Bütün olarak kişilik yapısını sergilemek için toplumdaki tüm insanların ana omurga olarak belli değerler etrafında toplanması gerekir.
Bu omurga başkalarının kötülüğünü istemek şeklinde olduğu gibi değerli şeylerin çevresinde toplanıp medeni olarak yaşam sağlamak şeklinde de olabilir.
Yıkmayı esas alan tepkisel veya düşmanlıkla hareket edenlerde düşman ortadan kalktığında hareket biter. Bu durumda ise sahte düşman oluşturarak toplumsal hareket sağlanır.
Günümüzde yabancı güçlerin vatanımıza karşı uyguladıkları psikolojik harp bu şekildedir.
Aslen olması gerekli olan birlik ve beraberlik içerisinde vatanımızı dünyadaki tüm milletler içinde en üste çıkarmak aynı gemide bulunan kimselerin ortak aklı gibi hareket etmek doğru olandır.
Ben diğerlerinin iyi olmasını sağlayarak kendi üstünlüğümü kanıtlayamam. O nedenle kendi öz benliğimi ve onun içinde bulunan vatanımı yüceltmek durumundayım.
Toplumsal akıl bunu gerektirir. Doğru olan vatanı her hal ve şartta savunmak ve yüceltmek için çalışmak gerekliğidir. Ayrık otları tarlada var ise bunlar temizlenmeden tarladan mahsul almak başarı sağlamaz.
Şimdiki duruma baktığımızda şizofrenik süreç gibi darbe sonrası FETO PKK veya DAEŞ terör örgütüne saldırı yaptığını zan ederek geri planda olan güçler göz ardı edilmektedir. Daha doğrusu detay saldırısı yapılması istenerek arkasında olan asıl güç görmezden gelinmektedir.
Gerçi son darbe olayı kişilerin asıl kareyi görmek şekline dönüştürse de afaki yani soyutlaştırılamamış bir düşman söz konusudur. Savaş yapılacaksa ortada bir cephe ve düşman gerekir.
Korkaklar ne cephe açmaya, ne düşman olarak yiğitçe ortaya çıkmaya bir yerleri sıkmaz. Onların savaşı geri planda kalarak provokasyon göstermeleri, öne ise ahmak piyonları sürmelerinden kaynaklanır. Düşman ve dost kuvvetlerinin ön planda olanları beyin takımı değil para ile satın alınmış kişileridir. Daha doğrusu şer güçleri öncelikle para sahibi olup kendisine hizmet edenleri satın alırlar.
Satın alma emperyalist güçlerin temel hedefi iken; bunun dalkavuk ve yardakçıları perde arkasında güç kimde ise alçak tabiatla yaltaklanmaya yalamaya ve kendi aşağılıklarını ortaya koymaya devam ederler.
Bilirsiniz ABD İngiltere İsrail ve diğer batı ülkeleri baş piyon ve güçlerine göre ikinci üçüncü beşinci piyon şeklinde sıralamaya tabi tutulurlar.
Peki, bu sıralamayı ve dağıtımı kim yapar. Neden kimse bu yapının köküne saldırıda bulunmaz da piyonlar ile uğraşmaya devam eder.
Yöneticilerimiz darbe saldırısı durumunda vatan sevgisini kullanarak saldırıyı püskürttüler. Tamam, ancak geride kalan saldırıları nasıl püskürtecekleri konusunda tam bir görüş sahibi değiller.
Önceleri sürekli olarak en kolay savunma saldırıdır şeklinde bir düstur bildirmiştik. Ancak düsturu uygulamak için asıl önemli olan güçlü kişilik sergilemektir. Güçlü kişilik Sayın Cumhurbaşkanı kişilik olarak belli diyebilirsiniz.
Burada kişilik yapısı göstermenin temel kuralı ana fikri, doğru temel üzerinde, doğru kararlar alabilmektir. Detayları çok fazla olduğu için başka yazı konusu olabilir. Alınacak kararların asıl hedefe saldırı şeklinde olması değişmez esastır. Şu andaki terör örgütlerine saldırı piyonun, piyonuna karşı yapılan saldırıdır. Gerçek kök dışarıda ise bu saldırı düzeni ile başarı elde edilemez.
Katiller ve teröristler para sahibi olurlar, arkasından kendilerinin kirli p*s işlerini çözecek garibanları kullanırlar. Dışarıdaki şer odakları bu şekilde davranırken ben vatanımı savunmak için nasıl davranmam gerekir. Elbette dışarıdan olan saldırının iç temsilcileri yok edilmelidir. Peki, şu anda asker elbisesi giymiş teröristler asıl işi yapanlar mıdır? Yoksa FETOŞ denen vatan haini işin başında mıdır? Bu soruya elbette değildir dersiniz.
Terör örgütleri saadet zincirinin parçaları gibi çalışırlar. Yani bir alt yapıya gönülden veya duygusal (maddi) olarak üye olduğunuzda bunun karşılığı dünyada maddi çıkar şeklinde görünür.
Türkiye’de ve dünyada ne kadar para ve güç sahibi varsa bunlar ortak teröristlere yardım ve yataklık yapmak durumundadır. Sebebi dünyasını kurtarmak için işine gelmeyenleri görmezden gelirler.
Dikkat ederseniz Türkiye’de büyük işadamları dünyadaki baronlar gibi terör örgütlerini desteklerler. Bunun adı yardımda olsa himmet de olsa haraç veya rüşvette olsa hep bu şekilde olurlar.
Bu gibiler sadece dışarıda değil mecliste de olabilirler. Hatta özel besleme milletvekilleri vardır.
Şimdi ne oldu eline silah alıp sokağa çıkan terörist ile parasal yardımı yapan terörist arasında nasıl bir fark var ki? İkisi de vatanı parçalayarak maddi menfaat sağlamak peşinde veya mevcut gücünü devam ettirmek durumunda.
Şizofrenler anlık menfaatleri için çevresinde olup bitenleri görmeden hayatlarını yaşarlar. Ancak onların istekleri genelde bedensel olur. Çok az toplumsal olur, o dahi yok gibidir.
Bizlerin şizofrenik süreçten ne farkımız kaldı. Bir insanda inanç yok ise detaylarda boğulur. Yani toplumsal şizofreninin parçası olur. İnanç ne için gerekli diye soru sorulursa; inanç kişiyi ayakta tutan değerdir. Bunun parasal karşılığı varsa inanç yoktur.
Dünyada ve ülkemizde vatan ve din sevgisi etrafında toplanan bir millet maalesef yoktur. Çünkü insanlar hep menfaat üzerine bir araya gelmişlerdir. Şu son darbe önleme olayı farklı biçimde tezahür etmiştir.
FETO terör örgütünün diğer örgütler gibi uzun süreli yapılanmasının altında saadet zincirinin veya network ağının etkisi vardır.
Şu anda devlet içerisinde yapılanma hemen hemen çözümlenmiş gibidir. Ancak dünyada ve Türkiye’de olan şirket ve kişi bazlı yapılanma çözümlenmiş değildir. Bu yapılanma çözümlenmeden, saadet zincirinin halkaları kırılmadan, terör örgütü çökertilemez. Sadece himmet adı altında para yardımı yapanlar mercek altına alınırken geride olan yapılanma önemsenmemektedir.
Size kimsenin görmediği kara para aklama mekanizmasını anlatayım. Dünya baronları Türkiye’yi esir edebilmek için bastıkları yeşil ABD dolarını ülkedeki yardakçılara verir. Yardakçılar şirket kurup fatura satarak kara parayı aklama işine girdiler. Bu durumda devlet vergi aldığı için para kaynağı sorulmadan sesini çıkarmıyordu. Başka şekillerde ise para isteyip iş yapacaklara ülkedeki yandaş şirketler adıyla paralar ödeniyor veya evler-arabalar alınıyordu. Mesele daha uzun ama burada anlatılır gibi değil.
Netice olarak ülkedeki para trafiği üzerinde denetim sağlanmadan. Yandaş şirketler mahkûm edilmeden yarın büyüyecek çocuğun psikopat olup çevreyi tahrip etmesi engellenemez. Devlet içinde kademelenmiş paralelçiler yanında ticaret hayatında paralel leşmiş sanayiciler de vardır. Haydi, kolay gelsin işinize geliyorsa bu meseleyi de çözün. Saygılarımla.
Dr. Efser Gökçen

ASLINDA NE DİYORLAR;Sayın Davutoğlu’nun istifasının değerlendirilmesinden görüyorum ki; toplum meselenin psikolojik izah...
06/05/2016

ASLINDA NE DİYORLAR;
Sayın Davutoğlu’nun istifasının değerlendirilmesinden görüyorum ki; toplum meselenin psikolojik izahını yapamamakta. Aslında ne diyorlar sözüne cevap bulamamaktadır.
Psikolojik harp metotlarını bilmeyen kimselerin bunu değerlendirmesi zaten zor olacaktır.
Dünya yönetim sisteminde kimin, nasıl ve ne sebeple yönetici olması veya yönetici iken değişikliğe gitmesi, istenilen şahsiyetleri lider yapma gereği menfaat kurallarına göre çalışır.
Yönetici olan kişi tüm bunlardan haberdar olarak adımını atması gerekir. Aksi halde kişisel zafiyetler liderleri alaşağı eder.
Bakın yeni seçimden galibiyetle çıkmış bir lider neden istifa eder. Daha doğrusu istifa ettirilir.
Kendisinden üste olan yönetim; yurt dışı kaynaklı örgütler için bunlar yaşasınlar, bitirilmesin aksi halde seni bitiririz şeklinde üstü kapalı bir sopa gösterilirse bu fatura birilerine kesilmek durumundadır.
Davutoğlu bu sopayı okuyamadı ve o nedenle istifa etti.
Onun gerçek istifa nedeni kendisinde olan vefa duygusu ve bağlılığı idi. Kendisini bu makama taşıyanın kim olduğu bilincinde olarak hareket etti.
Ancak birileri Sayın Davutoğlu’nun dürüst hareket tarzından rahatsız oldu. Çalışma arkadaşı seçilirken benim yaptığım hatalara göz yumacak kimsenin yaptığım hatalar gibi hata yapması suçun kolektif olması açısından önemlidir. Ya yiyeceksin ki yedireceksin.
Birileri yemek peşinde diğerleri ise daha farklı yapıdadır. Önemli değil içeride ve dışarıda yemek yiyenler vardır sadece yemeğin cinsi değişir. Helal veya haram olması inanca göredir.
Anglosakson düşünce yapısında yemek cinsi önemli değildir. Sadece onlara hizmet edecek köle gerekir. Çünkü ikinci dünya savaşının herkes tarafından yanlış bilineni Almanlar kayıp ettiği fikridir. Bu düşünce kesinlikle yanlıştır. Asıl kayıp eden İngilizler yani Anglosakson’dur. Neyi kayıp ettiler sömürgelerini. Bu sömürgelerin en büyük payı kime aitti, elbette Osmanlı’ya. Sömürgede ne yemek yeniyordu; kölenin etinden sütünden tuzundan yapılan yemek. Ben çalışmadan başkaları çalışsın ben yiyeyim.
Neden sömürgeleri kayıp ettiler. Çünkü o döneme kadar emperyalist zihniyetle dünyayı sömürge etmiş olanlar sadece ülkelerinde doğacak bir günlük güneşe muhtaç kaldılar. Daha doğrusu kendi müreffeh yaşamları için gerekli köle hizmetçi kalmamıştı. Vatanları üzerine doğacak güneşi getiremeyeceklerine göre başka topraklar onların olmalıydı.
Türkiye Cumhuriyetinin bu sebeple en önemli düşmanı İngilizlerdir.
Güneydoğu Suriye Irak ve diğer ülkelerde olan hadiselerin özünde Türkiye’yi güçsüzleştirme planları yatmaktadır.
Güçlü iktidarı yok etmenin en önemli yolu itibarsızlaştırmaktır. Psikolojik harpte bu olmazsa olmaz.
İtibarsızlaştırmanın nasıl yapıldığı konusu ise herkesin bildiği gerçektir. Çünkü yönetim hep bu şekilde ya getirilir ya da işe gelmediği için yok edilir.
Yakın geçmişte Kürtlere itibar sağlandı belli aşamadan sonra onlar yok edildi.
Baştaki dostlar sonra düşman safına geçtiler.
Ey yöneticiler ve muhalefet lütfen uyanık olun vatan elden gidiyor. Köleleşmiş bir Türkiye Cumhuriyeti hepimizin köle olması demektir. Allaha kul köle olmayanların, kula kölelik yapması ahmaklıktır.
Vatanımızın daha iyi ve güzel günlere kavuşması dileklerimi sunarım. Saygılarımla.
Dr. Efser Gökçen
Psikiyatri uzmanı

24/03/2016

PSİKOLOJİK HARP YÖNTEMLERİNİ BİLMEYEN CAHİLLER
Efendim uzun zamandır ülkemiz üzerinde kara bulutlar dolaştığı için bu yazıyı yazmak zorunda kaldım. Ülkemiz ve dünya nereye olduğu bilinmeyen şekilde eskilerin cahiliye dönemine gitmekte.
İnsanlar birbirlerine saldırarak şiddetin, kavganın doruk noktalarını yaşamaktalar.
Kavgalar insanların gelecek beklentilerini maalesef karartmakta umutları tüketmektedir.
Umudu ve duygusu yıkıldığında, kişiler ve toplumlar yıkılma aşamasına girmişler demektir.
Bilirsiniz insan doğar büyür erişkin olur sonra gelecek hakkında olumlu mutlu huzurlu yaşam arayışlarına girer ve ölüme gider.
Eğer ölüme gidiş duygusu insana hâkimse artık dünyaya ve geleceğe ait beklenti ve korkuları bittiği için canavar haline gelir.
Toplum canavar yaratıklar üretmeye başladığında artık sonu olmayan hüsran, yıkım başlamış demektir.
Yöneticiler ve idareciler bu olayları okuyamadıklarında kendi yıkımları ile beraber toplumu ve ülkeyi de yıkıyorlar demektir.
Dünyadaki çeşitli milletlerin anlayışı kendi üstünlüklerini ortaya koymak olduğu için sürekli diğer insanları yok edip var olma peşine düşerler.
Terörü ülke ve devlet olarak yaparsanız farklılaştırıp düşmanı yok etmek peşine düşersiniz.
Yurtta sulh cihanda sulh düşüncesi doğru değildir. Çünkü birileri saldırıda bulunurken armut toplayıp tatlı yemek mümkün değildir.
Durum böyle iken yeteneksiz, beceriksiz yönetici toplumları yok etmeye kast etmiş kişi olarak karşımıza çıkar.
Düşman çeşitli harp vasıtaları ile saldırıda bulunurken bizim bunlardan habersiz kalmamız intihar düşüncesinden başka şey değildir.
Basın yayın sektörünün bazısı algı operasyonları yürütürken, çarpışmanın daha iyi olmasını sağlamak amacıyla karşı taraf oluşturmak düşmanlarımızın işine gelmektedir. Bireyler devletlerarası çatışma durumu olağan şekilde devam etmektedir. Bu hal ülkemizi kaos ve çıkmaz içine sürüklerken yöneticiler bu hal karşısında aciz halde kalıp arenadaki matador karşısında boğa rolü oynarlar.
Ülkenin birçok üniversitesi ve hocası var iken; bunlar dahi psikolojik harp tekniklerini, toplum psikolojisinden bihaber gününü yaşamaktan öte bir şey yapmazlar yapamazlar.
Dünyanın sahibi olduğunu iddia eden baronlar; profesyonel apartman yöneticisi seçerken bile ne kadar sadık olduklarını test ederler. Bilirsiniz köpek ekmek yediği yere sadakatte yanlış yapmazken; birilerinin gaflet ve delalet içinde toplumu kendi çıkarları için kavgaya sürüklemeleri affedilmez bir suçtur.
Bu yazının amacı kimseyi karalamak veya suçlamak olmasa da beceriksiz kişilerin davranışlarına yön verebilmek için toplumsal tepkiyi oluşturmaya çalışmamız gerekmektedir. Yönetim olmadan devlet olmaz.
Toplumsal tepki olmadığında, yöneticiler kendi çıkarları için koltukta oturmaya devam ederler.
Siyaset normal şartlarda toplum ve insan yararına olması gerekirken ferdi ve kişisel menfaat çalışmasına dönüşür.
Toplumumuzda hangi kesimden olursa olsun ortak fikir yöneticilerin hırsızlığı ve aymazlığıdır.
Ancak bu aymazlık çözümü kimse tarafından toplum mühendisliği şekline dönüştürülmez.
Elbette koltuk sevdalıları bu düşünceye engel olmak diğerlerini ötekileştirirler.
Devlet olarak yapılması gereken ile toplum fertleri olarak yapmamız gerekenleri ikiye ayırmak lazımdır.
Devlet birleştirici bütünleştiriciliği içerde sağlamakla mükelleftir. Ancak karşıda dış mihrakların oyunlarına akıllıca cevap verip bunu içerdeki insanlara anlatmalıdır. Bunun yapılma şekli dış mihraklar bana ne yapıyorsa bende aynı şeyleri misli ile onlara karşı yapmak zorundayım. Avrupa başkentinde terör saldırısından sonra biraz oh olsun psikolojisi ile halk rahatlamış olsa da insani değerler açısından anladığı lisan ile devletlere hitap etmek gerekir.
Devletin içeride olan kişilere adaletli, dengeli şekilde davranması, şefkatle muamele edip kavgayı susturması mutlak gereklidir.
Günümüzde terör nedeniyle şehit olan asker ve polis sayısı artmakta iken yapılanlar geç kalmış uygulamalardır.
Her şeye rağmen halkın psikolojisi açısından olayların veriliş şeklinin analiz edilmesi neticesinde ilmi yöntemler kullanan siyasetçilerin sahneye inmesi gerekmektedir. Aksi halde bu kadar insanın zulme uğramasının altından yöneticiler kalkamaz.
Zalime zulmünde yardımcı olanın hasmı Allah’tır kuralı değişmez esastır. Şu günlerde huzur ve mutluluğa her zamandan çok ihtiyacımız vardır. Saygılarımla.
Dr. Efser Gökçen
Psikiyatri uzamanı

Address

Ziya Gökalp Caddesi 28/5 Kızılay
Ankara
06420

Opening Hours

Monday 09:00 - 18:00
Tuesday 09:00 - 18:00
Wednesday 09:00 - 18:00
Thursday 09:00 - 18:00
Friday 09:00 - 18:00
Saturday 09:00 - 17:00

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Psikiyatri Uzmanı Dr.F.Efser Gökçen posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Practice

Send a message to Psikiyatri Uzmanı Dr.F.Efser Gökçen:

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram

Category