12/10/2025
Bir Kendilik Sahnesi #13
Bu sabah “Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri”ni izledim.
Filmde kimse ölmüyor da capcanlı bir öfke nasıl işleniyor ve dönüşüyor. Çaresizlik, pata küte çalıştırılan eşlikçi bir motorsikletten (ki 86 model, Eyüple yaşıt) vazgeçmekle gideriliyor sanki…
Bir duygunun, bir bakışın, bir ışığın biçim değiştirdiği o sessiz anlar…
Yaşam yeniden yeniden hiç değişmediğini sansak da kuruluyor.
Filmde karakterleri yakından görmüyoruz. Sıklıkla uzak ve bütünlüklü kadrajlar var; bu yöntem benim bağlam oluşturmamı hep kolaylaştırır. Ki bu filmde de böyle oldu. Görüntü yönetmenlerine hayranlığımı bu vesileyle bildirmek isterim. .dedecan Abdurrahman Öncü
Eyüp’ün iç ve dış dünyası, kesikleri ve keskinliklerine çok kolay ulaştığımız bir film. İntikam isteyen bir adamın hesap kesmeye giderken edindiği sevaplar mesela; onu tanıyanların “Eyüp’ün vicdanından ve hep evet diyen tarafından” emin olmasını dolaysız anlatıyor. Hedefe varmak üzereyken çoktan kabullenmiş bir adam…
Renkler çok vurucu ve bir döngüyü anlatıyor bana;
Kıpkırmızı domatesler, kırmızı bir motorsiklet; capcanlı, kavurucu ve yüksek duygunun anlatısında yer alıyor.
Sarı tarlalar, sararmış sokakar ve duvarlar; sönmenin, yatışmanın geçtiği yolları mı gösterdi yoksa?
Yeşil ağaçların bazı sahnelerde kapladığı büyük yer ise kabullenişin, devam edebilmenin temsiliydi.
Ve elbette Eyüp bu döngüyü tekrar tekrar yaşayacaktır. Her seferinde bir yere varmayacaktır. Bu sefer bir halayda buldu kendisini:) Halayın heryere götürdüğü bu coğrafyada çok da makul bir son oldu.
Derli toplu bir canlılıkla nasıl bu kadar karmaşık hissettim?
Bu soru kaldı elimde sevgili .firatoglu