15/06/2025
Bir Kendilik Sahnesi #4
Babacığıma🥹
Minari, büyük laflar etmeden çok şey anlatan bir film. Bir göç hikâyesi gibi başlıyor ama ilerledikçe izleyiciyi sessizce bir ilişkisel sahnenin içine alıyor. Baba figürü – Jacob –
alışıldık anlamda kahraman değil. Kimi zaman uzak, kimi zaman inatçı, kimi zaman umutsuz ama hep orada. Ve tam da bu hâliyle film boyunca bir çocuğun gözünden
babalık işlevinin ne kadar karmaşık ama hayati bir şey olduğunu sezdiriyor.
Baba figürü burada yalnızca fiziksel bir varlık değil. O, çocuğun içsel dünyasında şekillenen bir yön duygusu, bir direnç, bir pusula gibi. Görünmeyen ama hissedilen.
Büyük cümleler kurmaz; bazen susar, bazen geri çekilir ama o sessizlikte bile bir çocuk kendini taşıyacak bir şey bulur.
Minari’de Jacob, ailesi için kurduğu hayatı her zaman anlatamaz. Ama onun varoluşundaki süreklilik, çocuğun iç dünyasında bir referans noktası olarak kalır. Kendilik psikolojisiyle bakınca bu referans, idealize edilen bir figürden çok, eşlik eden bir figürdür. Tamir edici değil; tanık olan.
Babalık, filmde bir anlatım değil, bir zemin gibi işleniyor. Çocuk için o zemin bazen sarsılıyor, bazen çatlıyor. Ama yine de bir şeyin üstünde durabildiğini hissedebiliyor seyirci.
Ve işte bu da bir babalık işlevi: sadece korumak değil, çocuğun kendi ayaklarıyla durabilmesine alan açmak.
Minari bitkisi gibi... Kolayca yetişen ama kökü güçlü bir şey. Görünmez, iddiasız ama dayanıklı. Jacob belki çocuklarının gözünde zaman zaman hatalı, zaman zaman uzak ama yine de onların gelişiminde bir yön duygusu, bir içeriden dayanma hissi olarak kalıyor.
Film bittiğinde, baba hâlâ orada ama artık onun taşıdığı şey sadece bir karakter değil — bir içsel yapı. Ve bu yapı, çocuğun gelişiminde sessizce taşınmaya devam eder. Minari, babalık figürünü yüksek sesle anlatmaz. Ama tam da bu nedenle o figürün iç dünyadaki yankısı daha güçlü duyulur. Bazen birinin sadece orada olması, bir ömürlük
eşlik sağlar. Bu da kendi başına bir sahne kurar: görünmeyen ama hep var olan bir sahne.
“Sizin de sessizce size eşlik eden bir figürünüz oldu mu hiç?”