04/10/2025
Dizi Önerisi 🎬🍊~Hayat Sana Mandalinalar Verdiğinde
Bazen bir dizi izlerken yalnızca bir hikâyeyi değil, kendi iç sesimizi de duyarız. “When Life Gives You Tangerines” tam da böyle bir yapım.
Kadın olmanın ağırlığını, görünmez emeğin sessiz yankısını, sevilmenin değil anlaşılmanın özlemini anlatıyor…
Ae-sun’un şu cümlesi dizinin derinliğini bize hissettiriyor:
“Sonsuza dek masayı kurmak istemiyorum. Onun yerine masayı devirmek istiyorum.”
Ve eşi Gwan-sik’in cevabı:
“Öyleyse önce sen çevir. Ben senin arkanı toplarım.”
Bu, yalnızca bir replik değil; sağlıklı sevginin tanımı.
Birini “tamir etmek” değil, onun yanında durmak…
Birinin yükünü almak değil; o yükün altında ezilmemesi için alan açmak…
Dizi, bize şunu hatırlatıyor:
Gerçek aşk, büyük sözlerle değil;
her gün, yeniden birbirimizi seçebilmekle başlar.
Ama bu hikâye yalnızca aşkla ilgili değil.
Kaybın sessiz ağırlığıyla, o acının içinde kalabilme gücüyle de ilgili.
Çocuklarını, annelerini, hayallerini kaybeden karakterler görüyoruz.
Ve yine de… birbirlerinden kopmuyorlar.
Sevgi, bazen sadece “yanında olma” hâline dönüşüyor. Ve çoğu zaman, iyileşme; bir başkasının sessizce “buradayım” deyişiyle gerçekleşir..
1970’lerin sade yaşamı, bugünün karmaşasında bize şu soruyu sorduruyor:
“Mutluluğu biz mi karmaşıklaştırdık?”
Belki de bazen hayatın bize sunduğu mandalinaları kabuğuyla birlikte hissetmek gerek — ekşiyle tatlının yan yana olduğunu hatırlamak için.
Bir psikolog olarak, diziyi izlerken şunu düşündüm:
Hayat hepimizi bir noktada yıkar.
Ama bazen bizi tekrar ayağa kaldıran şey, büyük umutlar değil —
bir bakış, bir dokunuş, bir paylaşılmış sessizliktir.
Ve belki de en güzeli:
Kimse tamamen yalnız değil.
Sadece bazen, birbirimizin hikâyesinde kendimizi hatırlamamız gerekiyor… 🫂