Psikolog Özdecan Tuncer

Psikolog Özdecan Tuncer Psikolog ve Aile Danışmanı Özdecan Tuncer
Iletişim için ozdecantuncer26@gmail.com adresine mail atabilirsiniz. Instagram: psikolog.ozdecantuncer

İnsan, DOĞAL OLARAK, hayatı kendi penceresinden gördüğü kadar zanneder. Dolayısıyla da hayatımızı kendi çevremizdeki 100...
03/08/2025

İnsan, DOĞAL OLARAK, hayatı kendi penceresinden gördüğü kadar zanneder. Dolayısıyla da hayatımızı kendi çevremizdeki 100-200 insan, kendi mahallemizdeki 300-400 kapı, sosyal medyamızdaki karşılaştığınız anlık hayat paylaşımları, mevcut düzeni ise geçmişte bizim gördüğümüz geçirdiğimiz zaman gibi zannediyoruz.
Her ne kadar empatik bakış ve farklı görüş maruziyetlerimiz olsa da, gördüğümüz kadarını -normal- zannediyoruz.
Dolayısıyla belki de şiddet görüp hala eşinden boşanmayanı, yokluk görüp iş aramayanı, okulda arkadaş çevresinin olumsuz olduğunun farkında olmasına rağmen o arkadaş çevresinden kopmayan ergeni garip görüyor, şaşırıyor ve belki de yargılıyoruz.

Bir ergenin terazisinde okulda dışlanması, yok sayılması, zorbalık görmesinin ne kadar ağır bastığını fark edemiyoruz.
Yanlış olanı yapmaya devam edecek kadar zorbalıktan korktuğunu, özdeğerinin düşüklüğünü görmüyor bir de üstüne çocuğa kızıyor ve onu etiketliyoruz. Yapayalnız 8 saati “değersizlik” hissiyle başbaşa okulda geçirmenin ve dersleri dinlemek zorunda olmanın ne demek olduğunu bilmiyoruz. Okula gitmek istemiyor diye kızıyor, üstüne gidiyoruz. Biz de gördük zamanında zorbalık diyor, geçiyoruz.
Anlamayan biziz halbuki. Onu anlama sorumluluğu olan da biz yetişkinleriz.
Hayat, okul, dönem sizin pencerenizden gördüğünüz gibi değil. Farklı evler, bambaşka hayatlar, çeşit çeşit korkular, zorbalıklar ve yorgunluklar var.
Çocuk ve ergenleri anlama sorumluluğu bizde, doğru yaklaşmayı bilmiyorsak yardım isteme sorumluluğu bizde.
Penceremizden kafamızı dışarı uzatmak zorundayız.
Uzatınız.

Her şehirlerarası yol gidiş gelişinde ormanları görünce klimayı kapatıp da çam kokusunu, ağaç kokusunu, mis gibi oksijen...
25/07/2025

Her şehirlerarası yol gidiş gelişinde ormanları görünce klimayı kapatıp da çam kokusunu, ağaç kokusunu, mis gibi oksijenini içine çekmek için camı açmayı adet edinmiş insanlarız biz.
Çok üzgünüm yangında doya doya içime çektiğim ormanların cayır cayır yandığını görünce, onca canın gittiğini, onca ailenin içine kor düştüğünü okudukça…
Ama elbette ki yanan tüm ormanlar yerine, tüm şehitlerimiz adına ağaç dikme seferberliği yapacak, her yeri yeniden orman yapacağız, inanıyorum.
Umut ve hedef ile yaraları sarmaya çalışacağız. Yok başka çıkış yolu🙏🏻

Bildiğiniz ve ne yazık ki deneyimlediğiniz üzere hayat oldukça zorba insanlarla dolu bir yer haline geldi. Bazen en bekl...
19/07/2025

Bildiğiniz ve ne yazık ki deneyimlediğiniz üzere hayat oldukça zorba insanlarla dolu bir yer haline geldi. Bazen en beklemediğimiz anlarda zorbalığa uğradığımız bazen de fark etmeden zorbalık yaptığımız bir yer.
Bu noktada çocuklarınızın zorbalık yapmaması/zorba bir çocuk olmaması ve zorbalık görmesi halinde mağdur pozisyonuna girip içekapanma yaşamaması adına anlatacağımız bir durumun altını çizmek istiyorum: değiştiremeyeceğimiz özelliklerden/durumlardan.
Mesela boyumuz, ten rengimiz, sesimiz, kulaklarımızın yapısı…
Çocuk, değiştirilemeyecek durumlar, özellikler ve konular hakkında şaka/yorum yapılamayacağını bilmeli. Kendi değiştiremeyeceği özelliklerini de fark edip kabullenmeli.
Bunun için öncelikle model olmak gerek tabi, örneğin çevrenizdeki insanların değiştirilemeyecek özellikleri ve durumları hakkında konuşmamayı tercih etmek gibi.
İnsanların başına gelen olaylar hakkında yorum yaparken özenli olmak gibi.
Kendi bedeninizle barışmak gibi.
Değiştirilemeyecek özellik ve durumlar hakkında yorum yapan olduğunda, bu özelliklere ve durumlara sahip çıkıp sağlıklı bir sınır çizmek gibi.

Zorbalıkla başa çıkmanın birden çok yolu var ancak yetişkinler ve çocuklar olarak olaylara bakış açımızı, yaptığımız yorum/eleştiri ve katkıyı değiştirilemeyecek durum ve özellikler üzerine mi yapıyoruz, bir bakmak lazım. Sosyal medya zihinlerimize güçlü bir eleştiri yapma hakkı tanımladı, bu noktada hepimize eskisinden daha çok içgörü lazım.

Ebeveynlik uzun bir yol ama manzarası deniz🩵
Tadını çıkarınız ve sizi model aldığını unutmayınız☺️

Uzaklaşmak hakkım…Sürekli sorumluluklarım içerisinde, her an aktif, her daim düşünceli, hep farkında, hep kişisel gelişi...
25/05/2025

Uzaklaşmak hakkım…
Sürekli sorumluluklarım içerisinde, her an aktif, her daim düşünceli, hep farkında, hep kişisel gelişime açık, hep güleryüzlü, her an sakin, ihtiyaçlarını fark etmiş, anlamış, görmüş, duymuş, üç adım ötesini güvenceye almış, kontrollü ve güvende olamam.

Arada uzaklaşmak zorundayım.
Bazen fiziken bazen ise fikren.

Bazen sistemi kapatmak durumundayım.
Bazen tamamen bazen ise düşük güç modunda.

Bazı zamanlar öyle yakından bakar, hayatın içinde öyle çok olurum ki, ayrıntılar kaçar. Bir kitabı burnumun ucuna dayayıp okumaya çalışmak gibi.
Kelimeleri seçemiyorsam suç bende değil ki!

Bazen uzaklaşıp bakmam lazım, hayatıma, günüme, kendime. Daha iyi görmek için, kelimeleri seçebilmek için, kim nasıl hayatımda, ne zarar veriyor, ne iyi geliyor, ne doğru ne yanlış, görmek ve anlamak için.
Bazen uzaklaşmam gerekir…
Hakkımdır.
Hakkımızdır🩷

Bazı ilişkiler belirgin sebepler yokken biter. Birbirine uymayan görüşler, huzursuzluk, soğukluk, arkadaşlığın olmayışı,...
19/05/2025

Bazı ilişkiler belirgin sebepler yokken biter. Birbirine uymayan görüşler, huzursuzluk, soğukluk, arkadaşlığın olmayışı, aynı hayalleri kurmamak, anlaşamama, paylaşamama…
Çocuklar için biten ilişkiyi sürdürmek hevesi ise, kendine de çocuğa da haksızlık olabilir. Her çocuk mutlu ve huzurlu ebeveynlerle, onu düşünen, onun iyiliğini gözeten, yaşam hevesi yüksek ebeveynlerle olmayı hak eder. Birbirinden kopuk, huzursuz ama “aynı evde” ebeveynler çocuk gelişimi için hususi değildir.
Sağlıklı çocuk yetiştirmenin birincil koşulu “aynı evde” olmak değil, çocuğun ihtiyaçlarının gözetildiğini bildiği bir ailede büyümesidir.
Boşanma çocukları olumsuz etkileyen şey değil, boşanırken ebeveynlerin ilişkilerini darmaduman edip saygısızlıkla ilişkiyi koparmaları çocuğu olumsuz etkileyendir. Boşanma sürecinde çocuğun ihtiyacını görmemektir çocuğu olumsuz etkileyen.
Aynı evde olmak değil, mutlu, iç huzuru olan, çocuğunu takip eden, ihtiyaçlarını gözeten, sınırları belirgin ebeveynle büyümektir çocuğun ihtiyacı.
Mutsuz ve huzursuz bir evde, birbirinden kopuk ve iletişimsiz, gergin ama aynı evde olan ebeveynle büyümek değil.
Çocuklarınız için önceliğiniz “ihtiyaç gözetmek” olsun, “takip etmek” olsun. Bunun için aynı evde olmaya değil çocuğunuzla güçlü bir iletişime ve ilişkiye ihtiyacınız var.
Doyumu yüksek, huzurlu, denizlere bakmak gibi hissettiren bir ömür dilerim🩵

Hayatta hepimizin bir beklentisi vardır. Kendimizden, karşımızdakinden, işimden, yediğim yemekten ve hatta aldığım nefes...
16/05/2025

Hayatta hepimizin bir beklentisi vardır. Kendimizden, karşımızdakinden, işimden, yediğim yemekten ve hatta aldığım nefesten bile.
Beklentimin olması doğal, doğal da beklentim ne kadar mantıklı? Bir hamburgerden beni iyileştirmesini bekleyebilir miyim?
Beklentimin olması doğal, doğal da ben bu beklentiyi dile getirdim mi?
Diyelim ki dile getirdim, karşımdaki bunu karşılayacak kapasiteye sahip mi?
Diyelim ki geçmişte gördüm, karşılamamış, karşılamak için çabalamamış.
Ama ben hala beklenti içindeyim.

Beklentimin karşılanması sorumluluğu karşımdakinde değil, karşılarsa ne ala, ne hoş, iyi bir ilişki kurarız.
Beklentimi dile getirmek benim sorumluluğum, o karşılamıyorsa o beklentiyle ne yapacağım da benim sorumluluğum.
Hala beklenti içerisindeysem kabullenememe, takıntı, hayal kırıklığı ile başa çıkamama üzerine düşünmem lazım. Kabullenemediğim yerlerle ilgili çalışmam lazım.
Beklenti benim, karşılamadıklarında da benim.
Ben bu beklenti ile ne yapıyorum, bu mühim🩵

Yolda engeller var, dertler var, sıkıntılar var, düşmek var, incinmek var ama güzel manzaralar, yeni yollar, sürprizler,...
15/05/2025

Yolda engeller var, dertler var, sıkıntılar var, düşmek var, incinmek var ama güzel manzaralar, yeni yollar, sürprizler, rengarenk çiçekler de var.
Arada dinlenmekte sorun yok da hep dikilirsen sonunda varis var, bel ağrısı var, hep aynı manzaraya bakıp da manzaradan şikayet etmek var, dikilmene sebep olana öfkelenip suçlamak var.
Halbuki ayakların da var.
Yürüsene🧡

Birisine değer vermek çok ince anların işi.Çok ince nüanslarda kendini gösterir değer vermek.Lükste, büyük jestlerde değ...
04/05/2025

Birisine değer vermek çok ince anların işi.
Çok ince nüanslarda kendini gösterir değer vermek.
Lükste, büyük jestlerde değil de incecik anlarda gizlidir.

Hastalanınca sıkılan portakal suyunda,
Sevmediği bir andan sonra pek de iyi hissetmeyeceğini tahmin edip de sevdiği bir tatlıyı almakta,
Önemli bir toplantısını hatırlayıp sonrasında aramakta,
Yoldan geldin açsındır da,
Hayat ayrıntısını hatırlamakta,
“Sen seversin” haberinde,
Zor zamanlarda daha da zorlamadan sadece “yanındayım” diyebilmekte,

Değer vermek dinlemekte, anlamakta, takipte, gözlemde, kayırmakta, ayrıcalıklı hissettirmekte, “ben buradayım ve sen yalnız değilsin”i vermekte.
Değer vermek tutarlılıkta, bile bile üzmemekte, yanında olabilmekte, olamadığında olamayacağını nedenleri ile bildirmekte, verdiği çabayı küçük görmemekte, eleştirmemekte, suçlamamakta.
Değer vermek kelimelerde, “ben böyle istedim çünkü” dememekte, duygularını takip edebilmekte, kırmamak üzmemek için özen göstermekte, saygı duyabilmekte.

Değer vermek kuşun dalı incitmemesinde💙

Değer verdim zannettiğiniz çoktur eminim, hepimizin kalbi sevdiğimiz insanların ismiyle dolu. Lakin gerçekten değer verip vermediğinizi incelikli olarak değerlendirmemiz ümidiyle🌻

Havaların ısınması ile birlikte gelen hareketlilik, dışarda daha çok vakit geçirme hali, kışın saklandığımız soğuğun yer...
19/04/2025

Havaların ısınması ile birlikte gelen hareketlilik, dışarda daha çok vakit geçirme hali, kışın saklandığımız soğuğun yerini güneş kremlerine bırakması ile hayatımızın tam ortasına bilindik bir his oturuverdi: baharı kaçırma korkusu. Evde oturmanın batmaya başlaması, dışarda olmalıyım, dışarı aktivitesine karışmalıyım baskısı.
FOMO yani fear of missing out kavramına benzer diyebiliriz.
Aslında bu kavram bilgiden yoksun kalma, gelişmeleri takip edememe, günceli yakalayamama korkusu üzerine kurulu. Ancak bu kavramdaki o gündemi kaçırma korkusunu genelleyelim, hayatı, baharı, güneşi kaçırma korkusu versiyonunu değerlendirelim.

Hani şu güzel havayı kaçırmamak adına dışarda olmaya kendini zorladığın, herkes geziyor da bir ben evdeyim gibi hissettiren, dışlanmışlık, huzursuzluk, kaygı ile bezeli o his.
Herkes çok mutlu bir benim Erkin KORAY gibi perişan hissi.
Herkes çeşit çeşit aktivitelerde, cıvıl cıvıl kıyafetlerle, etkinlik etkinlik geziyor da bende hala dizi çıkmış pijama var, ne işe yararım ki ben, yapayalnızım hissi.
Herkes geziyo kalk bizim de gezmemiz LAZIM hissi.

Sosyal medyanın içimize işlediği o duygu: güzel bir şeyler oluyor ve ben onu kaçırıyorum korkusu.

Halbuki ihtiyacım dinlenmek, sakinleşmek, işim var belki yapılacak, sorumluluklarım var. Sıkışıp kalıyorum ihtiyacım, yapılacaklarım ve korkularım arasına böyle havalarda.
Peki çare?
Çare öncelikle gerçekçi olmayan sosyal medya paylaşımlarını sınırlandırmakta.
Çare kendi gerçeklerini fark etmekte.
Çare ihtiyacına göre hayatı planlamakta.
Çare sosyal medyanın yaşattığı zorunluluk hissini fark etmekte.
Çare “her an dışarda ve etkinlik etkinlik koşan bir hayatım yok benim” deyip bu hayatta istediğim ve ihtiyacım olanı, bana iyi gelenlerle geçirmek için plan yapmakta.
Çare, görünen her fotoğrafın göründüğü gibi olmadığını hatırlamakta.
Çare LAZIM diye değil ihtiyacım için baharın tadını çıkarmakta.
Çıkmışken de baharın tadını gerçekten doyasıya çıkarmakta. Güneşe bakmakta, çiçeği koklamakta, çime dokunmakta, kuşları izleyip kedilerin başını okşamakta💙
Evdesiniz diye kaçan bi şey yok, neye ihtiyacınız varsa o an, öyle☺️✨

Kendini, şehrini, ülkesini, dünyasını keşfedecekler, yolculuğu içine de yapıp otomatik düşüncesini bulabilecekler, zihni...
31/12/2024

Kendini, şehrini, ülkesini, dünyasını keşfedecekler, yolculuğu içine de yapıp otomatik düşüncesini bulabilecekler, zihnimden çok şey geçiyor da en derinde bana fısıldayan, çocukken öğrendiğim o ses ne diyor deyip de derinlere inecekler, başkasını anlamaya niyet edip karşısındakinin duygusunu önemseyecekler, en sonunda kendine iyi gelmeyen o şeyden uzaklaşmak için cesaret edecekler, kendine güzel an’lar ısmarlayacaklar, bir kahve de kendine koyacaklar, sıcacık kazaklar ile belini saracak en yumoş çoraplarla ayağını ısıtacaklar, güneşi iliklerine kadar hissetmeye niyet etmiş olanlar, vücuduna iyi bakmaya kararlılar, biraz olsun önceliği kendine vermeye başlayacaklar ve bundan suçluluk duymayacak olanlar, kızdıklarının altında yatana bakacak olanlar, kaygılarıyla barışacaklar, takvimin yaprakları geçerken hayalleri için heyecanlanacaklar, kendine belki de terapi hakkı tanıyacaklar, daha çok öpecek daha çok sarılacak ve hatta sarıp sarmalayacak olanlar, bir an’ı uzun süre unutmamak için o an gözlerini kapatıp da anın içine karışacaklar, sevgiyle, merhametle, saygıyla devam edip bir hayvanın başını okşama fırsatını, bir bebeği güldürme şansını kaçırmayacak olanlar…
Mutlu yıllar💙🥰

Uykunun bir türlü yetmediği, sırt ağrılarının arttığı, tahammülün azaldığı, burunların aktığı, baş ağrılarının şiddetlen...
28/09/2024

Uykunun bir türlü yetmediği, sırt ağrılarının arttığı, tahammülün azaldığı, burunların aktığı, baş ağrılarının şiddetlendiği, karın ağrısının eşlik ettiği, çok yenen ya da iştah kesen bir mevsim geçişi ile karşı karşıyayız☺️
O kadar çok kişiden duydum ki, depresyonda mıyım acaba hocam yataktan çıkasım yok kolum kalkmıyor diye. Veya kaygılarım çok arttı, uykum düzensizleşti, bi rehavet bi vesvese var üzerimde diyen.
Soranım, arayanım, dert yananım çok olunca ben de bir yazayım dedim😌
Evet, mevsim geçişlerinde beden, değişime ayak uydurabilmek ve bağışıklığı güçlü tutabilmek adına sizi daha çok uyutabilir, daha çok yedirebilir, bol bol susatabilir, enerjiyi verimli kullanmak adına hareketsizleştirebilir bünyeyi. Çünkü bir değişim var ve buna önlem almak ister. Bu soğuğa adapte olup sırtını, ayağını korumaz, yiyip içtiğini özenle seçmezseniz de baş, karın, bel ağrıları eşlik eder. Dolayısıyla 2 günlük uyku ve rehavet için depresyondasınız diyemeyiz, vücudunuz yeni mevsime alışmaya çalışıyor diyebiliriz
Ancak artan kaygı, vesvese, uykusuzluk noktasında, eğer ki kişi kaygıya yatkın ise, zaten kaygı seviyesi yüksek ise, kaygısını fark ediyor da bedenindeki ve çevresindeki değişimlere duyarsızsa, bu değişim dönemleri yalnızca uykusuzluk ve bel ağrısı ile değil, aynı zamanda kaygıda artış, gündelik aktiviteleri kaygı sebebiyle yetine getirmekte zorlanma ile de geçebilir.
Bu noktada kaygı seviyesi yüksek kişinin kendini rahatlatmada profesyonelleşmesi, kaygı ile başa çıkma becerilerini geliştirebilmesi uzun vadede faydasına olacaktır.
Ancak semptomlar 2 haftayı aşar, günü etkiler, gündelik akışı ciddi anlamda bozar, birincil ihtiyaçları karşılamak dahi zorlaşır, kendine zarar verme düşünceleri artar ise bu mevsim değişiminden kaynaklanmıyor olabilir. Burada uzman yardımı gerekir.
Çözümler ve tanılar Instagram üzerinden konmamakla birlikte bu yazının amacı kendi halinizi değerlendirmek için bi bakış sunmak ve sonbaharda kendinize sıcak çaylar, sıcak anlar, battaniyeler ısmarlamayı ve değişimle başa çıkmak adına önlemler alan bedeniniz ve beyninizi kutlamayı hatırlatmak, kaygıya yatkın olanlarımızın ise kaygıyla başa çıkmak adına aktif adımlar atmalarını sağlamaktır😊🍁

Önümde bir kadın, kucağında bir çocuk, yanında ise kucağındakinden daha büyük ama hala küçük bir çocukla yürüyor. Dolmuş...
31/07/2024

Önümde bir kadın, kucağında bir çocuk, yanında ise kucağındakinden daha büyük ama hala küçük bir çocukla yürüyor. Dolmuşa binme ve parayı verme derdinde kadın, bu esnada da kucağındakini düşürmeme halinde. Yanındaki küçük çocuk da annesinin peşinde. Çocuk inceden inceye de kardeşiyle oynuyor ama oynarken de çimdikliyor, yanaklarını fazla fazla sıkıyor. Anne de kızıyor çocuğa, yavaş diyor yavaş!
Hikaye standart bir kardeş kıskançlığı hikayesi, annesinin kucağında güvende hisseden kardeşi kıskanan, annesini kaybetmemek için peşinde koşacağım derken kaygılanan bir çocuğun, annesinin kucağında her şeyden habersiz güvenle oturan kardeşine duyduğu öfke. İnsanca bir duygu, çocuğa yakışır bir hareket akışı.
Peki konu nedir?
Konu, annenin yanında oturan küçük çocuğun yaşadığı duygusal zorlanmayı ve bu zorlanma yüzünden kardeşine zarar vermekten kendini alıkoyamamasını anlamayıp bir de ona kızması. Yok hayır, bıraksın da kardeşine zarar versin demiyorum. Yanındaki çocuğun da zorlandığını fark edip dikkatini başka yöne kaydırsın, onun zorlandığını görüp elini tutsun, övsün, yanındayım ve sen de benim dikkatimdesin, seni de takip ediyorum desin gözüyle, mimiğiyle. O kadarcık çocuktan, annesinin yorgunluğunu anlamasını beklemesin, duygusuyla başa çıkıp kıskançlığını uygun şekilde ifade etmesini beklemesin. Kucağındakine zarar gelmesine de izin vermesin ama yanındakini de görmezden gelmesin, ondan yaşından büyük olgunluk beklemesin, onun da çocuk olduğunu hatırlayıp maksadının kardeşine zarar vermek değil de görülmek ve güvende hissetmek olduğunu hatırlayabilsin.
Anne de zorlandığı yerde babadan ve çevresinden yardım istesin, bak çocuğun güvende hissetmeye ihtiyacı var, ben veremeyeceğim o duyguyu sen ilgilen de içi ferahlasın çocuğun desin.
Anne yardımı ve anlayışı çocuktan değil çevresindeki diğer yetişkinlerden istesin, çocuğun küçük yaşında böylesi olgun olamayacağını görsün bilsin, çocuğa kızıp da çocuğu kusurlu, yalnız, değersiz hissettirmesin.
Bu kadar farkında olmak zor, her an farkında olamayız biliyorum ama yardım istenince daha mümkün her şey.
İsteyiniz🧡

Address

Eskisehir

Website

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Psikolog Özdecan Tuncer posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Practice

Send a message to Psikolog Özdecan Tuncer:

Share

Category