
03/08/2025
İnsan, DOĞAL OLARAK, hayatı kendi penceresinden gördüğü kadar zanneder. Dolayısıyla da hayatımızı kendi çevremizdeki 100-200 insan, kendi mahallemizdeki 300-400 kapı, sosyal medyamızdaki karşılaştığınız anlık hayat paylaşımları, mevcut düzeni ise geçmişte bizim gördüğümüz geçirdiğimiz zaman gibi zannediyoruz.
Her ne kadar empatik bakış ve farklı görüş maruziyetlerimiz olsa da, gördüğümüz kadarını -normal- zannediyoruz.
Dolayısıyla belki de şiddet görüp hala eşinden boşanmayanı, yokluk görüp iş aramayanı, okulda arkadaş çevresinin olumsuz olduğunun farkında olmasına rağmen o arkadaş çevresinden kopmayan ergeni garip görüyor, şaşırıyor ve belki de yargılıyoruz.
Bir ergenin terazisinde okulda dışlanması, yok sayılması, zorbalık görmesinin ne kadar ağır bastığını fark edemiyoruz.
Yanlış olanı yapmaya devam edecek kadar zorbalıktan korktuğunu, özdeğerinin düşüklüğünü görmüyor bir de üstüne çocuğa kızıyor ve onu etiketliyoruz. Yapayalnız 8 saati “değersizlik” hissiyle başbaşa okulda geçirmenin ve dersleri dinlemek zorunda olmanın ne demek olduğunu bilmiyoruz. Okula gitmek istemiyor diye kızıyor, üstüne gidiyoruz. Biz de gördük zamanında zorbalık diyor, geçiyoruz.
Anlamayan biziz halbuki. Onu anlama sorumluluğu olan da biz yetişkinleriz.
Hayat, okul, dönem sizin pencerenizden gördüğünüz gibi değil. Farklı evler, bambaşka hayatlar, çeşit çeşit korkular, zorbalıklar ve yorgunluklar var.
Çocuk ve ergenleri anlama sorumluluğu bizde, doğru yaklaşmayı bilmiyorsak yardım isteme sorumluluğu bizde.
Penceremizden kafamızı dışarı uzatmak zorundayız.
Uzatınız.