22/01/2025
Sustum sustum ama İnstagramdaki saçma sapan çemberler bana bu yazıyı yazmama sebep oldu.
“Çakma Spiritüellik ve Sorumluluktan Kaçış”
Son yıllarda yoga ve meditasyon pratiğiyle ilgilenen insanların sayısı hızla artarken, bu güzel disiplinlerin içinin boşaltıldığını görmek oldukça üzücü. Yoga, özünde insanı kendine ve çevresine karşı daha bilinçli, daha sorumlu ve daha duyarlı hale getirmeyi amaçlayan bir yolculuktur. Ancak maalesef, bu pratiği yalnızca “iyi hissetmek” veya “yüksek enerji” yaymakla sınırlayan, gerçek dünyadaki sorunları görmezden gelen bir zihniyet giderek yaygınlaşıyor.
Deprem, yangın, sel gibi felaketler yaşandığında, bu yıkımın “doğal” olduğu söylenir. Ancak hepimiz biliyoruz ki yaşadığımız coğrafyada bu yıkımların altında yatan asıl neden ihmal, kayırmacılık, liyakatsizlik ve vicdansızlıktır. Yetersiz denetimler, birbirini sırtını sıvazlayarak koruyan sistemler, insan hayatına değil rant ve kazanca değer veren politikalar, bu felaketlerin büyümesinin ana nedenidir.
Tam da bu noktada, bazı kişilerin bu sorunların gerçek nedenlerine odaklanmak yerine soyut bahanelerle “evrene enerji göndermeye” sığınması büyük bir hayal kırıklığıdır. Yangında ölen insanların ruhu için meditasyon yapmayı, depremde kaybedilen hayatlar için kolektif enerji göndermeyi,orman yangınlarında yitirdiğimiz canlıları “yeterli bir çaba” olarak gören bir zihniyet, yaşadığı toplumun gerçekliğinden tamamen kopmuş demektir.
Oysa ki yoga ve spiritüel pratiklerin gerçek anlamı, bu dünyada somut bir fark yaratmayı gerektirir. “Karma yoga” dediğimiz şey, hizmet etmenin ve toplumun acılarını hafifletmenin bir yolu değil midir? Eğer bir insan, çevresindeki sistemin çürümüşlüğünü sorgulamak yerine meditasyona sığınıyor ve eylemsizliğini erdem gibi sunuyorsa, o kişi hem yoga felsefesinden hem de yaşadığı toplumdan uzaklaşmış demektir.
Elbette, tüm spiritüel bireyler için bu eleştiriler geçerli değil. Sahada aktif olarak çalışan, dayanışmayı hayatının bir parçası haline getiren, bir yandan da çevresine umut ve pozitif enerji veren insanlar da var. Ancak diğer tarafta, sadece soyut kavramlarla kendini avutan “çakma spiritüel” bireyler, hem yoga felsefesine hem de topluma zarar veriyor.
Bu dünyada gerçekten bir fark yaratmak istiyorsak, soyut kavramların arkasına saklanmayı bırakmalıyız. Meditasyon yap, ruhunu arındır, evrene enerji gönder — bunlar güzel şeyler. Ancak hakikat karşısında susuyorsan, sorgulamıyorsan, yanlışlara “dur” demiyorsan, bu pratiklerin anlamı boşalır. Afetlerin sonuçlarına değil nedenlerine odaklan, ihmalin ve liyakatsizliğin karşısında dur, elini taşın altına koy. İşte gerçek yoga ve gerçek spiritüellik tam da burada başlar.
Tüm Türkiye’nin sokaklara akması gerekmiyor mu artık?