Psikolog Erkan Özer

Psikolog Erkan Özer İzmir

05/05/2022
Yalı Psikoloji’nin sosyal sorumluluk projelerinin ilki olan “Herkes İçin Terapi”yi sizlerle paylaşmaktan büyük bir mutlu...
21/02/2022

Yalı Psikoloji’nin sosyal sorumluluk projelerinin ilki olan “Herkes İçin Terapi”yi sizlerle paylaşmaktan büyük bir mutluluk duyarız. Bu proje kapsamında bireysel, çocuk-ergen ve çift-aile danışmanlığı alanlarında sizlere ücretsiz ön görüşme sağlayacağız. Bu görüşmelere istinaden toplumun her kesiminin ödeyebileceği, belirlediğimiz temsili ücret kapsamında sizlere kontenjan dahilinde yüz yüze hizmet vereceğiz.

Terapiyi herkese ulaştırabilmek adına çıktığımız bu yolda bize destek olmak için bu gönderiyi hikayenizde paylaşabilir veya duymasını istediğiniz herkese gönderebilirsiniz. ✨

Randevu ve bilgi almak için:

☎️ 0501 370 35 35

📍İnönü Caddesi No.709 Mehmet Akif Apt. K:1 D:3
Güzelyalı/İzmir

18/02/2022
İnsanlar yaşadığımız durumlara gerçekten bizim kadar önem atfederler mi? Yaptığımız bir hatayı günlerce hatta haftalarca...
25/10/2021

İnsanlar yaşadığımız durumlara gerçekten bizim kadar önem atfederler mi? Yaptığımız bir hatayı günlerce hatta haftalarca konuşurlar mı? Ve bu insanların hepsi bu durumu hatırlayacak ancak asla yüzümüze vurmayacak kadar da naifler midir?

Yoksa yaşadığımız durumu insanlar anlık olarak düşünüp sonra kendi günlük hayatlarına devam ederler mi?

Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Anksiyete ile yaşamaya başladığımızda, tüm duygularımızı çevremizdekilere anlatmaya çalışmak yerine hissettiklerimizi gi...
07/10/2021

Anksiyete ile yaşamaya başladığımızda, tüm duygularımızı çevremizdekilere anlatmaya çalışmak yerine hissettiklerimizi gizlemek daha kolay gelir. İşte burada görünen, o deneyimlediğimiz anksiyetenin altında bu duygulardan bazıları gizlenmiştir.

Peki siz, anksiyeteden kaynaklı bu duygulardan hangilerini deneyimlediniz?

Günlük yaşamda sıkça duyduğumuz psikolojik sağlımızla ilgili efsaneleri  derlemiş.  👏🏻👏🏻
02/10/2021

Günlük yaşamda sıkça duyduğumuz psikolojik sağlımızla ilgili efsaneleri derlemiş. 👏🏻👏🏻

Dünya Sağlık Örgütü’nün 2017 yılında yaptığı tanıma göre: “Pek  çok  kişi  için  iyileşme, kimliğinin  ve  yaşamının  ko...
13/08/2021

Dünya Sağlık Örgütü’nün 2017 yılında yaptığı tanıma göre: “Pek çok kişi için iyileşme, kimliğinin ve yaşamının kontrolünü tekrar eline almak, yaşamıyla ilgili umutlu olmak ve iş hayatı, ilişkiler, toplumsal katılım gibi unsurların bir kısmı ya da hepsi sayesinde anlamlı bir yaşam sürmek”tir. Başka bir tanımda ise “İyileşme, yaşamda devam eden bir yolculuktur, çoğu kez dolambaçlı ve gidiş dönüşlüdür.” olarak açıklanmıştır. İyileşme kavramı bireyin kendisi ile özdeşleşmiş ve birey tarafından yönlendirildiği için aslında bireyin yolculuğu şeklinde açıklanabilir ve bu yüzden herhangi bir hizmet tarafından standardize edilemez çünkü iyileşme birey tarafından tanımlanır ve her bireyin kendine özgü bir iyileşme hedefi olacaktır.

İyileşme sürecinin ilk adımı değişim gereksinimini kabullenip bir problem olduğunu kabul etmektir.
İyileşme bütüncüldür ve kültürel boyutları vardır. Herkesin iyileşme süreci farklı ve eşsizdir. Bu sebeple kültürel inançlardan ve geleneklerden etkilenir.
İyileşme doğrusal bir süreç değildir. Sürekli gelişime dayalıdır ve umuttan doğar. Ancak sürecin bir parçası olarak iyileşme çabasındaki bireylerde geriye dönüşler ve iniş-çıkışlar yaşanabilir.
Umut ve destek sağlayan insanların varlığı iyileşme sürecini hızlandırır. Toplumda yeniden hayata katılmayı ve yeniden bir hayat inşa etmeyi gerektirir.

👉🏻now👈🏻
12/08/2021

👉🏻now👈🏻

Kaygı, diğer isimleriyle anksiyete veya endişe, deneyimlediğimiz herhangi bir stres oluşumu karşısında deneyimlediğimiz ...
09/08/2021

Kaygı, diğer isimleriyle anksiyete veya endişe, deneyimlediğimiz herhangi bir stres oluşumu karşısında deneyimlediğimiz gerilim, bunaltı ve sıkıntı halidir. Kaygı, yaşamın normal bir parçasıdır. Herkes günlük yaşam içinde değişik konularla ilgili kaygı duyabilir. Yetişmesi gereken bir iş, sınav, sağlık, para, çocuklar ve aileyle ilgili sorunlar birçok insanı kaygılandırabilir. Okulun ilk gününde, sevgili ile buluşulacak ilk randevuda ya da yeni bir durum ile ilk karşılaştığımızda kaygılanmamız normaldir. Aslında kaygı, bir ölçüde bizim günlük sorunlarla baş edebilmemiz için hazırlıklı olmamızı, bir tehlike durumunda da hızlı karar vermemize yardımcı olur, dış ortama uyum çabasında koruyucu bir tepkidir. Normalde bu tür kaygı hafiftir ve baş edilebilir düzeydedir. Ancak kaygı hali çok hafif bir tedirginlik ve gerginlik duygusundan panik derecesine kadar varan değişik yoğunluklarda yaşanabilir.  Kontrol dışına çıkıp kişinin hayatını aksatmaya başlatıyorsa, zamanla azalmak yerine şiddetleniyorsa iyice ilerlemiş demektir. Sürekli ve durumla uygun olmayan aşırı bir endişe durumu söz konusudur. Bu kişiler her durumda olası en kötü sonucu düşünürler, her şey kendi denetimlerinin dışındadır. Bu durumda bir uzmandan yardım almak gerekir. Eğer kaygı ve endişeleriniz hafif düzeyde ise yukarıdaki öneriler ile kaygınızı azaltabilirsiniz.

Psikoloji tarihi, bugün çok büyük bir kayıp verdi. Alanımızın en önemli ve etkili isimlerinden Albert Bandura 95 yaşında...
28/07/2021

Psikoloji tarihi, bugün çok büyük bir kayıp verdi. Alanımızın en önemli ve etkili isimlerinden Albert Bandura 95 yaşında hayata gözlerini yumdu. Bandura sosyal öğrenme alanı ile ilgili yaptığı çalışmalar ve Bobo Doll deneyi ile ünlüydü. Peki, sosyal öğrenme kuramı ve Bobo Doll deneyi nedir?

Albert Bandura, yaşları 3 ila 6 arasında değişen çocukları gruplara ayırdı. Gruplar, oyuncaklarla dolu ve Bobo isimli bir oyuncak bebeğin de olduğu farklı odalara alındı. İlk gruptaki çocuklara, Bobo’ya karşı şiddet içerikli hareketlerde bulunan ve bunu sözlü olarak da dile getiren bir rol model gösterildi. İkinci gruba ise Bobo ile sakince oynayan bir rol model gösterilmiştir.

Deney sonuçlarında görüldü ki, saldırgan bir modele maruz kalan çocuklar, saldırgan olmayan modele maruz kalan çocuklara göre Bobo’ya karşı daha çok fiziksel şiddet ve sözlü agresiflik göstermiştir.
Bu deney bize, çocukların gözlem, öğrenme ve diğerlerinin davranışlarını izleyerek saldırganlık, şiddet ve diğer sosyal davranışları öğrendikleri sonucunu öğretti.

Sosyal öğrenme kuramına göre derste arkadaşını rahatsız eden bir arkadaşının ceza aldığını gören çocuk, o davranışı yapmamayı tercih edecektir. Fakat dışarda oynarken diğer çocuklarla alay eden birinin, grup içerisinde daha popüler olduğunu gören bir çocuk, bu davranışları yapmaya meyilli olacaktır. Popülarite onun için bir ödül halini almıştır ve kendisi de o ödüle ulaşmak için gereken davranışları sergilemeyi seçecektir. Ebeveynleri sürekli tartışan bir ortamda büyüyen çocuğun, yetişkinlik ilişkilerinde bu tarz problemler yaşama olasılığı artacaktır. Çünkü birbirine saygı duymayı ebeveynlerinden gözlemleyememiştir. Her zaman için böyle olacağını söyleyemeyiz. Fakat gelişimin ilk yıllarında öğrenilenler yaşam boyu davranışlarımızı şekillendirmede çok önemlidir.
Tüm bunlar çocuklarımıza neden rol model olmamız gerektiğini açıklıyor. Aslında toplumda herkes bir rol model. Sosyal öğrenme kuramı ile baktığımızda küçük ya da büyük olmamız hiçbir şeyi değiştirmiyor. Hepimiz birbirimizden bazı davranışları kapabiliyoruz. Bu nedenle karşımızdakinde bir davranışı değiştirmek istiyorsak söylemek yerine göstermemiz daha doğru olacaktır.

Hata yapacağımız için kaygılanmak, endişe duymak, hata yapma kaygısı olarak adlandırılır. Bu kaygı az miktarda ise bizi ...
26/07/2021

Hata yapacağımız için kaygılanmak, endişe duymak, hata yapma kaygısı olarak adlandırılır. Bu kaygı az miktarda ise bizi temkinli bir insana dönüştürebilir. Diğer kaygı türlerinde olduğu gibi bu durumda da azı yararlıyken çoğu bize zarar verebilir. Hata yapma kaygısı bizi amaç ve hedeflerimizden uzaklaştırıp üretkenliğimizi etkileyebilir ve yaşam kalitemizi etkileyebilir. Bitirdiğimiz bir evrağı sürekli değiştirip düzeltmek ve sonrasında teslim tarihini kaçırmak, evden çıkmadan çantamızı defalarca kontrol edip ve sonrasında otobüsü kaçırmak gibi sonuçlar doğurabilir. Hata yapma kaygısı özellikle de karar verme ve zamanı kullanma konularında bize zorluklar yaşatabilir.

Peki neden?

Kendimizi başkalarının gözünden (bilinçsizce) değerlendirmeye öyle alışmışız ki bunlar bizi mükemmel olmaya zorluyorlar. Nasıl davranacağımızdan, nasıl giyineceğimize kadar her şey belirlenmiş. Bunlara uymaktan başka çaremiz yokmuş gibi düşünüyoruz. Ben buyum, bu şekilde söylemek ve yaşamak istiyorum diyemediğimiz için hata yapmak bizi oldukça endişelendiriyor. Topluma kabul edilebilmek, var olabilmek ve sevilebilmek için hata yapmama ve mükemmel olma arayışı içindeyiz. Lakin biz hata yapabiliriz ve hatta yapmalıyız da. Çünkü insan yaşam boyu gelişen, tecrübeleri ile olgunlaşan ve deneye yanıla yani hata yapa yapa öğrenen bir varlıktır. Genel sebeplerin yanında özel olarak neden hata yapmaktan endişeleniyoruz? Bunun için profesyonellerden destek almaktan çekinmeyin. Gelişim için deneyim, deneyim için değişim.

Tükenme kavramı, ilk defa 1974’te Freudenberger tarafından ortaya atıldı ve bu kavram, insanların aşırı çalışmaları sonu...
14/07/2021

Tükenme kavramı, ilk defa 1974’te Freudenberger tarafından ortaya atıldı ve bu kavram, insanların aşırı çalışmaları sonucu işlerinin gereklerini yerine getiremez bir duruma gelmeleri anlamı taşıyan “duygusal tükenme” durumu olarak tanımlanıyor. İş yaşamının olası bir sonucu olarak kanıksanmayacak ve ihmal edilemeyecek kadar tehlikeli olabilen bu durumun birey üzerinde pek çok psikolojik ve fizyolojik etkileri bulunuyor.

Tükenmişlikte dört evre göze çarpar;

İlk evrede, kişi çok heyecanlı, motive ve isteklidir. Kariyer planları yapar ve var gücüyle çalışır.

İkinci evrede, istek ve mutluluk azalır. Mesleğini yaparken karşılaştığı ufak tefek sorunlardan bile büyük rahatsızlıklar duyar. Mesleğinden yavaş yavaş tatmin olamaya başlar. Yorgunluk hisseder.

Üçüncü evrede, sistemdeki çarpıklıkların düzelmeyeceği, insanların değişmeyeceği inancı gelişir. Bunun sonucunda kişi ya başa çıkmaya yönelik yeni stratejiler geliştirir ya da pasif agresif tutumlarla işi yokuşa sürme, direnç gösterme ve kendini işten çekme gibi davranışlara başvurur.

Dördüncü evredeyse, derin bir inançsızlık, kuruma ve mesleğe karşı sevginin ve ilginin azalması ve umutsuzluk baş gösterir. Artık sadece maddi ve sosyal güvence zorunluluğundan dolayı çalışır. Kişisel başarısı düşer. Sosyal çekilme durumu yaşanır.

Tükenmişlik sendromu, başlangıçta küçük önlemler ile kendi kendine iyileşebilir bir durum olmakla birlikte tedavi edilmediği takdirde ilerleyerek çok daha ciddi boyutlu sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu nedenle eğer bir bireyde tükenmişlik sendromu mevcut ise bu sorunun erken dönemde teşhis edilmesi ve bir an önce tedavi planının belirlenmesinin tedavi başarısı açısından çok büyük bir öneme sahip olduğu unutulmamalıdır. Eğer siz de tükenmişlik sendromuna yakalandığınızı düşünüyorsanız, derhal bir ruh sağlığı profesyoneli ile görüşmelisiniz.

Telefonu elinize aldığınızda önce Instagram’a mı, Twitter’a mı yoksa Facebook’a mı giriyorsunuz? Günde kaç saat story iz...
06/07/2021

Telefonu elinize aldığınızda önce Instagram’a mı, Twitter’a mı yoksa Facebook’a mı giriyorsunuz? Günde kaç saat story izliyorsunuz? Anasayfanızı kaç defa yeniliyorsunuz? Şu videoyu da izleyeyim bırakacağım diyor musunuz? Ne kadar Twitter’a giriyorsunuz? Ya da bunları kontrol etmeden en fazla kaç dakika durabiliyorsunuz? Bunları defalarca yapmadan rahatlayamıyorsanız, sizi teknoloji çağımızın sorunlarından FOMO ile tanıştırmak isterim.

FOMO, fear of missing out yani, bir şeyleri kaçırma korkusudur. Gündemden kopamamak ve her an bir şeyler kaçırıyormuş gibi özellikle sosyal medyayı takip etmek, diğer insanların sizden daha fazla eğlendiğini düşünmek…

İnsanların, sürekli mutlu ve çok eğlendikleri anlarını paylaşması ile oluşan illüzyon, bizi aşamalı olarak merak etmeye ve hatta depresif bir ruh haline götürebilmektedir. Bu illüzyon hayatlarla kendi hayatımız arasında yaptığımız kıyaslamalar, bize kendimizi yetersiz hissettirip içimizde bir tatminsizlik oluşturabiliyor. Sosyal medyayı kontrol ettikçe, bunlardan haberdar olup mutlu olacağımızı sanıyoruz. Ne yazık ki öyle olmuyor çünkü bu sefer de sürekli sosyal medya hesaplarımızı kontrol ettiğimiz ve buradan kopamadığımız için bir döngüye girmiş oluyoruz. Yani FOMO bizi kısır bir döngüye zincirliyor. Dolayısıyla sosyal medyanın bu denli kullanımı ile FOMO, insanlarda çeşitli psikolojik sorunların tetiklenmesine yol açabiliyor.

JOMO, bizi tüm bunları unutmaya davet ediyor. Joy of missing out yani, kimin ne yaptığı hakkında endişelenmeden, her an yaptığınız şeyden zevk almaktır. Sosyal medyanın kapı deliğinden başkalarının ne yaptığını gözetlememek ve duyularımızı ne yaptığımıza odaklamak, şimdi ve burada hakkında düşünmek, yapabileceklerimizden yalnızca birkaçı. Çünkü her zaman yapılacak daha iyi bir şey olacaktır ama önemli olan bunu kabullenmek ve içinde bulunduğumuz her durumda her an zevk alacak bir şeyler olduğunu görebilmektir.

Kabuslar, en genel olarak uyurken kişiye güçlü bir duygusal rahatsızlık veren rüyalardır. Hayalet, canavar, cadı, vahşi ...
22/06/2021

Kabuslar, en genel olarak uyurken kişiye güçlü bir duygusal rahatsızlık veren rüyalardır. Hayalet, canavar, cadı, vahşi hayvan gibi korku ve terör ögeleri içerebilirler. Acı çekme, düşme, boğulma ve ölme de sık rastlanan kabuslardandır. Yüksek ateş gibi fizyolojik nedenlerden olabilecekleri gibi kabusu görenin hayatındaki beklenmedik bir stres ya da travma gibi psikolojik nedenleri de olabilir. Kimi zaman nedensiz yere görüldükleri de olabilir. Bazen kabuslar o kadar etkili olur ki uyuyan kişiyi halen yaşadığı duyguları taşır bir halde uyandırır ve kişi uzun bir süre etkisinden kurtulamaz.

Psikolog Ross Levin, çok stresli olduğumuzda, kabus gördüğümüzü belirterek, “Bu rüyalar bize bir şekilde stres seviyemizin çok yükseldiğini, bize zarar verdiğini göstermek istiyor.” diyor.

Kabus görmenin nedenleri ile ilgili çeşitli görüşler vardır. Bazı ilaçların yan etkileri korkulu rüyalar görmeye sebep olabilmektedir. Antibiyotikler, antidepresanlar ve parkinson tedavisinde kullanılan ilaçlar, kabus görmeye neden olabilirler. Yaşanılan travmalar ve çözümlenmeyen sorunlar, kabus görmenin en çok rastlanılan nedenleri olarak karşımıza çıkar. Aşırı alkol tüketimi de kabus görmeyi etkilemektedir. Bu duruma alkolün kendisinden ziyade, aşırı ve düzenli alkol almaya iten psikolojik sıkıntıların kabus görmeye yol açtığı alkollü olmanın da bu durumu kolaylaştırdığı söylenebilir.

Kabuslar, bazen de travma yaşayan insanların, travma sonrası yaşadıkları kaygı ve stres bozuklukları nedeni ile görülebilir. Bu tarz durumlarda kabus görme sıklığının arttığı gözlemlenmiştir. Kabus görme sıklığı azaltıldığında, rahatsızlıkların da azaltılması mümkündür. Sürekli kabus gören, aynı kabusu sürekli gören insanlar için yazma/farklı sonlandırma yöntemleri ile kabusların sıklığı azaltılmaktadır.

Uykusuzluk (insomnia), uykuya dalmayı ve uykuda kalmayı zorlaştıran ya da çok erken uyanmaya ve yeniden uykuya dönememey...
15/06/2021

Uykusuzluk (insomnia), uykuya dalmayı ve uykuda kalmayı zorlaştıran ya da çok erken uyanmaya ve yeniden uykuya dönememeye neden olan yaygın bir uyku bozukluğudur. Uykusuzluk hastalığı olan insanlar, uyandıklarında kendilerini yorgun hissederler.

Uykusuzluk neden olur?
Yukarıda sayılanlar haricinde uykusuzluğun diğer yaygın nedenleri arasında şunlar vardır:

Ruh sağlığı bozuklukları: Travma sonrası stres bozukluğu gibi kaygı bozuklukları uykuyu etkileyebilir. Örneğin; çok erken uyanmak depresyonun bir belirtisi olabilir. Uykusuzluk sıklıkla diğer ruh sağlığı bozukluklarında da görülür.

Psikolojik faktörler de insomnia sebebidir. Uykuya yardımcı olmayan düşünceler ("Bu gece asla uyuyamayacağım.") ve yataktayken saatin izlenmesi gibi davranışlar da kişinin uyku süresini ve uyku kalitesini azaltır.

Uyku ile ilgili bozukluklar: Uyku apnesi, gece boyunca düzenli aralıklarla nefes alınmasına engel olan tıbbi bir durumdur. Uyku apneli bireyler uykularının sık sık kesilmesinden şikayetçidir. Bunun haricinde, huzursuz bacak sendromu gibi rahatsızlıklar uykuya dalmayı güçleştirebilir.

Uykusuzluğa ne iyi gelir?

Uykusuzluk için bilişsel davranışçı terapi: Uykusuzluk için bilişsel davranışçı terapi sizi uyanık tutan olumsuz düşünceleri ve eylemleri kontrol etmenize veya ortadan kaldırmanıza yardımcı olabilir ve genellikle uykusuzluk hastalarına ilk tedavi yöntemi olarak önerilmektedir. Tipik olarak, bu yöntem uyku ilaçlarına eşit veya onlardan daha etkili olabilir.

İnsanların yataklarını; uyanık kalınan, kıpırdanılan, sağa sola dönülen ve "Neden uyuyamıyorum?” endişelerine kapınılan yer olarak görmelerinden ziyade uyunan bir yer olarak görebilmelerine dair eğitimleri içeriyor. Terapi aynı zamanda da insanların yaşam biçimlerini ve uyudukları çevreyi (yatak odanız) değiştirmelerine yardımcı oluyor, rahatlama tekniklerini öğreterek, uykuya yardımcı olmayan düşünceleri ve insomniayı geliştiren inançları değiştirerek uyku problemlerini ortadan kaldırıyor.

Address

Göztepe

Website

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Psikolog Erkan Özer posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Practice

Send a message to Psikolog Erkan Özer:

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram