Dr. Tijen Acarkan

Dr. Tijen Acarkan Bu sayfada kendi muayenehanemde uygulamakta olduğum nöralterapi, ozon tedavisi, C vitamini ve seru

Kilo kontrolü denildiğinde çoğu kişi aynı sebeplerin hem kilo alımına hem de kilo verememeye yol açtığını düşünür. Oysa ...
23/07/2025

Kilo kontrolü denildiğinde çoğu kişi aynı sebeplerin hem kilo alımına hem de kilo verememeye yol açtığını düşünür. Oysa bu iki durum, çoğu zaman birbirinden farklı nedenlere dayanır. İşte en sık karşılaşılan iki temel sebep:

*** Kilo Verememek: Vücutta Asidoz (Asit-Baz Dengesizliği)
Diyet yapıyor, spor yapıyor ama kilo veremiyor musunuz? Bunun nedeni çoğu zaman vücudun asit yükünün artması, yani asidozdur. Asidoz, hücrelerin doğal metabolizmasını bozar.

* Vücut, fazla asidi depolamak için yağ hücrelerini tutar.
* Yağ yakımı yavaşlar çünkü asitleri serbest bırakmak tehlikeli olur.
* Sürekli yorgunluk, ödem, sindirim problemleri gibi belirtiler de eşlik edebilir.

Asidozun nedenleri arasında:
* Stres
* Yanlış beslenme (aşırı protein, rafine gıdalar, şeker)
* Bağırsak florasının bozulması
* Kronik toksin yükü bulunur.

Bu durum düzeltilmeden diyet ve spor işe yaramaz. Önce asit-baz dengesini sağlamak gerekir.

*** Kontrolsüz Kilo Alımı: Mantar (Candida) Aşırı Üremesi
Kilo almanın en sık rastlanan gizli sebeplerinden biri de bağırsakta mantar (Candida) fazlalığıdır. Mantarlar, özellikle şekerli ve karbonhidratlı besinlerle beslenir.

Bu durum:
* Tatlı krizlerini artırır
* Sindirimi bozar
* Bağışıklığı zayıflatır
* Şişkinlik ve ödem yapar
* Vücudu sürekli yağ depolamaya yönlendirir

Candida sorunu olan kişiler, diyet yapsalar bile farkında olmadan mantarları beslemeye devam edebilir.

Peki Ne Yapmalı?
Her iki durumda da önemli olan, altta yatan nedeni bulmaktır.
* Kilo veremiyorsanız: Asit-baz dengesini kontrol ettirin.
* Kontrolsüz kilo alıyorsanız: Mantar (Candida) problemini araştırın.

Beslenme, stres, uyku ve bağırsak sağlığı birlikte ele alınmalıdır.

Bir uzmana başvurarak vücudunuzun ihtiyacını belirlemek en doğru adımdır.

Paylaşımlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için uzman bir hekim desteği alınız.



Nöralterapi, vücudu bir bütün olarak ele alan ve sinir sistemi üzerinden iyileşmeyi amaçlayan bir tamamlayıcı tıp yöntem...
16/07/2025

Nöralterapi, vücudu bir bütün olarak ele alan ve sinir sistemi üzerinden iyileşmeyi amaçlayan bir tamamlayıcı tıp yöntemidir. Bu tedavi biçimi, yalnızca bir semptomu değil, semptomun arkasındaki kök nedeni bulup dengeyi sağlamayı hedefler. Peki nasıl oluyor da bu yöntem, migren gibi bir baş ağrısından bağırsak problemlerine, fibromiyaljiden hormonal bozukluklara kadar farklı sorunlara aynı anda iyi gelebiliyor?

🔹 Vücut bir bütündür. Sinir sistemi tüm organları, kasları, cildi ve hatta duygusal durumları bile birbirine bağlayan bir iletişim ağıdır. Bu ağdaki bir bozulma, çok farklı bölgelerde sorunlara neden olabilir. Nöralterapi, bu ağı düzenlemeye çalışır.
🔹 Hedef: Bozulmuş alanlar. Vücudun "bozucu alan" olarak adlandırılan, sinir sisteminde düzensizlik yaratan bölgeleri olabilir. Bu alanlar eski cerrahi izler, diş sorunları, geçirilmiş enfeksiyonlar ya da kronik stres kaynaklı olabilir. Nöralterapi, lokal anestezik enjeksiyonları ile bu alanları düzenler ve sistemi yeniden dengeler.
🔹 Etki sistemi, organdan bağımsızdır. Örneğin, bağırsaklarla ilgili bir sorunun kaynağı boyundaki bir sinir sıkışması ya da eski bir travma olabilir. Nöralterapi bu bağlantıyı hedef alarak sadece bölgesel değil, sistemik iyileşme sağlar.
🔹 Kendi kendini iyileştirme gücü. Amaç, vücudun kendi iyileşme mekanizmasını aktive etmektir. Bu nedenle farklı rahatsızlıkları olan kişilerde bile benzer uygulamalarla iyileşme mümkün olabilir.

Nöralterapi sadece bir tedavi değil; sinir sisteminin dengesini sağlayarak vücudu kendi kendini iyileştirme sürecine sokan güçlü bir araçtır. Bu yüzden birbirinden çok farklı görünen sağlık sorunlarında bile etkili olabilir.

Nöralterapi mutlaka bu alanda eğitim almış, deneyimli bir hekim tarafından uygulanmalıdır.

Paylaşımlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için uzman bir hekim desteği alınız.


Günlük yaşamın temposu, iş yükü, duygusal baskılar ya da sağlık sorunları nedeniyle hissedilen stres, sadece zihinsel de...
14/07/2025

Günlük yaşamın temposu, iş yükü, duygusal baskılar ya da sağlık sorunları nedeniyle hissedilen stres, sadece zihinsel değil, fiziksel sağlığınızı da doğrudan etkiler. Özellikle bazı vitamin ve mineraller, stresli dönemlerde hızla tükenir. Bu kayıplar ise yorgunluk, bağışıklık zayıflığı, uyku sorunları ve daha pek çok şikayetin arkasındaki neden olabilir.

* C Vitamini: Stres altındayken bağışıklık sisteminiz desteklenmeye ihtiyaç duyar. C vitamini, stres sırasında vücutta artan kortizol hormonuna karşı tampon görevi görür.
* B grubu vitaminler (özellikle B6, B12 ve folat), sinir sistemi sağlığı için kritik önemdedir. Stresli zamanlarda bu vitaminlerin kullanımı artar. Eksiklikleri konsantrasyon sorunları, sinirlilik, yorgunluk ve hafıza zayıflığı gibi belirtilerle ortaya çıkabilir.
* D Vitamini: Ruh hali ile yakından ilişkilidir. Uzun süreli stres, bağışıklık sistemini baskılarken D vitamini eksikliği depresif ruh hali riskini artırabilir.
* Magnezyum: “Anti-stres minerali” olarak bilinir. Kas gevşemesi, uyku kalitesi ve sinir sistemi dengesi için önemlidir. Stresle birlikte idrarla daha fazla atıldığından eksikliği kas krampları, çarpıntı, baş ağrısı ve anksiyete şeklinde hissedilebilir.
* Çinko: Bağışıklık ve hormonal denge için gereklidir. Stres, çinko seviyesini düşürebilir. Bu da vücutta iltihaplanmaya, cilt problemlerine ve yara iyileşmesinde gecikmeye neden olabilir.
* Omega-3 Yağ Asitleri: Beyin sağlığı ve duygusal dengeyi korur. Yeterli alım olmadığında stresin etkileri daha yoğun hissedilebilir, anksiyete ve hafıza sorunları artabilir.

Stresli Dönemlerde Nasıl Beslenmeli?
Bu dönemlerde dengeli ve renkli tabaklar hazırlamak önemlidir. C vitamini için turunçgiller, kırmızı biber, brokoli. B vitaminleri için tam tahıllar, yumurta, yeşil yapraklı sebzeler. D vitamini için güneş ışığı, balık. Magnezyum için kakao, kabak çekirdeği, yeşil sebzeler. Çinko için et, baklagiller, kuruyemişler. Omega-3 için ceviz, keten tohumu, somon gibi yağlı balıklar tüketmeye özen gösterilmelidir.

Bedeniniz stresle savaşırken doğru beslenmeye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyar.

Paylaşımlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için bir hekim desteği alınız.

Moskova’ya giderken😍
11/07/2025

Moskova’ya giderken😍

Vücudunuzun kendi kendini onarma gücünden faydalanabileceğinizi biliyor musunuz?�PRP (Platelet Rich Plasma) yani Trombos...
09/07/2025

Vücudunuzun kendi kendini onarma gücünden faydalanabileceğinizi biliyor musunuz?�PRP (Platelet Rich Plasma) yani Trombositten Zengin Plazma tedavisi, vücudun doğal iyileşme mekanizmalarını harekete geçiren yenilikçi ve güvenilir bir yöntemdir. Bu tedavide, kişinin kendi kanı özel işlemlerden geçirilerek trombosit yönünden zenginleştirilir ve sorunlu bölgeye enjekte edilir. Trombositler, büyüme faktörleri sayesinde doku onarımını ve yenilenmesini destekler.

PRP tedavisi farklı alanlarda etkili sonuçlar sunar:
* Cilt gençleştirme: İnce çizgilerde ve elastikiyet kaybında cildi daha canlı ve sıkı hale getirmeye yardımcı olur.
* Saç dökülmesi: Saç köklerini uyararak dökülmeyi azaltabilir ve saçların daha güçlü çıkmasını destekleyebilir.
* Eklem ve kas-iskelet sistemi sorunları: Spor yaralanmaları, diz kireçlenmesi, tendon iltihapları gibi durumlarda iyileşmeyi hızlandırmak amacıyla kullanılabilir.
* Cilt problemleri: Akne izleri, çatlaklar veya iyileşmeyen yara izlerinde cilt yenilenmesini desteklemek için tercih edilebilir.

Genel sağlık durumu uygun olan, ciddi bir sistemik hastalığı bulunmayan bireyler PRP uygulamasına aday olabilir.
Ancak şu durumlarda PRP önerilmemektedir:
* Kanser hastaları
* Kanama-pıhtılaşma bozukluğu olanlar
* Enfeksiyon geçiren bireyler
* Hamileler ve emzirme dönemindeki kadınlar

PRP tıbbi bir işlemdir ve steril koşullarda, uzman denetiminde gerçekleştirilmelidir. Bu nedenle uzman bir hekim tarafından uygulanması son derece önemlidir. Deneyimsiz ellerde yapılan uygulamalar hem sonuçları etkileyebilir hem de istenmeyen risklere yol açabilir.

PRP tedavisi, kendi kanınızdan elde edilen doğal iyileştirici unsurlarla cildinizi, saçınızı veya eklemlerinizi desteklemeye yardımcı olabilir. �
Sağlığınızı şansa bırakmayın; kendi kanınızla gelen bu iyileşme gücünü bilinçli bir şekilde değerlendirin.

Paylaşımlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için uzman bir hekim desteği alınız.


Laktoz intoleransı, çoğu zaman sadece karın ağrısı, gaz ve ishalle sınırlı sanılsa da, aslında vücudu çok daha geniş bir...
07/07/2025

Laktoz intoleransı, çoğu zaman sadece karın ağrısı, gaz ve ishalle sınırlı sanılsa da, aslında vücudu çok daha geniş bir yelpazede etkileyebilir. Bazı belirtiler o kadar "fark edilmez" ki, nedeni yıllarca anlaşılamayabilir.

Laktoz intoleransının az bilinen belirtileri:

1. Beyin Sisi (Mental Bulanıklık)
Süt ürünleri tükettikten sonra zihniniz yavaşlıyor, kelimeleri bulmakta zorlanıyor musunuz? Odaklanma güçlüğü, unutkanlık ve dalgınlık hissi yaşayan bazı bireylerde, bu belirtilerin sebebi laktoz intoleransı olabilir. Nedeni ise bağırsak-beyin ekseni üzerinden oluşan inflamasyon ve mikrobiyota dengesizlikleridir.

2. Yorgunluk ve Enerji Düşüklüğü
Laktoz sindirilemediğinde bağırsakta iltihabi süreçler oluşabilir. Bu da vücutta kronik bir stres hali yaratarak kendinizi sürekli yorgun hissetmenize neden olabilir.

3. Baş Ağrısı ve Migren
Bazı kişilerde süt ürünlerinin tüketimi sonrasında migren tipi baş ağrıları gelişebilir. Bu durum genellikle bağırsak irritasyonu ve ardından gelen sistemik inflamasyonla ilişkilidir.

4. Kas ve Eklem Ağrıları
Laktoz intoleransı dolaylı yoldan kas ve eklemlerde ağrı hissi oluşturabilir. Bu genellikle bağırsakta oluşan inflamasyonun vücutta yayılmasıyla ilgilidir.

5. Ciltte Döküntü, Kaşıntı veya Egzama
Her ne kadar süt alerisiyle karıştırılsa da, bazı laktoz intoleransı olan kişilerde cilt problemleri de görülebilir. Bağırsak geçirgenliği arttığında toksinlerin kana karışması ciltte tepkiye yol açabilir.

6. İştahsızlık veya Tat Duyusunda Değişiklik
Sık sindirim sorunları, mide ve bağırsaklar üzerinde baskı oluşturabilir. Bu da iştah kaybı, mide bulantısı veya yeme isteksizliği şeklinde kendini gösterebilir.

7. Ağız Kokusu
Sindirilmemiş laktozun bağırsakta fermente olması, sadece gaz üretmekle kalmaz, aynı zamanda bazı kişilerde kötü ağız kokusuna da neden olabilir.

Laktoz intoleransı sadece mideyle sınırlı bir mesele değildir. Beyinden cilde, enerjiden duygu durumuna kadar pek çok sistemi etkileyebilir. Bu belirtiler başka nedenlere bağlanıyor olabilir, ancak süt ürünleriyle bağlantısını fark ederseniz, kısa bir süreliğine laktozsuz bir diyet denemek bile önemli ipuçları verebilir.

Paylaşımlar bilgilendirme amaçlıdır.

02/07/2025

Address

Göztepe

Opening Hours

Monday 09:00 - 17:00
Tuesday 09:00 - 17:00
Wednesday 09:00 - 17:00
Thursday 09:00 - 17:00
Friday 09:00 - 17:00
Saturday 09:00 - 17:00

Telephone

+902163612030

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Dr. Tijen Acarkan posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Practice

Send a message to Dr. Tijen Acarkan:

Share

Category