11/12/2024
Ayşe, karne gününde oldukça heyecanlıydı. Bir dönem boyunca çok çalışmış, öğretmenlerinden hep olumlu geri dönüşler almıştı. Karnesi neredeyse kusursuzdu. Ancak Ayşe’nin aklında başka bir şey vardı: Annesinin tepkisi. Annesi onun başarılarına her zaman büyük önem verirdi, ancak bu önem Ayşe’yi mutlu etmekten çok baskı hissetmesine neden oluyordu.
Eve döndüğünde, karnesini annesine gösterdi. Annesi karnedeki notlara hızlıca baktı ve gururla, “Benim kızım! İşte bu yüzden herkes sana hayran! Ne kadar zeki ve başarılı bir evlat yetiştirdiğimi bir kez daha kanıtladın,” dedi. Ayşe ise bu sözler karşısında karışık duygular hissetti. Annesinin mutlu olduğunu görmek güzeldi ama bir yandan da bir eksiklik vardı. Annesi, Ayşe’nin çabasını ya da duygularını değil, kendi ebeveynlik başarısını ön plana çıkarmıştı.
Ayşe’nin notları annesi için sadece bir karne değil, annesinin kendi değeriyle ilgili bir yansıma, yani narsistik bir uzantıydı. Ayşe’nin başarısı, annesinin kendi yeterliliğini ve çevresine göstermek istediği olumlu imajını besliyordu. Bu nedenle, Ayşe bir birey olarak değil, annenin kendi narsistik ihtiyaçlarının bir uzantısı olarak görülüyordu.
Bu tür bir ilişki, Ayşe’nin başarılarının ve çabalarının aslında kendi isteklerinden mi yoksa annesinin beklentilerinden mi kaynaklandığını sorgulamasına yol açabilir. Eğer bu dinamik fark edilmezse, Ayşe ilerleyen yıllarda başkalarının onayına bağımlı hissetmeye başlayabilir ve kendi duygusal ihtiyaçlarını geri plana atabilir.
Narsistik Uzantı Nedir?
Bir bireyin, özellikle ebeveynlerin, başka bir kişiyi (çoğu zaman çocuğunu) kendi değerini besleyen bir araç olarak görmesine narsistik uzantı denir. Bu tür durumlarda, kişi karşısındaki bireyi kendi başarılarını ve imajını yansıtan bir ayna gibi kullanır. Bu, çocuğun bireyselliğini gölgede bırakır ve ilişkide duygusal bir mesafe yaratabilir.