16/03/2025
Terapiye giden herkesin en az bir kez duyduğu o klasik soru: “Ne hissettiniz?” İlk başta basit gibi görünse de, aslında oldukça derin ve dönüştürücü bir sorudur. Birçok kişi, olayları anlatmaya odaklanırken duygularını geri planda bırakır. Ancak, gerçek iyileşme sadece olanları anlamaktan değil, onları nasıl deneyimlediğimizi fark etmekten geçer.
Terapistler, bu soruyu tekrar tekrar sorarak kişinin duygularına temas etmesini, onları tanımasını ve en önemlisi, kabul etmesini sağlar. Çünkü bastırılan duygular bir süre sonra farklı şekillerde kendini gösterir: anksiyete, öfke, fiziksel gerginlik ya da depresyon olarak.
Peki, gerçekten hissettiklerimizi fark etmek neden bu kadar zor? Ve bunu yapabildiğimizde hayatımızda neler değişir?
Psikoterapide en temel prensiplerden biri, kişinin bastırdığı veya farkında olmadığı duygularını keşfetmesi ve bunları sağlıklı bir şekilde ifade etmesidir. Freud’un “bastırılan geri döner” sözü de bunu destekler. Duygularımızı bastırdığımızda, bedenimizde ve zihnimizde farklı şekillerde kendini gösterir (anksiyete, psikosomatik rahatsızlıklar, depresyon vb.). Ancak duyguları fark edip kabul ettiğimizde, içsel bir rahatlama ve iyileşme süreci başlar.
Duygusal dayanıklılık, zorlayıcı olaylara rağmen toparlanabilme gücümüzdür. Birçok kişi, duygusal acıdan kaçınarak daha güçlü olacağını düşünse de aslında duygularla yüzleşmek, onları anlamak ve kabul etmek, bizi gerçek anlamda güçlendirir. Araştırmalar, zor duygularla başa çıkmayı öğrenen insanların daha dayanıklı olduğunu ve gelecekteki krizlere daha iyi adapte olabildiğini gösteriyor.
Travma yaşayan bireyler için en zor süreçlerden biri, hissettiklerini inkâr etmek ya da onlardan kaçmaktır. Ancak travmatik deneyimlerin iyileşmesi için duyguların güvenli bir ortamda yaşanması gerekir. Bessel van der Kolk’un The Body Keeps the Score adlı kitabında belirttiği gibi, travmanın etkileri sadece zihinde değil, bedende de saklanır. Bu yüzden hissetmek, travmanın bedensel ve zihinsel yükünü serbest bırakmanın en temel yollarından biridir.