Bakirköy ÇOCUK Gelişim Merkezi

Bakirköy ÇOCUK Gelişim Merkezi Contact information, map and directions, contact form, opening hours, services, ratings, photos, videos and announcements from Bakirköy ÇOCUK Gelişim Merkezi, Child Development, İstasyon Caddesi, Hallaç Hüseyin Sokak. Tatsu Pasajı, NO:4/57 Cevizlik Mahallesi Bakırköy, Istanbul.

Her şey travma değildir. Ama yanlış bilgi, ebeveynliğin en büyük travması olabilir.Son zamanlarda çocuk gelişimiyle ilgi...
22/10/2025

Her şey travma değildir. Ama yanlış bilgi, ebeveynliğin en büyük travması olabilir.
Son zamanlarda çocuk gelişimiyle ilgili her olumsuz deneyime “travma” denmesi o kadar yaygınlaştı ki…
Birçok anne baba artık çocuklarının üzülmesine bile tahammül edemiyor. Çünkü sosyal medyada, her ağlamanın altında bir “travma izi” arayan yüzlerce “instapsikolog” var.
Oysa her “hayır”, her ağlama krizi, her anlaşmazlık bir travma değil; tam tersine çocuğun ruhsal dayanıklılığını güçlendiren doğal deneyimlerdir.
Bir çocuk hayal kırıklığı yaşamadan sabrı, bir sınırla karşılaşmadan disiplini, bir reddedilme yaşamadan kabulün değerini öğrenemez.
Ama sosyal medyada sürekli pompalanan “kusursuz ebeveynlik” anlayışı, anne babaların içgüdülerini bastırıyor.
Ebeveynler artık “ne hissediyorum?” değil, “acaba yanlış mı yapıyorum?” diye düşünüyor. Bir paylaşımda gördüğü cümle, yılların sezgisinden daha etkili hale geliyor.
Ve sonuçta…
Kendi duygusuna güvenmeyen, her davranışını sorgulayan, suçlulukla hareket eden bir ebeveyn profili oluşuyor. Travmadan kaçarken, çocukların en temel güven kaynağı olan ebeveynin kararlılığı kayboluyor.
Artık öyle bir dönemdeyiz ki; çocuk ağlasa “travma yaşadı”, anne “hayır” dese “ruhu zedelendi”, baba sınır koysa “otoriter” damgası yiyor.
Bu kadar hassasiyetin içinde çocuklar, duygusal olarak değil, gerçek hayata karşı savunmasız büyüyor. Çocuğa her istediğini vermek sevgi değil, kaygıdır. Onu her duygudan korumaya çalışmak ise, dayanıklılığını elinden almaktır. Travma, her gözyaşı değildir. Gerçek travma; duygusuna eşlik edilmeyen, duygusu bastırılan çocuğun sessizliğinde başlar. Bir çocuk üzülür, ağlar, sinirlenir… ama ebeveyni yanındaysa, o an iyileşir. Ebeveynliğin amacı çocuğu üzülmekten korumak değil; üzüldüğünde yanında kalabilmektir. Bazen “hayır” demek, “seni koruyorum” demektir. Bazen sınır koymak, “sana güveniyorum, baş edebilirsin” demektir.
Her duyguyu “travma” sanmayalım.
Çünkü her duygudan kaçınan bir çocuk, gerçek yaşamın içinde ilk zorlukta dağılır.

Toplam 3 saat süren iki görüşmenin özetini anca bu kadar belirtebildim… Ama inanın, bu manzaralara çok sık şahit oluyoru...
21/10/2025

Toplam 3 saat süren iki görüşmenin özetini anca bu kadar belirtebildim… Ama inanın, bu manzaralara çok sık şahit oluyoruz; Kapı önlerinde ağlayan çocuklar, çaresizlikle bekleyen anneler, “Alışamadı mı hâlâ?” diyen öğretmenler,
ve içten içe “belki de ben bir şeyleri yanlış yapıyorum” diyen ebeveynler…
Oysa çoğu zaman mesele “alışmamak” değil, hazır olmamak.
Bazı çocukların sinir sistemi, sosyal ortamlara ve ayrılıklara hemen uyum sağlayamaz. Bu bir eksiklik değil, tamamen gelişimsel bir süreçtir. Bizim görevimiz o çocuğu zorlamak değil, hazır hale gelmesini desteklemektir.
Bazen bu destek oyunla olur, bazen küçük adımlarla,
bazen de sadece “sakin bir anne” ile.
O yüzden eğer siz de her sabah kapıda gözyaşı döken o annelerden biriyseniz, şunu unutmayın: Çocuğunuzun zorlanması, başarısızlık değil; güven inşa etmeye çalışan bir kalbin çabasıdır.
Peki böyle bir süreçte anneler ne yapabilir?
1. Küçük adımlarla ilerleyin.
Okula tam gün başlamak zorunda değilsiniz.
Bazı çocuklar için kısa süreli katılım, güven duygusunu güçlendirir. Her gün aynı rutinde vedalaşmak, beynine “güvenli döngü” mesajı verir.
2. Ağlarken sakin kalın.
Çocuğunuzun gözyaşı sizi zorlayabilir ama sizin sakinliğiniz onun pusulasıdır.
“Zorlanıyorsun biliyorum, ama ben buradayım.” demeniz bile yeterlidir.
3. Oyunu kullanın.
Evde okul temalı oyunlar oynayın:
Ayıcık okula gitsin, anne el sallasın, sonra ayıcık geri gelsin.
Bu oyunlar çocuğun zihninde “ayrılık – kavuşma” modelini güvenli hale getirir.
4. Kıyaslamayın.
Her çocuk farklı bir sinir sistemine sahip.
Kimi hemen adapte olur, kimi biraz daha zamana ihtiyaç duyar.
Bu süreç bir yarış değil; bir olgunlaşma yolculuğudur.
5. Kendinizi suçlamayın.
Hazır olmayan bir çocuğu zorlamak, hem onun hem sizin kaygınızı artırır.
Kendinize şefkatle yaklaşın; siz zaten elinizden gelenin en iyisini yapıyorsunuz.
Eğer bu satırları okurken kendinizi bulduysanız,
lütfen bilin ki yalnız değilsiniz.
O kapıda ağlayan çocuklar, büyümenin en doğal parçası.
Ve bir gün, tıpkı o küçük kız gibi,
sizin çocuğunuz da elinizi bırakıp içeri girecek…
Çünkü güven kazandığında, her çocuk hazır hale gelir.

Ispartadan bir anne… ayda 1 online görüşüyoruz. “Hocam ne yapayım bana akıl verin?” diye arar beni. Ben yol haritası çiz...
18/10/2025

Ispartadan bir anne… ayda 1 online görüşüyoruz. “Hocam ne yapayım bana akıl verin?” diye arar beni. Ben yol haritası çizerim, o da birebir buna uyar… bugün karşılıklı kahkahalar attık görüşmede. Fakat…
“Hocam kafamı karıştıran bir konu var, eşim sizinle konuşmamı istedi, en doğru siz yönlendirirsiniz eminiz” dedi ve devam etti. “Aylar önce çocuğumun eksiklerini bana tek tek söylediniz. Kimden ne biçimde destek almam gerektiğini anlattınız. Bugün karşınızda mutlu bir anne olarak duruyorum. Çünkü bu kadar kısa sürede çocuğumda ‘eksik’ gördüğüm ne varsa artık ‘tamam’! Sizin geçen ay ki yönlendirmenizle haftada 3 gittiğimiz ergoterapiyi haftada 2 ye indirdik. 1’e indirip anaokuluna vermek istediğimizi söyleyince terapistimiz tepki verdi. ‘Dikkat eksikliği var, kavram becerisi az, seanslar tekrar 3’e çıkmalı ve gelecek sene eylül ayına kadar çocuk hazır edilmeli’ dedi.. tüm enerjimi çekip aldı. Çocuğumda bu kadar ilerleme olmuşken nasıl bana 1 sene daha biçiyor!” Anne isyankar… sadece 1 soru sordum; “peki çocukta madem bu eksiklikler varmış, sizi herhangi bir gelişim uzmanına yönlendirdi mi?”
Anne dondu. “Hayır hocam, zaten ergoterapi ile alakalı süreç bitti, son 2 seanstır masa başı kart etkinlikleri çalıştırıyor..”
ŞİMDİ GELELİM KONUYA;
Meslektaşlarım, bazen farkında olmadan bir çocuğun değil; bir kliniğin rutinine hizmet ediyoruz. Seanslar sonsuzmuş gibi uzuyor. Her ayın sonunda “birkaç ay daha devam edelim” deniyor. Ama “neden?”, “hangi hedef için?”, “hangi gözleme dayalı olarak?” sorularının cevabı yok.
Çocuğun gelişimi tamamlanmışsa, o seansı uzatmak etik değildir. Ailenin kaygısı üzerinden sistem kurmak, terapi değil ticarettir. Ve en kötüsü: bu durum yüzünden aileler artık kime güveneceğini bilemez hale geliyor. Gerçekten ihtiyacı olan çocuklar bile doğru destekten uzaklaşıyor çünkü “herkes para için yapıyor” algısı büyüyor.
Unutmayın:
Terapi, çocuğu ömür boyu kliniğe bağlamak değil; çocuğu hayata kazandırmaktır. Çocuk regülasyonunu sağladıysa, işlevselliği artmışsa, ailesiyle birlikte uyum içinde ilerliyorsa… Artık seans değil, yaşam pratiği öğretme zamanıdır. Çünkü bir çocuk, seans sayısıyla değil; özgürce “Yapabilirim!” dediği anla ölçülür.

Bazı çocuklar harfleri hemen tanır, bazıları ise onları anlamlandırmak için biraz daha zamana ve desteğe ihtiyaç duyar.T...
15/10/2025

Bazı çocuklar harfleri hemen tanır, bazıları ise onları anlamlandırmak için biraz daha zamana ve desteğe ihtiyaç duyar.
Tıpkı Defne gibi…
Zekâsı yerindeydi, kelimeleri severdi, ama harflerin seslerini birbirine bağlamakta zorlanıyordu.
Bu bir “başaramama” değil, sadece öğrenme biçiminin farklı olmasıydı.
Disleksi tanısı almış ya da şüphe duyulan çocuklarda erken farkındalık çok kıymetlidir.
Doğru müdahale programı, oyun temelli çalışmalar ve aile desteğiyle bu süreç çok güzel ilerler.
-Evde kısa ama düzenli tekrarlar,
-Ritim ve ses farkındalığı oyunları,
-Baskısız bir okuma ortamı,
-“Yanlış yaptın” yerine “Birlikte bakalım” diyebilmek…
İşte bu adımlar çocukların harflerle barışmasına yardımcı olur.
Unutmayın; disleksi öğrenmeyi durdurmaz, sadece yönünü değiştirir.
Bizim görevimiz o yönü çocuğun güçlü yanlarına çevirmek.

VE ANADOLU YAKASINDAYIZ🥲 Suadiye de yeni yerimizi tuttuk… Suadiye Marmaray durağına 5 dk uzaklıktayız, Cadde Bostana ort...
13/10/2025

VE ANADOLU YAKASINDAYIZ🥲 Suadiye de yeni yerimizi tuttuk…
Suadiye Marmaray durağına 5 dk uzaklıktayız, Cadde Bostana ortalama 7-8 dk uzaklıktayız…
Haftanın belli günler Bakırköy’de, belli günleri Suadiye’de olacağız…
Haftadan itibaren seasnlara Suadiye’de başlıyoruz. Bilgi ve randevu için asistan hesabına veya telefonuna yazabilirsiniz❤️bakirkoycocukgelisim
☎️0552 552 19 00

Bazı çocuklar akranlarıyla bir aradayken geri çekilir, kenarda kalır, oyuna dahil olmaktan kaçınır gibi görünür. Ama çoğ...
12/10/2025

Bazı çocuklar akranlarıyla bir aradayken geri çekilir, kenarda kalır, oyuna dahil olmaktan kaçınır gibi görünür. Ama çoğu zaman bu bir “sosyal kaçış” değil, bir duygusal–duyusal denge arayışıdır.
Akran oyunları genellikle hızlı, gürültülü ve tahmin edilmesi zor olur. Bu durum, özellikle duyusal hassasiyeti olan çocuklarda içsel bir stres yaratabilir.
Gürültü, ani hareketler, karmaşa ya da kuralsız oyun düzeni çocuğun sinir sisteminde fazladan uyarılma oluşturur.
Çocuk bu durumda “kaçmayı” değil, düzeni ve güveni aramayı seçer. Büyüklerle oynadığında ise ortam daha öngörülebilir, iletişim daha net, tempo daha kontrollüdür.
Bu da çocuğun kendini daha huzurlu hissetmesine neden olur. Aslında büyüklerle oyun, onun için bir “sığınak”tır.
Orada hata yapmaz, reddedilmez, anlaşılır. Bazı durumlarda bu tercih;
-çocuğun bilişsel veya dil gelişiminin yaşıtlarından ileri olmasından,
-bazen de sosyal kaygı veya duyusal hassasiyet gibi içsel farklılıklardan kaynaklanabilir.
Her çocuğun sosyal gelişim hızı farklıdır. Bazısı hemen dahil olur, bazısı önce izler, sonra dener. Bu süreçte çocuğu zorlamak değil, onun güvenli alanını adım adım genişletmek gerekir.
Sosyal beceri oyunları, küçük grup çalışmaları, yapılandırılmış oyun ortamları bu çocuklar için oldukça faydalıdır.
Unutmayalım:Çocuk akran ortamına değil, kendini güvende hissetmediği ortama tepki verir. Güven duygusu oluştuğunda, oyuna kendi adımıyla dahil olacaktır 🍀

Boşanma çok zor bir süreç. İki taraf için de yıpratıcı. Aynı zamanda bir aile danışmanı olarak meslek hayatımda çoğunluk...
09/10/2025

Boşanma çok zor bir süreç. İki taraf için de yıpratıcı. Aynı zamanda bir aile danışmanı olarak meslek hayatımda çoğunlukla şunu gördüm. Çocukla yapılan KOALİSYON. Yani ONA KARŞI BİZ. Bunu babalarda da görsem genelde bu manzarayı bize en çok sunan anneler oluyor.
Aslında daha fazla duygusallıkla hareket edip, tüm duygusunu boşaltma ihtiyacı ve yanına bir sığınak istediği için en güvenli alanı ÇOCUĞUNA boşalımını gerçekleştiriyor.
Bu vakada gördüğünüz Arzu Hanım’ın penceresinden olaya bakarsak, aslında tek amacı ÇOCUK gibi görünse de bunun yanında eşiyle arasındaki savaşı kazanma hırsı, yaşadıklarını hazmedememe ile çok alakalı.
Burada benim ele alacağım tek şey Buket’in psikolojisi…
Şu an bile iyi değilken, ileride nasıl bir kız çocuğu olacak? Erkeklere bakış açısı ne olacak? Ne tarz erkekleri güven limanı sanacak? Veya en gelecek ‘anne sen haksızsın’ demeyecek mi? Babaya ihtiyaç duyup anneye bir gün ‘anne babamda kalacağım ben bugün’ demeyecek mi? Şu an 2,5 yaşında bir çocuğu kontrol etmek kolay olsa da yaş ilerledikçe bu böyle olmayacak, annenin elinden tüm kontrol kayıp gidecek. İşte o zor dönemlerde anne baş edememeye başlayacak. Çünkü kendini asıl o zaman KAYBETMİŞ hissedecek.

Sevgili ebeveynler, size bunu anlatma sebebim şu;
Ne olursa olsun karşı ebeveyni kesinlikle kötülemeyin. Orada sizin yapmaya çalıştığınız şey kini kusmak olsa da, asıl yaptığınız şey çocuğunuzun psikolojisini yerle bir etmek oluyor.
Karı koca olarak ne yaşarsanız yaşayın, anne babalığınıza zarar vermeyin….

Konuşmayan her çocuk aynı değildir.Bazen sessizlik, sadece kelimelerin gecikmesidir; bazen bir çocuğun dünyayı farklı al...
06/10/2025

Konuşmayan her çocuk aynı değildir.
Bazen sessizlik, sadece kelimelerin gecikmesidir; bazen bir çocuğun dünyayı farklı algılayış biçimidir.
Ali, konuşmuyor ve etrafındakilere karşı tepkisiz. Sessizliği, kendi iç dünyasında kurduğu bir sessizlik.
Elif, konuşmuyor ama gözleriyle iletişim kuruyor. Gülümsemesi, “seni anlıyorum” diyor.
Mert, konuşmuyor çünkü dünyası çok hızlı akıyor. Enerjisi yüksek, dikkati çabuk dağılıyor, ama o da anlatmak istiyor.
Her sessizlik farklı bir hikâyeyi anlatır.
Eğer çocuğunuz konuşmuyor, göz teması kurmuyor ya da dikkatini toplamakta zorlanıyorsa… beklemeyin.
Erken fark etmek, çocuğun dünyasını değiştirebilir.

Geçen gün arkadaşlarımla bir restoranda sohbet ediyorduk. Konu dönüp dolaşıp çocukluğumuza geldi.Biri dedi ki:“Annelerim...
01/10/2025

Geçen gün arkadaşlarımla bir restoranda sohbet ediyorduk. Konu dönüp dolaşıp çocukluğumuza geldi.
Biri dedi ki:
“Annelerimiz bize ne kadar yasak koyardı değil mi? Nerede nasıl davranmamız gerektiğini öyle öğrendik ama biz hiçbir şey yaşayamadık. Biz yaşayamadık diye çocuklarımıza çok serbest davrandık. Gelecek nesilden hiç umudum yok, çok sınır tanımaz olacaklar.” Ben de şöyle dedim:
“Öyle düşünmüyorum. Bizden sonra, ‘ben çok yaşadım, olmaması gerekenleri gördüm, sen yaşama’ diyebilecek bir nesil de gelecek.”
“Anne” hepimizin gözünde yüce bir varlık. Ama annelere “neden çocuğunuza böyle davranıyorsunuz?” diye sorduğumda aldığım cevap genellikle aynı: “Çünkü annem bana tam tersini yapardı, çok kötü hissederdim. Ben de çocuğuma yapmak istemedim.” İşte tam da bu yüzden dengemizi kaybettik. Orta yolu bulmak yerine, çoğu zaman kendi yaşadıklarımızın tam tersini uyguladık.
Eskiden “elalem” vardı.
“Akşam ezanından önce evde ol” vardı.
“Onu giyemezsin” vardı.
Biz “elalem”den bunaldık, bu kez “istediğini yap, kimse sana karışamaz” dedik. Ezanla eve girme zorunluluğu bizde baskı oluşturdu, bu kez sadece “çok geç kalma” diyerek geri çekildik. “Onu giyemezsin” baskısından yorulduk, bu kez “ne istersen giy, saygı duyarım” dedik. Böyle ufak tefek değişiklikler birikti ve adına “modern ebeveynlik” dediğimiz bir anlayış çıktı.
Bence modern ebeveynliğin en büyük açmazı sınırlar ve kurallar.
Kendimize göre ‘kötü’ olanı yaşadık ya, çocuğumuzu o kötüden koruyunca ondan minnet bekliyoruz. Ama çocuklarımız, bizim “fedakârlık” diye sunduğumuz hayatı “olması gereken” olarak algılıyor.
Sonuç? Dengeyi kaybettik. Tam tersini uygulayalım derken “sınırların” da hayatın bir parçası olduğunu göstermedik.
Ebeveynlik rolümüzün farkına varalım. Çocuklarımızın “kuralcı, katı” annelerinin yerini bu kez de “sınır tanımaz, aşırı serbest” anneler almasın. Çocuklarımız bizden ne yasakları, ne de sınırsızlığı miras alsın. Onlara bırakabileceğimiz en değerli şey; dengeli, güvenli bir yol haritası.

Babalar bu kadar rahatken, anneler neden bu denli her şeyi takıyor?Cevap çok belli.Genelde tüm gün çocuğun bakımından so...
30/09/2025

Babalar bu kadar rahatken, anneler neden bu denli her şeyi takıyor?Cevap çok belli.
Genelde tüm gün çocuğun bakımından sorumlu olan anne olduğu için, çocuğa davranış öğretme konusunda anneler daha ‘yapmaya çalışan’ oluyor. Fakat ‘yapamadıkça’ zorlanıyorlar, çocukla inatlaşıyorlar, öfkeleniyorlar, tekrar çabalıyorlar, olmayınca kendilerini yetersiz hissediyorlar, çocuğa tepkileri yüksek oluyor. O sırada tüm bunlardan habersiz olan baba işten eve geliyor ve ‘aman olsun çocuk 83. çikolatasını yesin ne olacak?’ diyor.
Babasından bu tepkiyi alan çocuğun gözleri parlıyor, annenin yasaklarını sorgulamaya başlıyor.
Bu olay bir kere yaşanıyor, 2, 3, 5… yaşanıyor…
Başka bir gün baba bir olaya şahit oluyor. Kaşlarını çatıp çocuğa çok hafif sesini yükseltiyor. Çocuğunuz ağlamaya başlıyor ve etkileniyor. Babanın istediğini de yapıyor. Siz içinizden sorguluyorsunuz: “Ben kaşlarımı çatıp sesimi yükselttiğim zaman asla umursamayan çocuğum babada niye bu kadar takıyor?” diye.
Babanın hep izin verici yumuşak tavrını gören, izin vericiliğini gören, ‘boşver’ciliğini gören çocuk, bilmiyor ki babasının sinirlendiğinde ne kadar ileriye gidebileceğini. Şaşırıyor.
Halbuki burada ‘bağırmayın, kızmayın, kaşınızı çatmayın’ demiyoruz. Bazen bunlar gerekebilir. Fakat bunlar çok sık olursa, zamanla bunların etkisi de kalmayacak. ‘En fazlası bağırır sonra susar’ diyen bir çocuğunuz olacak.
O yüzden ilk başta kendi öfkenize sahip çıkmanız gerekmektedir. Ve gereksiz kurallardan uzak durmanız gerekmektedir.

Aslında dikkat eksikliği sadece “bir şeye odaklanamamak” değildir. Beynimizin haz bölgesi devreye girdiğinde –yani çocuk...
28/09/2025

Aslında dikkat eksikliği sadece “bir şeye odaklanamamak” değildir. Beynimizin haz bölgesi devreye girdiğinde –yani çocuk keyif aldığı bir etkinlikteyken– dikkatini sürdürmesi çok daha kolaydır. Puzzle, lego ya da bilgisayar oyunu gibi etkinlikler bu yüzden saatlerce yapılabilir.
Peki gerçek dikkat nerede anlaşılır?
-Çocuk haz almadığı, sıkıcı ya da zorlayıcı görevlerde de dikkati sürdürebiliyor mu?
-Ödev, yazı yazma, sırada bekleme gibi günlük sorumluluklarda odaklanma ne kadar devam ediyor?

Gerçek dikkat, keyif vermeyen görevlerde bile sürdürülebiliyorsa vardır. Bu nedenle puzzle’a odaklanabilmek, dikkat eksikliğinin olmadığını göstermez.
Dikkat eksikliğinde amaç, çocuğu zorla masada tutmak değil; küçük ve sürdürülebilir adımlarla dikkat süresini geliştirmek ve çocuğun dayanıklılığını artırmaktır.

Sözüm olsun, her zaman yanınızda olacağım❤️
26/09/2025

Sözüm olsun, her zaman yanınızda olacağım❤️

Address

İstasyon Caddesi, Hallaç Hüseyin Sokak. Tatsu Pasajı, NO:4/57 Cevizlik Mahallesi Bakırköy
Istanbul
34142

Website

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Bakirköy ÇOCUK Gelişim Merkezi posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram