İstanbul Çift Terapisti

İstanbul Çift Terapisti Çift Terapisi- Aile Terapisi-Bireysel Danışmanlık-Online Terapi

Gece yatağa girdin… oda sessiz, telefon sessizde… Ama zihnin? Bir türlü durmuyor.Sabahki konuşmayı hatırlatıyor sana, ge...
08/10/2025

Gece yatağa girdin… oda sessiz, telefon sessizde… Ama zihnin? Bir türlü durmuyor.
Sabahki konuşmayı hatırlatıyor sana, geçen haftaki tartışmada neyi farklı söyleyebileceğini… Hatta yarın olabilecek en kötü senaryoları canlandırıyor.
Gözlerin tavanda, beden yorgun ama aklın uykuda değil.

🔍 Neden oluyor?
Beynimizin “varsayılan mod ağı” dediğimiz bir sistemi var. Yani biz hiçbir şeye odaklanmasak da, kendi kendine geçmişte ve gelecekte dolaşan düşünceler üretiyor.
Bu, aslında bizi tehlikelere karşı hazırlamak için evrimsel bir sistem. Ama günümüzde gerçek hayati tehditler azaldı, bu sistem “gereksiz” senaryoları da ciddiymiş gibi işlerek bizi yıpratıyor.

🌿 Ne işe yarar?
Onu “susturmak” değil, dengelemek. Çünkü zihni tamamen sessizleştirmek imkânsız. Ama

Gün içinde ara ara kısa “farkındalık molaları” vermek,
Düşünceleri bastırmayıp akıp gitmesine izin vermek,
Konsantrasyon gerektiren ama huzurlu aktiviteler yapmak (yürüyüşte adımlarına odaklanmak gibi),
bu gürültünün sesini kısmaya başlar.

💬 Bir süre sonra fark edersin ki sessizlik, dışarıdan değil, içeriden başlıyor.

Herkes hayatında fırtınaya yakalanır. Kimi dalgalara kapılıp savrulur, kimi ise dalgaların içinde dimdik durmayı başarır...
03/10/2025

Herkes hayatında fırtınaya yakalanır. Kimi dalgalara kapılıp savrulur, kimi ise dalgaların içinde dimdik durmayı başarır. İşte bu ikinci grupta olanların sırrına duygusal dayanıklılık denir.

🧠 Duygusal dayanıklılık, başa çıkılamaz gibi görünen zorlukları yönetebilme ve onlardan güçlenerek çıkma becerisidir. Doğuştan gelen bir “süper güç” değil; öğrenilip geliştirilebilen bir beceridir.

📌 Dayanıklı insanlar olumsuz olayları dramatize etmek yerine, onları “geçici bir süreç” olarak görür. Beyin, anlam yüklediği olaylara karşı farklı tepki verir. Eğer “Bu da geçer” bakışını geliştirebilirsen, stres hormonlarını düşürürsün ve mantıklı karar verme becerin artar.

💡 Nasıl geliştirilir?

Sosyal destek ağını güçlendir: İyi ilişkiler zor günlerde kalkan görevi görür.
Sorun çözme becerini geliştir: Kaçmak yerine çözüm üret.
Küçük hedefler belirle: Her başarı, özgüveni besler.
Kendine iyi davran: Zor günlerde kendini suçlamak yerine, şefkat göster.

💬 Dayanıklılık, zorluklardan kaçmak değil, onlarla yüzleşip kendi gücünü fark etmektir.

Bazen bir sabah uyanır, güne başlamadan aklımızda şu cümle yankılanır:"Bugün de hiçbir şey yolunda gitmeyecek..." Oysa d...
01/10/2025

Bazen bir sabah uyanır, güne başlamadan aklımızda şu cümle yankılanır:

"Bugün de hiçbir şey yolunda gitmeyecek..."

Oysa daha kahvemizi bile içmedik. Buna rağmen gün içinde peş peşe olumsuz şeyler yaşar, “Biliyordum” deriz. Peki biz mi haklı çıktık, yoksa bu düşünceler fark etmeden tüm seçimlerimizi mi yönlendirdi?

🧠 Bilişsel terapinin söylediği şey net: Olaylar değil, onları yorumlama biçimimiz duygularımızı şekillendirir. Zihnimiz, inandığı şeye uygun kanıtlar arar. “Başaramam” diye inanan biri, farkında olmadan fırsatlardan uzak durur ve gerçekten de başarısızlık yaşar. Bu, "kendini gerçekleştiren kehanet" denilen durumdur.

🔍 Peki ne yapabiliriz?

Öncelikle fark et: Gün içinde zihninden geçen otomatik düşünceleri not et.
Sorgula: Bu düşüncenin kanıtı ne? Yoksa bir varsayım mı?
Alternatif üret: Daha gerçekçi bir yorum yapabilir miyim?
Küçük adımlar at: Ufak başarılar, zihnin olumsuz kalıplarını kırar.

💬 Düşünceler, beynimizde beliren kelime ve görüntülerdir, mutlak gerçekler değil. Onları yönetmeyi öğrenirsen, duygularını ve hayatını da yönetebilirsin.

🌿 “Hayatı değiştirmek istiyorum ama nereden başlayacağımı bilmiyorum...” Tanıdık geliyor mu? Oysa bazen küçük bir değişi...
19/09/2025

🌿 “Hayatı değiştirmek istiyorum ama nereden başlayacağımı bilmiyorum...” Tanıdık geliyor mu? Oysa bazen küçük bir değişim; büyük zihinsel ferahlık yaratır.

🧩 Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) bunu “davranışsal aktivasyon” olarak tanımlar. Küçük bir adım bile (örneğin 5 dakikalık yürüyüş) depresif döngüyü kırabilir.

🌱 “İnsanın büyümesi küçük farkındalıklarla başlar.” Bir alışkanlık, bir bakış açısı değişir… Ve dünya bambaşka görünür.

🔍"Şu an burada neyi farklı yapabilirsin?" Mesela sabah kahveni cam kenarında içmek... Küçük bir değişim bile zihni tazeler.

💡 Psikanalitik kuramdan biliyoruz: Küçük değişimler bilinçdışını da harekete geçirir. Yeni bir rutin, eski kalıpları sarsar; ruh yeni yollar arar.

🎯 Nörobilim kanıtlıyor: Beyin küçük yeniliklerle bile yeni bağlantılar kurar. Yani "ne gerek var" dediğin minik bir fark, beynin devrim yapmasına sebep olabilir.

📚 James Clear “Atomic Habits” kitabında der ki: “Küçük alışkanlıklar, büyük değişimlerin gerçek mimarıdır.” Bir anda değil, adım adım dönüşür insan.

🌸 Yeni bir defter almak… Akşam telefonu 10 dakika erken kapatmak… Yatmadan önce 3 derin nefes almak… Bunların her biri zihinsel ferahlığın kapısını aralar.

🔍 Büyük değişim değil; küçük adımlar ruhu iyileştirir.

💭 “Onu özlüyorum… Onsuz yapamıyorum… Neden bu kadar acıyor?” Belki de bu acı ayrılıktan değil, bağlanma yarasından geliy...
12/09/2025

💭 “Onu özlüyorum… Onsuz yapamıyorum… Neden bu kadar acıyor?” Belki de bu acı ayrılıktan değil, bağlanma yarasından geliyor.

👶 Bağlanma Teorisi der ki: Bebeklikte kurduğumuz bağ şekli, yetişkinlikte de romantik ilişkilerimizi belirler. Eğer çocukken bağlanma güvensizse, yetişkinlikte terk edilmek büyük bir yıkım olur.

🔍 Psikanalitik kurama göre ayrılık; sadece bugünü değil, çocukken yaşadığımız ilk kopuşları da hatırlatır. Anne-babadan uzak kalma, ilgisizlik, kayıtsızlık… O eski acılar bilinçdışı zihinden yükselir.

💡 Gestalt yaklaşımı “tamamlanmamış işler” kavramını kullanır. Biten her ilişki, yarım kalmış duygularla doluysa o yara kapanmaz; tekrar tekrar açılır.

🌱 Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) şöyle sorar: “Gerçekten onu mu özlüyorsun? Yoksa onunla gelen güveni, onaylanmayı mı?” Çünkü bazen kişi değil; bizde bıraktığı his gider ve onu geri isteriz.

⚙️ “Kayıp acısı doğal, ama kişiliğini belirlemesine izin verme.” Yani o ilişki seni tanımlamasın. Sen onsuz da tamam olabilirsin.

🧩 Çünkü ayrılık acısı çoğu zaman bağlanma yarasıdır. İlgisizlikten korkan çocuk hâlâ içimizdedir… Onun için ağlarız.

💬 Winnicott der ki: “İyi anne yeterince iyidir.” İyi bağlanma da budur: Yeterince sağlam, yeterince destekleyici. Eksikse bu destek, hayat boyu aranır durur…

🔍 Bu yüzden gerçek iyileşme, eski bağlanma yarasına dokunarak başlar. Ancak o zaman yeni bir ilişki sağlıklı olabilir.

🌿 Ayrılık acısı geçer. Ama bağlanma yarasına şefkatle eğilirsek, ondan büyüyerek çıkabiliriz.

Sabah kalktığınızda aynaya bakıp “Ben kimim?” diye sordunuz mu hiç? İşte bu soru, belki de hayatta atılacak en önemli ad...
05/09/2025

Sabah kalktığınızda aynaya bakıp “Ben kimim?” diye sordunuz mu hiç? İşte bu soru, belki de hayatta atılacak en önemli adımın kapısını aralar: Kendini tanımak...

💡 Hümanistik psikolojinin öncüsü Carl Rogers: “İnsanın en derin arzusu, gerçek benliğiyle temas etmektir.” olarak açıklar. Yani başkalarının görmek istediği değil; kendi özünüz…

🔍 Kendini tanımayan insan; başkalarının onayına, toplumun beklentilerine, sosyal medyanın sahte aynalarına bağımlı olur. Hayatla bağı zayıflar, kendi yolunu kaybeder.

🎯 Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) de bu noktada devreye girer: “İnançlarını sorgula” der. “Gerçekten ne istiyorsun? Sana ait olan düşünceler mi bunlar, yoksa ailenin, toplumun sesi mi?”

🌱 Kendini tanımak, eksik yönleri kabul etmekle başlar. Jung der ki: "İnsanın gölgesiyle yüzleşmesi cesaret ister." Çünkü kendi karanlık taraflarımızı görmek kolay değildir. Ama oraya bakmadan bütün olamayız.

⚙️ Gestalt yaklaşımı “şimdi ve burada” diyerek yaklaşır. Geçmişe saplanmadan, geleceği takıntı yapmadan; tam şu anda kim olduğumuzu görmemizi ister.

💬 Peki kendini tanımak hayatla bağı nasıl iyileştirir? Çünkü o zaman neye “evet” diyeceğimizi, neye “hayır” diyeceğimizi biliriz. İç huzur tam da burada doğar.

🌿 Bağlanma teorisi de bunu destekler: Sağlıklı bağ kurabilmek için önce kendine güvenmek gerekir. Kendi değerini bilen insan, başkasına körü körüne sarılmaz.

📖 Spinoza der ki: “Özgürlük, kendini bilmektir.” Özgürleşmek için önce kim olduğumuzu anlamalıyız. Yoksa başkalarının hikâyesinde figüran oluruz…

🔍 Kendini tanımak kolay değil, ama mümkün. Ve her küçük farkındalık kırıntısı, hayata daha sağlam basmanı sağlar.

👁️‍🗨️ “Bir bakış, bir gülümseme, bir yüz ifadesi…” Sanıyorsunuz ki geçti gitti. Ama beyniniz, özellikle de ayna nöronlar...
03/09/2025

👁️‍🗨️ “Bir bakış, bir gülümseme, bir yüz ifadesi…” Sanıyorsunuz ki geçti gitti. Ama beyniniz, özellikle de ayna nöronlarınız bu anı kaydetti bile!

🧬 Ayna nöron sistemi ilk kez 1990’larda keşfedildi. Parmağını oynatan maymunları izleyen diğer maymunların beynindeki aynı bölge de aktive oluyordu! Yani biri bir hareket yaptığında, izleyenin beyni de onu "yapıyormuş gibi" işliyordu!

🔍 İşte bu yüzden birinin acısına baktığınızda siz de içinizde o acıyı hissedersiniz. Birinin öfkesi bulaşıcı olur. Ya da neşesi… Çünkü beynimiz izlediklerini “deneyim gibi” işler.

💭 Psikanaliz der ki: “İzlenen davranış sadece gözle değil, bilinçdışının süzgecinden de geçer.” Bu yüzden çocukken izlediğiniz tartışmalar, suskunluklar, öfke patlamaları… Zannettiğinizden daha derin izler bırakır.

🎭 Gestalt terapisi bunu "alanın enerjisi" olarak açıklar. Bir ortamda kavga çıkınca ortamın "gerilmesi" tesadüf değil. Beyin bunu grup düzeyinde bile hisseder.

🌱 İyi haber mi? Olumlu deneyimler de kaydediliyor. Birinin şefkatli dokunuşu, gülümsemesi, sıcak sözü… Onlar da zihinsel kalıplarınızı şekillendiriyor.

🧩 Bu yüzden çevremizdeki insanlar kim? Nasıl davranıyorlar? Çok önemli! Çünkü beyin “her şeye tanık oluyor” ve unutmayacak kadar iyi çalışıyor.

📚 Daniel Goleman, "Sosyal Zeka" kitabında der ki: “Başkalarının ruh halleri sizin sinir sisteminize siner.” İşte bu yüzden toksik ortamlar yorar, şefkat dolu ortamlar iyileştirir.

💡 Ve terapi… İşte burada mucize başlar: Yeni ayna nöron kayıtları yapılır. Terapi odasında duyduğunuz anlayış, kabul; beyninize yeni bağlantılar açar.

🔍 Ayna nöronlar unutmaz. Ama iyileştirici yeni kayıtlar da mümkündür.

"Yine yanlış yaptın!" "Neden hep böyle davranıyorsun?" Küçükken sık sık böyle cümleler mi duydunuz? İşte belki de bugün ...
20/08/2025

"Yine yanlış yaptın!" "Neden hep böyle davranıyorsun?" Küçükken sık sık böyle cümleler mi duydunuz? İşte belki de bugün kafanızdaki eleştirel iç sesin tohumları o zaman atıldı...

🧠 Şema Terapi’nin kurucusu Jeffrey Young: “Çocuklukta oluşan zihinsel kalıplar (şemalar), yetişkinlikte düşünce filtremiz olur.” diyerek açıklar. Yani belki de bugün kendinize “yetersizim” derken bir başkasının eski sesi kulağınızda çınlıyordur…

💬 Ebeveynler ya da bakım verenler küçük yaşta çocuğa ne derse; çocuk o cümleleri kendi iç sesi yapar. Özellikle “koşullu kabul” varsa (örneğin sadece başarılı olduğunda sevilmek), çocuk kendi değerini hep bu koşulla ölçmeye başlar.

🎭 Psikanalitik kurama göre bu iç ses; süperego’nun (üstbenliğin) bir parçasıdır. Ve bu ses bazen o kadar sert, acımasız olur ki kişi kendini sabote etmeye başlar. "Sen zaten yapamazsın." "Başarısızsın." Tanıdık geldi mi?

🌿 Her çocuk saf bir kendilikle doğar. Ama çevrenin olumsuz, eleştirel sesi bu saf kendiliğe yabancılaşmaya neden olur. Kişi "kendisi gibi olmak" yerine "onların istediği gibi olmak" zorunda kalır.

🔍 Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) bu noktada devreye girer: Der ki, "Bu düşünce sana mı ait yoksa geçmişten mi geldi?" Bazen o iç sesin size ait olmadığını fark etmek bile bir devrimdir.

👓 Çocuklukta “aşırı eleştiri” ya da “görmezden gelinme” şeması gelişmişse, yetişkinlikte de hep mükemmel olmak zorundaymışsınız gibi hissedersiniz. Her hata dünyanın sonu gibi gelir.

🪞 Jung’un sözü tam burada anlam kazanır: "Bilinçdışına bakmayan, kaderini tekrar eder." Çocukken içselleştirdiğiniz bu seslerle yüzleşmedikçe o ses sizi yönetir.

💡 Ama iyi haber şu: İç ses değiştirilebilir! Terapi, öz-şefkat çalışmaları ve farkındalıkla yeni bir iç ses inşa etmek mümkündür. Daha nazik, daha destekleyici…

🌱 İç sesiniz de değişmeyi hak ediyor. Bugünkü siz, geçmişteki küçük çocuk değil.

“Ben yetersizim… Değersizim… Asla yetmeyeceğim…” Bu cümleler zihninizin diplerinden mi yükseliyor bazen? Nereden geliyor...
08/08/2025

“Ben yetersizim… Değersizim… Asla yetmeyeceğim…” Bu cümleler zihninizin diplerinden mi yükseliyor bazen? Nereden geliyor bu derin inanç dersiniz?

🧠 Şema Terapi kuramına göre: “Çocuklukta içselleştirilen kalıplar, yetişkinlikte otomatik düşünceler haline gelir.” Yani bu inanç tohumları çok eski zamanlarda ekilmiş olabilir.

👪 Aile ortamı burada başrolde… Çok eleştirel, mesafeli ya da beklentisi yüksek ebeveynler, çocuğa “Ne yaparsan yap yetmezsin” mesajını verir. Ve bu inanç, yetişkinlikte de kalır.

🎯 Özellikle mükemmeliyetçilik şeması bu inançla beslenir. Hep daha iyisini yapma çabası… Ama ne yaparsanız yap iç ses der ki: “Daha çok çabala. Yetmez!”

🌿 Hümanistik psikolojinin kurucusu Carl Rogers şöyle açıklar: “İnsanın en derin ihtiyacı, koşulsuz kabul görmektir.” Eğer çocuk koşullu sevgi gördüyse (başarıya bağlı sevgi gibi), bu inanç büyür.

🔍 Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) der ki: "Bu düşünceler sorgulanabilir." Yani bu inanç gerçeğin ta kendisi değil, bir yorumdur. Değiştirilebilir, dönüştürülebilir.

🪞 Bazen toplumsal mesajlar da bu düşünceyi pekiştirir: Rekabet, sosyal medya mükemmeliyetçiliği… “Yetersizim” duygusu adeta beslenir bu kültür ortamında.

💭 Bu inançlar öyle otomatikleşir ki, bir işi başardığınızda bile “şans” dersiniz. Başarı kendinize ait gelmez…

🗝️ Ancak bilinçle yüzleşildiğinde, bu iç ses sorgulandığında değişim başlar. "Ben yeterliyim" demek kolay değildir ama mümkündür.

🌱 Adler der ki: “İnsanın en büyük görevi kendi kusurlarını kabullenip yine de ilerlemektir.” Yetersizlik inancı da böyle yenilir; yüzleşerek, anlayarak, kabullenerek…

💭 “Hep aynı insanlar… Hep benzer hikâyeler… Yine kalbim kırıldı…” diyorsanız, belki de farkında olmadan bir ilişki döngü...
06/08/2025

💭 “Hep aynı insanlar… Hep benzer hikâyeler… Yine kalbim kırıldı…” diyorsanız, belki de farkında olmadan bir ilişki döngüsünün içindesiniz.

🌀 Psikanalitik kurama bakacak olursak: “Tekrar zorlantısı” (repetition compulsion) bazen çocuklukta çözülmemiş yaralardan doğar. Çözülmemiş bir bağlanma örüntüsü, sizi benzer insanlara çeker… Hep aynı sonucu yaşamanızın sebebi bu olabilir mi?

👶 Bağlanma kuramına göre erken çocuklukta aldığımız sevgi, güven, ilgi; ileride kurduğumuz romantik ilişkilerin temelini atar. Güvensiz bağlanan bir çocuk, yetişkinlikte hep mesafeli ya da ulaşılmaz insanları seçebilir.

🎭 Bu bir tesadüf değil; bilinçdışı size tanıdık gelen senaryoyu yeniden canlandırmak ister. Freud’un deyimiyle "aşina acının peşine düşer."

🔗 Gestalt yaklaşımına göre: “Tamamlanmamış meseleler bugünü kirletir.” Eski hikâyeler zihnin arka planında döner durur. Yeni bir ilişkide bile eski bir yarayı arar buluruz.

👓 Bilinçdışı bu seçimleri öyle ustaca yapar ki; yeni bir yüz, eski bir duyguyu canlandırabilir. “Hep aynı kişileri seçiyorum” diyorsanız işte burası dönüm noktasıdır.

💡 İşte bu farkındalıkla döngü kırılabilir. Jung'un dediği gibi: "Bilinçli olmayan şey kader olur." Bilinç düzeyine çıkan seçimler değişir.

🌿 Bazen bu döngüleri kırmak için terapötik bir sürece girmek gerekir. Çünkü içsel model değişmeden, dış dünya değişmez.

💬 Belki de "Ben daha iyisini hak etmiyorum" inancı bu seçimleri besliyordur… Bunu görmek cesaret ister. Ama dönüşüm de burada başlar.

🔍 Yeni bir yol seçmek; tanıdık ama yaralayıcı olana veda etmek demektir. Zordur, ama mümkündür.

Zor insanlarla uğraşmak… Bazen bir günümüzü, enerjimizi, hatta haftamızı tüketirler değil mi? Çünkü karşımızdaki kişinin...
20/06/2025

Zor insanlarla uğraşmak… Bazen bir günümüzü, enerjimizi, hatta haftamızı tüketirler değil mi? Çünkü karşımızdaki kişinin tutumu, beklentileri ya da tutarsız davranışları; bizde sürekli bir çaba ve uyarı hali yaratır. Bu yorgunluk, sadece fiziksel değil, aynı zamanda zihinsel ve duygusal bir tükeniştir.

🧠 Psikolojide bu durum “toksik ilişki yorgunluğu” olarak da adlandırılır. Özellikle Narsisistik Kişilik Bozukluğu ya da borderline gibi özellikler taşıyan zor insanlar, bizim sınırlarımızı zorlayabilir. Böyle durumlarda “sınır koyma” becerisi çok önemli. Çünkü herkesle iyi geçinmeye çalışmak, aslında kendimize zarar vermek anlamına gelir.

🌱 İçsel dengeyi koruyabilmek için, “Ben kimim ve neye tahammül ederim?” sorusunu sıkça kendimize sormalıyız. Carl Jung’un dediği gibi: “Kendini tanımak, tüm bilgeliğin başlangıcıdır.” Yani kendini korumak, bazen en cesurca ve en akıllıca attığın adım olabilir.

💡 Özetle, zor insanlarla baş etmek yıpratıcıdır ama sağlıklı sınırlar çizdiğinde, bu yorgunluk azalır. Kendini unutma, çünkü senin huzurun her şeyden kıymetli.

🌧️ Bir kelimeyle dağılıyorsanız, belki de kırılganlığınızın ardında eski yaralar vardır. Reddedilme hassasiyeti, bazı in...
13/06/2025

🌧️ Bir kelimeyle dağılıyorsanız, belki de kırılganlığınızın ardında eski yaralar vardır. Reddedilme hassasiyeti, bazı insanların başkalarının olumsuz değerlendirmelerine karşı aşırı duyarlı olmasıdır. Özellikle erken çocuklukta çokça eleştirilmiş ya da sevgiyi onay üzerinden alan bireylerde sıkça görülür.

🧩 Bu hassasiyet, "Ben kötü bir şey yaptım" ile kalmaz; "Ben kötü biriyim" algısına dönüşebilir. Yani eleştiriyi kişiliğe yönelik bir tehdit gibi algılamak…

🧠 Özellikle borderline kişilik özellikleri taşıyan bireylerde ya da travma yaşamış kişilerde, en küçük dışlanma ihtimali bile büyük bir tehdit gibi algılanabilir. Bu, beynin alarm sisteminin (amigdala) geçmiş deneyimlere dayalı olarak aşırı çalışmasından kaynaklanır.

🌪️ Kendinizi sürekli savunmada buluyorsanız, bilin ki bu sizin hassaslığınız değil, yaşanmışlıklarınızın sesi. Ve bu sesin şefkate değil, suçlamaya maruz kalması iyileşmeyi geciktirir.

🪞Peki çözüm ne? Önce bu hassasiyeti fark etmek. Sonra onu eleştirmek yerine anlamaya çalışmak. Kendinize sormak: “Bu eleştiri neden beni bu kadar etkiledi? Geçmişte kimden benzer sözler duymuştum?”

📌 Eleştiriler bazen sadece söz değildir; geçmişte bastırılmış duyguların tetikleyicisidir.

Address

Caddebostan Mah. Bağdat Caddesi Kadıköy/istanbul
Istanbul

Opening Hours

Monday 09:00 - 19:00
Tuesday 09:00 - 20:00
Wednesday 09:00 - 20:00
Thursday 09:00 - 20:00
Friday 09:00 - 20:00
Saturday 09:00 - 20:00
Sunday 09:00 - 13:00

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when İstanbul Çift Terapisti posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Practice

Send a message to İstanbul Çift Terapisti:

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram