Uz. Psikolog Semra EVRİM

Uz. Psikolog Semra EVRİM Yetişkin, ergen ve çocuklarda farkındalığın gelişmesine ve günlük yaşamda başedilemeyen d

KENDİME NOTLAR (47)Duyusal girdilerini kontrol altına al. Neye baktığına ve baktıklarını nasıl değerlendirdiğine dikkat ...
22/04/2025

KENDİME NOTLAR (47)

Duyusal girdilerini kontrol altına al. Neye baktığına ve baktıklarını nasıl değerlendirdiğine dikkat et. Duygularındaki olumsuz değişikliklere karşı dikkatli ol, böyle bir durumda hemen kendini toparla ve kalbinin sana yol göstermesine izin ver. Böylece hakikate yönelirsin. Bil ki hakikate yönelmek en büyük dengeleyicidir.

Sevgilerimle….
Semra Evrim

ALIŞ VERİŞ BAĞIMLILIĞIAlışveriş yapmak tüm kadınların en sevdiği aktivitelerden biridir. Son yıllarda alış veriş merkezl...
26/10/2024

ALIŞ VERİŞ BAĞIMLILIĞI

Alışveriş yapmak tüm kadınların en sevdiği aktivitelerden biridir. Son yıllarda alış veriş merkezlerinin çoğalması, yerimizden kımıldamadan internet üzerinden alış veriş yapma imkanlarının artması bir şeyleri satın almada kolaylık sağlamaktadır.

Alışverişi seviyor olmakla “alışveriş bağımlılığı” aynı şey değildir. Alışveriş bağımlılığı ya da alışveriş çılgınlığı psikiyatride bir çeşit dürtü kontrol bozukluğudur. Zorlantılı alışveriş yapma olarak isimlendirilir.

Alış veriş eylemine bağımlılık diyebilmemiz için kontrolsüz, aşırı miktarda alışveriş yapma, alış veriş davranışlarının kriz halinde ortaya çıkması en az ortalama 1 saat süren ataklar halinde kendini göstermesi gerekmektedir. Bu kişiler genellikle evde kendilerini çökkün ve gergin hissettiklerinde, bir dürtü olarak çıkar ve yaşadıkları stresi azaltma yolu kişi alışveriş yapmayı seçer. Böylece zorlantılı alış veriş yapma sonucunda kişi geriliminden kurtulmakta ve doyum elde etmektedir.

Bu rahatsızlığın başlama yaşı 18 - 30’dur, kadınlarda görülme olasılığı fazla olmakla birlikte erkeklerde de görülmektedir. Özellikle “ metroseksüel” erkeklerin alışverişe düşkün oldukları bilinen bir gerçektir. Kadınlarda daha çok “ giysi, parfüm, mücevher vb.” alımları görülürken erkeklerde elektronik eşyalar, otomobil ya da hırdavat satın alımı görülmektedir.

Alış veriş bağımlısı olan kişilerde, bu rahatsızlığa anksiyete bozukluğu, madde kullanımı, obsesif kompulsif bozukluk, özgüven düşüklüğü, yeme bozuklukları, depresyon eşlik edebilmektedir.
Kişiler alışverişte yapmadan önce kendilerini gergin ve uyarılmış hissederler alışveriş sırasında ise haz alma ve doyum yaşarlar. Bu durum alışverişin sonuna kadar devam eder.

Alışverişin sonunda suçluluk ve pişmanlık hissederler. Alışverişi genellikle kredi kartı kullanarak yaparlar, böylece ödeme güçlüğünü ertelemeye çalışırlar.

Kadınlarda adet öncesi dönemde daha fazla görülmektedir. Pahalı eşyalardan ziyade “ çok sayıda ucuz” eşya alırlar. Evi bir sürü gereksiz eşyalarla doldururlar.

Bu rahatsızlık evliliklerin boşanmayla sonuçlanmasına, iş yerinde sorunlar yaşanmasına neden olmaktadır.

İlaç kullanımı ile birlikte yapılan psikoterapi hastalığı kontrol altına almayı sağlamaktadır.
Uz. Psk. Semra EVRİM

İYİLİK Yükselmekte olan kişiler İYİLİĞİ büyük bir zarafetle yaparlar. İyiliği, iyi olmak için yaparlar. Bilirler ki; iyi...
20/08/2024

İYİLİK

Yükselmekte olan kişiler İYİLİĞİ büyük bir zarafetle yaparlar. İyiliği, iyi olmak için yaparlar. Bilirler ki; iyilik sadece kendi beğenmediklerini başkalarına vermek demek değildir. Sadece sokakta dilenenlere sadaka vermek demek değildir. Kendi menfaatleri için diğer insanlara iyi davranmak demek değildir. Başkaları, kendilerini sevsin diye gerçek duygularını saklayıp, sahte davranışlar sergilemek değildir. Yükselmekte olan kişiler, kendileri için her şey yolundayken iyide kalmanın kolay olduğunu, önemli olanın şartlar değiştiğinde de aynı çizgide kalabilmek olduğunu bilirler.

Bilirler ki; iyiliği seçmek kötülüğün her çeşidinden kaçmaktır, kötülüğe savaş açmaktır. Bilirler ki en büyük iyilik; kendi bilgilerini diğerlerine iletmek, bildiklerince ideal davranmak, ortama yaydıkları enerjilerle henüz uyanmamış olan bireylerde istek, gayret yaratmaktır. Aynı zaman iyilik; yeniliğe açık olmak, özellikle bilgi konusunda bir noktada takılıp kalmamaktır. Bilirler ki; yapılan iyiliğin içinde yüzde bir oranında kötülük, beklenti, menfaat varsa o iş kötüdür. Bu aynı bir bardak portakal suyunun içindeki bir damla siyanür gibidir.

Yükselmekte olanlar bilirler ki; gerçek iyiler tüm insanları gönülden sever, kendileri için istemediklerini kardeşleri için de istemezler. Ne olursa olsun, iyilik kapsamında her ne varsa karşılıksız, koşulsuz, gönülden vermek hem kendilerini hem de tüm insanlığı yükseltir.

Gerçek iyiler iyide kaldıkça, yüreklerinden saçılan iyilik tohumları ilerde bir gün açılmak üzere tüm dünyaya yayılır. Bilirler ki iyiliğe, sevmeye niyet ederlerse, kendilerini yıkamak, arıtmak, ta içlerinde duranın açığa çıkması için yardım gelecektir. Çünkü İyilik ve Sevgi yükseliş yolundaki tüm engelleri yok edecek güce sahiptir. (14.05.2020 / İstanbul)

Sevgilerimle…..
Semra Evrim

BEN YAPTIM!Karşımda oturan genç kadın konuşmaya başladı.“Hata yok” dedi “bu yaşadıklarım kimsenin hatası değil. En başta...
06/06/2024

BEN YAPTIM!

Karşımda oturan genç kadın konuşmaya başladı.

“Hata yok” dedi “bu yaşadıklarım kimsenin hatası değil. En baştan yanlış başlamış olmalıyım. İyi kötü olmadığına göre doğru yanlış da olmamalı. Sadece seçimlerimin sonuçlarına katlanmak var. Bazen denge bozuluyor ve ortam karışabiliyor. Tekrar dengeyi sağlamaya çalıştıkça karışık ortam daha da karışabiliyor.”

“O zaman bozulmuş ortamda dengesiz durumları, “ama, eğer, fakat, keşke” falan diye bahaneler üretiyorum. Egomun savunma sistemlerini kullanarak duygu ve düşüncelerimi değerlendirmeye çalışıyorum, ama aslında sadece kendimi avutmuş oluyorum.”

“Egosantrik irade boyutundan, düşük enerjisel yaklaşımla durumu normalleştirmeye çalışıyorum. Gittikçe de bu aşağıdan bakışa alışmak ve olan biteni kendime ve dünyaya sanki hiç zararı yokmuşçasına, doğalmışçasına kabullenmek ne kolay. Algılarımı, olgularımı buna göre yaşamanın riski var. Bu şekilde konforlu rahat bir yaşamı seçmek. Bu riski biliyorum. Biliyor muyum? Hayır ne yazık ki bildiğimi sanıyorum yoksa fasit daire içinde, illüzyon içinde dönüp durur muyum? Ve bir de bu durumu normalleştirmeye çalışır mıyım?”

“Daha önce daha uzun sürmüştü sanki bu kaos ortamını fark etmem. Daha üzgün, daha öfkeli, daha endişeli olduğum zamanlar olmuştu. Ne yapıyorum ben daha, daha, daha diyerek? İçinde yaşadığım karmaşık ortamları mı kıyaslıyorum? Öyle de böyle de zaman zaman düşük farkındalıkla hareket ediyor tepkiler verebiliyorum.”

“Bu benim işte. Yaşadıklarımı kendim kurdum, bazen sevindim bazen üzüldüm, bazen öfkelendim falan. Ve kendimi yıprattım. Neyse ki hala dengeye kavuşmamın, toparlanmanın vakti geldi. Eeee nereden başlıyoruz?”

Bütün bunları bir nefeste anlatmıştı, şaşkınlık içinde dinliyordum. Benden yol göstermemi istiyordu. Bu kadının söyledikleri eğer samimiyse büyük bir farkındalık barındırıyordu. Fakat büyük bir karışıklık içinde olduğu da anlatışından belliydi. Peki benden ne istiyordu? Toparlanmasına yardım etmemi bekliyordu ki bu anlayışla kendi rahatlıkla toparlanabilir, dengesini sağlayabilirdi.

İçime şüphe düşmüştü, acaba okuduklarını, duyduklarını “ben buyum” diye anlatıyor olabilir miydi? Böyle yapanlarla, hatta kitaplar yazanlarla karşılaşmıştım. Yoksa gerçek miydi ulaştığı anlayış? Her iki şekilde de bunu yapabilir, bilgim çerçevesinde ona yardımcı olabilirdim. Sadece dikkatli olmalı ve beni aşağıya çekmesine izin vermemeliydim.

Bu kilitli bir kapının anahtarını vermeye benzer. Anahtar verilir, o anahtarı kilide yerleştirip kapıyı açmak anahtarı alana kalır.

Sevgilerimle…..
Semra Evrim

ŞİDDET, “E” SENDROMUve METAFİZİKİ BAKIŞ İnsanlar neden bir başka insana zarar vermek isterler? Duygusal tepkilerinin bu ...
25/05/2024

ŞİDDET, “E” SENDROMU
ve METAFİZİKİ BAKIŞ

İnsanlar neden bir başka insana zarar vermek isterler? Duygusal tepkilerinin bu kadar olumsuz olmasının sebebi nedir? Şimdiki bilgimle bu sebepleri fiziki ve metafiziki olmak üzere iki açıdan değerlendirmem mümkün.

Fiziksel bakımdan beyinde neler olup bittiği beyin cerrahı Itzhak Fried tarafından araştırılmış. Fried, bütün dünyadaki şiddet olaylarına baktığımızda, aynı davranış özelliğinin göze çarptığına dikkat çeker. Normal beyin işlevleri, sanki belirli bir biçimde davranmak üzere düzlem değiştirmiş gibidir.

Nasıl ki bir doktor zatürreye eşlik eden öksürük ateş gibi belirtileri araştırirsa, şiddet eylemlerine bulaşan insanlarda da şiddete eşlik eden belirtileri araştırmanın mümkün olduğunu ileri süren Dr. Fried, bu belirtileri “E SENDROMU” adı altında toplamıştır. Fried’ın ortaya koyduğu çerçevede, E sendromunda “azalmış duygusal tepkiler” yineleyen şiddet eylemlerine yol açarak kendini belli eder. Bu eylemler gerçekleştirilirken yaşanan aşırı uyarılma, aşırı coşku yaratır. Etkisi grup içinde bulaşıcıdır ve “Bu ne de olsa herkesin yaptığı bir şey, ben de yapsam bir şey olmaz” düşüncesiyle güçlenir bu nedenle popülerlik kazanır ve yaygınlaşır. Sendromun bir özelliği de “bölümlendirmeler” dir. Mesela kişi, kendi ailesinin üzerine titrerken, bir başkasının ailesine şiddet uygulayabilir.

Nörobilim açısından bakacak olunursa bu kişilerin beyinlerindeki değişim bütün beyni değil yalnızca duygular ve empatiyle ilgili alanları kapsamaktadır ve bu önemli bir ipucudur. Bu alanlar etki bakımından kısa devre yapmış gibidir. Artık karar verme sürecine katılamamaktadırlar. Bu insanlar, normal koşullarda karar verme süreçlerini yönlendiren duygusal sistemlerden artık yararlanamamaktadırlar, seçimlerinde empati yoktur. Fried’e göre bu durum ahlaki bir kopuşa karşılık gelir.

Metafiziki açıdan bakacak olursak; beynimiz bilindiği gibi enerjetik yapısıyla iç içedir. Enerjetik bölümünde kayıtlı olan bilgi ve enerji (porlar), çift kutuplu olarak dünyamızın çift kutupluluk yapısına uygundur. Yani her porun hem negatif hem pozitif yanı kayıtlıdır. Biz bir bilginin açığa çıkması için çeşitli nesne, kişi ve olaylarla karşılaştırılırız, özgür irademizle pozitif ya da zıttı negatif olanı seçip deneyimleyebilir ve yaratıma geçirebiliriz. Israrla ve sürekli olarak tekrarlanan düşünce, duygu ve davranışlar enerjetik bedenimizin alt üç şakrasının merkezine prosedür olarak kaydedilir. Bu kayıtlar negatif yoğunluklu ise artık duyusal girdiler, düşünce ve duygular bu negatif yönden değerlendirilecek, negatif bilgi kayıtlı olan porlar açılacak, davranışlar da buna uygun olacak ve kişi bu yönde zevk alacaktır.

Beyinde kayıtlı olan porların negatif olanları açıldıkça o varlık pozitif düşünce ve duygulardan uzaklaşacak ve önceleri belki de dengeli olan kutuplanma, böylece negatif lehine güç kazanacaktır. Olumsuzluğun yoğunluğu arttıkça Öz’ünden uzaklaşacak ve negatif güç odaklarının yanında yer alacak hale gelebilecektir.

Sevgilerim
Semra Evrim

EVDEN NE GETİRDİN?KAPAK (3)Terapi amaçlı grup çalışmalarında çeşitli yöntemler kullanılır. Grup terapisi, benzer sorunla...
29/11/2023

EVDEN NE GETİRDİN?
KAPAK (3)

Terapi amaçlı grup çalışmalarında çeşitli yöntemler kullanılır. Grup terapisi, benzer sorunları olan bireylerin, öğrenme ve kişiler arası ilişkiler açısından destekleyici bir ortamda kendine dair farkındalık kazanmasını sağlar.

Grup terapisinde benzer sorunları olan kişiler birbirine ayna görevi görür, birey başkalarıyla etkileşim içinde olduğu zayıf ve güçlü yönlerini daha rahat ortaya koyar. Herkes katılımda bulunur, birey yalnız olmadığını, yargılanmadığını hisseder ve kendini değiştirmeye yönelik sorumluluk alma ve sorunlarıyla baş edebilme gücü harekete geçer.

Bu kez bizden çalışmaya gelirken evden bir nesne getirmemiz istenmişti. Katılımcıların elinde çeşitli şeyler vardı. Terapistin yönlendirmesiyle süreç başladı.

Uzun saçlı, esmer, orta yaşlı bir kadın söz aldı. Elinde orta boy bir makas vardı. “Ben,” dedi “evden bu makası getirdim, neden getirdiğimi de bilmiyorum.” Biraz durdu ve alçak sesle devam etti: “Bazen sebebini bilmeden bir şeyleri keserim.” Utanmış gibiydi.

Bilindiği gibi: “Makas ya da sındı, birbirine bakan yüzeyleri sertleştirilmiş çelikten yapılmış kesici el aleti. Makaslar çeşitli nesnelerin kesiminde, bir kaç parçaya ayırmada kullanılırlar. Örnek olarak: kâğıt, metal levha, kumaş, ip, kablo, saç, yiyecek gibi. (Oxford sözlük)

Ayrıca soyut anlamda bakacak olursak “kesmek” ifadesini öyle farklı anlamlarda kullanılır ki: mesela; ümidini kesmek, arkadaşlığı kesmek, konuşmayı kesmek (susmak), ilişkiyi kesmek, dinlemeyi kesmek, hesabı kesmek, karşı cinsi kesmek, herhangi bir şeye son vermek, görüşmeyi kesmek vb…..

Bu hanım sebebini bilmediği bazı şeylerle baş etme yöntemi olarak bir şeyleri kestiğinden söz ediyordu. Terapist söz almak isteyen katılımcıların bu konudaki düşüncelerini dinledi.

Çalışma ilerledikçe konu ilginç bir yöne kaydı. Makası getiren kadın meditasyon yaptığından, kendini tanımaya çalıştığından söz etti. Ve genellikle meditasyonu yarım kestiğini, makasla bir şeyleri kesme eylemini de meditasyon sonrası yaptığını fark etti.

Özet olarak söyleyecek olursam ne zaman kendine dair negatif bir özellik hissetse kendiyle yüzleşmeyi kesiyor, yüksek benden gelen uyarıları kesiyor meditasyonu yarıda bırakıyor ve ardından da bir şeyler kesiyordu. Ve “bu bende yok ki” diye kendini rahatlatmaya çalışıyordu. “Kesme” eylemini de somut hale getiriyordu.

Yeryüzüne tekâmül amacıyla enkarne olan varlıkların bazısı ilk etapta oluşturdukları yersel adaptasyon kişiliğine öylesine sıkı sıkıya bağlanıyorlar ki kendilerini bu kişilikten (ego da diyebiliriz) ibaret sanıyorlar. Yüksek benlerinden gelen uyarıları göz ardı ediyor, egolarının lekesiz, tertemiz olduğuna inanıyorlar. Egoları da bu konuda (ya da kişinin hangi konuda hassasiyeti varsa) kendi varlığının devamı için çeşitli taktikler ve tuzaklar kullanıyor. Böyle varlıklar farkındalık kazanmazlarsa göksel kişilikleri ortaya çıkamıyor, beşeri yaşam içinde sıkışıp kalıyorlar. Bu hanım da böyle bir süreç içindeydi. Birkaç katılımcı da benzer olgular yaşadıklarını itiraf ettiler. Çalışma kişilerin kendilerindeki negatif özelliklerin, bağımlılıkların, kayıtlayıp şart haline getirdiklerinin ve otomatik düşüncelerin farkına varmanın önemi ve yapılması gerekenlerle ilgili bilgilerle sona erdi. Terapist ve makas getiren kişi özel birkaç seans yapmaya karar verdiler.

Biz de yükselmeye çalışanlar olarak egomuzun olumsuz yanlarıyla yüzleşebiliyor muyuz? Bize ayna görevi gören kişilerle karşılaştığımızda gereken önemi verebiliyor muyuz? Egomuzun çıkıntılı yanlarını fark etmeyip “bu bende yok” diye kesip atıyor muyuz?

Evimizden herhangi bir nesne seçelim, bize ne ifade ediyor, neyi sembolize ediyor? Bir bakalım. Kendimize karşı dürüst olursak gelişim açısından büyük bir adım atmış oluruz.

Sevgilerimle…..
Semra Evrim

KAPAK (1)“Yemek arası verelim,” dedi grubu yöneten hoca, “Kırk beş dakika sonra toplanalım, herkes gelirken dışarıdan bi...
27/11/2023

KAPAK (1)

“Yemek arası verelim,” dedi grubu yöneten hoca, “Kırk beş dakika sonra toplanalım, herkes gelirken dışarıdan bir şey getirsin.” Grup terapisi eğitim programındaydık, grupta on iki kişi vardı.

Grup terapisi, psikoterapi yöntemlerinin grup içinde uygulanmasıdır. Grup terapisi, benzer sorunları olan bireylerin, öğrenme ve kişiler arası ilişkiler açısından destekleyici bir ortamda kendine dair farkındalık kazanmasını sağlar.

Mola sonrası herkes elinde bir nesneyle yerini aldı. Neler yoktu ki bu nesneler arasında, boş bir şişe, çiçek, yaprak, dal parçası hatta biri araba lastiği getirmişti. Deneyimli bir klinik psikolog ve terapist olan yöneticimiz tek tek herkese getirdiği nesnenin özelliklerini ve niçin bu nesneyi seçtiğini düşünmesini istedi ve kendini seçtiği nesneyle bütünleştirmesi için bir süre tanıdı ve sürenin bitiminde grup üyeleri sırayla söz almaya başladı.

İlk sözü uzun sarı saçlı, biraz kilolu, muntazam yüz hatları olan genç bir psikolog aldı. Getirdiği nesne, bir pet şişe kapağıydı, hani mavi kapaklar vardır ya ondan.

Terapistin yönlendirmesiyle ve her bir üyenin katılımıyla süreç başladı. Kapak her türlü şeyin üstünü örtmeye, ağzını ya da bir deliği kapamaya yarayan bir nesnedir bilindiği gibi. Yaşamımızda yaptığımız hataların üstünü örtebiliriz, bazen fazla konuşmamayı seçebiliriz, ya da yediklerimizi ayarlayabilmemiz için ağzımızı kapatmamız gerekebilir. Başkaları hakkında gerçek düşüncelerimizi bir kutuya saklayabilir ve kapağını örtebiliriz, yüzlerine gülebiliriz ve başkalarına kızsak bile öfkeyi içimize atabilir, üstünü kapatırız. Hatta bir ata sözü vardır: “Açtırma kutuyu söyletme kötüyü.”

Sonucu kısaca özetliyorum: İşte bu mavi kapak genç arkadaşımız için bu ve buna benzer şeyleri sembolize ediyordu. Genç kız ve benzer sorun yaşayan birkaç kişi yanlış bir şey söylerim korkusuyla pek fazla konuşmak istemediklerini fark ettiler. Gerçekten de genç kız çalışmanın başından beri çok az konuşmuştu. Ayrıca konuşarak kendisini korumak amacıyla taktığı maskelerin diğerleri tarafından anlaşılması korkusunu da bastırdığını fark etmişti. Kilo vermek istediğini sıklıkla diyet yapmaya niyetlenip yarım bıraktığından söz etti. Çocukluk çağlarından beri hayatında hep bir şeyleri örtmeye, kapamaya ve bastırmaya çalışmıştı. Ebeveynlerin yanlış tutumundan söz edildi grupta ve üyelerin çoğu aileleriyle yaşadığı sorunları gündeme getirdi.

Grup terapisinde benzer sorunları olan kişiler birbirine ayna görevi görür, birey başkalarıyla etkileşim içinde olduğu zayıf ve güçlü yönlerini daha rahat ortaya koyar. Herkes katılımda bulunur, birey yalnız olmadığını, yargılanmadığını hisseder ve kendini değiştirmeye yönelik sorumluluk alma ve sorunlarıyla baş edebilme gücü harekete geçer. Genç arkadaşımızda da böyle olmuştu. Başkalarından etkilenmek yerine kendine yönelmeyi yaşamının sorumluluğunu üstüne almaya karar vermişti.

Biz de dışarı çıktığımızda dışarıdan bir şey getirelim eve ve düşünelim niçin bunu alıp getirdim? Bu benim için ne ifade ediyor, neyi sembolize ediyor? İnanın böyle bir çalışma ile, dürüst olabilirsek kendimize dair birçok özelliği yakalayabiliriz.

Sevgilerimle…..
Semra Evrim

KENDİ BAŞIMA YAPAMAM…..HAYATI ERTELEMEK! (1)Üç yaşında Stevie adında bir erkek çocuk, çocuk havuzunun kenarında duruyord...
31/10/2023

KENDİ BAŞIMA YAPAMAM…..
HAYATI ERTELEMEK! (1)

Üç yaşında Stevie adında bir erkek çocuk, çocuk havuzunun kenarında duruyordu, atlamaya korkmuştu. Annesi hemen önünde suyun içine oturmuş atlamasına ısrar ediyordu. Çocuk geri çekildi, annesi ikna etmeye çalıştı. Bu güç mücadelesi 30 dakika sürdü. Sonunda atladı. Su iyi geldi. O kadar zor değildi ve aslında korkulacak bir şey yoktu. Fakat annesinin cabaları geri tepmişti. Stevie’nin zihnine yazılan talihsiz mesaj şuydu: “Riskli bir şey yapmadan önce zorlanmalıyım. Diğer çocuklar gibi kendi başıma atlamaya cesaretim yok.” Anne babasının da düşüncesi aynıydı, şöyle düşünmeye başlamışlardı: “Kendi haline bırakılırsa, Stevie hiçbir zaman suya girmeyi denemeyecek. Sürekli zorlanmazsa kendi başına hiçbir şey yapmaz. Onu yetiştirmek uzun ve zor bir mücadele olacak.”

Stevie büyüdükçe aynı şey defalarca tekrarlandı. Okula gitmek, spor takımına girmek, arkadaşlarıyla eğlenmeye gitmek ve daha birçok şey için hep ikna edilmesi ve zorlanması gerekti. Nadiren kendi başına bir şeyler yaptı.

Yetişkinlik çağına geldiğinde de durum değişmedi. Fakat ebeveynleri artık onu zorlamaktan, motive etmeye çalışmaktan bıkmışlardı. Yoğun depresyona giren Stevie profesyonel yardım almaya başladı.

Stevie’nin sorunu neydi? Bunun açıklaması yüzme havuzundaki o güne kadar gidiyordu. Kafasında hala güçlü bir şekilde yerleşmiş şu düşünce vardı: “Gerçekten kendi başıma hiçbir şey yapamıyorum. Ben zorlanılması gereken insanlardanım.” Bu inanca hiç meydan okumayı düşünmediğinden, inancı kendini tekrarlayan bir kehanet olarak işlemeye devam etmiş ve bu inancın doğruluğunu yıllardır sorgulamamış, ertelemişti.

Çözüm neydi? Önce Stevie’nin sorununun anahtarı olan iki şeyin farkına varması gerekiyordu. Zihinsel filtre ve etiketleme (İki bilişsel çarpıtma). Zihni yapmayı ertelediği çeşitli şeylerle meşguldü ve başka biri tarafından zorlanmadan yaptığı şeyleri görmezden geliyordu.

Terapi seansları ilerledikçe Stevie’nin kendine güveni arttı ve düşünceleri üzerinde kontrol kurabildi. Yaşamını kontrol edebilmek üzere kendini eğitti. Ve mutlu son…..

Biz de zaman zaman bazı şeyleri erteliyor muyuz? Yerleşmiş olumsuz bir inancımız olabilir mi? Bakmakta fayda var.

Sevgilerimle…..
Semra Evrim

HER ŞEYİ TAM OLARAK HATIRLIYOR MUYUM?BELLEĞİMDEKİLERİN TOPLAMI(MI)YIM? (1)Beynimiz ve vücudumuz yaşamımız boyunca öylesi...
23/10/2023

HER ŞEYİ TAM OLARAK HATIRLIYOR MUYUM?
BELLEĞİMDEKİLERİN TOPLAMI(MI)YIM? (1)

Beynimiz ve vücudumuz yaşamımız boyunca öylesine değişir ki, bu değişimi algılamak bir saatin akrebindeki hareketi algılamak kadar zordur. Yaklaşık yedi yıl içinde vücudunuzdaki her bir atomun yerini başka atomlar almış olur. Fiziksel olarak siz aslında yeni bir “siz” e dönüşürsünüz. Neyse ki, bütün bu farklı versiyonlarımızı birbirine bağlayan sabit bir olgu var gibidir: Bellek. Sizi siz yapan bu bağ kimliğinizin merkezine oturmuş, bütünlük ve sürekliliğe sahip bir benlik duygusunu sağlayan bu kaynak pekâlâ bellek olabilir.

Ancak bu noktada bir sorunla karşı karşıya olabiliriz: Bu süreklilik duygusu sakın bir yanılsama olmasın. Farz edin ki bir parkın içinde yürüyor ve burada yaşamınızın farklı aşamalarındaki sizlerle; altı yaşınızdaki, onlu yaşlarınızdaki, yirmili yaşlarınızdaki, ellilerin ortalarındaki, yetmişlerin başlarındaki ve bulunduğunuz son yaşlardaki kendinizle karşılaşıyorsunuz. Böyle bir senaryoda hep birlikte oturup yaşamınızla ilgili aynı hikayeleri paylaşabilir, kimliklerinizi bir arada tutan o tek iplik parçasını görünür kılabilirsiniz.

Acaba? Hepinizin isimleri ve geçmişleri aynı; ama asıl mesele, farklı değerleri ve hedefleri olan ve bu açıdan birbirinden az çok ayrılan kişiler olmanız. Anılarınızdaki ortak noktalar da beklenen düzeyde olmayabilir. On beş yaşında nasıl biri olduğunuzla ilgili hatırladıklarınız, on beş yaşında nasıl biri olduğunuzla ilgili gerçeklerden farklılık gösterecek, dahası geçmişteki olaylara ilişkin anılarınız da birbirinden ayrılacaktır. Ama neden? Sebebi; bir anı yaşamınızdaki bir kesitin hassas bir video kaydı değil, geçmiş zamana ait kırılgan bir beyinsel durumdur; hatırlamak için onu yeniden diriltmemiz gerekir. (Bir örnekle devam edecek)

Sevgilerimle.....
Semra Evrim

ONAY BAĞIMLILIĞIBazı insanlar kendilerini başkalarının gözüyle değerlendirir. Sizde böyle bir duyguya kapılıyor olabilir...
22/10/2023

ONAY BAĞIMLILIĞI

Bazı insanlar kendilerini başkalarının gözüyle değerlendirir. Sizde böyle bir duyguya kapılıyor olabilirsiniz. Herhangi bir konuda eleştirildiğinizde, bunun bir felaket olduğu inancı gelişmiş olabilir. Niçin felaket? Çünkü, birisi sizi onaylamadığında bu sizin için bir tehdit olarak algılanmaktadır. Mantık prosedüründeki kayıtlarınız şöyle diyor: “Birisi beni onaylamazsa hiç kimse onaylamaz.” Eğer böyle bir kayıt varsa her eleştiride, her darbede yara alacaksınız ve moralinizi bozulacak. O takdirde düşünceniz şöyle devam edecek: “Kendimi iyi hissetmem için olumlu geri bildirim almalıyım, yaptıklarım, söylediklerim onaylanmalı.” Bu düşünceniz mantık dışıdır. Çünkü en önemli şeyi gözden kaçırıyorsunuz. Moralinizi yükseltecek güç yine kendi düşünceleriniz ve inançlarınızdadır. Kendinizi iyi hissetmek için dış güçlere ihtiyacınız olmadığının farkındalığına ulaşırsanız, olumsuz geri bildirimler karşısında moralinizi düşürmeden önce duygu durumunuza müdahale etmiş olursunuz. Aslında bu müdahale sizin kendinizi onayladığınızı ve olduğunuz gibi kabul ettiğinizi gösterir.

Onay bağımlılığını devam ettirdiğinizde olacak kendinizi başkalarının fikirlerine açık hale getirirsiniz. Her bağımlılıkta olduğu gibi onay bağımlılığında da yoksunluk ataklarından kurtulmak için sürekli onay alma ihtiyacı içinde olursunuz. Hele sizin için önemli birinden onay alamazsanız bu durum acı veren duygusal bir çöküş olur. Bunu fark eden diğerleri isteklerini yaptırabilmek amacıyla sizi kukla gibi kullanırlar.

Onay almak insanlara kendini iyi hissettirir, tersi durumlarda olumsuz duygulara sebep olur. Bu insani bir şeydir ve anlaşılabilir. Elbette bazı durumlarda onay almamanız sizin hatalarınızdan da kaynaklanabilir. Böyle olması sizin değersiz, yararsız, kötü biri olduğunuzu göstermez. Eğer onay almayı bağımlılık halinde sürdürürseniz bir sorununuz var demektir.

Bu konuda daha çok şey söylenebilir, fakat vurgulamak istediğim nokta; sizi yargılayan, eleştirenlerin de sizin gibi insan olduğunu hatırlamanız. Onların sizi insan olarak değil de söylediklerinize, yaptıklarınıza bakarak yargılamaya, eleştirmeye hakları olduğuna inanmanız. Bu inanç onların sizin hakkınızdaki eleştirilerinize ortak olduğunuz anlamına gelir.

Şunu unutmayın: birisi size onay vermediğinde bu büyük bir ihtimalle onun sorunudur, ona ait sorunları yüklenmeyin.

Sevgilerimle…..
Semra Evrim

Günlük yaşam içinde neye odaklandığımızın farkında olmamız gerekiyor. Çünkü ilgimizi çeken şeylere dikkatimizi veriyoruz...
12/10/2023

Günlük yaşam içinde neye odaklandığımızın farkında olmamız gerekiyor. Çünkü ilgimizi çeken şeylere dikkatimizi veriyoruz. Aynı şekilde “hiç ilgimi çekmedi” dediğimiz şeylerin de farkında olmamız gerekiyor. Çünkü ego dikkatimizi hoşlanmadığı şeylerden başka yöne çevirmekte ustadır.

Kısaca:
Dikkatimizi somut ya da soyut bir şeye odakladıysak, orada ilgimizi çeken, ilgilenmemiz, incelememiz gereken bir şey vardır. Ve üzerinde durmaya değer…..

Eğer dikkatimizi bir yere hiç vermiyorsak, orada kesinlikle ilgilenmemiz gereken, mutlaka dikkat etmemiz gereken bir şey vardır. Bu da bence daha çok düzeltmemiz gereken bir yanımıza dokunacak şeydir. Ve üzerinde durmaya değer…..

Sevgilerimle....
Semra Evrim

HER ŞEYİ BİLENLERYine karşılaşmıştı “ben her şeyi bilirim” edasıyla karşısındakilerin sözünü kesen, her konuya bilmiş bi...
22/09/2023

HER ŞEYİ BİLENLER

Yine karşılaşmıştı “ben her şeyi bilirim” edasıyla karşısındakilerin sözünü kesen, her konuya bilmiş bilmiş atlayan komşusuyla. Görmezden gelmeye çalıştı ama onu da kendine yakıştıramadı. Ayaküstü konuşmaya başladılar. Konuşmak demeyelim de o konuştu kendi dinledi.

Bir yerlerde okumuştu, okuduğunu uygulamaya, içselleştirmeye çalışıyordu. Aklında kaldığı kadarıyla bilgi şöyleydi: “Her şeyi bildiklerini zannedenler, egosantrik irade boyutundan hareketle, düşük frekanslı enerjilerle zevk, duygu ve düşünce boyutundaki kayıtlarına uygun gelmeyen, hoşlarına gitmeyen hiçbir şeyi kabul etmezler. Yeniliğe ve yeni bilgiye kapalıdırlar. Bunların arasına göksel bilgiler de dahildir. Sıklıkla konuşanların sözlerini keser, kendi fikrini ortaya koymaya çalışırlar. Dinlemekten hoşlanmaz, çok konuşur ve başkalarının konuşmasına izin vermezler.”

Birden bir aydınlanma yaşadı “işte bir fırsat” dedi içinden “iyi değerlendir. Bazen karşımıza çıkan fırsatları kaçırabiliyor, sonradan fark edebiliyor, tekrar bir fırsat çıkmasını bekleyebiliyor ve yükseliş yolumuzu uzatmış oluyoruz.”
Ayrıca deneyimlerimiz sonucunda edindiğimiz kavram gücümüz İlahi Sistem tarafından denetleniyor. “Dikkat bu bir sınav olabilir.”

Düşünmeyi bir kenara bıraktı, derin bir nefes alarak bu farkındalıkla kalbine odaklandı. Sakinleşti, olanı olduğu gibi kabul etti.

Sevgilerimle…..
Semra Evrim

Address

Istanbul

Opening Hours

Monday 12:00 - 18:00
Tuesday 12:00 - 18:00
Wednesday 12:00 - 18:00
Thursday 12:00 - 18:00
Friday 11:00 - 18:00
Saturday 12:00 - 18:00

Website

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Uz. Psikolog Semra EVRİM posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share

Category