
23/06/2025
Tüm bu perspektifleri göz önünde bulundurduğumuzda, başkalarının yaşadığı zorluklar üzerinden bir mutluluk inşa etmenin hem ahlaken sorunlu hem de psikolojik olarak kırılgan olduğu sonucuna varabiliriz. Mümkün müdür? Evet, insan doğası böyle bir duyguyu tamamen dışlamıyor; kıyaslama yaparak, rakip gördüğümüz kişilerin düşüşünden pay çıkararak haz duymamız mümkün. Ancak bu haz, tıpkı şekerli bir atıştırmalık gibidir: Anlık bir enerji patlaması sağlar ama besleyici değildir. Hatta fazlası uzun vadede sağlığınızı bozar. Benzer şekilde, başkalarının mutsuzluğuna dayanan bir “mutluluk” da kısa süreliğine egonuzu okşar, fakat ruhsal açıdan besleyici değildir ve uzun vadede tatminsizlik bırakır.
Sürdürülebilir mi? Pek sayılmaz. Çünkü böyle bir mutluluk sürekli dış koşullara bağlıdır – etrafınızda hep başarısız, mutsuz insanlar olmasına muhtaçsınızdır. Kendi mutluluğunuz için bilinçli ya da bilinçsiz, çevrenizdeki insanların kötü gitmesini istersiniz. Bu hem gerçekçi değildir (er ya da geç biri başarılı olacak ya da hayatını düzene sokacaktır), hem de tehlikelidir. Sürekli başkalarının mutsuzluğunu istemek, sizi paranoyak bir rekabet duygusuyla baş başa bırakabilir. Dahası, empati eksikliğinin getirdiği yalnızlık kaçınılmazdır: İnsanlar, kendilerini sürekli yargılayan veya düşüşlerini bekleyen birini yakınlarında istemez. Uzun vadede, schadenfreude ile beslenen kişi, güvenilir dostluklar kuramadığı, samimi paylaşımlar yapamadığı için derin bir boşluğa düşebilir. Dostoyevski’nin işaret ettiği gibi, sevmeyi bilmeyen bir ruh hali aslında kendi cehennemini yaratır.
Unutmamak gerekir ki mutluluk bir pasta değildir, başkasının payı büyüdüğünde sizinki küçülmez. Aksine, paylaştıkça çoğalabilen bir duygu durumudur. Felsefeci Kant, mutlu olma hakkını tüm rasyonel varlıkların ortak arayışı olarak görürken, Schopenhauer merhameti bu mutluluğun temel koşulu sayar. Yazar Tolstoy ise insanın ancak kendisi dışındaki bir amaç uğruna yaşadığında kalıcı bir doyuma ulaşabileceğini söyler. Modern psikoloji de bu görüşleri destekler nitelikte: Anlam duygusu (meaning) ve başkalarıyla derin bağlantılar, sürdürülebilir mutluluğun en güçlü belirleyicilerindendir.