
06/03/2024
Güvensizlik duyguları, insanların yaşamlarında derin izler bırakan karmaşık bir konudur. Neden sürekli güvensizlik hissi içinde oluruz? Birinin sürekli terk edileceğini veya kandırılacağını düşünmesinin altında yatan sebepler nelerdir? Güven duymanın getirdiği savunmasızlık hissi neden bu kadar etkili olabilir? Bu duyguların temelinde hangi faktörler yatar?
İnsanın sağlıklı bir kişilik geliştirmesi için temel güven duygusunun oluşması, bebeklik yıllarındaki ilişkilerle başlar. Bu süreçte, bebek ilk bağlandığı kişi olan bakım vereniyle olan ilişkisinde temel güven duygusunu inşa eder. Anne karnı, bebeğin en güvenilir ve bilinen yeridir. Ancak, doğduktan sonra annenin kucağında bulduğu kaotik dünya, bebeği sürekli olarak annesinin onu koruyup kollayacağına inandırmalıdır. Anne, bebeğin ihtiyaçlarını anlamak ve karşılamak konusunda duyarlılık gösterdiğinde, temel güven duygusu pekişir. Bu, bebeğin varlığını anlamlandırmasını, “ben buradayım” hissine erişmesini sağlar. Bu süreç, çocuğun kendi başına yaşamayı, ilişki kurmayı ve sorunları çözmeyi öğrenmesine katkı sağlar. Aynı zamanda, anne-babasının destek sağladığına dair güven duymasını sağlar.
Ancak, güven duygusu hayat boyu sabit kalmaz. İnsanın yaşamındaki ilişkilerde, özellikle de yakın ilişkilerde, güvenin zedelenmesi veya oluşturulamaması durumları ortaya çıkabilir. Bu durumlar, bireyin kimlik oluşturma sürecini, kime bağlanacağını ve nasıl güveneceğini anlamasını zorlaştırabilir. Oluşan bu kafa karışıklığı, zaman içinde yaşanan deneyimlerle şekillenir. Her ne kadar zaman zaman güven duygusu zayıflasa da, bu durum insanın kendi yönetme kapasitesine sahip olduğu anlamına gelir. Herkesin hissettiği bu duygular, insan olmanın bir parçasıdır. Ancak, herkesi aynı kefeye koymak yerine bireysel yaşam deneyimlerine ve duygusal bağlamına odaklanmak önemlidir. Unutmamak gerekir ki, kimseye güvenmemek kendi içsel mahzenimizde yaşamak demektir.