Therapia

Therapia Contact information, map and directions, contact form, opening hours, services, ratings, photos, videos and announcements from Therapia, Mental Health Service, Istanbul.

Toplumsal aşağılık duygusu *  Alper Hasanoğlu
29/01/2017

Toplumsal aşağılık duygusu * Alper Hasanoğlu

Toplumsal aşağılık duygusunun toplumsal bir hezeyana dönüşmesi için gerekli olan birinci koşul kişilerin yaşam sevincinin genel olarak azalmasıdır

Şema nedir ve nasıl oluşur?Şema terapi, bilişsel terapinin entegratif bir koludur. Şema terapinin kurucusu Jeffrey Young...
22/01/2017

Şema nedir ve nasıl oluşur?

Şema terapi, bilişsel terapinin entegratif bir koludur. Şema terapinin kurucusu Jeffrey Young, uzun çalışmalar sonucunda topladığı bilgileri damıtarak erken dönem çocukluk yaşantıları sırasında oluşan 19 temel şema tanımlamıştır. Şemalar, karşılanmamış temel ihtiyaçların, maladaptif (uyumsuz, işlevsel olmayan) yollardan karşılanması sonucu oluşan sistemlerdir. Kişiyi zorlayan ve yardım almaya yönlendiren, bu şemaların yetişkin hayatına etkisidir. Ancak esasen değişimi sağlayan, bu şemaların oluştukları döneme ve bunlarla başa çıkma stillerine eğilmektir.

Şema teorisine göre, insanlar temel ihtiyaçlarını karşılayacak kaynağa yönelme ve ihtiyacı giderme dürtü ve kapasitesiyle doğar. Bu temel ihtiyaçların düzenli biçimde karşılanması durumunda, adaptif (sağlıklı ve uyumlu) şemalar ve buna bağlı davranış kalıpları oluşur. Ancak ihtiyaçlar da farklı hiyerarşik seviyelerdedir. Farklı ihtiyaçların karşılanma yollarının birbiriyle ilişkisi, kesiştikleri ve çatıştıkları noktalar da gelişim açısından önemlidir. Örneğin, çocuk ancak güvenlik ve stabilite ihtiyacı doyurulmuş ise spontanite ve oyun ihtiyacından doğan bir meraka yönelebilir. İhtiyacın ortaya çıktığı yaş dönemi, karşılanma derecesi ve süreklilik algısı, oluşan bilişsel kalıpları şekillendirir.

Bu temel ihtiyaçlar bazen yetersiz bazen de uygunsuz şekilde karşılandığında, uyumsuz şemalar oluşur. İhtiyaçların karşılanma derecesi ve biçimi, maruz kalınan ebeveynlik stili ile yakından bağlantılıdır. Şemalar, doğuştan getirilen mizaç özellikleri, çevresel koşullar ve ebeveynlik stillerinin karşılıklı etkileşimleri sonucu yerleşir. Bu etkenlerin hangisinin daha önemli olduğu hep tartışılagelmiştir. Suomi tarafından 1997 yılında yapılan bir araştırma bu konuya şöyle ışık tutmaktadır: Yeni doğan makak maymunları nörotik ve nörotik olmayan mizaçlılar olmak üzere ikiye ayrılmışlar. Normal bir ebeveyn ile büyüyen nevrotik bebek maymunlar, yetersiz bir anne ile büyüyen normal mizaçlı maymunlarla oldukça benzer bir psikolojik gelişim ve davranış stili göstermişler. Nevrotik bebek maymunlar, ilk günden itibaren anneden uzak kalma durumuna aşırı tepki göstermiş, küçük stresörlere abartılı tepkiler varmış, kaygılı bir bağlanma stili sergilemişler. Normal mizaçlı ama yetersiz ebeveynlikle büyüyen maymunlar ise bu özellikleri sonradan edinmişler.

Bu araştırmanın ilginç olan sonucu ise, nevrotik maymunların oldukça yeterli ve ideale yakın bir ebeveyn (belirgin ve koşulsuz sevgi gösteren, sağlıklı limitler koyabilen) ile büyüdüklerinde, normal mizaçlı ve normal ebeveynli maymunlara kıyasla bile çok daha iyi bir büyüme grafiği izledikleri. Örneğin, onlar çevreyi diğerlerine göre daha çok merak etmiş ve araştırmışlar, sütten kesilmeyi daha kolay kabul etmiş ve sağlıklı bir bağlanma kurmuşlar. Kendilerinin de büyüdüklerinde yavrularına benzer bir ebeveynlik stili izledikleri görülmüş.

Ebeveyn davranışı insan yavrusunu da şekillendirir. Şema terapide, kişinin ihtiyaçları o güne kadar ne denli karşılanmış olursa olsun, terapistin limitli ve sağlıklı yeniden ebeveynliği ile bu ihtiyaçların fark edilmesi ve kendi kendine sağlıklı ebeveynlik yapabilmesi amaçlanır.

Kaynak:
The Wiley-Blackwell Handbook of Schema Therapy: Theory, Research, and Practice, First Edition. Edited by Michiel van Vreeswijk, Jenny Broersen, Marjon Nadort. © 2012

Hazırlayan: Klinik Psikolog Şencan Çıldır

17/01/2017

DUYURU:
‘İÇİNDEKİ KALABALIK’
ŞEMA TERAPİ GRUBU

TherapiaGroup bünyesinde grup terapilerine başlıyoruz. Bunlardan ilki grup şema terapisi olup ilişki sorunları (romantik, ailesel, sosyal, iş yaşamı) yaşayan, hayatın anlamını ve hayattaki amacını sorgulayan, hayatın zorluklarıyla ve stresle başa çıkmakta zorlandığını hisseden, daha esnek ve dayanıklı (resilient) olmak isteyen 30 yaş üstü kadın ve erkeklere yöneliktir. Grup şema terapisi maksimum sekiz kişiden oluşan kapalı gruplar olarak yürütülecektir. Kapalı grup, aynı katılımcılarla başlayan ve devam eden, süreç içinde yeni katılımcıların dâhil olmadığı grupları tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Bu grup terapi sürecinde varoluşçu ve şematerapötik teknikler kullanılacak, ayrıca katılımcıların resilience stratejileri geliştirmeleri amaçlanacaktır. Grubu Dr. Alper Hasanoğlu, psikoterapist Şencan Taşkale’nin co-terapistliğinde yürütecektir. Grup seansları 90 dakika olup 15 dakika ara verilecektir.
Grup terapisi ortamı, bireylerin ötekilerle ilişki içindeki ihtiyaçları, duyguları ve davranışlarının şimdi ve burada ortaya çıkmasını sağlayacak bir ortamdır. Bu grupta sorunlar kişilerarası (ilişkisel) düzlemde anlaşılmaya çalışılarak grup içinde (mikrokosmos) nelerin olup bittiğinden yola çıkarak, gerçek hayatta (makrokosmos) ne gibi ilişkisel sorunlara denk geldiği ile ilgili grup üyelerinin farkındalık geliştirmesine çalışılacaktır. Grup şema terapisinin teması, şemalar ve modlarla ilgili psikoeğitimin sağlayacağı kendilik bilgisi ve bunun kapı açacağı duygusal, bilişsel, davranışsal ve ilişkisel düzlemdeki değişimlerdir.
Süreç öncesinde katılımcıların, kişisel özgeçmişlerini ve terapi hedeflerini anlattıkları grup terapisi başvuru formunu doldurmaları gerekmektedir. Grup gizliliği ve mahremiyeti açısından katılımlar bireysel yapılmalıdır.

Daha fazla bilgi için:
info@therapiagroup.com a yazabilir, 0212 263 50 28’i arayarak başvuru formunu talep edebilirsiniz.

Şema terapi ve grup terapisinin ne olduğuyla ilgili daha fazla bilgi edinmek isteyenler aşağıdaki metni okuyabilir.

* Şemalar, çocukluk ve ergenlik döneminde temel ihtiyaçların uygun şekilde karşılanmaması sonucu ortaya çıkan; kişinin kendisi, diğerleri ve dünya ile olan ilişkisini olumsuz etkileyen biliş, duygu ve davranış bütünleridir. Uyumsuz başa çıkma mekanizmaları geliştirilmesine ve yetişkinlik döneminde de temel ihtiyaçların giderilememesine sebep olurlar. Şema terapi, kronikleşmiş, kişinin hayatını ve ilişkilerini uzun zamandır olumsuz etkileyen problemleri ele almak amacı ile geliştirilmiş bir terapi ekolüdür. Şema Terapi bilişsel yönelimli, aynı zamanda bağlanma kuramı, psikodinamik teori ve gestalt terapiden beslenen entegratif bir yapıya sahiptir. Şema terapide değiştirilmesi zor, çocukluk ve ergenlik döneminde belirgin kökenleri bulunan şemalar, bilişsel, davranışçı, kişiler-arası, yaşantısal teknikler kullanılarak ele alınır. Grup şema terapisi ise, son yıllarda oldukça yaygın bir kullanım alanına sahiptir. Ortak ya da benzer sorun ve konular çerçevesinde bir araya gelen kişilere yönelik, çoğunlukla 8-10 danışanın katılımıyla uygulanan bir terapi modelidir.
Grup terapisinde paylaşım esastır. Kişiler, ortak veya benzer sorunları çerçevesinde birbirlerine destek olup, sorunlarına yönelik çözüm önerilerini birlikte geliştirip hayata geçirirler. Çözüm önerilerinin ne kadar işe yaradığı, nasıl ve ölçüde hayata geçirilebildiği, önerilerin eksik veya işlevsiz yanları daha sonraki seanslarda birlikte tartışılıp modifiye edilir. Böylece danışanlar sosyal bir ortam içerisinde özel yaşamlarında karşılaştıkları sorunlar ve kaygılar üzerine geribildirim alabilmiş olurlar.
Gruba katılan danışanlar, kendi sorunlarını güvenli ve gizli bir ortamda paylaşarak, başkalarıyla empati kurup onların sorunlarına yardımcı olmaya çalışarak grup terapisinden yarar sağlarlar. Katılımcılar benzer sorunları olanların bu sorunlarla nasıl başa çıktıklarını görerek ve birbirleriyle deneyimlerini paylaşarak sorun çözme becerilerini geliştirirler. Genellikle grubu oluşturan kişiler, birbirlerinden bir şeyler öğrenebilecek insanlardır.

Bir insan olarak ben kimim? • Alper Hasanoğlu "İnsan bir şey, bir nesne olsaydı, onun ne olduğunu sorar ve onu bir nesne...
15/01/2017

Bir insan olarak ben kimim? • Alper Hasanoğlu

"İnsan bir şey, bir nesne olsaydı, onun ne olduğunu sorar ve onu bir nesneyi tanımlar gibi tanımlayabilirdik. Oysa insan doğada var olan bir şey ya da endüstriyel bir ürün olmadığından onun ne olduğundan bahsedemeyiz. Doğru soru, onun kim olduğudur."

İnsan evladının eylemlerindeki ana motivasyon içgüdüleri değildir. İnsanı esas olarak motive eden tutkular hırs, haset, kıskançlık, intikam arzusu gibi güdülerdir

Hep bir şeyler eksik • Alper Hasanoğlu
01/01/2017

Hep bir şeyler eksik • Alper Hasanoğlu

Düzenin anahtarı burada, hep bir şeylerin eksik olmasında. Eksik olmalı ki, siz satın almaya, tüketmeye devam edin

Çocuk - Ebeveyn İletişimi Çocuk ve ebeveyn arasındaki iletişimin temeli çocuk dünyaya geldiği anda atılır ve her bir gel...
25/12/2016

Çocuk - Ebeveyn İletişimi

Çocuk ve ebeveyn arasındaki iletişimin temeli çocuk dünyaya geldiği anda atılır ve her bir gelişimsel dönemin özelliklerine göre farklılaşarak devam eder. Örneğin, 0-2 yaş dönemi söz öncesi dönem olduğu için sözel olmayan iletişim önem taşır. Özellikle ilk 6 aydan sonra bebekler dış dünyaya ilgi duymaya başlarlar ve anne-babalarının yüz ifadelerini dikkatle takip ederler. Bu dönemde ebeveynlerin çocuklarının tepkilerini takip edebilmesi, örneğin bebek güldüğü zaman anne-babasının da ona gülerek karşılık vermesi ve onunla konuşması bebeğin sosyal gelişimi açısından oldukça önemlidir. Bebek, tepkilerinin karşılık gördüğünü deneyimledikçe sevildiğini ve başkaları tarafından kabul gördüğünü hisseder. Bu durum, çocukta kendine güven duygusunun gelişimi ve çocuğun güçlü bir kişilik yapısına sahip olması açısından bir ön koşul niteliğindedir.
Çocuğun sözel olarak kendisini ifade etmeye başlamasıyla ise çocuk ve ebeveyn arasındaki iletişim yeni bir boyut kazanmaya başlar. Bu dönemde “konuşmak” iletişim kurma şekilleri arasında ilk sırayı alır. Çocuklar yaşadıkları olayları, isteklerini, duygu ve düşüncelerini anne-babalarına anlatma yolunu seçerler. Dolayısıyla, bu dönemde çocuklarla sağlıklı bir iletişim kurmanın en temel koşulu iyi bir “dinleyici” olmaktır. Anne-babasının kendisini dinlediğini gören çocuk kendisine önem verildiğini, kabul edildiğini düşünür ve buna bağlı olarak da sevildiğini hisseder.
Çocuğun anlaşıldığını hissetmesi, ancak duygularını ifade etme imkanı bulmasıyla mümkündür. Etkin bir dinleme becerisi sergileyen ebeveyn, çocukla kurduğu bağı güçlendirir ve iletişimin sürekliliğini sağlar.

Hazırlayan: Klinik Psikolog Tuba Erzan Kıran

Hayat bir tereddütten ibarettir • Alper Hasanoğlu
25/12/2016

Hayat bir tereddütten ibarettir • Alper Hasanoğlu

Her gün film izleyen biri değilim ama benim son zamanlarda izlediğim en iyi film “Tereddüt”. Sahneler arasındaki geçişler çok çarpıcı

Bebeklik dönemi ve kaygı Bebeklerdeki “yabancı korkusu ya da yabancı kaygısı" kaygı duygusunun ilk görüngülerinden birid...
21/12/2016

Bebeklik dönemi ve kaygı

Bebeklerdeki “yabancı korkusu ya da yabancı kaygısı" kaygı duygusunun ilk görüngülerinden biridir. Bu kaygı yaşamın ilk yılının ikinci yarısında, herhangi bir tehlike durumundan bağımsız olarak ortaya çıkar ve sağlıklı ruhsal gelişimin göstergesidir. Bu duygu gelişmeden önceki evrede bebek, onun için hem tanıdık hem de yabancı olan tüm yüzlere ayırt etmeksizin gülümseyebilir. Ancak yabancı korkusuyla beraber kendisine tanıdık olan ve olmayan yüzleri ayırt etmeye başlar. Bebek artık annesinin yüzünü bir yabancının yüzünden ayırt edebilir. Bu yüzden bebeğin yaşadığı yabancı korkusu, gerçek kaygının ilk görünümüdür. René Spitz tarafından “sekiz ay kaygısı” olarak da belirtilen yabancılara karşı korku tepkisi, bebeğin ruhsal dünyasının temel düzenleyicilerinden biridir. Öncelikle yabancı kaygısı, bir nesne bebeğin görüş alanının yani algılama alanının dışına çıksa dahi zihninde var olmaya devam ettiğini gösterir. Buna “nesne sürekliliği” adı verilir. Bebeklerde yabancı korkusunun yokluğu gelişimsel ya da ruhsal bir sıkıntının göstergesi olabilir.

Bebeğin yaşadığı bir diğer kaygı da ayrılık kaygısıdır. Ayrılık kaygısı olan bir çocuk annesinden ayrıldığı zamanlarda geri dönüşü olmayan bir kayıp yaşıyor gibidir. Bebeğin yaşadığı ayrılık kaygıları özellikle ayrılma-bireyselleşme döneminin yakınlaştığı 15. ve 18. aylar arasında şiddetlenebilir. Bebek annesinden ayrıldığı için gerçek bir çaresizlik hissedebilir. Bu zorlu anlarda bebeğin zihnindeki içsel anne imgesi güvenilir olmaktan uzaktır ve bebeğin sakinleşmesi için annenin gerçek varlığı gereklidir. İki-üç yaş itibariyle çocuk, annesini görmese de onun var olduğunu kavramaya başlar, -nesne sürekliliği oluşur- ayrılık kaygısının üstesinden gelmeye başlayabilir ve zihninde güvenli ve kapsayıcı bir anne temsilini muhafaza edebilir.

Kaynak:

Quinodoz, J. M. (1993). The Taming of Solitude: Separation Anxiety in Psychoanalysis. Taylor&Francis Routledge.

Hazırlayan: Psikolog Neval Sipahi

Sorumluluk İhtiyaçlarımızın karşılanması için sadece ihtiyaçlarımıza yönelik farkındalık yetmez; aynı zamanda kendimize ...
18/12/2016

Sorumluluk

İhtiyaçlarımızın karşılanması için sadece ihtiyaçlarımıza yönelik farkındalık yetmez; aynı zamanda kendimize ve çevremize yönelik istemli seçimler, davranışlar ve organizasyonlar da yapmamız gerekir. İçinde bulunduğumuz çevrede kendimizin daha fazla farkında olmaya başladıkça, ihtiyaçlarımıza ve bu ihtiyaçlarımızı nasıl karşılamaya çalıştığımıza, hayatımızdaki insanlara ve olaylara nasıl tepkiler verdiğimize ilişkin anlayışımız ve bilgimiz artmaktadır. Perls’e göre her yetişkin insan kendi varoluşunun sorumluluğunu alma ve yaşamına anlam verme konusunda aktif bir rol üstlenmek durumundadır (Akt. Clarkson & Mackewn 1993).

Clarkson ve Mackewn (1993) da kişinin ancak kendi hayatındaki olayların ve bu olaylar üzerindeki etkisinin farkına vardığı takdirde sorumluluk alacağını belirtmektedir. Onlara göre bu farkındalıkla birlikte kişi, bu durumda var olmaya devam etme ya da etmemeyi belirleyenin kendisi olduğunu görecektir. Herkes dünya karşısındaki tepkisini kendisi belirler. Farkındalık ise bize seçenekler sunar. Düşünenin, hissedenin ve davrananın kendimiz olduğunun farkına vardığımız zamansa varoluşumuzla ilgili hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimize olan inancımız değişir ve nasıl olduğumuzu seçebilme sorumluluğunu alarak kendiliğimize de değişim ve gelişim fırsatı sağlarız (Sills, Fish & Lapworth 1995).

Hazırlayan: Klinik Psikolog Tuba Erzan Kıran

Kaynakça:
Clarkson, P. & Mackewn, J. (1993). Fritz Perls. London: Sage Publications.
Sills, C., Fish, S. & Lapworth, P. (1995). Gestalt Counselling. Oxford, Winslow Press.

Address

Istanbul

Website

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Therapia posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram