Arkabahçe Psikolojik Gelişim Ve Danışmanlık Merkezi

Arkabahçe Psikolojik Gelişim Ve Danışmanlık Merkezi Adnan Saygun Cad. Gökçe Sok. Altınkubbe Apt. No.8 D.1 Ulus/ İstanbul
0212 219 24 44 - 0532 370 6 Adnan Saygun Cad. Özlem Apt.

No.15 D.1 Ulus/ İstanbul
0212 219 24 44// 0532 370 60 19 www.arkabahcepsikoloji.com.tr

ÇOCUKLAR NEDEN SINIRLARA İHTİYAÇ DUYAR?Çocuklarda son yıllarda en sık karşılaştığımız konulardan biri sınırların zayıfla...
13/12/2025

ÇOCUKLAR NEDEN SINIRLARA İHTİYAÇ DUYAR?
Çocuklarda son yıllarda en sık karşılaştığımız konulardan biri sınırların zayıflaması. Birçok çocuk hızlı doyuma alıştığı için sabır, bekleme, hayal kırıklığı toleransı ve özdenetim gelişimde zorlanıyor. İstediklerine hemen ulaşabilen çocuklar için gecikme, reddedilme veya “şimdi değil” duygusu daha da zorlayıcı hale geliyor. Oysa bu küçük deneyimler, ileride karşılaşacakları stres ve hayal kırıklıklarını taşıyabilmeleri için gerekli olan duygusal kasları güçlendirir.

Ebeveynler ise çoğu zaman çocuğu üzmemek için “hayır” demekten çekiniyor, sınır koymanın sevgiyi zedeleyeceğini düşünüyor. Ancak sınır koymak bir cezalandırma değil, güvenli bir çerçeve sunmaktır. Çocuk, nerede durabileceğini bildiğinde daha az kaygılanır, daha az öfkelenir ve kendini daha güvende hisseder. Çünkü belirsizlik çocuğu yorar, tutarlılık ise rahatlatır.

Sınırlar, çocuğun özgürlüğünü kısıtlayan bir engel değil, duygusal gelişimini taşıyan görünmez bir yapı taşıdır. Disiplinden çok düzen, kontrolden çok yönlendirme içerir. Çocuğun deneyim alanını korur, duygularını düzenlemesine yardım eder, sosyal ilişkilerde daha uyumlu olmasını sağlar.

Bu yüzden sınır, bir yasak değil; “sen güvendesin, ben buradayım ve yolunu birlikte bulabiliriz” mesajıdır. Sağlıklı sınırlar çocuğun hem iç dünyasını hem de ilişkilerini güçlendirir.

Uzm.Psk. Ayse Nazli Yumlu

GERÇEKTEN BU KADAR ÇOK NARSİST VAR MI?Son yıllarda “narsist” kelimesi neredeyse her cümlede duyulur oldu.Biri empati gös...
09/12/2025

GERÇEKTEN BU KADAR ÇOK NARSİST VAR MI?
Son yıllarda “narsist” kelimesi neredeyse her cümlede duyulur oldu.

Biri empati göstermediğinde “narsist”,
kendiyle ilgilendiğinde “narsist”,
ilişkide sınır koyduğunda bile “narsist” etiketi kolayca yapıştırılıyor.

Oysa narsisizm, bir kişilik özelliği değil; bir kişilik yapılanmasıdır.
Ve her kendini seven kişi narsist değildir.

Narsistik örüntünün temelinde çoğu zaman derin bir değersizlik duygusu yatar.
Kişi bu duyguyla baş edebilmek için kendini aşırı yüceltir, eleştiriyi tehdit olarak algılar, empati kurmakta zorlanır çünkü kendi kırılganlığını korumaya çalışır.

Günlük dilde “narsist” demek kolaydır, ama bu tanı gerçek bir klinik değerlendirme gerektirir.
Her sınır koyan kişi bencil değildir.
Her özgüvenli duruş, kibir değildir.

Sağlıklı narsisizm, kişinin kendini değerli görmesi ve kim olduğunu sahiplenmesidir.
Sağlıksız olan ise yalnızca kendi değerini var etmek için başkalarını küçümsemektir.

Bu nedenle her “narsist” dediğimizde aslında bir insanı değil, bir savunma biçimini görüyoruz.

Etiketlemeden önce anlamaya çalışmak; hem ilişkilerimizi hem toplum dilimizi iyileştirir.

Uzm.Psk. Ayse Nazli Yumlu

“Evi Toparlarken Aslında Zihnini de Toparlıyorsun!”Günlük ev işlerini planlamak sadece evi düzene sokmaz…Zihninin içinde...
05/12/2025

“Evi Toparlarken Aslında Zihnini de Toparlıyorsun!”

Günlük ev işlerini planlamak sadece evi düzene sokmaz…
Zihninin içinde dağılmış rafları da tek tek yerli yerine koyar.

Bulaşığı yıkamak, çamaşırı asmak, evi havalandırmak, küçük bir köşeyi düzenlemek…
Bunlar çoğu zaman “küçük işler” gibi görünür ama zihne büyük bir mesaj verir:
“Kontrol bende.”

Rutin ev işlerini planladığında:
• Zihinsel karmaşa azalır,
• Belirsizlik hissi hafifler,
• Günün akışı anlaşılır hâle gelir,
• Kendine daha fazla nefes alanı açarsın.

Bazen zihni sakinleştirmenin en pratik yolu, evi küçük adımlarla toparlamaktır.
Evin düzeni, çoğu zaman ruhun düzenine açılan bir kapıdır.

Dr. Olcay Güner

Giden Gitmemiş Gibi… Dönmeyen Dönmüş Gibi… Kayıp mı Değil mi?Psikolojide belirsiz kayıp, ne olduğundan emin olamadığımız...
30/11/2025

Giden Gitmemiş Gibi… Dönmeyen Dönmüş Gibi… Kayıp mı Değil mi?

Psikolojide belirsiz kayıp, ne olduğundan emin olamadığımız, zihnen bitiremediğimiz, sonu olmayan vedalar demektir.
Kayıp vardır ama kanıtı yoktur, tabutu yoktur, bazen veda bile yoktur.
Bir insan hayatımızdan çıkmış olabilir; ama biz içimizde onu hâlâ bekleriz.

Bu kavramı literatürde tanımlayan Pauline Boss der ki:
“Belirsiz kayıpta yas, net bir kapanış olmadığı için donup kalır.”
Bu yüzden bu kaybın yarası, bazen somut kayıplardan daha ağırdır.

Belirsiz kayıp iki şekilde yaşanabilir:

1️⃣ Fiziksel olarak yoktur ama psikolojik olarak hâlâ vardır
– Kaybolan, ulaşılamayan, nerede olduğu bilinmeyen bir sevgili, ebeveyn, kardeş…
– Ayrılık kararı net olmadığı halde biten ilişkiler…
– “Bir gün döner” umuduyla yıllarca beklenenler…

2️⃣ Fiziksel olarak vardır ama psikolojik olarak yok gibidir
– Demans, ağır hastalıklar, bağımlılıklar, kişilik değişimleri nedeniyle “aynı insanı bulamadığımız” yakınlarımız…
– Bedeni yanımızdadır ama ruhu uzaklardadır.

Belirsiz kaybın etkileri:
• Zihin kapanış arar ama bulamaz
• Beklemek tükenmeye dönüşür
• Öfke ve umut aynı anda yaşanır
• “Hâlâ yas tutuyor muyum, yoksa abartıyor muyum?” diye iç ses sorgular
• Kalp bir tarafta, gerçek başka taraftadır

Peki nasıl çözeceğiz?
Bu donmuş yas çözülebilir.
“Kapanış” bazen dışarıdan değil, içeriden tamamlanır.
Yasın amacı unutturmak değil, yer açmaktır.
Belirsiz kayıpta iyileşme, “beklemeyi bırakıp hatıralarla yaşamayı öğrenmek” ile başlar.

Kendine şunu sor:
Ben neyi bekliyorum? Beklediğim şey iyileşmeme mi, yoksa bu bekleyiş acımın sürmesine mi hizmet ediyor?

Ve hatırla:
İçinde belirsiz kalan her hikâye bir gün yine senin elinde netleşir.

📌 Not: Belirsiz kaybınız varsa, onu isimlendirin. Çünkü adını koyamadığımız şey iyileşemez.
✨ İyileşmek bir gün vazgeçmek değil, bugün ona yer açmayı seçmektir.



Bazı ebeveynler çocuklarının hayatında var gibidir ama aslında değildir.Aynı evdedirler, aynı sofrada otururlar, ama çoc...
25/11/2025

Bazı ebeveynler çocuklarının hayatında var gibidir ama aslında değildir.
Aynı evdedirler, aynı sofrada otururlar, ama çocuk onlara ulaşamaz.

Duygusal yokluk, sessiz bir boşluktur. Çocuk onu tanımlayamaz ama hisseder.
Göz teması kurulmayan her gün, cevapsız kalan her “bakar mısın?” cümlesi, çocuğun içinde “ben görünmüyorum” inancına dönüşür.

Psikolojide buna duygusal yoksunluk denir — bir çocuğun sevgiye, onaya ve sıcaklığa ulaşamaması.
Zamanla bu eksiklik, değersizlik hissi, kaygı ya da yakın ilişkilerde güvensizlik olarak yeniden karşımıza çıkar.

Oysa çocukların en çok ihtiyacı olan şey, ebeveynlerinin mükemmel olması değil, ulaşılabilir olmasıdır.
Onların yanında olduğumuzu göstermek bazen sadece bir “göz teması”, bir “seni dinliyorum” cümlesi kadar basittir.

Çünkü çocuklar büyürken sözleri değil, kendilerini kimlerin gerçekten hissettiğini hatırlarlar. Uzm. Psikolg, Ayşe Nazlı Yumlu

Sanatla Uğraşmak Zihnin İç Sesini Yumuşatır”Gün içinde zihnimiz büyük bir kalabalıkla uğraşır: sorumluluklar, beklentile...
25/11/2025

Sanatla Uğraşmak Zihnin İç Sesini Yumuşatır”

Gün içinde zihnimiz büyük bir kalabalıkla uğraşır: sorumluluklar, beklentiler, eleştiriler, hatta kendi kendimize söylediklerimiz… Sanat ise bu kalabalığın içine bir nefes penceresi açar.

Sanatla uğraşmak; resim, heykel, fotoğraf, dans, müzik, seramik, yazı… hangi form olursa olsun, zihni bir süreliğine “şimdi ve burada”ya davet eder. Bu, psikolojide düzenleyici deneyim (regulative experience) olarak adlandırılır.

Neden bu kadar iyi gelir?
• Duyguları görünür kılar. İçerde sıkışan şey, kâğıda dökülünce rahatlar.
• Beyni sakinleştirir. Sanat üretirken parasempatik sistem aktive olur; nabız düşer, nefes düzenlenir.
• Kontrol hissi verir. Malzemeyi seçmek, renkleri karıştırmak, bir form yaratmak kişinin iç dünyasında “ben de yapabilirim” duygusunu güçlendirir.
• Travmayı güvenli bir mesafeden işler. Zor duygular bir çizgi, bir doku, bir ritim içinde ‘taşınabilir’ hâle gelir.
• Oyun alanı yaratır. Yetişkinlikte unuttuğumuz oyun, sanatla geri gelir ve zihni yeniden esnektir kılar.
• Kendilik algısını güçlendirir. “Bu benim izim, benim dokum, benim rengim” diyebilmek, kimliği yeniden örgütler.

“Sanat iyileştirir” klişe değildir.

Sinir sistemi, yaratıcılıkla meşgul olduğunda; stres hormonları azalır, dopamin artar, dayanıklılık (resilience) güçlenir. Bu nedenle sanat, sadece hobi değildir; ruhsal esenliğin bilimsel bir aracıdır.

Kendine sor:

Bugün küçük de olsa bir yaratım yaptın mı?
Bir çizgi, bir doku, bir fotoğraf…
Ruhun bir yerlerinde seni bekleyen o iyileştirici alan, kapısını aralamana hazır.

Dr. Olcay Güner

🌿 “Bir Öğretmene Minnet, Bir Nesle Şifa”Öğretmenlere duyduğumuz minnettarlık, sadece bir teşekkür değildir.Psikolojik ol...
24/11/2025

🌿 “Bir Öğretmene Minnet, Bir Nesle Şifa”

Öğretmenlere duyduğumuz minnettarlık, sadece bir teşekkür değildir.
Psikolojik olarak bizi güçlendiren, köklerimizi besleyen derin bir duygudur.

Çünkü öğretmenler hayatımıza sadece bilgi katmaz;
bazen ilk kez güvendiğimiz,
ilk kez görüldüğümüz,
ilk kez yüreklendirildiğimiz kişilerdir.

Peki öğretmene minnettarlık neden bu kadar iyileştirici?
• Bağ kurmayı güçlendirir.
Minnet duygusu, zihnimizde güven ve yakınlık duygusunu artırır. Kişiyi hayata daha bağlı hissettirir.
• Özsaygıyı yükseltir.
Bir öğretmene “Sizin emeğinizle bugün buradayım” demek, kendi gelişimimizi fark etmek ve değerimizi görmek anlamına gelir.
• Hayat hikâyesini bütünleştirir.
Öğretmenler geçmişimizdeki destek figürleridir. Onlara duyulan minnet, yaşam hikâyemizdeki iyi insanların varlığını hatırlatır.
• Psikolojik dayanıklılığı artırır.
Minnet duygusu beynin stres düzeyini azaltır, pozitif duygu merkezlerini aktive eder. Bir öğretmeni anmak bile içsel güç verir.
• Toplumsal iyiliği çoğaltır.
Bir öğretmene edilen teşekkür, eğitim kültürüne verilen değeri artırır ve yeni nesil öğretmenleri güçlendirir.

Bugün hayatında iz bırakan bir öğretmeni düşün.
Adını hatırla.
Sesini, sabrını, sana inanan bakışını…
İşte o an, kendi içindeki iyi yanın da güçlenmiş olur.

Minnettarlık, öğretmene verilir…
Ama iyileşme, bize döner.

Dr. Olcay Güner

BAŞKASINA YARDIM ETME DAVRANIŞI NEDEN DEĞİŞTİ?Dr. Olcay GünerSon yıllarda dikkat çekici bir değişim var: İnsanlar hâlâ y...
18/11/2025

BAŞKASINA YARDIM ETME DAVRANIŞI NEDEN DEĞİŞTİ?
Dr. Olcay Güner

Son yıllarda dikkat çekici bir değişim var: İnsanlar hâlâ yardım ediyor… ama farklı bir biçimde, farklı bir psikolojik zeminden.

🔹 1. Sürekli Yorgun Bir Zihin

Pandemi, ekonomik baskılar, belirsizlikler… Hepimiz zihinsel olarak daha yorgunuz.
Yorgun zihin → daralmış empati.
Enerjimiz azaldıkça başkasına yardım etme kapasitemiz de düşüyor; çünkü beyin önce “ben güvende miyim?” diye bakıyor.

🔹 2. Dijital Yardımın Yükselişi

Eskiden yardım “yan yana durmakla” yapılırdı. Şimdi ise:
• Bir gönderiyi paylaşmak
• Bir kampanyaya online bağış yapmak
• Bir story’ye destek emojisi koymak
Hepsi yardımın yeni ve hızlı versiyonları.
Fiziksel çaba azaldı, sembolik yardım arttı.

🔹 3. Sürekli Kıyas, Sürekli Baskı

Sosyal medyada herkes “iyilik yaparken bile” görünür.
Bu da yardım davranışını ikiye böldü:
Gerçek niyetle yapılan yardım ve onay almak için yapılan yardım.
İnsanlar artık “yardım ettiğim bilinsin mi, bilinmesin mi?” ikileminde.

🔹 4. Güven Eşiğinin Düşmesi

Dolandırıcılıklar, manipülatif bağış kampanyaları, sığınmacı tartışmaları, politik kutuplaşma…
Tüm bunlar insanların içinden gelen yardımı bile frenliyor.
Beyin şöyle çalışıyor:
“Emin değilsem, durayım.”

🔹 5. Mikro-İyilikler Çağı

Artık büyük jestlerden çok küçük jestler değer kazandı:
• Kapıyı tutmak
• Bir mesaj göndermek
• Birinin iş yükünü hafifletmek
• Sadece dinlemek
Bunlar görünmez ama psikolojik etkisi çok yüksek iyilikler.

🔹 6. Yardımın Yönü Değişti:

“Başkasına koşmadan önce kendimi toparlamalıyım.”
Bu, bencillik değil sağlıklı bir koruma.
Çünkü tükenmiş bir insanın empati kapasitesi daralır; kişi önce kendi oksijen maskesini takmak ister.

Yardım davranışı kaybolmadı, sadece dönüştü.
Daha temkinli, daha seçici, daha zihinsel.
Ve belki de en önemlisi:
Artık yardım etmeyi değil, doğru kişiye yardım etmeyi önemsiyoruz.

📍Zihin Kontrolü: Hayatın Direksiyonunu Kim Tutuyor?Zihin kontrolü, sadece “düşüncelerini susturmak” değil; düşüncelerini...
11/11/2025

📍Zihin Kontrolü: Hayatın Direksiyonunu Kim Tutuyor?

Zihin kontrolü, sadece “düşüncelerini susturmak” değil; düşüncelerinin seni yönetmesine izin vermemek demektir.
Çünkü zihin, eğitilmezse seni geçmişin pişmanlıklarına ya da geleceğin kaygılarına hapseder.

Zihnini eğitmek demek, dikkati nereye vereceğini bilmek, hangi düşüncenin seni beslediğini, hangisinin seni tükettiğini fark etmek demektir.
Bu farkındalık; duygularını, tepkilerini ve seçimlerini dönüştürür.

🧠 Zihnini kontrol edemeyen, hayatını da kontrol edemez.
Kalbini, ilişkilerini, hedeflerini yönetmenin yolu da zihinden geçer.

Bugün birkaç dakikanı ayır ve kendine sor:
👉 “Gerçekten ben mi düşünüyorum, yoksa düşüncelerim mi beni yönetiyor?”

Dr. Olcay Güner

Çok Sevdiğimiz Birini Kaybettiğimizde, Hepimiz Biraz Eksiliriz…Bazı insanlar gider ama izleri kalır…Onların ardından sad...
09/11/2025

Çok Sevdiğimiz Birini Kaybettiğimizde, Hepimiz Biraz Eksiliriz…

Bazı insanlar gider ama izleri kalır…
Onların ardından sadece bir kişi değil, bir duygu, bir değer, bir dönem de gider.
Toplum olarak aynı acıyı hissettiğimizde aslında yeniden birbirimize dokunuruz.
Birlikte ağlamak, birbirimizin kalbini hatırlamaktır.
Anmalar, sadece geçmişi yâd etmek değildir
İnsanı, sevgiyi ve yaşamın anlamını yeniden hatırlamaktır.

O sevilen kişi artık aramızda olmasa da,
bizi insan yapan taraflarımızı hatırlatmaya devam eder.
Ve belki de bu yüzden, yas tutmak bir eksilme değil,
bir birleşme biçimidir.
Rahat uyu Atam 🙏Yolundayız🌿

Dr. Olcay Güner

05323706019 u arayarak çalışmaya dahil olmanız için, ruh sağlığı uzmanı olmanız yeterlidir. Çalışma online olarak yürütü...
07/11/2025

05323706019 u arayarak çalışmaya dahil olmanız için, ruh sağlığı uzmanı olmanız yeterlidir. Çalışma online olarak yürütülecektir.

Çalışmamıza çok az süre kaldı. Kayıt için 05323706019 Engin ÇIKRIKÇI yı arayarak, terapi tekniklerinizin arasına sanat t...
04/11/2025

Çalışmamıza çok az süre kaldı. Kayıt için 05323706019 Engin ÇIKRIKÇI yı arayarak, terapi tekniklerinizin arasına sanat terapisini de dahil edin! Çalışmamız uygulamaya yönelik ve teorik altyapı oluşturacak niteliktedir. Çalışmamızdan sonra danışanlarınızla uygulamaya hemen geçebilirsiniz.

Address

Nispetiye Mahallesi Gökçe Sok No8 Daire1 Ulus Beşiktaş
Istanbul
34340

Opening Hours

Monday 10:00 - 20:00
Tuesday 10:00 - 20:00
Wednesday 10:00 - 20:00
Thursday 10:00 - 20:00
Friday 10:00 - 20:00
Saturday 10:00 - 20:00

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Arkabahçe Psikolojik Gelişim Ve Danışmanlık Merkezi posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Practice

Send a message to Arkabahçe Psikolojik Gelişim Ve Danışmanlık Merkezi:

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram

Our Story

Adnan Saygun Cad. Gökçe Sok. Altınkubbe Apt. No.8 D.1 Ulus/ İstanbul 0212 219 24 44// 0532 370 60 1

9 www.arkabahcepsikoloji.com.tr