Gri Psikiyatri Merkezi

Gri Psikiyatri Merkezi Contact information, map and directions, contact form, opening hours, services, ratings, photos, videos and announcements from Gri Psikiyatri Merkezi, Mental Health Service, Gri Psikiyatri Psikoterapi Merkezi (İstanbul) Adnan Adıvar Caddesi No: 20 Haseki Hastahanesi Ana Girşi Kapısı Karşısı Daire: 5 Aksaray Fatih, İstanbul, 34096, Fatih, Istanbul.

Sevgili takipçilerim artık instagramda pslkiyatrlst dr.orhan  adreslnde aktif olacağım.Sizleri bekliyorum.
10/08/2023

Sevgili takipçilerim artık instagramda pslkiyatrlst dr.orhan adreslnde aktif olacağım.Sizleri bekliyorum.

01/10/2020

İlgili ama sevgisiz ebeveynler ve çocukları

Bu insanlar çocuklarına çiçek gibi bakarlar ama onların öznelliğini ve iç dünyalarını es geçerler. Çocukların ihtiyaçları vardır ve yapabilme imkanları olmasına rağmen onlar uygun görürlerse değer görür.

Gebeliğin son 3 ayı ve doğumun ilk üç ayı annenin bebeğine gömüldüğü ve annenin deliliği denen bütün her şeyin çocuğu olduğu dönemdir. Daha sonra notalar atlanmaya, çocuk ta yavaş yavaş öznel-tüm güçlülük yaşantısından çıkarak nesnel gerçeklik dünyasına kaymaya başlar. Normali budur.

Ama ilgili sevgisiz ebeveynlerde atlanan şey çocuğun farklılığının anlaşılmaması ve ona özel davranış kalıplarının geliştirilememesi sadece mekanik bakım ihtiyaçlarının giderilmesidir. Dolayısıyla bu delilikte de yeterince iyi değildirler, duygusal boyut atlanır. Şefkat, empati, sevgi gibi çok önemli ilişki kodları ailede yaşanmamakta veya yeterince önem verilmemektedir. Bunları terapi ortamında ebeveynlerle konuşursanız savunmaya hatta saldırıya bile geçebilirler, bir sonraki seansa gelmeyerek ödüllendirebilirler.
Çocukları nasıl olur dersiniz?
Genelde bizim hastalarımız ve danışanlarımız olurlar. Her türlü ruhsal ve bedensel hastalık sahibi olabilirler. Zayıf benlik sahibi olurlar. Öfkeli, gergin, yalnız tiplerdir ve sevilmedikleri içinde sevemeyeceklerdir. Anne ve babalarına karşı gaddar ve ikilem içinde gelgit yaşayabilirler. Yaşlı anne ve babalarına bakmak istemeyecek veya suçluluk duygusu ile sadece bir görev gibi onların ihtiyacı olanı vereceklerdir. Dışarıdan bakan insanlar için, anne ve babasına nasıl böyle davranıyor diye bu süreç tuhaf gelecektir.

Dr.Öğr. gör. Orhan Çelik
Psikiyatr/Psikoterap*st

02/06/2020
10/04/2020

Koronaya Fobisiyle Nasıl Başedebiliriz?

Boğazım ağrıyor, nefes alamıyorum, halsizim, acaba ateşim mi çıktı? Bütün belirtilerini hissediyorum hastalığın durumunda mısınız? Emin olun hepimiz bu durumdayız, zaten normal insan da yok…

Hep üzül üzül, hep gelecekle alakalı kaygı üret, nereye kadar? Zaten geleceği düşünmek hastalıktır, gelecek geldiği zaman zaten geliyor, geleceği varsa göreceği de var, zaten tedbirlerini almadık mı? Bu neyin kaygısı artık?

Abartmayalım bu işi, ben de görüyorum her gün olumsuz bir şeyler oluyor ama bu bir pandemi ve olumlu şeyler de olacak, aşı bulunacak, hastalık p*k yapacak, sonra inişe geçecek. Hayat bu, olumlu şeyler de yaşanacak, olumsuz da….Format bu zaten.

Korana haberlerini dinlemeyin, sosyal medya da paylaşmayın,
İnsanlarla bu konuda sohbet etmeyi bırakın ve kendi hayatınıza, zevk alanlarınıza dönün, ben bu konu ile ilgilenmiyorum deyin,

Vaktinizi istediğiniz şeyleri yaparak geçirin, yani krizi avantaja çevirin. Mesela aile terap*si yaptığım bir çift, bu süreci evde ailecek vakit geçirmek, beraber oyunlar oynamak, birbirlerinin ihmal ettiği alanlarını keşfetmek için kullanıyor ve çok iyi gelmiş….

İşten kafanızı kaşıyamıyordunuz hani, boş vaktiniz yoktu, artık var, ne yapabileceklerinizi birbirinize gösterme vakti şimdi.
Eğer geçmişten gelen psikolojik hasarlarınız varsa korona fobisinin sizi yakalaması çok daha kolay oluyor. Bu kişiler daha fazla bu süreçten etkileniyorlar. O insanlar özellikle, koranasız bir alan oluşturmak zorunda. Çünkü bütün dikkatimizi koronoyaya vererek bu süreci hasarsız atlatamayız.

Sosyal medyada dolaşan İbni Sina’nın yaptığı kurt ve kuzu deneyini düşünün. Gereğinden fazla kaygı kendini doğrulayan kehanete neden oluyor, korktuğumuz başımıza geliyor, korona olmasak bile hasta olup psikiyatra gidiyoruz, değil mi? Zaten kuzuda kurttan dolayı değil ama korkudan ölüyor.
Bu süreci kendimizle, ailemizle ve dünya ile alakalı keşifler yaparak; hobilere, ertelediğimiz keyif alanlarına yönelerek atlatamazsak korkumuzun esiri olacağız ve dün geçti, yarın belli değil, yaşadığımız gün bu günü de mi kaçıracağız.

Dr. Öğr. Gör.Psikiyatr Orhan Çelik

31/03/2020

Koronoya/Koronoyak mı olduk?

Normalde de kaygılı bir insan iseniz, sürekli haber seyrediyorsanız, gergin ve endişeniz tavan yaptıysa, mevcut süreci çok daha yüksek kaygı ile geçiriyorsanız, kafanıza takıyorsanız bu koronayı, sürekli sosyal medyada bu konuyla meşgul iseniz gerçek korona değilseniz bile koronayak olmuş olabilirsiniz. Deprem fobisi gibi…..

Paniğin bağışıklık sistemini %50 zayıflatan etkisi var. Zihnimiz bize inanılmaz oyunlar oynayabilir. Mesela başka konularda eş, iş, ilişkiler vb. çok fazla sorunlar yaşıyorsak koronada bir yandan destekleyip paniğimizi ve kaygımızı patlatabilir, özellikle de duygusal açıdan hassas biriyseniz. Koronayı abartıp onunla yatıp onunla kalkabiliriz, gereksiz yere.
Sürekli tatsız şeyler, corona bulaşma_ bulaştırma süreçleri, komşumuzun korona olması, maske, pozitif vakalar, her gün resmi açıklamalarda corona bilançosu ile uğraşmak farkında olmadan bütün gün kaygılı ve takıntılı bir süreci bize yaşatacaktır. Hastalıkla alakalı, aslında üretilen bir mikrop olması ve de geleceğe yönelik kaygı uyandıran, zekice oluşturulan deli senoryolar….

Korkuya teslim olmak corona olmaktan daha beter aslında, çünkü bu hastalık tamamen düzeliyor. İtalya’da Coranadan ölenlerin yaş ortalaması 79.5 imiş. Zaten coronadan ölmeseler bile başka bir hastalık onlar için daha ölümcül olabilir. Abartmayalım ama basite de almayalım, riskli yaşlara dikkat edelim, önlemimizi alalım … İnsanlara yardım ederek duygusal mesafeleri daraltarak krizi avantaja çevirelim…
10 üzerinden 3 korku iyidir, bizi hayatta tutar, avarelikten korur. Oysa kaygının fazlası zararlıdır ve psikolojik felç yapar. Aslında psikolojik bir korku salgını var, Koronaya.

Dr. Öğr. Üyesi Orhan Çelik

20/03/2020

Korona Fobisi
Korona virüsü bütün dünyada yayılıyor ve can almaya devam ediyor. Aşısı bulunana kadar risk grubu insanlarda ölümlere neden olacaktır.

Bir kısım özellikle nevrotik yapıda olan insanda, korona risk grubunda olmamasına rağmen bu hastalığa yakalandığı ve yakalanacağına dair gereksiz kaygılar olabilmektedir. Bu kişiler sürekli medyadan haberleri takip ederek süreci zihinlerinde canlı tutarlar.

Korona fobisi yaşayan danışanlarda çarpıntı, titreme, nefes almada zorlanma, iç sıkıntısı, huzursuzluk, ve kötü bir şey olacakmış hissi olabilir. Hatta korona belirtilerini medyadan öğrenen danışanlarda aynı belirtiler gerçek korona hastası olmamasına rağmen görülebilir.

Eğer zihnimiz gereğinden fazla korona ile dolu ise ve gelecekle alakalı olumsuz kurgular ve kaygılar var ise ruhsal gerginliğimiz tetiklenmiş olabilir.

Bu yüzden acil servisleri gereksiz yere sık sık ziyaret olabileceği gibi sanki hastalığa yakalanmış olup öleceği ile alakalı çöküntüye giren danışanlarda olabilir.

Gereksiz kaygı ve endişeyi çözmek için ve korona fobisinin insan psikolojine olan olumsuz etkilerini gidermek için kaygı giderici ilaçlar ve psikoterapi uygulanmaktadır.

27/10/2017

Psikolojik Zorluklarımız Bize Faydalıdır.!

Korkmayalım; sadece anlamaya çalışalım.
Bunu size bir vakam örneğinde ispatlamaya çalışacağım.
Son zamanlarda zor giden 10 yıllık evliliğin ardından ağır depresyona giren genç bir kadın danışanım var. İlaç artı psikoterapi yapıyorum.

Seanslarda geçmişte değersizlik üzerinden yetiştirilmesini ve değersizlik üzerine yaşadığı görücü usulü evliliği konuşuyoruz. Onu mutlu eden bir şey yok hayatında. Çok sevdiği çocukları var ama bir yandan onu kötü giden evliliğe zorunlu kılan nesneler de onlar.

Esas eşi tarafından anlaşıldığını hissetmiyor; okutulmamış ve hayatta son kozu olan evliliğinde de şanslı değil. Hayatı, ben ne istiyorum tarzında değil; yürüyen sistem için ne yapmam gerekir diye yaşayarak geçmiş hayatı. Çünkü çocukluğunda böyle bir format atılmış kendisine.

Eşinin istekleri, kayın validenin istekleri, çocukların istekleri ve onu kullanan yalancı dostlarının istekleri hep onun için öncelikli olmuş. Başkalarının p*s işlerini yaparak sevgi-ilgi görmeyi yaşamış. Yani hayatı kendisi için değil de müşteri memnuniyeti üzerinden yaşamış.

Sonuç; ömrü tükenmiş pil gibi olmuş. Hayatta onu motive ve mutlu eden hiçbir şey yok veya yetersiz. İnsanlara sınır çizemiyor, hayır diyemiyor. Etrafına yalancı gülücüklerle yaşattığı maskeli depresyonda artık onu kurtarmıyor. Görüşmelerde çok durgun, yavaş hareket ediyor, sanki bir enkaz gibiydi.
Bir taraftan da iyi ki ağır çöküntüye girmiş ; böylece artık buraya nasıl geldiğini anlatma ve anlama fırsatı oldu. Terap*st bile olsa aslında insanların birbirine empati yapabileceğini öğrendi. Hastalık sayesinde yaşadıklarına iç görü kazandı. Bundan sonra böyle yaşarsa hayatının hastalıktan başka bir şey getirmeyeceğini öğrendi.

Hayatının kontrolünü bir başkasının eline vermenin ne kadar hastalıklı bir durum olduğunun farkına vardı. Hayatını "Al gülüm ver gülüm "tarzında yaşamazsa bir insanın başına neler geleceğini öğrendi.

Allahtan çok zeki bir kadın ve terapide hızlı ilerliyor. Beni hasta eden onlar, beni değil onları tedavi edin de demiyor. Çünkü; bize göre etrafımız şekilleniyor, biz değişirsek etrafımızdaki insanlar değişecek. Biz bu psikolojide olduğumuz için, insanlara sınır çizmeyerek, hayır demeyerek, istediğimiz hayatı yaşamaya çalışmayarak veya bunları kendimize hak görmeyerek kendimizi hasta ediyoruz.

Bu evliliğin bu formatta yaşamanın hiç kimseye faydası yok, ülkeye bile. Çünkü kadın zaten ağır çöküntüde. Hasta_mutsuz kadın mutlu çocuk yetiştiremez, karısı hasta olan erkek zaten mutlu olamaz. Bu evlilikten doğan kız çocuğu da ileride evlenmek istemeyecektir. Çünkü babası annesini mutlu edememiş, elin oğlu mu onu mutlu edecektir.
Çözüm profesyonel destek almak ve değişmekten geçer.

Yrd.Doç.Dr. Orhan Çelik
Psikiyatr&psikoterap*st

20/10/2017

Bu Hayatı Kim Yaşıyor?

Aslında bilincimizle yaşadığımızı düşünsek te bu gerçek mi? Hayatı aynı bisiklete binermiş gibi farkında olmadığımız geçmişten gelen süreçler mi sürüklüyor yoksa?

Freud bunu yüz yıl önce, aslında hayatı yaşama tarzımızda oldukça küçük bir kısmın bilinçli ama büyük bir kısmının ise geçmişte bize formatlanan tarzda bilinçdışı yaşadığımızı söyleyerek bir devrim yapmıştır.

Eğer kişi anne babasıyla yeterince doyum verici bir geçmişe sahipse, yani yeterince gelişimsel olarak gıdalarını almışsa, o insan psikolojik sağlamlığı olan bir insan olarak hayatta başarılı olacaktır. Ama gelişimsel, duygusal gıdaları ebeveynler(anne_ baba) vermekte eksik kalmış, ailedeki duygusal iklimde bozuk olmuşsa o zaman, kişi belli yaşlara geldiğinde hayatı olaylarınında tesiriyle birlikte sallanmaya, titremeye ve ruhsal hastalık belirtileri üretmeye başlayacaktır.

Depresif kişilerin en yoğun kullandıkları, karakterlerini örgütlemekte en önde gelen savunma içe atma mekanizmasıdır. Bizler üst benliğimizi (süper ego-vicdan) ebeveynlerimizden alırız. Onlarla yaşarken farkında olmadan bir bakarız ki onların kuralları bizim kurallarımız haline gelmiş ve onlar gibi düşünmeye başlamışız.

Terap*stler depressif hastalayla çalışırken odada içselleştirilmiş nesnenin(anne ve baba) konuşmasını neredeyse doğrudan duyarlar.

Bir danışan ‘Bencil olduğumdan olmalı’ gibi bir şey söylediğinde bunu kim söylüyor diye sorarız. O da annem, babam, büyük annem, abim…vb. içe atılmış eleştirici kişi kimse onun cevabını söyler.

Çoğu kez terap*st sanki bir hayaletle konuşuyor ve sanki terapinin etkili olması için bir tür hayalet kovma çalışması yapar.Yani atalarımız farkında olmadan ebeveynlerimizi, ebeveynlerimizde bizleri, eleştirel cümleleriyle ve bizde olmayanı görerek hasta ediyor diyebiliriz.

Bu gibi depressif kişilerin temel niteliklerini oluşturan içe atma özelliği, eski sevgi nesnesinin olumsuz taraflarını içselleştirmeye neden olur. Bizi eleştiren bir anne ve babamız varsa biz de kendimizi farkında olmadan eleştirip, saçlarımızı beyaz yaparız. Sevgi nesnesinin olumlu özellikleri genellikle sevecen şekilde hatırlanır. Olumsuz olanlar ise kendiliğimizin bir parçası olarak yaşarız.

Gördüğümüz gibi ruhsal olarak otomatikbir tarzda yaşanıyor ve oldukça karmaşık. O yüzden takma demekle takmama olmuyor. Eğer depresif olmak istemiyorsak ‘içe atıp dert edeceğimize dışarı atıp bomba olsun’ düsturu ile yaşamalıyız.
Eğer bu hayatı yeterince bencil olarak ve insanları kırmama, hayır dememe, sırf insanları memnun etme tarzı ile yaşıyorsak gerçekten bu hayatı biz mi yaşıyoruz?

Psikiyatr&psikoterap*st Dr. Orhan Çelik

18/10/2017

NORMAL NEDİR? NE DEĞİLDİR?
Bazı bireylerin her gün endişe ve stresle baş ederken karşılaştıkları güçlükleri görürüz. Stres karşısında çoğu birey öfkelenir veya içine kapanır. Bazıları çözümü çevrelerindekileri azarlamakla veya çevreye karşı düşmanca bir tutum takınmakta bulurlar. Bu tepkiler, sorunun arzulanan çözümleri olmasa bile, stres altındaki bireylerin strese gösterdikleri tepkilerdir. Yalnız stresin çözüm yolları bunlar değildir. Çevreye karşı düşmanca bir tutum takınmak, çevresindekileri azarlamak, bunlar normal davranış biçimleri değildir. Bunlar daha çok psikolojik problem belirtileridir. Çoğu kişiler profesyonel yardım görmeksizin sorunlarını çözemezler.
"Normal Birey"i psikolojik olarak sağlıklı birey olarak tanımlanır. Yani kendisine seçtiği yaşam tarzı doğrultusunda davranan bireydir. Bir bireyin davranışı kendisine ya da diğerlerine zararlı değilse o davranış normal kabul edilebilir.
Peki "psikolojik olarak sağlıklı" ne demektir?
■ Sağlıklı bir birey, günlük hayata ayak uydurabilir. Günlük hayatın gerektirdiği rutin işlerle baş edebilir. Bunların içine, zamanında kalkmak, giyinmek, okula veya işe zamanında yetişmek vardır.
■ Sağlıklı bir birey, çevresindekilerle iyi geçinebilen insandır. Gerçek hayatta mantıklı olarak davranabilir. Gerçeği anlayabilir ve onunla baş edebilir. Sağlıklı bireyler, aileleriyle, arkadaşları ile iyi iletişimde bulunabilir. Mesleklerinin gerektirdiğini yerine getirirler ve toplumun diğer ihtiyaçlarına da yanıt verebilirler.
■ Sağlıklı birey kendi içinde huzurludur ve kasıtlı olarak diğerlerine ya da kendisine acı çektirmek amacı gütmez. Kendi kimliği içinde huzurludur.
Sağlıklı bireyler karşılaştıkları hayal kırıklıklarıyla ya da sorunlarla baş edebilirler.
Çevrelerindekilerin duygularını, heyecanlarını paylaşabilirler ve yeni tecrübelere açıktırlar. Kolay arkadaş edinebilir ve geniş çevrede yararlı bir rol edinebilirler.
Bu standartlar çerçevesinde çoğumuz normal yaşantılar sürmekten uzak düşüyoruz. Ayrıca unutmamak gerekir ki ne kadar normal bireyler olsak da zaman zaman anormal davranışlar gösterebiliriz. Bu geçici, dönemsel belirtiler, üzerinde durulacak davranışlar değildir. Zaman içerisinde biraz "çılgın" davranmak da normalliğin gerektirdiklerindendir.
Aslında normal insan yoktur, herkesin kendi içinde zorlukları vardır. Ama önemli olan kişinin yaşarken ruhsal enerjisini hayata değil hastalığa yatırıyorsa bu bir bozukluktur, tedavisi gerekir.

Psikiyatr Dr. Orhan Çelik Gri Psikiyatri Merkezi

17/10/2017

Hayat dışarıda!
Son zamanlarda daha fazla dışarıya çıkamayan,evden uzaklaşmakta zorlanan, başına bir olay geleceğini düşünen veya panik atak geçireceğini düşünen insanlar terapiye daha fazla başvurmaya başladı.Çünkü hayatı kaçırıyorlar .Ayrıca evin içinde hayat sınırlı değil midir?
Aynı, gerçeği değerlendirmeleri bozuk olduğu için sokağa çıkamayan akıl hastalığı olan hastalar gibi onlar da dış dünyadan, hayattan korktukları için dışarıya çıkamazlar. Oysa bu bir akıl hastalığı değildir. Genelde bunlar genç insanlardır ve evlerinin etrafından ayrılamazlar.

Dış dünyadan korkuyorlar çekingen ve insiyatif alamayan, bağımlı karakter özelliğine sahip insanlar. Oysa hayat dışarıda, hayatı güzelleştiren ve kolaylaştıran şey insanlarla kurulan ilişkilerdir.

Terapide bu kişiler kendilerini değiştirip geliştirdikçe, hayata daha farklı baktıkça kendiliğinden kendilerini düzenlerler, düzeltirler.
Hastalığın dinamikleri;bu insanlar geçmişte ailesinin koruyucu kollayıcı tutumları ve korkutularak yetiştirilmeleri, kendini koruyabilecek gücü kendinde hissetmemeleri ve kötümser bir bakış açısına sahip olmaları yüzünden kendilerine olan öz güven duyguları yetersizdir ,hayat olayları ile beraber çabucak koyu verirler kendilerini hastalığa.

İlaç tedavisi de var ama ilaçlar zor durumda verilir, çünkü ilaçlar kalıcı psikolojik tamirat yapmaz. İlaç bırakılınca hastalık nüks eder. Psikolojide bilince hitap eden tavsiye ve müdahaleler kişiyi kalıcı olarak değiştiremez, çünkü hasta olan mantıklı olan tarafımız değil duygusal ve hasarlı olan tarafımızdır ve tırsaklık kişiliğe kazınmıştır.

Ancak neden böyle olduğunu analiz eden bir terapi çalışması kişinin hayattaki konumunu belirleyip okyanusa açılmasında bir rota belirleyecektir.

Psikiyatr&psikoterap*st Yrd. Doç Dr. Orhan Çelik

Address

Gri Psikiyatri Psikoterapi Merkezi (İstanbul) Adnan Adıvar Caddesi No: 20 Haseki Hastahanesi Ana Girşi Kapısı Karşısı Daire: 5 Aksaray Fatih, İstanbul, 34096, Fatih
Istanbul

Opening Hours

Monday 09:30 - 21:00
Tuesday 09:30 - 21:00
Wednesday 09:30 - 21:00
Thursday 09:30 - 21:00
Friday 09:30 - 21:00
Saturday 09:30 - 21:00

Telephone

0212 632 69 43

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Gri Psikiyatri Merkezi posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram