17/09/2025
Bilimsel paradigmanın her geçen gün iflas edişini, hayatın kaosunu çözemeyişine şahit olmaktayız. Bilimselliğin iflası yaşamı altın çarmıha gererek bilimci tiranlar oluşturmasıyla başlamıştır.
Batı tıbbı ile doğu tıbbı arasındaki sağırlar diyaloğu, savaş sonrasındaki dev bilimsel araştırmalardan dolayı batı tıbbı lehine arttı.
Tartışılmaz bir gerçeklik olarak, hastalığın moleküler mekanizmadaki bir değişime bağlı olduğunu ve tedavinin, bedene molekülü değiştirmek ya da yenisini yaratmak amacıyla bir ilaç verilmesi temeline dayandığını kabul etti.
Hasta, kim olursa olsun, ne deneyimlerse deneyimlesin, düşünsün, inansın ya da hayal etsin, ilaç aynıdır.
Yeryüzündeki en ileri tıbbın Amerika’da uygulandığı kesindir; ama Amerika’nın sunduğu tıp, emperyalist tıptır, saldırgandır ve kapitalin dümen suyundadır. İnsanlığın kendini gerçekleştirmesi konusunda en yüksek noktaya varmış olan, yeryüzünde şimdiye dek görülmüş en büyük güç olan ülke Amerika’dır. Bu yoğunlaştırılmış küstahlığın yaratmakta olduğu uygarlık, başkaları üzerinde egemenlik kurmayı en doğal hakkı gibi görüyor ve kurtarmak için yıkmaktan çekinmiyor. Kendimizi teslim ettiğimiz, Amerika tıbbı da, kurtarmak için yıkmaktan korkmuyordu. Katledilenler Kızılderililer ya da zenciler olabildiği gibi, hastalar da olabilirdi. Hastalıktan hastalığa, ilaçtan ilaca geçilirken, yolda yapılan kıyımların bir önemi yoktu. Bugün Amerika’da her yıl yapılan ameliyatların yüzde kırkının gereksiz oluşu, emperyalist özelliğinden kaynaklanır. Üstelik bu sayı, Vietnam savaşında bir yılda ölenlerden daha fazladır.
Holistik(Bütüncül) bir yaşam sürmeden,
kendimizi holistik tıbba emanet edebilirmiyiz?
Mantığımız, sürekli akılcı kaşımalarıyla
bizi rahatsız etmez mi?
Yüksek katlı binaların bir dairesinde yaşayıp
sonra meditasyon yaparak,
bitkisel destekleri kapsüllenmiş, şık ambalajlarından çıkarıp yutmakla, aynı etkiyi, aynı sonucu elde edebilir miyiz?
Bilemiyorum.....
Belki de doğru bilgiye ulaşmanın bilimsel olmayan bir yolunu bulmalıyız.
