Mehmet Emin Adanali

Mehmet Emin Adanali Contact information, map and directions, contact form, opening hours, services, ratings, photos, videos and announcements from Mehmet Emin Adanali, Emirgan, Istanbul.

The Erudite Polymath - Muttali Hezarfen :)
-Mental & Physical Wellness Counselor -Therapist -Thinker -Academician -IT Consultant -Photographer -Comics & English Teacher -Scuba Course Director (EN & TR)
Zihinsel ve fiziksel zindelik için danışmanlık ve atölyeler veriyorum: Kesinlikle ve özellikle modern psikoloji ve terapi metotlarının çerçevesinde size basit sorular sorarak, ve gerektiğinde bu alandaki eğitim ve tecrübelerimin ışığında çeşitli konu ve alanlarda fikirlerimi de belirterek, kendinizi --daha iyi tanımanız için-- sorgulamanızı sağlıyorum ve uzun vadede tatminkar bir hayat yaşam kurabilmeniz için gerekli araçları nasıl kullanacağınızı gösteriyorum. I offer counseling services and workshops for your mental & physical wellness: I ask simple questions that are categorically and specifically framed in modern psychology and therapy methods, also provide my viewpoint --when necessary-- in many topics & issues to instigate a self-investigation of who you are in order to provide you with the tools you will learn how to use to lead a long-term satisfactory life.

İnsan Üzerine Düşünceler 88: ZİHİNSEL OLARAK SAĞLIKLI BİR YETİŞKİN HANGİ TOPRAKTA YETİŞİR?Bu ve benzeri konular ilginizi...
06/07/2025

İnsan Üzerine Düşünceler 88: ZİHİNSEL OLARAK SAĞLIKLI BİR YETİŞKİN HANGİ TOPRAKTA YETİŞİR?

Bu ve benzeri konular ilginizi çekiyorsa, arayın, konuşalım ve çevrimiçi ya da karşılıklı görüşelim :)

Herhangi bir eleştiriye doğrudan veya dolaylı olarak sert tepki vermemizin arkasında çocukluğumuzda, hatta bebekliğimizde bize bakan ve büyüten kişilerin davranış örüntüleri yatar; sağlıklı bir yetişkin zihnine erişmiş kişiler genellikle eleştirilere bu tür sert tepkiler vermezler çünkü şu erdemlere sahiplerdir:

1) Sabır: Sağlıklı bir yetişkin, bir çok şeyin zaman, emek ve tecrübe ile öğrenildiğini, elde edildiğini, yani anında tatmin ve haz sağlayacak durum ve olguların yetişkinlikte yeri ve yararı olmadığını görecek, anlayacak ve kabul edecek olgunluktadır çünkü büyürken ebeveynleri ona bu yapıyı doğru yöntemlerle aşılamışlardır.

2) Dayanıklılık: Sağlıklı bir yetişkin bir veya bir çok şey ters giderken oldukça kötü bir haliyet-i ruhiye içine düşe de, negatif duyguların salınımına maruz kalsa da, hatta gök kubbe başına yıkılıyormuş gibi hissetse de bu duyguların kendisini kontrol etmesine izin vermemeyi becerir çünkü çocukluğunda öyle hissettiği zamanlarda onu yetiştirenler ona kol kanat germişler, olgu ve durumların geçiciliğini ona sevgi verip, onu yatıştırarak göstermişler, nihayetinde kendinden mütevellit bir güven yapısı kurması için gerekli dayanıklılığı vermişlerdir.
3) Öz-Sevgi: Sağlıklı bir yetişkin, büyürken ebeveynlerinin ona değer verdiğini, önemsediğini ve sevdiğini doğru yöntemlerle gösterdiğinden, kendini sevmeyi ve kendine değer vermeyi bilir çünkü büyürken sevgi ve güven duygusuyla sarmalanmış şekilde hayatı deneyimleyebilmesi için alan verilmiştir.

4) Affedicilik: Sağlıklı bir yetişkin, büyürken yaptığı yanlış ve hataların bedelinin ebeveynleri tarafından ağır cezalarla, bağırılarak söylenen aşağılayıcı sıfatlarla, şiddet ve tacizle ya da buz gibi tavırlarla karşılanmadığını gördüğünden insanın hata yaptığını bilir ve daha da önemlisi yanlış ve hata yapanları, daha da önemlisi kendisini affedebilecek merhamet duygusuna sahiptir.
5) Tahammül ve müsamaha: Sağlıklı bir yetişkin, çocukluğunda huysuz ve saldırgan hatta hakaretamiz davranışlarda bulunduğunda ebeveynler disiplin için gerekli yaklaşımları ölçülü ve onu sevgi duygusundan asla yoksun bırakmadan gösterdiklerinden bir şey kötü gittiğinde bile anlayışın mümkün olduğunu göstermiş ve yanlışların tamir edilebileceğini öğretmişlerdir.

Özetle, sağlıklı bir yetişkin, kendine merhamet gösterebilen, kendine seven, hatalarını kabul eden ve bunları düzelmeye çaba gösteren, diğerlerine sempati ile yaklaşabilen, empati duygusu güçlü, zorluklar karşında dünyanın sonu gelmiş gibi davranmayan, yani onu yetiştirenler tarafından karmakarışık bir hayatla başa çıkmak için gerekli duygusal donanımlarla doğru şekilde hazırlanmış kişidir.

Not: Zihnimizin ve vücudumuzun daha zinde ve sağlıklı olması ve daha tatminkar bir hayat yaşamak için değişim imkanı --modern psikolojinin ışığı altında-- tabii ki mevcut fakat bunu sağlamanın yolu ne yazık ki sadece bir kaç saatlik ya da günlük kişisel gelişim kurslarına katılmakla veya birkaç kişisel gelişim kitabı okumakla değil, genellikle pek de kısa vadeli olmayan psikolojik terapi ve danışmanlık alanlarında işinin ehli kişilerle çalışmaktan geçiyor; bahis ettiğim diğer yöntemler, özellikle de gene işinin ehli ve psikoloji, terapi ve danışmanlık alanında uzun zaman, yani yüzlerce saat boyunca yoğun eğitimler almış, ilgili ve yan literatürü saygın akademik kuruluşların yayınları ışığında-- tercihen orijinal lisanında-- takip eden kişiler tarafından veriliyorsa, ihtiyacınız olan değişimi tanımlamanız ve kabul etme cesaretini göstermeniz için, kısacası kendinizi biraz daha iyi tanımak açısından, oldukça yararlı olabilir ama sonuçta bunlar ihtiyacınız olan kalıcı sonuçları size sağlayamaz çünkü terapötik sınırları kesinlikle hem belirli hem de kısıtlıdır.


😇

İnsan Üzerine Düşünceler 87: TERAPİ YALAN MI DOLAN MI, YENİR Mİ YUTULUR MU?Bu ve benzeri konular ilginizi çekiyorsa, ara...
01/06/2025

İnsan Üzerine Düşünceler 87: TERAPİ YALAN MI DOLAN MI, YENİR Mİ YUTULUR MU?

Bu ve benzeri konular ilginizi çekiyorsa, arayın, konuşalım ve çevrimiçi ya da karşılıklı görüşelim :)

Terapi süreci temel olarak çocukluk evresinde baskılanmış, küllenmiş, örtülmüş, saklanmış duygularınızın yetişkin hayatınızda bilinç dışınızda tetiklenmesiyle tezahür eden davranış biçimlerinizin analitik olarak incelenmesi ve o duygularınızın bilinç düzeyinde ortaya çıkarılması sonucu, yetişkin bir birey olarak, bunlarla başa çıkabilecek güveni yapılaştırmanız ve kazanmanızdır.

Profesyonel de olsa yabancı biriyle, normal şartlarda haftada bir kez, karşılıklı oturup kendi hakkınızda --üstelik bazen kimseye, hatta kendinize bile açmakta/açıklamakta zorluk çektiğiniz fikir, durum, olgu ve konularda-- bir şeyler konuşmak, aslında tamamen ve bütünüyle kendinizden bahsetmek, son derece caydırıcı ve üst düzeyde cesaret gerektiren bir hareket; bunu kabul etmemek mümkün değil.

Ama bir kez o eşiği geçip o cesareti gösterdiğinizde, mesela niye otorite olarak gözüken veya kendini bu şekilde sunan, birçok organizasyon yapısında bu şekilde konumlandırılmış kişiler karşısında ve onlarla iletişiminizde utangaç ve çekingen veya tam tersine saldırgan ve çatışmacı davrandığınızın, hatta bazı durumlarda korkmanızın ya da öfkelenmenizin sebeplerini, çocukken babanız veya anneniz ile kurulmuş ilişki ve iletişim yapılarıyla ilişkilendirmeniz, ve dolayısıyla, bu davranış biçiminizin onlardan birinin veya ikisinin de mesafeli ve uzak duran, sevgisini ve desteğini pek de göstermeyi beceremeyen biri olmasıyla da alakalı tezahür ettiğini, bunun sonucunda da sevgi ve güven yapılarını zihninizde duygu-durumlarınızla alakalı sağlıklı biçimlerde oluşturamadığınızı, yapacağınız kısa dönem çalışmalarda entelektüel olarak kavramanız mümkün olabilir; ne yazık ki, modern dönemin vahşi kapitalizmi içinde her şeyi her an ve bir an önce tüketip arzularımızı tatmin etmeye yönelik şartlandığımız günümüzde, size tüm psikolojik sorunlarınızı hap gibi seanslar yutturarak kısa sürede şipşak halledeceğini iddia eden kurum ve kişilere rağmen, tüm çalışmalarınızı içselleştirmeniz uzun süren ve kimi zaman zorlu ve acılı bir süreçtir: Her ne kadar kısa dönem çalışmalarınızın yararını mutlaka görecek olsanız da, tüm süreci sağlıklı ve kalıcı şekilde tamamlamanız --istatistiklerin şüpheye mahal bırakmaksızın ispatladığı gibi-- yıllar alabilir. Tüm bunlara rağmen, asıl önemli olan, o noktaya vardığınız andan itibaren, artık makul bir kesinlik içinde iddia edebiliriz ki, örnek olarak kullandığım sorun biçimini tekrar etmek gerekirse, otorite figürleri karşısındaki utangaçlığınız, endişeli hissetme durumunuz, çekingenliğiniz ya da gerginliğiniz, öfkeniz ve saldırganlığınız büyük ölçüde ortadan kalkmış ve tetikler karşısında salınan duygu durumunuz sizin sağlıklı kontrolünüz altına girmiş olacaktır.

Tabii ki duygusal sorunlarınız, burada örnek olarak kullandığım yapı ile, yani otorite ile, kesinlikle alakalı olmayabilir; sorununuzun şekli ve temsili ne olursa olsun, gene de yukarıda açıkladığım terapötik yapı bütünüyle geçerlidir.

Yukarıda da girizgahını yaptığım gibi, zihnin karanlık dehlizlerindeki çıkmaz sokaklardan sıyrılıp labirentin dışına çıkmak pek de kolay değildir: Geçmişimizi entelektüel çerçevede anlamak, her ne kadar ilk adım olsa da ve çok önemliyse de, ilgili konuyla alakalı zihinsel sağlığınızı kazanmanızda ve tetikleyicilere karşı nörotik tepkilerinizden kalıcı olarak kurtulmanız için tek başına oldukça yetersizdir; bu çerçevede, adım adım, yavaş yavaş, detaylı ve metodik olarak nihai amaca doğru ilerlemek temel kritik yapıyı oluşturur ve duygusal sorununuzun haritasını geçmişinize dayalı sebep-sonuç ilişkisi içinde ortaya koyar.

Özetle, geçmişinizin, tepeden inme gaz veren seminerler ile ezici çoğunluğu basmakalıp kopyala/yapıştır kişisel gelişim kitapları arasına sıkışmış, dolduruş ile şişirilmiş biçimlerde sunulan yapılar sonucu ortaya çıkan entelektüel açıklamasının ne kalıcı ne de uzun vadede size hiçbir hayrı yoktur, olamaz.

Çoğu pop-psikolojiden devşirmeli ve bol miktarda listeler ve öneriler içeren bu safsataların aksine, gene yukarıda işaret ederek açıkladığım doğru kurulmuş terapötik yapı içerisinde ise, yaşamınızın eski dönemlerinde, yani çocukluğunuzda geçen ilgili olay ve olguları bir anlatı biçiminde tekrardan oluşturarak, nörotik duygusal tepkinizi tetikleyen figürler, olaylar, olgular, vb. karşısındaki sorununuzu kalıcı biçimde beraber çalışarak çözümleyebiliriz.

Tabii terapötik çalışmanın uzun ve zorlu olmasının basit bir sebebi vardır: İnsan zihni sorunlu süreçlere maruz kaldığında, olay ve olguların detaylarını, kendini korumak adına o detaylardan arındırarak ya başlıklar halinde yeniden düzenleyip kayıt altına alır veya, özellikle bunlar duygusal olarak çok ağırsa, hafızanın en alt katmanlarına gömerek yok varsayar; haliyle, bunlar aktif hafızamızda ortadan kalkınca, geçmişimize ait duygu durumları günümüzde tetikleyerek bilinç dışımızda o ana geri çağıran yapıyı da, davranış biçimlerimiz çerçevesinde, farkında olamayız.

Bütün bunları çözmek temelde çok kritik bir yapının oluşturulmasını gerektirir: Yani, o zaman yaşadığınız ve çocuk olduğunuzdan başa çıkamadığınız zihinsel travmanın yetişkin yeti ve yetkinlikleriniz çerçevesinde yeniden keşfedilmesi, anlaşılması ve içselleştirilerek, yani travmayı aktif hafızanızda tekrar yaşayarak, başa çıkmanız gereklidir. Bu bir tür zaman yolculuğudur: Zihninizde o zamanlara geri giderek, o anki olay ve olguları, gerekirse tekrar tekrar konuşarak, hatırlayabildiğiniz kadarıyla yeniden canlandırıp, yani bunların geçtiği mekanları, ortamdaki kokuları, ışığı, gölgeleri, giyilenleri ve dekoru, kişilerin seslerini ve konuşmaların tınısını, sarf edilen sözlerde algıladığınız ve bunların karşısında hissettiğiniz duyguları ve tepkileri kendi hissettiğiniz biçimde anlatınıza katarak, ve travmanızı çerçeveleyen her şeyi mümkün mertebe tekrar bugünde kurarak kendi kurgunuzu yaratırsınız ama bu kurgunun "yaşanmış gerçek" ile uyuşması gerekmez çünkü zihinsel olarak iyileşmek yolunda önemli olan tek şey sizin gerçeğiniz, yani sizin o süreç ile alakalı hissettiğiniz duygusal durum üzerinden kurguladığınız gerçektir.

Travmalarınızı aktif olarak düşünmek, entelektüel çerçeveye oturtmak ve anlamak tabii ki iyileşmek için önemlidir ama bunlar terapötik süreçte teker teker ve tek başlarına ele alındığında psikolojik sorunlarınızı çözmenin anahtarı değildir; o travmalarınızı danışmanınızın sunduğu güvenli ortamda ve onun desteğiyle tekrar yaşamanız, bir manada o süreci canlandırmanız, travmalarınızı iyileştirmeniz için esas olacaktır. Yani travmalarınızın zihninize yerleştirdiği ve belli tetikleyicilerle davranışlarınızda tezahür eden, utanç, öfke, korku gibi duygular ya da kaale alınmamak, tehdit altında hissetmek, dalga geçilmek, sinmek gibi olguları terapötik ortamda tekrar canlandırarak yaşamanız gerekir ki --mesela siz çocukken annenizin size karşı davranışları sonucu duygusal ihtiyaçlarınızın karşılanamadığından mütevellit oluşmuş derin ve yaralayıcı duyguları-- entelektüel olarak sebep-sonuç ilişkisiyle kavradığınız ve anladığınız yapıyı, duygusal biçimde de içselleştirerek ve bunun sonucunda yetişkin olarak başa çıkabilecek duygu-durum konumuna gelebilin.

Bunun için de, duygusal sorunlarınızın ve davranış biçimlerinizin arkasında yatan sebep-sonuç ilişkisini entelektüel farkındalığınızın ötesinde, danışmanınızın sağlayacağı ama sizin yönettiğiniz zaman makinasına binerek, çocukluğunuz ile bugününüz arasında yıllar, haftalar veya günler geri giderek, bazen kendinize bile ifade edemediğiniz duygularınızla güvenli ortamda onları yeniden yaşayıp yüzleşmek cesaretini göstererek, ve nihayetinde bu zorlu ve meşakkatli süreçten duygusal yapınızın gerçek örüntüsünü öğrenmiş şekilde başarıyla çıkarak, zihinsel dertlerinizle başa çıkmayı çözümlemiş olursunuz.
😇
Not: Zihnimizin ve vücudumuzun daha zinde ve sağlıklı olması ve daha tatminkar bir hayat yaşamak için değişim imkanı --modern psikolojinin ışığı altında-- tabii ki mevcut fakat bunu sağlamanın yolu ne yazık ki sadece bir kaç saatlik ya da günlük kişisel gelişim kurslarına katılmakla veya birkaç kişisel gelişim kitabı okumakla değil, genellikle pek de kısa vadeli olmayan psikolojik terapi ve danışmanlık alanlarında işinin ehli kişilerle çalışmaktan geçiyor; bahis ettiğim diğer yöntemler, özellikle de gene işinin ehli ve psikoloji, terapi ve danışmanlık alanında uzun zaman, yani yüzlerce saat boyunca yoğun eğitimler almış, ilgili ve yan literatürü saygın akademik kuruluşların yayınları ışığında-- tercihen orijinal lisanında-- takip eden kişiler tarafından veriliyorsa, ihtiyacınız olan değişimi tanımlamanız ve kabul etme cesaretini göstermeniz için, kısacası kendinizi biraz daha iyi tanımak açısından, oldukça yararlı olabilir ama sonuçta bunlar ihtiyacınız olan kalıcı sonuçları size sağlayamaz çünkü terapötik sınırları kesinlikle hem belirli hem de kısıtlıdır.

İnsan Üzerine Düşünceler 86: ALLAH SENİN BELANI VERSİN!Bu ve benzeri konular ilginizi çekiyorsa, arayın, konuşalım ve çe...
15/03/2025

İnsan Üzerine Düşünceler 86: ALLAH SENİN BELANI VERSİN!

Bu ve benzeri konular ilginizi çekiyorsa, arayın, konuşalım ve çevrimiçi ya da karşılıklı görüşelim 🙂

Güvenli bağlanmaya sahip kişiler, romantik eşleri ile kendilerine karşı haksızlık olarak algılanabilecek davranışlardan bağımsız olarak ve nadiren dargınlık, kırgınlık, gücenme, alınma, küskünlük, hınç, kızgınlık, öfke, kin duygularının bir kokteyli olan üst duygu "Resentment" hissederken (Türkçe olarak tek kelimeyle ifade edilmediğinden bundan sonra bu kelimeyi İngilizce olarak kullanıyorum), Kaçıngan ("Avoidant"), Kaygılı ("Anxious"), İkircikli ("Ambivalent") bağlanma biçimlerine sahip kişiler, uğradıklarını düşündükleri haksızlıklar karşısında ve kendilerine yanlış yapıldığını düşündüklerinde genellikle bu duyguyu hisseder:

Resentment, sağlıksız bir defans mekanizması olarak kişinin duygusal salınımına yerleştiğinde, düşmanca kızgınlık veya misilleme güdüsüyle genellikle öfke dışavurumu şeklinde tezahür eder; yani, fantezi yapısı, hedef kişinin en çok incinebileceği intikam biçimi için hayal kurma, gerçek hayattaki eylemlerden mütevellit algılanan duygusal yaralanmalar karşında küçümsemek, değersizleştirmek veya karşılık vermek şeklinde oluşumlar ortaya çıkabilir, ve bu karmaşık duygunun kişide kendini gösterme süresi uzun zaman devam edebilir.

Bu durum, kişinin duygusal kaynaklarını tüketir, stres ortaya çıkar ve olumlu duygularını baskılar, doğru ve sağlıklı akıl yürütmeyi bulanıklaştırır; kişi yalnızca ısrarlı biçimde algıladığı geçmiş haksızlıklara odaklanır, gelecekteki seçeneklerin ve olasılıkların açık ve sağduyulu bir şekilde değerlendirilmesinden kaçınarak benlikte değişimi ve iyileşmeyi engeller, ve genellikle aceleyle, dürtüsel verilmiş yeni kararlara yol açar, yeterince düşünülmemiş, fanteziye dayalı, kötü tasavvur edilmiş ve bu nedenle, çoğunlukla kişinin kendisine orta ve uzun vadede ciddi şekilde zarar veren seçimler ortaya çıkar. Buna karşılık, bu tür seçimler çoğunlukla eskisinden daha kötü koşullarla sonuçlanabildiğinden, kişinin kendinden şüphe duymasını ve güvensizliklerini daha da kötüleştirebilir.

Bu biçimdeki resentment, kişi hedefe oturttuğu bireyi düşünürken, alınganlık veya sinirlilik, bu kişiye karşı haksız öfke veya nefret, hatta kişide –şu veya bu nedenle-- kısa süreli olarak duygusal stabilite oluştuğunda ve hedef birey hakkında olumlu duygularla düşündüğünde kışkırtma veya öfke uyarılması da dahil olmak üzere çeşitli olumsuz sonuçlara yol açabilir. Zaman içinde, bu olumsuz etkiler daha da artarak genellikle aşağı doğru bir sarmal içinde işlev görür. Bunun ortaya çıkardığı karmaşık alt-duygular, kişi ile kendine yanlış yaptığını hissettiği birey arasındaki iletişimi sekteye uğratır, keser ve gelecekte yanlış iletişimlere ve bu duyguyu besleyen ve büyüten daha fazla olumsuz duyguların gelişmesine neden olabilir.

Taşıdıkları sonuçlar nedeniyle, bu karmaşık yapıya sahip duygu ile yaşamak zihinsel sağlık açısından tehlikelidir ve hedef bireyle uygun iletişim yöntemleri kullanılarak ele alınması gerekir çünkü resentment, iki kişi arasında eşit bireysel ve ahlaki ilişkilerin yeniden kurulmasının önünde bir engeldir.

Resentment, neredeyse tamamen içselleştirildiği, daha fazla duygusal ve psikolojik zarar verebileceği, ancak hedef kişiyi doğrudan ve güçlü bir şekilde etkilemeyeceği için kin duygusu ile benzersizdir. Buna karşılık, bunun alt-duygularından biri olan kin münhasıran dışsallaştırılır, hedef kişinin --algılanan veya gerçek-- bir yanlışlık yapmasının kaynağına karşı intikamcı eylemleri içeren, kendine zarar veren ve kötü yapılandırılmış ancak yaşamını çok ciddi etkileyen kararlar noktasına kadar oluşum gösterir. Bununla birlikte, kin, kızgınlık ve öfke içeren eylemler, özellikle hedef kişiyi duygusal olarak yaralayabilecek olanlar, resentment üstünden kaynaklanabilir.

Resentment ile yüzleşmek ve çözmek için beş adımlık bir yöntem işe yarayabilir:

1) Duygunun kaynağını ve hedef bireyin bunu sizde uyandırmak için ne(ler) yaptığını belirleyin;

2) Bu duygunun yaşamınızı nasıl etkilediği ve resentment duygusundan kurtulmanın geleceği nasıl iyileştirebileceği de dahil olmak üzere, hedef bireyle geçmiş, şimdiki ve gelecekteki yaşama yeni bir bakış açısı geliştirmeye çalışın;

3) Bu duygunun hedefindeki bireye bir metin yazın, algıladığınız haksızlıkları listeleyin ve bunların oluşma koşullarını temel duygularınızı da açıkça ifade ederek açıklayın, sonra bu duyguları salıverin ve bireyi affettiğinizi belirtin, ancak metni ona göndermeyin;

4) Resentment duygusunun olumsuz etkisi olmadan hedef bireyle olumlu duygularla oluşturulmuş bir geleceği hayal edin ve bunu da o metne ekleyin;

5) Hedef bireyle sağlıklı bir iletişim halinde olun ve bu konuları sakince konuşurken, yalnızca olumlu geleceğe ve birbirinizi olumlayan duygulara odaklanın. Devamında resentment ve bunu oluşturan alt duyguların bazıları devam ediyorsa, başa dönün ve resentment bütünsel olarak dağılana, duygusal stabiliteden mütevellit bir düşünsel netlik oluşana ve sağlıklı karar verme mekanizmanız onarılıncaya kadar tekrar edin.
😇

İnsan Üzerine Düşünceler 85: ERKEK DEDİĞİN AĞLAMAZ, DUYGULARI VARDIR AMA SAYILMAZ.Bu ve benzeri konular ilginizi çekiyor...
13/01/2025

İnsan Üzerine Düşünceler 85: ERKEK DEDİĞİN AĞLAMAZ, DUYGULARI VARDIR AMA SAYILMAZ.

Bu ve benzeri konular ilginizi çekiyorsa, arayın, konuşalım ve çevrimiçi ya da karşılıklı görüşelim :)

Günümüzdeki sosyal yapıda, her türlü öz-tanım ve cinsel kimlik üzerinden kurulan ilişkilerde türlü sorunlar tabii ki yaşanmaktadır ama erkekler arasında yaşanan karmaşık arkadaşlık sorunları özellikle belirgin hâle gelmiştir; erkek, gerçek arkadaşlığın ne olduğu hala bilememekte ve asırlar boyu süregelen ataerkil öğretilerin altında duygusal olarak her zamankinden daha çok ezilmektedir.

Erkekler bir araya geldiklerinde ciddi şeylerden konuşmayı severler: spor, para, iş, politika, silah, araba, seks, vs. ama iç dünyaları ve bununla bağlantılı duygularıyla alakalı birbirlerinin yanında oldukça temkinli davranırlar çünkü birbirlerine kırılgan taraflarını, yani her insanda var olan duygusal yönlerini asla açık etmek istemezler; bu, bir erkek için zayıflık olarak öğretilmiştir. Zaten erkekler karı gibi ağlamaz.

İşin enteresan tarafı, duyguları paylaşmak baskılanınca, ortaya çıkan boşlukta, bir erkek diğer(ler)ine karşı, o andaki konu artık her neyse, tavus kuşu misali gösteriş yapmaya çalışır; işin içine "en"ler girer: Şakalaşırken veya eğlenirken bile bir sidik yarışı mevcuttur; kim daha uzağa işeyebilirse gururunu cilalamayı başarır. Toplumun ortaya koyduğu başarı ölçütlerinin hangilerinde yol kat edebilmişse, onları --bire birkaç ile bin katarak-- öne sürerek diğerlerine üstünlüğünü ispat etmeye çalışır; bu şekilde daha büyük/iyi/güçlü olduğunu göstererek aslında diğerlerinin hayranlığını ve takdirini kazanmaya çabasındadır ama aradığı asıl duygunun sevgi olduğunu ıskalar çünkü bu duygu ile nasıl ilişki kurması gerektiği ataerkil insan toplumunda ona öğretilmez. Şişinerek diğerlerinin dikkatini ve hatta ilgisini çekmeye çalışmaktadır; bu aslında kırılganlığını saklamak için bir tür pazarlık yöntemidir: Sattığı başarıya karşı duyulacak hayranlık ve takdir.

Bir erkek için diğer erkeklerin dikkatine ve ilgisine layık olamama korkusu aslında zihninde teröre yakın bir his uyandırır ama bunu bilinç düzeyinde işleyebilen erkek, hele ki terapi sürecinden geçmemişse, çok azdır; olur da bir konudaki başarısızlık, aptallık, enayilik, üzüntü ve yıkımı duygusal olarak diğer erkeklere ifade ederse, yani yumuşak karnını gösterirse, bunun aşağılayıcı bir şey olacağına inandırılmıştır. Üstelik kendi kusurunu, genellikle yaptığı hataları, hatta normal kabul edilmeyen bazı davranışlarını bilmesine rağmen, bunlar diğerleri tarafından erkek gibi davranmanın dışında bir durum ya da olgu diye yorumlanacağından, açık vermekten çok korkar. Bu terörün baskılanması için kullandığıysa başarı ve bununla gelen toplumsal statünün cezbedici ayartıcılığıdır.

İşin hüzünlü tarafıysa, iki insanın birbiriyle yaklaşması ve gerçek duygusal bir bağ kurmasının, arkadaşlık kavramının içini sağlam şekilde doldurmasının yolu karşılıklı olarak kırınganlıklarını, endişe ve korkularını, kafa karışıklıkları ve kararsızlıklarını, şüphe ve hatalarını, dolayısıyla bunların ortaya çıkardığı duygularını paylaşmaktan geçer; psikolojinin penceresinden baktığımızda gerçek duygusal bağ kurmanın --yani gerçek arkadaşlığın-- yolu başarı ve statü sembollerinden değil, zayıflıklarımızın uyandırdığı o garip ama anlaşılabilir korkuları kabullenmekten ve karşımızdakinin de benzer sorunlardan mustarip olduğunu onlardan sevecenlikle duymaktan geçer.

İki erkek arasındaki bağın gücü, kırılganlıklarını ve zayıflıklarını diğeriyle utanç ve endişe hissetmeden, aşağılanacağından korkmadan paylaşabilmesiyle doğrudan orantılıdır; bu şekilde kendini duygusal olarak açana karşı, onun sorunlarına anında pragmatik çözümler önermek yerine sadece sonuna, olmadı o biraz rahatlayıncaya kadar dinlemeyi ve hatta kendi benzer sorunlarımızdan aynı şekilde bahsetmeyi seçersek, arkadaşlığımızı güçlendiririz çünkü bir erkeğin bu dertleri karşısında hissettiği hüznü, öyle duyulsa bile illaki biri veya bir şeyler hakkında şikayet ya da suçlama değildir: O erkek, her insan gibi, anlayış, sevecenlik ve, günün sonunda, duygusal destek ihtiyacındadır.

Erkeklerin birbirleriyle yakınlık kurabilmeleri erkeksi muhabbetlerin ortak bölenleri üstünden yapılandırılmış seçmece cümlerler ile kasıntılık taslamaktan ve toplumun statü sembolleriyle sağladıkları başarı ölçütlerinin diğer erkeklerinkinden daha büyük olduğunu göstermekten, ayrıca diğer erkekleri aşağılamaktan ve dolayısıyla bu sosyokültürel terörü canlı tutmaktan katiyetle geçmez ama bu yaklaşım kendi aralarında garip ve çocuksu bir itiş kakışa yol açar: Halbuki duygularıyla birbirlerine yaklaşan ve kendilerini duygu durumları ve duygu salınımları üzerinden ifade eden erkekler, birbirlerine karşı ortak anlayış, şefkat ve güven içeren iletişim üzerinden şekillendirilmiş gerçek yakınlıklar ve arkadaşlıklar mutlaka kurarlar.
Not: Zihnimizin ve vücudumuzun daha zinde ve sağlıklı olması ve daha tatminkar bir hayat yaşamak için değişim imkanı --modern psikolojinin ışığı altında-- tabii ki mevcut fakat bunu sağlamanın yolu ne yazık ki sadece bir kaç saatlik ya da günlük kişisel gelişim kurslarına katılmakla veya birkaç kişisel gelişim kitabı okumakla değil, genellikle pek de kısa vadeli olmayan psikolojik terapi ve danışmanlık alanlarında işinin ehli kişilerle çalışmaktan geçiyor; bahis ettiğim diğer yöntemler, özellikle de gene işinin ehli ve psikoloji, terapi ve danışmanlık alanında uzun zaman, yani yüzlerce saat boyunca yoğun eğitimler almış, ilgili ve yan literatürü saygın akademik kuruluşların yayınları ışığında --tercihen orijinal lisanında-- takip eden kişiler tarafından veriliyorsa, ihtiyacınız olan değişimi tanımlamanız ve kabul etme cesaretini göstermeniz için, kısacası kendinizi biraz daha iyi tanımak açısından, oldukça yararlı olabilir ama sonuçta bunlar ihtiyacınız olan kalıcı sonuçları size sağlayamaz çünkü terapötik sınırları kesinlikle hem belirli hem de kısıtlıdır.

İnsan Üzerine Düşünceler 84: AŞIRI BAŞARILIYIM, DEMEK Kİ VARIM.Bu ve benzeri konular ilginizi çekiyorsa, arayın, konuşal...
05/01/2025

İnsan Üzerine Düşünceler 84: AŞIRI BAŞARILIYIM, DEMEK Kİ VARIM.

Bu ve benzeri konular ilginizi çekiyorsa, arayın, konuşalım ve çevrimiçi ya da karşılıklı görüşelim :)

"Çok Başarılı" olarak görülen insanlara karşı kıskançlık duymamak, en azından onlara ve hayatlarına öykünmemek zordur; özellikle de bunların –doğru veya yanlış ama çoğu zaman bol kepçeden uydurulmuş kurgularla oluşturulmuş sansasyonel hikâyelerinin sosyal medya üstünden parmak uçlarımıza ve oradan da zihinlerimize servis edildiği günümüzde ise, birçok insan için bu farkındalık neredeyse bir işkence hâlini almıştır: Niye o öyle de ben değilim? Niye onun var da benim yok?

Tabii psikolojinin penceresinden bakmaya cesaret edersek, yüzeyde görünenin ve gözümüze sokulanın ötesinde, başka şeyler de belirebilir. Mesela, bu mertebelere, sosyal statüye, zenginliğe, vs. erişmek için ne tür bedeller ödediklerini, ruhlarının ne tür öznel işkencelerden geçtiğini, her an ve zaman hep daha fazlasını yapmak, başarmak, elde etmek için ne tür fedakârlıklara katlandıklarını, yaşıyor olsa da olmasa da devamlı aşmaya çalıştıkları bir ebeveyn figürünün altında ezildiklerini, üstelik ahlaki olarak illaki sorgulanabilir davranışlarının onlar için artık normal olduğunu ve bu yükün altında mutlaka –bilinç veya bilinç dışı düzeyde– ezildiklerini, hatta bunları sürekli yapmak zorunda olduklarını fark edebiliriz; böylece kıskançlık ve öykünmemizin içine bir miktar merhamet katıp duygu durumumuzu sulandırabilir ve hayatlarının aldığı şeklin arkasındaki psikolojileri nedeniyle onlar için üzüntü bile hissedebiliriz.

Bu üst düzeyde başarılı insanların birçoğunun yetenekli olduğu ve toplum düzeni içinde geçer akçe sayılan işleri başardığı kuşkusuzdur ama başarılarının arkasında yatan asıl gerçek amansız bir çalışma temposudur; onlar hayatlarını, insan için "zaman" adı verilen ve asla yerine koyulamayan kapitali bu şekilde harcayarak çok büyük seviyede finansal kapitale çevirmeyi seçmiş insanlardır. Onların hayatlarının perde arkasındaki istisnasız gerçeklerden biri maddiyata öyle olmayanlardan fersah fersah daha fazla önem vermeleridir çünkü onlar için hayattaki en önemli başarı sosyal alanda fark edilir şekilde öne çıkmak ve saygıdeğer olmaktır; yani şu veya bu şekilde toplumsal ün ve görünürlük peşindedirler.

Bunun en büyük sebebi ise ağır içsel psikolojik baskıdan mustarip olmalarıdır; dur durak bilmeden içine girdikleri işler ve yaptıkları uğraşlar aslında geçmişte kalmış duygusal bir yükün psikolojik tezahürünün sonucudur: Ebeveynlerinin en azından birinden, genellikle aynı cinsiyete sahip olanından, doğru şekilde ve yeterince sevgi ve güven duygusu alamamışlardır. Ne yazık ki, zihinleri, aslında her insanda olduğu gibi yani onları korumak adına, seçtikleri yaşamı doğrulama adına oldukça karmaşık, hatta kurnaz ve aldatıcı biçimlerde kendileri kandırmalarını ve bu yükü taşımaya devam etmelerini sağlar. Onlar, bilinç dışında yani farkında olmadan, geçmişin eksikliklerini ve travmalarını, çocukken var olan savunmasızlığın getirdiği duygusal acıları bertaraf etmeye çalışmaktadırlar: Ya sert ve aşırı disiplinli bir ebeveynin (ölmüş gitmiş olsa bile) hâlâ gözüne girmeye çalışmakta ya oldukça keşmekeşli bir çocukluk evinin karmaşasını geride bırakmaya uğraşmakta ya bir kardeşin gölgesinden çıkmaya ama mutlaka çocukken sürekli hissettikleri bir felaket hissini yetişkin hayatlarında bu başarılarının altına gömerek uzak tutmaya çalışmaktadırlar.

Basitçe söylemek gerekirse, fazlasıyla başarılı insanlar psikolojik sorunlarını dünyevi ve maddi yollardan çözmek için –ama ne yazık ki boşa çaba harcayarak– çırpınmaktadırlar; bu çabalarının Karun kadar zenginlik, 8 milyar insanın çoğunun bir bakışta tanıyacağı kadar bilinilirlik veya dünyanın en arzulana insanı kadar çekicilik, vs. getirse bile, psikolojik sorunlarını çözmekte her zaman başarısız olacağı gerçeği aslında bu kişileri antik Yunan anlatılarındaki trajik figürler hâline dönüştürmektedir.

Bu trajik figürlerin kendi yazdıkları oyundaki trajediyi bir nebze fark edebilecekleri, hatta bazen seyrek de olsa fark ettikleri an ise başarı addettikleri olguların ve olayların en tepesine ulaştıklarında ortaya çıkar ve akabinde oluşan büyük duygusal vakum bir girdaba dönüşerek duygu durularının negatif salınıma girmesine sebep olur; sadece bu başarının üstüne koyma mecburiyeti ortaya çıkarak, sanki bir kara delik gibi tüm duygusal enerjilerini emmekle kalmaz, aynı zamanda hormonal etkiler nedeniyle de birlikte genellikle depresyona yol açar. Bundan kaçınmak için ise, kendilerini o ana kadar olandan daha fazla baskıya maruz bırakarak daha fazla yük altına girmek zorunda hissederler. Tam da bu çatalda bu bireyler ağır çöküş yaşayabilir; elde ettikleri başarının bedeli, o başarının artık ulaşılacak bir hedef olmamasının getirdiği boşluktur: Havuç yenmiştir; artık hissedilen kendi kendilerini kırbaçlamalarından doğan acıdır. Yapabilecekleri tek şey, en azından çoğunun gözünde, yeni ve daha büyük bir havucu ellerinde tuttukları sopanın ucuna asıp, gözlerinin önünde sallandırıp, yakalayıncaya kadar peşine devam etmektir; halbuki huzurlu ve tatminkâr bir hayatı keşfedebilmelerinin, onları seven ve sevdikleri insanlar için mutluluklar yaratabilecek bir yaşamı kurmanın –onlar için genellikle karanlıkta kalan meşakkatli– yolu psikolojinin terapi sürecinden geçmektedir.

Bu aşırı başarılı insanlar tatil dönemlerini özellikle sevmezler, seviyor görünüyorlarsa da, amaçları başarılarının meyvelerini, yani maddi ve manevi kazançlarını kullanarak sosyal statülerini arttırmaktır; bu nedenle bir çoğu sükûn ve huzur içeren ortamları, aile üyeleriyle gerçek bağları güçlendirebilecekleri sakin ve hayatın yavaş aktığı yerleri, karmakarışık ve yaygaralar kopan ortamlara yeğlemezler çünkü o tarz alanlarda var olan sessizlik ve dinginlik, baskılanmış duygularının bilinç düzeyine sızarak zihinsel gerginlik yaşamalarına, psikolojik sorunlarını bastırmakta alışık oldukları davranış biçimlerini sergileyemeyecekleri ve onlara yabancı ortamlarda aşırı rahatsızlık hissetmelerine sebep olur.

En üst düzeyde başarılı insanların elde ettiklerinin yanına huzurlu ve tatminkâr bir yaşamı eklemeleri tabii ki olasıdır ama öncelikle ve tabii ki yavaş geçen meşakkatli ve acılı bir terapi sürecine cesaretle niyet etmeleri, ve kendilerine Minotor rolünü biçerek zihinlerinin karanlık ve dolambaçlı dehlizlerinden oluşturdukları bir labirentte dolanıp durmaktan vazgeçmeleri, nihayetinde, çıkış yolunu takip etmek için güvenebileceklerini hissettikleri ehil bir rehberin elini tutmaya razı olmaları gerekir: Eğer sebat ederlerse, hüzün, üzüntü, sevgi ve güven eksikliği, gerçek bağlar kuramamak, utanç, kayıp yaşamak gibi baskıladıkları duyguların üstesinden geleceklerdir.

Üst düzey başarıyı devamlı kovalamak, modern psikolojinin penceresinden bakınca bir tür bağımlılıktır; bununla başa çıkmak için güreşen bireyin yolu çocuk olduğu zamanki kişiye şefkat ve anlayış ile bakabilmeyi öğrenmesinden, aslında bir çok şeyin ta o zamanlar nasıl da farklı olmasını tercih ettiğini kabullenmesinden ve bugünkü başarılarının aslında o zaman oluşan ağır yaraların oluşturduğu hasarı iyileştirme çabasından ibaret olduğunu görmesinden geçer: Bu kişinin iyileşmesi, güven duyduğu bir kişiyle kendini güvende hissettiği bir ortamda geçmişini analiz ederek ve duygusal kayıplarının yasını tutmayı öğrenerek mümkündür.

Bu kişinin varacağı asıl üst başarı noktası, bu kadar aşırı çalışmasa ve başarılar üstüne daha büyük başarılar koymasa da, sevilen, değer verilen ve saygı duyulan biri olabileceğini anlamasıdır.

21. yüzyıl, şu veya bu nedenle, devasa başarıların geçer akçe olduğu ama buraya ulaşmak için ödenen bedellerin artık asla kale alınmadığı bir dünyayı şekillendiriyor ve modern psikoloji, en ufak bir şüpheye ve belirsizliğe yer bırakmaksızın bunun birey için en üst dizeyde yıkıcı etkilerini ortaya çoktan koydu. Ünlü olmaya uğraşmamak, büyük servet edinmek için çabalamamak, tanınmak peşinde koşmamak sağlıklı bir zihnin, huzurlu ve tatminkâr bir yaşamın işaretleri olabilir çünkü sıradan bir hayatın getirdiği özellikler içinde yaşarken, zaman ismini verdiğimiz ve asla yerine koyamadığımız kapitalimizi harcarken, her kuruş zamanımız için çok değerli şeyler alabileceğimiz ve asıl başarının burada yattığı anlamına da gelebilir.

Belki de çok başarılı insanları kıskanıp onlara öykünmeyi bırakıp, onlara üzülmeyi başarabilirsek, kendimizle alakalı bazı şeyler fark edebilir ve bunlar üzerinden de tatminkâr bir hayat kurabileceğimiz fırsatları keşfedebiliriz.

Not: Zihnimizin ve vücudumuzun daha zinde ve sağlıklı olması ve daha tatminkar bir hayat yaşamak için değişim imkanı --modern psikolojinin ışığı altında-- tabii ki mevcut fakat bunu sağlamanın yolu ne yazık ki sadece bir kaç saatlik ya da günlük kişisel gelişim kurslarına katılmakla veya birkaç ya da daha fazla kişisel gelişim kitabı okumakla değil, genellikle pek de kısa vadeli olmayan psikolojik terapi ve danışmanlık alanlarında işinin ehli kişilerle çalışmaktan geçiyor; bahis ettiğim diğer yöntemler, özellikle de gene işinin ehli ve psikoloji, terapi ve danışmanlık alanında uzun yıllar ve yüzlerce saat boyunca yoğun eğitimler almış, ilgili ve yan literatürü saygın akademik kuruluşların yayınları ışığında --tercihen orijinal lisanında-- takip eden kişiler tarafından veriliyorsa, ihtiyacınız olan değişimi tanımlayabilmeniz ve kabul etme cesaretini göstermeniz için --kendinizi tanımak açısından-- kesinlikle ve oldukça yararlı olabilir ama sonuçta bunlar ihtiyacınız olan kalıcı sonuçları size sağlamanın gerisinde kalan ve kesinlikle sınırları belli yöntemlerdir.

Address

Emirgan
Istanbul
34467

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Mehmet Emin Adanali posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Practice

Send a message to Mehmet Emin Adanali:

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram