Uzman Klinik Psikolog Onur Cansız

Uzman Klinik Psikolog Onur Cansız Uzman Klinik Psikolog Onur Cansız Uzman Klinik Psikolog Onur Cansız Haliç Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde Akademik Başarı Bursu alarak eğitim görmüştür. Prof.

Psikoloji bölümünden “Yüksek Onur Öğrencisi” olarak derece ile 3 yılda mezun olmuştur. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Çocuk Gelişimi Lisans Bölümü’nden “Onur Öğrencisi” olarak mezun olmuştur. Uzmanlık eğitimine Haliç Üniversitesi Klinik Psikoloji Master Programı’nda Başarı Burslu olarak başlayarak dereceyle bitirmiştir. Uzmanlık Tezini "Erken dönem uyumsuz şemaların somatizasyon ve dissosiyasy

onla ilişkisi" adlı tez ile tamamlamıştır. Master eğitim sürecinde Şema Terapi, Bilişsel Davranışçı Terapi, Psikanalitik Çocuk-Ergen Psikoterapisi eğitimleri ve Süpervizyonları almıştır. Dr. Doğan Şahin ve Prof. Dr. Zümra Atalay gibi yetkin birçok eğitmenden eğitimler almıştır. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi gibi Türkiye’nin en köklü iki hastanesinde klinik çalışmalarda bulunarak çalışmıştır. Aktif olarak Şema Terapi Derneği (ŞTD) ve Çift ve Aile Terapileri Derneğinde (ÇATED) komite üyesi olarak çalışmalar yürütmektedir. Yüz yüze ve Online Psikoterapi seansları gerçekleştirmektedir. Başlıca Çalıştığı Kurumlar: Klinik ve sivil toplum stajları
Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi,
Psikalpark Psikolojik ve Eğitim Danışmanlık Merkezi (Nişantaşı)
Aktarım Psikoloji (Bağdat Caddesi)
Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı (TOÇEV)
Şema Terapi Derneği ve Çift ve Aile Terapileri Derneğinde (ÇATED) komite üyesi olarak çalışmalarına devam etmektedir. Aldığı Kurs ve Sertifikalar:
Dinamik Psikoterapi Temel Eğitimi – Prof. Dr. Doğan ŞAHİN
Aktarım Odaklı Psikoterapi- Prof. Dr. Doğan ŞAHİN
Cinsel Terapi Seminerleri- Prof. Dr. Doğan ŞAHİN
Rorschach & TAT – Doç. Dr. İrem Erdem Atak (Rorschach ve Projektif Testler Derneği)
Temel Mindfulness Eğitimi – Prof. Dr. Zümra Atalay
Şema Terapi - Dr. Psk. Bahar Köse Karaca (Devam Etmekte)
Çocuk-Ergen Bilişsel Davranışçı Terapi – Doç. Dr. Dursun KARAMAN
Bilişsel Davranışçı Terapi – Doç. Dr. Cemil ÇELİK
Terapötik Kartlar – Doç. Dr. Durmuş ÜMMET
Ölüm ve Yas Terapisi – Psk. Dr. Hakan ERTUFAN
Çocuk-Ergen BDT Uygulamaları – Psk. Dr. Nevin DÖLEK
Çözüm Odaklı Terapi – Psk. Dr. Nevin DÖLEK
Kişilik Bozukluklarında Psikoterapi Eğitimi – Psk. Dr. Ferah DAYI
Bağlanma Temelli Aile ve Çift Terapisi – Psk. Dr. Suzanne LEVY
Varoluşçu Psikoterapiye Giriş – Kl. Psk. Bilal AKYÜZ
Çocuk – Ergen Bilişsel Davranışçı Terapi – Uzm. Psk. İrem Bengü AKSEKİLİ
Bilişsel Davranışçı Oyun Terapisi – Uzm. Psk. İrem Bengü AKSEKİLİ
Çocuk Merkezli Oyun Terapisi – Uzm. Pınar HOCAOĞLU
MMPI- Psk. Dr. Sinem DURUSAL
Sanat Terapisi- Dr. Volkan DEMİR

🧬 Ailelerimizden sadece genetik değil, aynı zamanda psikolojik miras da alırız. Bu miras bazen sevgi dolu anılar olur, b...
24/07/2025

🧬 Ailelerimizden sadece genetik değil, aynı zamanda psikolojik miras da alırız. Bu miras bazen sevgi dolu anılar olur, bazen ise kuşaklararası travmaların yükü.

📚 Kuşaklararası travma kavramı, özellikle epigenetik ve psikodinamik teorilerle destekleniyor. Traumatize olmuş bireylerin yaşadığı acılar, bilinçdışı yollarla sonraki nesillere aktarılabiliyor.

👶 Mesela, 2. Dünya Savaşı sonrası travmalar yaşayan ailelerin çocukları ve torunları, doğrudan yaşamamış olsalar bile, bu travmaların etkilerini psikolojik ve biyolojik olarak hissedebiliyorlar.

🔄 Yıkıcı döngüler; şiddet, ihmal, duygusal kopukluk gibi olumsuz kalıplar kuşaklar boyunca aktarılabilir. Bu da bireylerin yaşam kalitesini ve ruh sağlığını etkiler.

💡 Son yıllarda yapılan çalışmalar, farkındalığın ve bilinçli müdahalenin, bu döngüleri kırmada çok etkili olduğunu gösteriyor. Aile terapileri ve travma odaklı terapiler burada büyük önem kazanıyor.

🧘‍♀️ Bu nedenle, geçmişin yükünü taşırken, şimdi ve geleceğe odaklanarak kendi iyileşme yolculuğunuza cesaretle devam etmek, en değerli adımlardan biri.

💡 Duygusal emek, hayatımızın her alanında karşımıza çıkar; özellikle ilişkilerde, iş hayatında ve aile içinde “hep veren...
17/07/2025

💡 Duygusal emek, hayatımızın her alanında karşımıza çıkar; özellikle ilişkilerde, iş hayatında ve aile içinde “hep veren” olmak büyük bir yorgunluk yaratabilir.

⚡ Arlie Hochschild’in “Duygusal Emek” kavramı, kişilerin içsel duygu durumlarını yöneterek dışarıya belirli bir duyguyu yansıtma çabasını anlatır. Bu durum, gerçek duygularla dışa yansıyanlar arasında büyük bir çelişki yaratabilir.

🧠 Sürekli başkalarının duygusal ihtiyaçlarına odaklanmak, empatiyle harmanlanırken kişisel sınırların aşılmasına ve tükenmişliğe neden olur. Bu durum, duygusal yorgunluk sendromu olarak da bilinir.

😔 Bu yorgunluk, zamanla motivasyon kaybı, depresyon belirtileri ve hatta fiziksel hastalıklarla kendini gösterebilir. “Seni neyin yorduğunu bilmek, iyileşmenin ilk adımıdır.”

🌿 Duygusal emek yorgunluğu yaşayan kişiler, bazen kendi duygularını görmezden gelir ve “ben hep dayanırım” düşüncesiyle hareket ederler. Bu da iyileşmeyi zorlaştırır.

📖 Carl Jung’un dediği gibi, “Karanlıkla yüzleşmeden aydınlığa ulaşamayız.” Kendi duygusal sınırlarını belirlemek, dinlenmek ve destek almak, bu yorgunluğu aşmanın anahtarıdır.

💪 Siz de kendinizi “hep veren” rolden çıkarabilir, sağlıklı sınırlar koyabilir ve enerjinizi kendiniz için de kullanabilirsiniz. Bu, ruh sağlığınız için olmazsa olmazdır.

🎭 “İyi çocuk” olmak, aslında sadece dışarıya gösterdiğimiz bir rol değil, çoğu zaman içimizde taşıdığımız ağır bir yüktü...
10/07/2025

🎭 “İyi çocuk” olmak, aslında sadece dışarıya gösterdiğimiz bir rol değil, çoğu zaman içimizde taşıdığımız ağır bir yüktür. Bu yük, aile ve toplum beklentileriyle şekillenir.

⚖️ Erik Erikson’un gelişim kuramında, çocuklukta “kimlik ve rol karmaşası” yaşanırken, iyi çocuk olma beklentisi kişinin gerçek benliğini gölgeleyebilir. “Hep doğru olanı yapmalıyım” inancı, duygusal baskı yaratır.

🔒 Bu yük, özellikle mükemmeliyetçilikle birleştiğinde, çocuklukta başlayan kaygılarla beraber yetişkinlikte “kendini beğenmeme” ve “kendini eleştirme” döngüsüne dönüşür.

💡 Alice Miller’in “Zalimlikten Kaçış” kitabında, ebeveynlerin “iyi çocuk” beklentilerinin çocukların iç dünyasında nasıl bastırılmış öfke ve acıya yol açtığına değinilir.

😓 İyi çocuk rolünü üstlenen kişiler, çoğu zaman kendi ihtiyaçlarını görmezden gelir, duygularını bastırır ve başkalarının beklentilerine göre yaşarlar. Bu da uzun vadede tükenmişlik ve duygusal yorgunluğa neden olur.

🌈 Ama gerçek özgürlük, “iyi çocuk” rolünü bırakmak ve kendi ihtiyaçlarını keşfetmekle başlar. Brené Brown’un dediği gibi, “Mükemmellik değil, özgünlük bizi güçlü kılar.”

🌻 Kendinize izin verin; hata yapın, sınırlar koyun ve gerçek benliğinizi yaşamaya başlayın. Bu yükü hafifletmenin yolu, kendinize şefkat göstermekten geçer.

Reddedilme travması, insanın en temel ihtiyaçlarından biri olan “ait olma” duygusunu zedeler. Çocuklukta ya da yetişkinl...
03/07/2025

Reddedilme travması, insanın en temel ihtiyaçlarından biri olan “ait olma” duygusunu zedeler. Çocuklukta ya da yetişkinlikte deneyimlenen bu travma, kişinin ilişkilere yaklaşımında derin izler bırakır.

🛡️ Kaçınan bağlanma stili, John Bowlby’nin bağlanma teorisinde önemli bir yere sahiptir. Bu kişiler, reddedilme korkusuyla ilişkilerden uzaklaşır, duygusal mesafeyi korurlar. Çünkü “yaklaşmak” risklidir, “uzak kalmak”sa koruyucudur.

🔍 Mary Ainsworth’un araştırmaları da bu stilin oluşumuna ışık tutar; ebeveynlerin duygusal olarak ulaşılmaz veya tutarsız olduğu durumlarda çocuk, kendi kendini duygusal olarak koruma mekanizması geliştirir.

🌫️ Reddedilme travması yaşayan kişiler, duygularını bastırma, yakınlık kurmaktan kaçınma ve kendi kendine yetme eğilimindedir. “Kimseye güvenmemek” onlara zarar gelmesini engellemenin yoludur.

📚 Psikanalizde Melanie Klein, “İçsel nesne ilişkileri” kavramıyla, kişinin erken yaşta yaşadığı reddedilme deneyimlerinin, zihinsel temsillerde nasıl kalıcı yaralar açtığını anlatır. Bu da kaçınan bağlanmanın iç dinamiğini oluşturur.

🌱 Ama şunu bilmek çok önemli: Kaçınan bağlanma stili sabit değildir. Terapi, güvenli bağlanma modelleri ve sağlıklı ilişki deneyimleriyle bu mesafe yavaş yavaş kapanabilir.

💡 Carl Rogers’ın dediği gibi, “Kendimizi olduğumuz gibi kabul etmek, değişimin başlangıcıdır.” Reddedilme travmasıyla yüzleşmek ve kendine şefkat göstermek, bu sürecin temel taşıdır.

👨‍👩‍👧‍👦 Ebeveynlik, bazen büyük bir sevgiyle beraber yoğun baskılar, beklentiler ve zorlayıcı roller getirir. Bu roller,...
01/07/2025

👨‍👩‍👧‍👦 Ebeveynlik, bazen büyük bir sevgiyle beraber yoğun baskılar, beklentiler ve zorlayıcı roller getirir. Bu roller, çocuğun kişilik gelişimini ve ilerleyen yaşlarda ilişkilerini derinden etkiler.

⚖️ Erik Erikson’un psikososyal gelişim evrelerinde, güven duygusu ve kimlik gelişimi, ebeveyn tutumlarından doğrudan etkilenir. Aşırı eleştirel ya da kontrolcü ebeveynlik, yetişkinde özgüven eksikliği ve bağlılık sorunlarına yol açabilir.

🔒 Zorlayıcı ebeveyn rolleri, çocuklarda “yüksek performans gösterme” zorunluluğu ve “mükemmel olma” baskısı yaratır. Bu da ilişkilerde gerçek benliklerini gizlemelerine, rol yapmalarına neden olur.

💔 Bu durum “kaygılı bağlanma” stiline zemin hazırlar; bireyler sevgiyi kazanmak için aşırı çaba harcayabilir veya kendilerini korumak için uzaklaşabilirler.

🛠️ İlişkilerde bu zorlayıcı ebeveyn etkilerini fark etmek ve üzerinde çalışmak çok önemli. Bilişsel davranışçı terapi, aile terapisi ve duygusal farkındalık artırma çalışmaları bu noktada destek olur.

📚 Brené Brown’un “Kırılgan Güç” kitabında dediği gibi, “Bağlanma ve güvenlik, ancak kırılganlık gösterdiğinde mümkün olur.” Zorlayıcı ebeveynlikten gelen duvarları yıkmak için kırılganlıkla yüzleşmek gerekir.

🌈 Siz de kendi ebeveynlik rolünüzü sorgularken, geçmişin yüklerinden özgürleşebilir ve sevgi dolu, destekleyici ilişkiler kurabilirsiniz.

🧸 Çocuklukta yaşanan sessiz travmalar, yani dışarıdan görünmeyen ama içimizde derin izler bırakan deneyimler, yetişkinli...
26/06/2025

🧸 Çocuklukta yaşanan sessiz travmalar, yani dışarıdan görünmeyen ama içimizde derin izler bırakan deneyimler, yetişkinliğe sessiz ve sinsice yansır. Bazen biz bile fark etmeyiz bu yükün varlığını.

🌱 Psikanalitik teoride, Freud’un “bastırma” kavramı tam da bu noktayı açıklar; travmatik anılar bilinç dışına itilir, ama etkileri davranışlarımızda, ilişkilerimizde gizlice ortaya çıkar.

💭 Örneğin, güven sorunu, özgüven eksikliği ya da sürekli kendini eleştirme hali, çocuklukta yaşanan duygusal ihmalin yetişkinlikteki sessiz yansımalarıdır. Bunlar çoğu zaman “neden böyleyim?” sorusunun cevabı olabilir.

🌊 Aynı zamanda, John Bowlby’nin bağlanma teorisi de bu süreci anlamak için önemli. Güvenli bağlanma deneyimlemeyen çocuklar, yetişkin ilişkilerinde kaygılı ya da kaçıngan bağlanma stilleri geliştirebilirler. Bu, onların dünyayla kurduğu sessiz bir mesafedir aslında.

📚 “Sessiz çocukluk” dediğimizde, bu sadece fiziksel bir sessizlik değil, duygusal ve psikolojik bir izole olma halidir. Bu durum, ilerleyen yaşlarda depresyon, anksiyete, hatta kronik stres bozukluklarına zemin hazırlayabilir.

🦋 Bu sessizlik kırılabilir ve iyileşme mümkündür! Travma terapileri, EMDR, bilişsel davranışçı terapi gibi bilimsel yöntemlerle bu derin yaralar iyileştirilebilir.

🎨 Edebiyatta da sıkça işlenir bu konu. Virginia Woolf’un dediği gibi, “Kendi içimizdeki sessizlikler, dış dünyanın en gürültülü anlarından daha çok konuşur.”

🌟 Kendini tanıma ve kabul etme sürecinde, sessiz travmaların sesini duymak ve onlarla yüzleşmek, hayatına ışık tutacak en cesur adımdır.

“Küçük şeylere neden bu kadar takılıyorum?” diye kendinize soruyor musunuz sık sık?💭 Duygularınızı çok derinden yaşadığı...
10/06/2025

“Küçük şeylere neden bu kadar takılıyorum?” diye kendinize soruyor musunuz sık sık?
💭 Duygularınızı çok derinden yaşadığınız için zaman zaman kendinizi yorgun ya da farklı hissediyor olabilirsiniz. Bu, yüksek duyarlılık (HSP) olarak tanımlanır.

🧠 Psikolog Elaine Aron bu kişileri “Highly Sensitive Person” olarak tanımlar. Yani duyguları daha ince hisseden, detaylara duyarlı, empati kapasitesi yüksek bireyler…

💬 Ancak bu hassasiyet, duyguların kolayca yara almasına da neden olabilir. Yoğun duyguların içinde kaybolmak, diğer insanların enerjisinden çok etkilenmek yaygındır.

🧘‍♂️ Ama bilin ki bu bir zayıflık değil; tam tersine, derinlikli bir algıdır. Önemli olan bu özelliğinizi tanımak ve hayatınızı ona göre düzenlemektir.

🌿 Sessizlik, doğa, yalnız kalabilme alanları sizin için önemli kaynaklardır. Aynı zamanda sınır çizmek, duygusal hijyeninizi korumak için gereklidir.

📌 Derin hissetmek, kırılganlık değil; duyarlılığın gücüdür.

🏚️ “Biz seni çok seviyoruz” dediler ama hep kendi kurallarını dayattılar mı?💔 Sevgiyle birlikte kontrol ve suçluluk da v...
03/06/2025

🏚️ “Biz seni çok seviyoruz” dediler ama hep kendi kurallarını dayattılar mı?
💔 Sevgiyle birlikte kontrol ve suçluluk da verildiyse, muhtemelen bir narsistik aile dinamiğinde büyümüş olabilirsiniz.

🧠 Narsistik ailelerde ebeveynin temel ihtiyacı görülmek ve takdir edilmektir. Ve bu ihtiyacı çocuğun üzerinden karşılamaya çalışır. Bu da çocuğun duygusal ihtiyaçlarının sürekli ötelenmesine neden olur.

🧬 Psikanalist Alice Miller, “Ebeveynin gölgesi altında büyüyen çocuk, kendine ait duyguları bastırır ve ebeveynin beklentilerini yaşamaya başlar.” der.

📦 Böyle bir yapıda büyüyen bireyler; sınır koymakta zorlanır, hayır diyemez, sürekli onay alma ihtiyacı hisseder. Çünkü çocuklukta, sevilmek için "doğru" olmaları gerekmiştir.

🔎 İlk adım bu döngüyü fark etmektir. Ailenizi suçlamadan, ama olanı olduğu gibi tanımlayarak…

🧘‍♀️ Terapi bu noktada çok destekleyici olabilir. Çünkü çocuklukta susturulan o sesin tekrar konuşmasına alan açar.

📌Siz artık büyüdünüz ve kendi gerçekliğinizi inşa etme hakkınız var.

🌫️ Bazen aynaya bakarsınız ve “Ben kimim?” diye sormaya başlarsınız.🪞 Kendinizi rollerinizin, sorumluluklarınızın, bekle...
27/05/2025

🌫️ Bazen aynaya bakarsınız ve “Ben kimim?” diye sormaya başlarsınız.
🪞 Kendinizi rollerinizin, sorumluluklarınızın, beklentilerin içinde kaybolmuş hissediyor olabilirsiniz.
🧠 Bu, pek çok insanın hayatının bir döneminde yaşadığı bir varoluşsal sorgulamadır.

💬 Varoluşçu psikologlar Viktor Frankl ve Irvin Yalom bu duyguyu “varoluşsal boşluk” olarak adlandırır. Frankl’a göre “İnsan, yaşamın anlamını arayan bir varlıktır.” Ve bazen bu arayışta kendimizi yitiririz.

🌱 Kendinizi yeniden bulmak, büyük bir patlamayla değil; küçük adımlarla gerçekleşir.
👣 Belki bir sabah erken uyanıp sessizce kahvenizi içtiğinizde…
📖 Belki çocukken sizi heyecanlandıran bir şeyi yeniden yaptığınızda…

🔍 Kendinize “Ben ne hissediyorum, ne istiyorum?” sorularını sormaya başladığınızda, iç sesiniz yavaş yavaş size cevap vermeye başlar.

🧘‍♂️ Terapi bu süreçte güçlü bir araçtır. Çünkü orası yargılanmadan kendinizi keşfedebileceğiniz bir aynadır.

📌 Kendinizi kaybetmiş olabilirsiniz ama bulmak hâlâ sizin elinizde.

🍩 Bazen tok olduğunuzu bildiğiniz hâlde eliniz yine de bisküvi paketine mi gidiyor?😔 Kendinizi yorgun, stresli, yalnız h...
22/05/2025

🍩 Bazen tok olduğunuzu bildiğiniz hâlde eliniz yine de bisküvi paketine mi gidiyor?
😔 Kendinizi yorgun, stresli, yalnız hissettiğinizde mutfağa mı yöneliyorsunuz?
📚 Bu durum sandığınızdan çok daha yaygın. Buna duygusal yeme ya da duygusal açlık diyoruz.

🧠 Psikoloji alanında özellikle davranışsal ve psikanalitik kuramlar, yeme davranışının sadece biyolojik değil, aynı zamanda duygusal bir işlevi olduğunu vurgular. Yani siz aslında duygularınızı doyurmaya çalışıyorsunuz.

💬 Belki çocukken susturulmak için bir kurabiye verilmişti size… Belki de başardığınızda ödül hep tatlıydı. İşte o bağlantılar zihninizde hâlâ aktif.

🕯️ Duygusal açlık; sıkıntı, stres, öfke, yalnızlık ya da boşluk hissiyle başa çıkmak için bir kaçış kapısı olabilir. Ancak geçicidir. Sonrasında genellikle suçluluk, pişmanlık ve yine kendinizle çatışma yaşarsınız.

🌱 Ne yapabilirsiniz peki? Öncelikle kendinize “Gerçekten aç mıyım, yoksa bir duygudan mı kaçıyorum?” sorusunu sormak iyi bir başlangıç olur.

🧘‍♀️ Alternatif olarak duygularınızı yazmak, farkındalıkla nefes almak, yürüyüşe çıkmak ya da bir dostla konuşmak size iyi gelebilir.

📌 Yeme davranışınızın arkasındaki duyguyu anlarsanız, iyileşme kapısını aralamış olursunuz.

🌧️ “Yine kendini geri plana attın, değil mi? Onun acısını sen de içselleştirdin...”😞 Empati kurmak harika bir şeydir; bi...
20/05/2025

🌧️ “Yine kendini geri plana attın, değil mi? Onun acısını sen de içselleştirdin...”
😞 Empati kurmak harika bir şeydir; bir insanı gerçekten anlayabilmek, onun duygularına dokunabilmek… Ama sınırlarını bilmezsek, bu güzel beceri bir yük haline gelir. Buna psikolojide empati yorgunluğu denir.

🧠 Klinik psikolog Charles Figley, empati yorgunluğunu, başkalarının acısına uzun süre tanıklık eden kişilerin duygusal olarak tükenmesi şeklinde tanımlar. Sıklıkla terapistlerde, sağlık çalışanlarında görülür ama aslında hepimiz bu döngünün içine düşebiliriz.

💔 Sürekli “anlamaya çalışan” taraf olmak, zamanla kendi duygularını bastırmak, kendini unutmak, içsel bir boşluk yaratır. Çünkü herkesin yükünü sırtlanırken, senin omuzların zayıflıyor.

🍃 Peki ne yapmalı?
Kendini suçlamadan sınır koymak. “Seni anlıyorum ama bu konuda ne yapabileceğim sınırlı” diyebilmek. Ve bazen sadece dinleyip, kurtarıcı rolünü üstlenmemek. Çünkü senin de bir insan olduğunu unutmamak gerek.

📌 Unutma: Anlayabilirsin ama tükenmek zorunda değilsin.

Kendi değerini bilmek, aslında sadece başkalarının görüşlerine dayalı olmayan bir özdeğer geliştirmek demektir. Birçok i...
08/05/2025

Kendi değerini bilmek, aslında sadece başkalarının görüşlerine dayalı olmayan bir özdeğer geliştirmek demektir. Birçok insan, dışarıdan gelen onaylarla kendi değerini ölçmeye eğilimlidir. Bu da onları sürekli bir onay arama döngüsüne sokar. Fakat, özdeğer sadece başkalarının söylediği şeylerle şekillenmez, içsel bir kabul ve sevgiyle de güçlenir. 💖

🔄 Onay Arama Döngüsü
Onay arama, aslında bağımlı kişilik yapılarının bir belirtisi olabilir. Sürekli başkalarından onay almak, kişi üzerinde stres yaratabilir çünkü her zaman başkalarına ihtiyaç duyduğumuzu hissettirir. Bu da bağımsızlık ve özgüven eksikliklerine yol açar. 🙋‍♂️ Carl Rogers, insanlar için en önemli şeyin içsel bir özdeğer hissi olduğuna inanıyordu; dışarıdan gelen onay, sadece bu hissi güçlendirebilir, ancak temeli ondan bağımsız olmalıdır.

💭 Kendi Değerini Keşfetmek
Onay arama döngüsünden çıkmak için, önce kendi değerini tanımak gerekir. Bu, başkalarına sürekli onay almak yerine, kendinize “ben yeterliyim” diyebilmekle başlar. Mindfulness gibi farkındalık teknikleri de, kişinin kendi içsel değerini keşfetmesine yardımcı olabilir. 🍃

🛠️ Değerini Bilmek İçin Ne Yapmalı?
Kendi değerini bilen bir kişi, dışarıdan gelen negatif geri bildirimlere daha az duygusal tepki verir ve kendi sınırlarını çizmeye başlar. Her şeyden önce, kişinin sahip olduğu özellikler ve yetenekler üzerinde yoğunlaşması gerekir.

Address

Istinye

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Uzman Klinik Psikolog Onur Cansız posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Practice

Send a message to Uzman Klinik Psikolog Onur Cansız:

Share