
20/04/2025
Mitolojide Prometheus, tanrılardan ateşi çalarak insanlara armağan eden figürdür. Bu eylemi nedeniyle Zeus tarafından acımasız bir cezaya çarptırılır: Sonsuz bir döngü içinde her gün ciğeri kartallar tarafından parçalanır ve her gece yeniden büyür. Prometheus'un fedakârlığı, insanlık adına çekilen bitmek bilmez bir acının simgesi haline gelir.
Prometheus anlatısından günümüze uzanan izlek, özellikle kendini feda etme ve aşırı sorumluluk alma eğilimleriyle ilişkilendirilebilir. Modern psikoloji terminolojisinde bu durum, kimi zaman “kurtarıcı sendromu” olarak tanımlanır. Kişi, başkalarının iyiliği için kendi ihtiyaçlarını sürekli ikinci plana atar, kendi sınırlarını ihlal eder, nihayetinde tükenmişlik ve derin bir yalnızlık yaşar.
Freud, fedakârlık eğilimini süperegonun katı yapılanmasıyla açıklar; birey, içselleştirdiği cezalandırıcı ebeveyn figürünün izinde kendi arzularını bastırır. Nesne ilişkileri kuramcıları ise bu eğilimi, yeterince güvenli bağlanamamış bireylerin ilişkilerde varoluş hakkı elde etmeye çalışmalarıyla ilişkilendirir; sevgiye ve değere ancak başkalarının acısını dindirerek ulaşılabileceğine inanılır.
Bir patoloji halini aldığında Prometheusvari davranış, bireyin kendi varoluşunu inkâr ederek sürekli bir başkasının yükünü taşımasına, zamanla kronik öfke, değersizlik hissi ve fiziksel tükenmişlik tablolarına yol açar. Sağlıklı ruhsal gelişimde ise başkalarına destek olmak, bireyin kendi sınırlarını koruyabildiği ve özdeğer duygusunu zedelemeden empatik ilişkilere girebildiği bir olgunluk aşamasıdır.