21/09/2023
Hepimiz kendi cennetimizi, kendi cehennemimizi yaşıyoruz. Ne, ne kadar gerçek, ne kadar değil, bilmiyoruz. Hepimiz yanan sönen ışıklar gibiyiz. Bir varız bir yokuz. Bir masal kahramanı oluyoruz. Başka masallarla kesişiyor yollarımız, o masalların kahramanlarıyla... Masalız ama biliyor musunuz? Masallar yaşatır ama yaşamazlar. Bizler de yaşatıyoruz. Ne kadar yaşıyoruz? Kim bilir? Siz söyleyin!
Hayatımda bir kişi hayatımdan çıkarken boyumdan büyük ağladım. Babama sarılmadığım, anneme sarıldığım kadar içten sarıldığım biriydi. Aranızda bunun ne demek olduğunu bilenler olduğuna eminim. Sonra da gidenler oldu. Bazen benden, bazen dünyadan... Bir de hiç gitmeyenler, her kavuştuğumuzda, kaldığımız yerden devam ettiklerimiz... Ve benim de gittiklerim...
Hiçbir kayıp, yeni bir acı yaratmaz. Her kayıp, derinlere gömülmüş olanları diriltir. Bu yüzden kendinizi birine sarılmaktan, alışmaktan, ısınmaktan korkar bulursunuz. Ilık ılık içinize aktığını hissettiğiniz an, kaçıp uzaklaşasınız gelir. Tanıdığınız bir acı vardır ve bilmediğiniz bir haz... Kim, kime galip gelir? Sizin gidesiniz gelir.
Benim masalımda da gözyaşı var, tıpkı sizlerin masallarında da olduğu gibi. Benim masalımda da umut, mutlu son ve sonrasının bilinmezliği... Masallar böyledir. Size sonrasını kendine saklayan mutlu sonlar verir. Al bunu ve yetin der. Düşün ki sonrası hep böyle sürüp gidecektir.
Ben yine de umudu severim. Fakirin ekmeğiyse, yiğidin kamçısıdır. Varsın olsun! Uğraşıp didinmek midir hayat yoksa yürüdükçe dirilmek mi? Siz hangi zamanlarda, nerelerde, kimlerle yürümeyi seversiniz? Yoksa yürüyeyim de gerisi mühim değil diyenlerden misiniz? Ne bileyim işte! Masallar yaşıyor şekerciğim, bizler gelip geçiyoruz.
Hüseyin Akdağ