http://www.fuatcancaliskan.com/

Uzman Psikolojik Danışman Fuat Can Çalışkan, Izmir (2025)

25/06/2025

Bağımlılık Mı — Alışkanlık Mı
Bir davranışa sık sık başvurmak normaldir; keyif aldıkça beyin ödül sistemi “devam et” sinyali gönderir. Sorun, bu sinyalin hayatı daraltacak kadar yüksek sesle çaldığında başlar. Kontrol hâlâ sizde mi, yoksa davranış mı direksiyona geçti?

• 🎯 Ana amacınızı netleştirin: “Bu eylem bana ne sağlıyor?”
• ⏱️ Günlük süreyi ölçün, gerçek veriyi görün.
• 🪄 Boşluk yaratın: Beş dakikalık mola, isteğin gücünü test eder.
• 🔄 Keyif veren alternatifleri (yürüyüş, sohbet, müzik) hazır tutun. Sosyal destek ve sosyal ilişkiler kişilerin psikolojik iyi oluşlarını uzun vadeli desteklemektedir.
• 🤝 Güvendiğiniz biriyle ilerlemeyi paylaşın; dış göz, kör noktaları aydınlatır.

📌 Gerçek hayattan: Ali, iş çıkışı oyun konsolunda “sadece yarım saat” diyordu. Zamanlayıcıyı kurduktan sonra sürenin üç saati aştığını fark etti. Süreyi haftada üç akşama indirdiğinde uyku düzeninin düzeldiğini gözlemledi, ertesi günlerdeki enerjisi arttı.

🗝️ Uygulanabilir öneri: İstek yükseldiğinde davranışı hemen yapmak yerine üç dakika durup bedene odaklanın. Nefesin ritmini izleyin, istek dalga gibi yükselip söner; geçmişteki örnekleri hatırlayın. O üç dakika, seçim özgürlüğünü geri kazandırır.

Siz hangi alışkanlığın sınırını netleştirmeye ihtiyaç duyuyorsunuz? Yorumlarda buluşalım! 👇

13/06/2025

Sosyal Beceri Programımızı, bireysel ihtiyaçlara göre düzenlenebilir esnek etkinliklerle derinleştirdik. Haftalık hedeflerle senkronize olan ebeveyn modüllerimizde, örnek uygulamalar ve bilgilendirmeler ile beceri edinimi sürecine ebeveynler de aktif olarak katılıyor. Bu bütüncül yapı, ebeveynleri sürecin paydaşı haline getirerek hem ebeveyn-çocuk etkileşimini güçlendiriyor hem de beceri gelişiminin sürdürülebilirliğini artırıyor. Programımızda, bilimsel geçerliliği araştırmalarla desteklenen Bilişsel Davranışçı Terapi, Sosyal Duygusal Öğrenme Çerçevesi, Bandura’nın modelleme ve pekiştirme ilkelerinden de faydalanıyoruz.

13/06/2025

Detaylarda Kaybolmak?

Hepimiz anlattığımız konunun anlaşılmasını isteriz. Renkli ayrıntılarla bezediğimiz cümleler, hikâyeyi canlı kılarken bazen mesajı gölgede bırakabilir. İşte dengeyi bulmanın yolları:

• Ana fikri netleştirip detayları ona hizmet edecek şekilde seçin.
• Kendinize “Bu bilgi dinleyiciye ne katıyor?” sorusunu sorun.
• Kısa metaforlar kullanarak uzun açıklamaları sıkıştırın.
• Karşınızdakinin göz teması, beden dili ve sorularıyla gelen “tamam, yeterli” sinyallerini yakalayın.
• Gün içinde bir sohbeti bilinçli olarak üç cümleyle özetlemeyi deneyin; tekrar ettikçe beyniniz odaklanmayı öğrenir.

🎯 Gerçek hayattan bir an: Toplantıda sunum yapan Ayşe, her slayta uzun açıklamalar ekliyordu. Yanında oturan arkadaşı “Üç ana noktan var, onlara odaklan” dedi. Küçük değişiklik, dinleyicilerin katılımını artırdı ve sunum süresini on dakika kısalttı.

🗝️ Uygulanabilir öneri: Bir düşünce aklınıza geldiğinde önce derin nefes alıp aklınızdan hızla “Özetle → Gerekli mi? → Etki ne?” basamaklarını geçirin. Bu mini duraklama, konuşmadan önce zihninizde düzen kurar.

Siz nasıl bir denge kuruyorsunuz? Paylaşın, birbirimize ilham olalım! 👇

02/06/2025

Öfkeyi Dışa Vurmak Mı, Yönetmek Mi?
Çoğumuz öfkelendiğimizde yalnızken bağırmanın, bir yastığa vurmanın ya da sert bir egzersizin rahatlatıcı olacağını düşünürüz. Oysa araştırmalar, bu tarz “öfkeyi dışa vurma” davranışlarının duygusal gerilimi azaltmak yerine daha sık öfke patlamalarına yol açabileceğini gösteriyor

Gerçek rahatlama, öfkenin arkasındaki düşünce kalıplarını tanımak ve dönüştürmekle başlar. Bu duygular, sadece “olanlar” yüzünden değil, onları nasıl yorumladığımızla da ilgilidir.

Peki neler işe yarar?
– Derin nefes alıp vücudu sakinleştirmek
– Öfkeyi tetikleyen düşünceleri fark edip sorgulamak
– Duyguyu bastırmadan ifade edebilmek
– Sorunu çözmeye odaklı düşünmek
– Kendinize mola vermek

Örneğin, biri size ters bir şey söylediğinde “Bana saygısızlık yaptı” diye düşünüyorsanız, bu düşünce öfkeyi daha da tetikleyebilir. Ama durup “Belki kötü bir günü vardı” diye değerlendirmek, aynı durumda farklı hissetmenize yol açabilir. Bu, duyguyu bastırmak değil, düşünceyi esnetmektir.

Bilişsel Davranışcı Terapi temelli öneri:
Bir dahaki öfkelendiğinizde düşüncelerinizi yazın. Ne oldu, ne hissettiniz, aklınızdan ne geçti? Sonra kendinize şu soruyu sorun: Bu düşünce ne kadar gerçekçi?

🧠 Öfkenizi anlamak ve sağlıklı şekilde ifade etmek mümkün. Siz genelde öfkenizle nasıl baş ediyorsunuz?

06/05/2025

Konfor alanı, her şeyin tanıdık ve öngörülebilir olduğu, zihnin “burada kal, burası güvenli” dediği bir yer. Ama bir yandan da sizi tutan, sıkıştıran bir çember olabilir.

Yeni bir işe başlamak, ilişki kurmak, taşınmak, sahneye çıkmak ya da sadece “hayır” demek bile bu alanın dışına çıkmak anlamına gelebilir. Bu adımlar çoğu zaman kaygı yaratır çünkü beynimiz belirsizliği tehdit olarak algılayabilir. Ancak araştırmalar, kişi kendini bilinçli olarak rahatsız edici deneyimlere maruz bıraktığında hem kaygı düzeyinin azaldığını hem de öz-yeterlik inancının arttığını gösteriyor.

İşte bunu kolaylaştıracak birkaç öneri:
• Küçük hedefler koyun: Bir anda büyük değişim yerine, alıştığınızın biraz dışına çıkmak yeterlidir.
• Belirsizlikle kalma alıştırmaları yapın: “Ne olacak?” sorusuna takılmak yerine “Ne yapabilirim?”e odaklanın.
• Hata yapma hakkınızı tanıyın: Hiçbir gelişim, deneme ve yanılma olmadan olmaz.
• Başarılarınızı görünür hale getirin: Küçük adımlarınızı bile yazın, kutlayın.
• Kendinize yargılamadan yaklaşın: “Yine yapamadım” demek yerine “Deniyorum” demeyi seçin.

Mesela, konuşma yapmaktan çekinen bir kişi, önce ayna karşısında alıştırma yapmaya başlayarak kendisini kademeli alıştırabilir. Sonra güvendiği bir arkadaşına konuşma denemesi yapar ve bir süre sonra bir seminerde sahneye çıkabilecek hale gelebilir. Değişim küçük adımlarla başlar.

Siz hangi konfor alanından çıkmak istiyorsunuz?
Yorumlara yazın, birlikte konuşalım.

24/04/2025

Olayları değil, onları nasıl yorumladığınızı fark edin
Zihnimiz, yaşadığımız olaylara nötr kalmaz. Onları hızla yorumlar ve bu yorumlara göre duygular üretir. Ancak bu yorumlar her zaman gerçekçi ya da sağlıklı olmayabilir.
İşte bu noktada “bilişsel çarpıtmalar” devreye girer. Bu, düşünme biçimimizdeki sistematik hatalardır. Fark edilmediklerinde, kaygıyı, öfkeyi, suçluluğu ya da umutsuzluğu besleyebilirler.

Örneğin:
• Patronunuz toplantıda yüzünüze bakmadı. “Kesin bir şeyden rahatsız oldu, ben yanlış yaptım” diye düşündünüz. Bu, zihin okumadır.
• Sınavdan düşük not aldınız. “Ben zaten başarısız biriyim” dediniz. Bu, aşırı genellemedir.
• Arkadaşınız size mesaj atmadı. “Beni artık sevmiyor” diye yorumladınız. Bu da felaketleştirme olabilir.

Oysa bu düşünceler sadece yorumdur. Gerçek olup olmadığını sorgulamak mümkün.

Bir öneri:
✨ “Düşünce Günlüğü” tutun.
Gün içinde yoğun duygular yaşadığınız anları not alın.
• Olay neydi?
• Ne düşündünüz?
• Ne hissettiniz?
• Bu düşüncenin kanıtı ne? Karşı kanıtı var mı?
• Daha dengeli bir bakış açısı ne olabilir?

Bu alıştırma, zihninizin yorumlarını fark etmenizi ve düşüncelerinizle aranıza mesafe koymanızı sağlar.

Unutmayın: Her düşünce doğru değildir. Ama her düşünce değerlendirilebilir.

Peki siz, en çok hangi düşünce hatasını yaparken yakalıyorsunuz kendinizi?

15/04/2025

Her Altüst Oluş Bir Fırsat Değil
“Hayatının altı üstünden daha iyi olmadığını nereden biliyorsun?”
Bu cümleyi duymuş olabilirsiniz. İyi niyetli görünebilir. Ama çoğu zaman, zorlanmayı geçersiz kılar, süreci küçümser.

Her zorlanma “bir şey için” değildir. Bazen sadece zorlanırız. Ve bu da insani bir deneyimdir.

Peki ne yapabiliriz?
• Değişimin bizde neye yol açtığını gözlemleyebiliriz
• “Daha iyi olmalı” baskısı yerine, olanı anlamaya çalışabiliriz
• Acıya anlam yükleme çabasına girmeyebiliriz
• Kendimizi olduğumuz hâl ile kabul etmeyi deneyebiliriz
• Umut yerine gerçekliğe tutunabiliriz

✨ Bilişsel Davranışçı Terapi temelli bir öneri: Böyle zamanlarda “şimdi ne düşünüyorum, ne hissediyorum, nasıl davranıyorum?” sorularıyla kendinizi gözlemleyin. Bu üçlü arasındaki bağı fark etmek, zihinsel döngüleri fark etmenin ilk adımıdır.

Siz hiç “iyi gelecek” beklentisiyle daha da yorulduğunuz oldu mu?

08/04/2025

Tükenmeden önce durmayı öğrenmek, kendinize verebileceğiniz en büyük hediyedir.

Tükenmişlik bir anda gelmez. Yavaş yavaş artan yorgunluk, motivasyon kaybı, keyif aldığınız şeylere karşı ilgisizlik… Bunların hepsi zihninizin ve bedeninizin size verdiği sinyallerdir. Çoğu zaman bu sinyalleri görmezden geliriz; “Biraz daha dayanırım”, “Şimdi bırakmak olmaz” deriz. Ama asıl önemli olan, tükenmeden önce durabilmek ve kendinizi koruyabilmektir.

📌 Peki tükenmişlikten nasıl korunabilirsiniz?

💡 Sinyalleri ciddiye alın. Bitkinlik, umutsuzluk ve sürekli isteksizlik varsa, bu size bir şey anlatıyor olabilir.
💡 Mükemmel olma çabası yerine yeterli olmayı seçin. Her şeyin kusursuz olması gerekmez.
💡 Gün içinde kısa molalar verin. Sürekli üretmek zorunda değilsiniz. Dinlenmek de üretimin bir parçası.
💡 Duygularınızı bastırmayın. Kendinize ne hissettiğinizi sormaktan çekinmeyin.
💡 İletişimde kalın. Zorlandığınızda bunu paylaşmak güçsüzlük değil, farkındalıktır.

⚠️ Unutmayın: Tükenmişliği fark etmek bir zayıflık değil, kendinize verdiğiniz önemin göstergesidir. Kendinizi ihmal etmeyin. Bazen en güçlü hareket, durmayı bilmektir.

💬 Siz tükenmişlik yaşamamak için neler yapıyorsunuz? Yorumlarda paylaşın, birlikte öğrenelim. 👇💭

21/03/2025

🔹 Uluslararası Eğitim ve Bilimsel Çalışmalarla Güçlü Bir Terapi Yaklaşımı 🔹

📍 Bilişsel Davranışçı Terapi’yi (CBT), kurucusu Dr. Aaron Beck ve Dr. Judith Beck’ten,
📍 Kabul ve Kararlılık Terapisi’ni (ACT) ve Travma Odaklı Kabul ve Kararlılık Terapisi’ni (TFACT), bu alandaki en büyük otoritelerden biri olan Dr. Russ Harris’ten öğrendim.
📍 Dr. Russ Harris ile süpervizyon sürecini tamamladım.

🎓 Boğaziçi Üniversitesi’nde Psikolojik Danışmanlık lisans ve yüksek lisans eğitimimi yüksek onur derecesiyle tamamladım.
📖 The Role of Anxiety, Depression, and Mindfulness in Predicting College Adjustment başlıklı yüksek lisans tezimi yazarken, kaygı ve depresyonun bireylerin akademik ve sosyal uyumları üzerindeki etkilerini bilimsel bir çerçevede inceledim.

📝 Uluslararası akademik makalem: The Mediating Role of Depression and Anxiety on the Relationship Between Mindfulness and College Adjustment, British Journal of Guidance & Counselling (2023).
📚 Kitap çevirisi: OKB for Dummies – Nobel Akademik Yayıncılık (2017).

📍 Deneyimsel terapiyi Dr. Matthieu Villatte’ten,
📍 Bağımlılık tedavisinde ACT’i Dr. Jonathan Bricker ve Dr. Matthew Smout’tan,
📍 Öz-şefkat odaklı ACT’i Dr. Dennis Tirch’ten,
📍 Kronik hastalıklar ve ağrılar için ACT’yi Dr. David Gillanders’ten,
📍 Yas sürecinde ACT’i Dr. Koa Whittingham’dan,
📍 İlaçların terapideki rolünü Dr. Rob Purssey’den,
📍 BDT tekniklerini Dr. Christine Padesky’den,
📍 Terapide kısa müdahale yöntemlerini Dr. Ellen Inverso ve Dr. Paul Grant’ten öğrendim.

Araştırma ve kanıta dayalı bilimsel yaklaşımlar ile terapi sürecini güçlendiriyorum. Danışanlarıma etik ve bilimsel temellere dayalı bir yol haritası sunuyorum. 🌱✨

📩 Terapiler ve danışmanlık süreçleri hakkında detaylı bilgi almak için DM atabilirsiniz.

19/03/2025

Yürüyüş, sadece bedeni değil zihni de rahatlatır!

Zihniniz dolu ve yorgun mu? Yürüyüş, zihinsel yükünüzü hafifletmenin en basit ama etkili yollarından biridir. Araştırmalar gösteriyor ki, düzenli yürüyüş yapmak sadece fiziksel sağlığımızı değil, ruh halimizi ve düşünce netliğimizi de olumlu etkiliyor.

📌 Peki yürüyüş zihnimize nasıl iyi gelir?

💡 Stresi azaltır: Yürüyüş, stres hormonlarını düşürerek rahatlamanızı sağlar. Özellikle doğada yapılan yürüyüşler bu etkiyi artırır.
💡 Odaklanmayı güçlendirir: Adım attıkça zihniniz berraklaşır ve problem çözme becerileriniz gelişir.
💡 Kaygıyı hafifletir: Düzenli yürüyüş, kaygıyı ve negatif düşünceleri azaltır, zihinsel dengeyi destekler.
💡 Farkındalığı artırır: Telefonu bırakıp, yürüyüş sırasında etrafınıza ve nefesinize odaklanmak zihinsel yorgunluğu hafifletir.

⚠️ Unutmayın: Bazen zihninizi yenilemek için yapmanız gereken tek şey, dışarı çıkıp birkaç adım atmak olabilir. Küçük bir yürüyüş bile zihninize büyük bir iyilik yapar!

💬 Siz yürüyüş yaparken zihninizde ne gibi değişimler hissediyorsunuz? Yorumlarda paylaşın! 👇🚶‍♀️🍃

09/03/2025

Kadınların güçlü olduğu toplumlar, geleceğe daha güçlü bakabilir.

8 Mart, yalnızca bir kutlama değil, kadınların toplumsal, ekonomik ve kültürel gelişimdeki rolünü hatırlama ve takdir etme günüdür. Bir toplum, bireylerinin potansiyelini tam olarak kullanabildiğinde güçlenir. Kadınların eğitimde, iş dünyasında, sanatta, bilimde ve siyasette aktif olması yalnızca bireysel başarıları değil, tüm toplumun gelişimini destekler.

📌 Peki, daha güçlü bir gelecek için neler yapabiliriz?

💡 Kadınların emeğini görün. Toplumun her alanında kadınların katkıları büyük, farkındalık oluşturun.
💡 Eşit fırsatları destekleyin. Her bireyin gelişimini desteklemek, geleceği güçlendirmek demektir.
💡 İlham veren kadınların hikâyelerini paylaşın. Geçmişten bugüne kadınların başarıları, geleceğe ışık tutar.
💡 Günlük hayatta destekleyici olun. Küçük değişimler, büyük farklar yaratabilir.
💡 Toplumsal gelişimi bireysel çabayla besleyin. Daha adil ve güçlü bir gelecek için herkesin katkısı değerlidir.

⚠️ Unutmayın: Bir toplumun gelişimi, herkesin eşit fırsatlara sahip olmasıyla mümkündür. Kadınların güçlü olduğu toplumlar, geleceğe daha güçlü bakabilir.

💬 Sizce, kadınların toplumsal gelişime katkısının en önemli olduğu alanlar neler? Hangi alanlarda, şimdiki duruma nazaran daha fazla kadının yer almasını istersiniz? 👇💜

06/03/2025

Tüketici kararlarını gerçekten kim veriyor?

Bir ürünü neden satın aldığınızı hiç düşündünüz mü? Gerçekten ihtiyacınız olduğu için mi, yoksa markaların sosyal psikoloji taktikleriyle sizi yönlendirdiği için mi?

📌 Pazarlama, tüketici psikolojisini nasıl kullanıyor?

💡 Sosyal kanıt etkisi: Bir ürünü başkalarının da aldığını gördüğümüzde, onu daha cazip buluruz. “Herkesin kullandığı” şey bize daha güvenilir gelir.
💡 Kıtlık algısı: “Son 5 ürün kaldı!”, “Bu fırsat sadece bugün!” gibi ifadeler, aslında bizi acele ettirerek düşünmeden karar vermeye yönlendirir.
💡 Duygusal pazarlama: Reklamlar genellikle rasyonel değil, duygusal tepkilerimizi hedef alır. Örneğin, nostalji veya aidiyet duygusu uyandırarak bir ürüne bağlanmamızı sağlar.
💡 Grup dinamiği: “Toplumun çoğu bunu yapıyor, sen de yapmalısın.” Markalar, bizi sosyal normlara uygun hareket etmeye teşvik eder.

⚠️ Bilinçli tüketici olmak için ne yapmalısınız?
✔️ Bir ürünü gerçekten mi istiyorsunuz, yoksa çevrenizin yönlendirmesiyle mi satın alıyorsunuz?
✔️ Kıtlık mesajlarına karşı dikkatli olun, gerçekten acil mi?
✔️ Reklamların sizi nasıl etkilediğini fark edin ve duygularınız yerine mantığınızla karar verin.

🎯 Unutmayın: Pazarlama, yalnızca bir ürünü tanıtmak değil, tüketici davranışlarını psikolojik olarak yönlendirmektir. Bilinçli farkındalıkla, gerçekten ihtiyacınız olan şeyleri satın alabilirsiniz.

💬 Siz hiç bir reklamın veya sosyal etkinin satın alma kararınızı değiştirdiğini fark ettiniz mi? Yorumlarda paylaşın! 👇💭

Uzman Psikolojik Danışman Fuat Can Çalışkan

25/06/2025

13/06/2025

13/06/2025

02/06/2025

06/05/2025

24/04/2025

15/04/2025

08/04/2025

21/03/2025

19/03/2025

09/03/2025

06/03/2025

Address

Website

Alerts

Contact The Practice

Shortcuts

Share

Category