
03/03/2025
Toplumsal normlar çoğu zaman içsel gerçekliğimizle çatışır. Üzülmemiz, kızmamız, hatta zaman zaman karamsar olmamız gerektiğinde bile, dış dünyadan gelen bu baskılar, duygu durumumuzu değiştirmemizi bekler. Ancak, bir duyguya baskı yaparak onu değiştirmek genellikle ters tepki yaratır.
📚 Bu durum “duygusal disonans” olarak tanımlanabilir. Bu kavram, duygularımız ile toplumun bizden beklediği duygular arasındaki uyumsuzluğu ifade eder. Paul Ekman’ın duygular üzerine yaptığı çalışmalar, duygusal disonansın uzun vadede bireyin ruhsal sağlığını olumsuz etkileyebileceğini gösteriyor. Yani, her zaman mutlu olma baskısı, aslında daha fazla kaygı ve stres yaratabiliyor.
🌸 Gerçek anlamda bir psikolojik iyilik hali, duygularımızı bastırmak değil, kabul etmekten geçer. “Bunu hissetmek normal,” diyebilmek, duygusal iyileşme sürecinin önemli bir parçasıdır. Kendimize karşı şefkatli olmak, toplumsal beklentilerin ötesine geçip kendi duygusal gerçekliğimizle barışmamızı sağlar.
💡Mutluluğa yönelik toplumsal baskıları bir kenara bırakıp, duygularımızı olduğu gibi kabul etmek, daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir ruh hali yaratmamıza olanak tanır. Bunu başarmak, bireyin hem ruhsal hem de fiziksel sağlığını olumlu yönde etkiler.