
02/08/2025
Sosyal ortamlarda çocuklar oyun oynarken, paylaşırken ya da sırayla bir şey yaparken anlaşmazlıklar çıkabilir. Bu, gelişimin çok doğal bir parçasıdır.
Çocuklar öyle anlarda ortamda bulunan yetişkine dönerler:
“Öğretmenim, topumu vermiyor!”
“Anne, bana kötü dedi!”
Bazı yetişkinler için bu, tanıdık ve yorucu bir döngüdür. Çocuğun yardım talep edebilme becerisini fark etmenin ötesinde, her zorlanmada problem çözücü olmak kolay değildir.
Ve yanıt bazen otomatik gelir:
“Kendi aranızda halledin!”
“Şikayet istemiyorum.”
Evet, bazen gerçekten kendi aralarında çözebilirler. Bazen, birilerinin sürekli çözüm bulmasına alışmış, bunu konforlu bulmuş ve devam ettiren çocuklar olabilir. Ama bazen… gerçekten çözemezler.
Sıklıkla (!) yardımı ya da şikayeti geri çevrilen bir çocuk şunları öğrenebilir:
“Anlaşılmıyorum.”
“Destek istemek işe yaramaz.”
“Ben abartıyorum.”
“Her şeyi kendim halletmeliyim.”
“Yetersizim.”
“Hissettiklerim önemsiz.”
Oysa çocukluk, sadece problem çözmeyi değil, yardım istemeyi de öğrenme alanıdır.
Ama yardım ihtiyacı sıklıkla geri çevrilen bir çocuk ve hatta yardım ihtiyacı sıklıkla reddedilen çocukları gözlemleyen çocuk bunu zamanla riskli bir şey gibi görebilir.
İşte tam bu yüzden denge önemli. Bazen hemen çözmeyebiliriz ama yanında durabiliriz. Bazen çözüm vermeyebiliriz ama birlikte düşünmeyi teklif edebiliriz.
Bazen de, belirgin sıklıkla gelen o taleplerin altında yatan ihtiyaca kafa yorabiliriz.
Peki bu denge nasıl sağlanır?
Yanında durmak, ama nasıl?
Karışmakla, hiç ilgilenmemek arasında nerede durabiliriz?
Görsellere birkaç öneri bıraktım. ➡️