Dr.Nesrin Sezen

Dr.Nesrin Sezen 👩🏼‍⚕️Geleneksel Tamamlayıcı Tıp ve Medikal Estetik Hekimi
☎️216 301 25 25
📲543 301 25 25
💉

Cilt sağlığına iyi gelen mineraller, cildin yapısını korumak, onarmak ve genç görünümünü desteklemek için oldukça önemli...
30/09/2024

Cilt sağlığına iyi gelen mineraller, cildin yapısını korumak, onarmak ve genç görünümünü desteklemek için oldukça önemlidir. İşte cilt hastalıklarına ve genel cilt sağlığına iyi gelen bazı mineraller:
1. Çinko: Cilt hücrelerinin yenilenmesini hızlandırır, iltihaplanmayı azaltır ve akne gibi cilt sorunlarına karşı etkilidir.
2. Selenyum: Antioksidan özelliklere sahiptir ve cildi serbest radikallerin zararlarına karşı korur. Cilt kanseri riskini azaltabilir ve güneş ışınlarının zararlı etkilerine karşı koruma sağlar.
3. Bakır: Cildin elastikiyetini sağlayan kolajen ve elastin liflerinin üretiminde önemli bir rol oynar. Aynı zamanda yara iyileşmesini hızlandırır ve ciltteki ince çizgilerin görünümünü azaltabilir.
4. Magnezyum: Stres ve ciltteki iltihaplanmayı azaltarak egzama gibi cilt rahatsızlıklarına iyi gelebilir. Aynı zamanda cildin nem dengesini korumaya yardımcı olur.
5. Demir: Cildin sağlıklı görünmesini destekler ve oksijen taşıma kapasitesini artırır. Demir eksikliği, soluk bir cilt rengine yol açabilir.
6. Silika: Cilt dokusunun güçlenmesine ve elastikiyetin artmasına yardımcı olur. Saç ve tırnak sağlığını da destekler.
7. Kükürt: Sivilce ve diğer cilt problemleri için yaygın olarak kullanılır. Antibakteriyel ve anti-inflamatuar özelliklere sahiptir, bu da ciltteki yağ dengesini düzenleyerek akneyi azaltabilir.

Bu mineralleri içeren besinler ya da takviyeler, cilt sağlığını desteklemenin yanı sıra çeşitli cilt hastalıklarının tedavisine yardımcı olabilir.

Paylaşımlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için uzman bir hekim desteği alınız.

Günümüzün modern beslenme alışkanlıklarında, un ve şeker önemli bir yer tutmaktadır. Ancak, bu iki beyaz tehlikenin sağl...
25/09/2024

Günümüzün modern beslenme alışkanlıklarında, un ve şeker önemli bir yer tutmaktadır. Ancak, bu iki beyaz tehlikenin sağlığımız üzerindeki olumsuz etkileri göz ardı edilmemelidir. Rafine un ve şeker, işlenmiş gıdalarda yaygın olarak kullanılır ve vücudumuza olan zararları büyük ölçüde araştırılmıştır.

Rafine un ve şekerin sağlığımız üzerindeki zararlı etkileri:

* Rafine un ve şeker, kan şekerinde ani artışlara neden olup insülin salınımını artırır ve ani düşüşlere neden olur. Bu dalgalanmalar açlık hissinin artmasına ve zamanla insülin direncine yol açar.
* Yüksek kalorili bu gıdalar, kilo alımını tetikleyerek obezite riskini artırır.
* Şekerin ve rafine unun aşırı tüketimi, insülin direncini artırarak tip 2 diyabet riskini yükseltir. İnsülin direnci, hücrelerin insüline yanıt verme yeteneğini azaltır ve bu durum, kan şekerinin kontrolsüz bir şekilde yükselmesine neden olur.
* Şeker ve rafine un tüketimi, kötü kolesterol (LDL) seviyelerini artırırken iyi kolesterol (HDL) seviyelerini düşürür. Bu durum, damar sertleşmesi (ateroskleroz) riskini artırır ve kalp krizi, felç gibi ciddi kardiyovasküler olaylara yol açabilir.
* Bağırsak florası, sindirim sistemi sağlığı için kritik öneme sahip olan faydalı mikroorganizmalar topluluğudur. Rafine un ve şeker açısından zengin bir diyet, bu faydalı bakterilerin dengesini bozar. Şeker, zararlı bakterilerin ve mantarların (örneğin Candida albicans) büyümesini teşvik ederken, faydalı bakterilerin sayısını azaltır. Bu durum, bağırsak sağlığının bozulmasına ve sindirim sorunlarına yol açabilir. Ayrıca, bağırsak florasının dengesizliği, bağışıklık sistemini de olumsuz etkileyerek enfeksiyonlara ve inflamasyonlara karşı savunmasız hale getirir.
* Şeker, asitlere dönüşerek diş çürümelerine yol açar.
* Rafine un ve şeker, düşük besin değerine sahip olup uzun vadede beslenme yetersizliği yaratır. Vücudun ihtiyaç duyduğu temel besin öğelerini sağlamaz.

Sağlıklı bir yaşam sürdürmek için, un ve şekerden kaçınmak önemlidir.

Paylaşımlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için uzman bir hekim desteği alınız.

Mevsim geçişleri, özellikle yazdan sonbahara geçiş, hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı etkileyebilir. Bu dönemlerde sıkç...
23/09/2024

Mevsim geçişleri, özellikle yazdan sonbahara geçiş, hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı etkileyebilir. Bu dönemlerde sıkça görülen sorunlardan biri kronik yorgunluk hissidir. Kronik yorgunluk, dinlenmeyle geçmeyen sürekli bir yorgunluk hali olup, mevsimsel değişikliklerle daha da belirgin hale gelebilir. Gün ışığı süresinin azalması, melatonin hormonunu artırarak uyku ihtiyacını ve yorgunluk hissini tetikleyebilir. Ani sıcaklık değişimleri vücudun adaptasyonunu zorlaştırırken, güneş ışığının azalması ruh hali üzerinde de olumsuz etkiler yaratabilir.

Kronik yorgunluktan korunmak için neler yapabiliriz?
* Güneşli günlerde dışarıda zaman geçirmek.
* Vitamin ve mineral açısından zengin bir diyet.
* Düzenli egzersiz yapmak.
* Karanlık ve sessiz bir ortamda kaliteli uyku.
* Meditasyon ve nefes egzersizleri.

Yazdan kışa geçişte yaşanan kronik yorgunluk, yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Ancak, düzenli bir yaşam tarzı, dengeli beslenme ve yeterli fiziksel aktivite, ozon terapi ile bu etkileri en aza indirebiliriz. Ozon terapi, enerji seviyelerini artırarak ve bağışıklık sistemini destekleyerek kronik yorgunlukla mücadelede etkilidir. Bu terapi, hücrelerde enerji üretimini artırır ve yorgunluk hissini azaltır. Ozon terapisi, uzman kontrolünde uygulanmalı ve kişinin genel sağlık durumu dikkate alınarak planlanmalıdır.

Paylaşımlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için uzman bir hekim desteği alınız.

Günlük yaşamın yoğun temposu, iş, aile sorumlulukları ve kişisel beklentiler, stresin hayatımızın bir parçası haline gel...
18/09/2024

Günlük yaşamın yoğun temposu, iş, aile sorumlulukları ve kişisel beklentiler, stresin hayatımızın bir parçası haline gelmesine neden olabilir. Ancak, sürekli ve kontrolsüz stres, yalnızca zihinsel sağlığımızı değil, aynı zamanda fiziksel sağlığımızı da ciddi şekilde etkileyebilir. Stres, vücudun birçok sistemini olumsuz etkileyerek uzun vadede yıpratıcı sonuçlara yol açabilir.

Stres altındayken, vücudumuz “savaş ya da kaç” tepkisi verir. Bu, kalp atış hızımızı artırır, kan basıncını yükseltir ve kaslarımızı gerer. Kısa vadede bu doğal bir reaksiyondur, ancak stresin kronikleşmesi durumunda vücudun sürekli bu alarm durumunda kalması, bağışıklık sisteminin zayıflamasına, sindirim sorunlarına, uykusuzluğa ve hatta kalp hastalıklarına yol açabilir.

Kısa vadeli stres, vücudun kendini savunması için faydalıdır, ancak kronik stres sürekli yüksek kortizol seviyelerine yol açarak bağışıklık sistemini zayıflatma, aşırı yeme, yüksek kan basıncı, uyku bozuklukları ve hafıza sorunları gibi sağlık sorunlarına neden olabilir. Stresin olumsuz etkilerini azaltmak için düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme, yeterli uyku, gevşeme teknikleri ve sosyal destek gibi stratejiler yardım sağlar. Ayrıca, akupunktur ve nöralterapi kombinasyonu da stresin azaltılmasında etkili tedavi yöntemleridir.

Unutmayın, stres yönetilebilir bir durumdur; ancak bedeninizi dinlemez ve gerekli adımları atmazsanız, sağlığınızı olumsuz yönde etkileyebilir. Stresin tüm bedeninizi ele geçirmesine izin vermeyin; aksine, stresle başa çıkmayı öğrenerek daha dengeli, sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürün.

Paylaşımlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için uzman bir hekim desteği alınız.

Polikistik Over Sendromu (PKOS), üreme çağındaki kadınların %8-13’ünde görülen yaygın bir hormonal bozukluktur. Ancak, v...
16/09/2024

Polikistik Over Sendromu (PKOS), üreme çağındaki kadınların %8-13’ünde görülen yaygın bir hormonal bozukluktur. Ancak, vakaların yaklaşık %70’inin teşhis edilmediği düşünülmektedir. PKOS'lu kadınların Tip 2 diyabet, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları ve endometriyal kanser gibi ciddi sağlık sorunlarına daha yatkın oldukları bilinmektedir.

PKOS'un temel problemi, hormonal dengesizlikten kaynaklanan yumurtalık kistleridir. Bununla birlikte, sadece hormonal sorunlar değil, diğer düzensizlikler de bu sendromun çeşitli klinik belirtilerine yol açar. Bu faktörler arasında bağırsak florasındaki bozukluklar ve vücutta biriken toksinler ile ağır metaller de yer almaktadır.

Belirtiler:
* Adet düzensizliği
* Aşırı tüylenme
* Akne
* Kilo artışı ve insülin direnci
* Saç dökülmesi
* Yumurtalıklarda kist oluşumu
* Hamile kalmada zorluk

Geleneksel tedavi yaklaşımı, doğum kontrol hapları, insülin direncini azaltıcı ilaçlar ve ovulasyonu teşvik eden tedaviler üzerine odaklanır. Alternatif tedavi yöntemlerinde ise ilk adım olarak şelasyon ve bağırsak florasının dengelenmesi önerilir. Vücutta biriken ağır metaller, inflamasyonu ve oksidatif stresi artırarak, gizli asidoza yol açabilir ve PKOS belirtilerini ağırlaştırabilir. Bağırsak florasındaki dengesizlik ise hem belirtileri kötüleştirir hem de tedavi sürecini zorlaştırır. PKOS, kadın doğum uzmanlarının yanı sıra komplementer tedavi yöntemlerini uygulayan doktorların desteği ile yönetilebilecek bir sağlık sorunudur.

Paylaşımlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için uzman bir hekim desteği alınız.

Besin alerjileri, vücudun bağışıklık sisteminin belirli gıdalara karşı aşırı tepki vermesi sonucu ortaya çıkar. Bu durum...
13/09/2024

Besin alerjileri, vücudun bağışıklık sisteminin belirli gıdalara karşı aşırı tepki vermesi sonucu ortaya çıkar. Bu durum, kaşıntı, döküntü, şişlik, nefes darlığı gibi semptomlara neden olabilir. Geleneksel yöntemlerle alerji tespiti, genellikle deri testi veya kan testi gibi yöntemlerle yapılır. Ancak son yıllarda biorezonans cihazları da besin alerjilerinin tespiti ve tedavisinde kullanılmaktadır.

Biorezonans, vücudun elektromanyetik frekanslarını ölçen ve analiz eden bir teknolojidir. Her maddenin, dolayısıyla her besinin de kendine özgü bir frekansı vardır. Biorezonans cihazı, bu frekansları tespit ederek vücudun hangi maddelere karşı hassasiyet veya alerji geliştirdiğini belirler.

Biorezonans ile Besin Alerjisi Tespiti Nasıl Yapılır?
1. Ön Hazırlık: Hasta, biorezonans testi öncesinde genellikle belirli bir süre boyunca bazı gıdalardan uzak durması gerektiği konusunda bilgilendirilir. Ayrıca, test günü aç karnına gelmesi önerilebilir.
2. Testin Başlaması: Biorezonans cihazına bağlı elektrotlar, hastanın ellerine, ayaklarına veya başına yerleştirilir. Bu elektrotlar aracılığıyla vücudun elektromanyetik frekansları ölçülür.
3. Frekans Analizi: Cihaz, vücutta bulunan ve besinlerle ilişkili olan frekansları analiz eder. Her besinin kendine özgü frekansı, vücudun bu besine karşı nasıl tepki verdiğini belirlemek için kullanılır.
4. Sonuçların Değerlendirilmesi: Cihaz, vücudun belirli frekanslara verdiği tepkiyi ölçerek hangi besinlere karşı alerjik reaksiyon gösterildiğini belirler. Bu sonuçlar, genellikle bir bilgisayar ekranında veya yazılı rapor şeklinde sunulur.
5. Tedavi ve Takip: Eğer bir alerji tespit edilirse, biorezonans terapisi ile bu alerjinin azaltılması veya tamamen ortadan kaldırılması hedeflenir. Bu süreç, cihazın vücudun doğal frekanslarını dengeleyici frekanslar göndermesiyle gerçekleştirilir.

Paylaşımlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için uzman bir hekim desteği alınız.

Multiple Skleroz (MS), merkezi sinir sisteminin (beyin ve omurilik) bağışıklık sistemi tarafından yanlışlıkla saldırıldı...
11/09/2024

Multiple Skleroz (MS), merkezi sinir sisteminin (beyin ve omurilik) bağışıklık sistemi tarafından yanlışlıkla saldırıldığı bir otoimmün hastalıktır. Bu durum, sinir liflerinin etrafındaki miyelin adı verilen koruyucu tabakanın zarar görmesine ve sinir iletiminde bozulmaya yol açar. MS semptomları arasında yorgunluk, görme sorunları, denge bozuklukları, kas zayıflığı ve duyusal değişiklikler bulunur.

Nöralterapi, vücuttaki elektriksel işlevleri düzenlemeye yönelik bir tedavi yöntemidir ve MS gibi nörolojik hastalıkların semptomlarını hafifletmek için kullanılabilir.

Nöralterapi şu şekillerde MS semptomlarını yönetmede yardımcı olabilir:

- MS hastaları sıklıkla sinir ağrısı veya kas spazmları yaşarlar. Nöralterapi, lokal anestezik maddelerin belirli noktalara enjekte edilmesi yoluyla sinir ağrısını ve kas spazmlarını hafifletebilir.
- MS genellikle şiddetli yorgunluk hissi ile ilişkilendirilir. Nöralterapi, vücuttaki enerji akışını düzenleyerek yorgunluk hissini azaltabilir ve hastaların günlük yaşam aktivitelerini daha iyi yönetmelerine yardımcı olur.
- MS hastaları sıklıkla stresin semptomları kötüleştirdiğini bildirirler. Nöralterapi, stres hormonlarının salınımını düzenleyerek ve vücuttaki rahatlama tepkilerini artırarak stresin etkilerini azaltır.

Nöralterapi, MS semptomlarını hafifletmede bir tamamlayıcı tedavi olarak düşünülmelidir. Her hasta farklı olduğu için, nöralterapi uygulamasının etkileri kişiden kişiye değişebilir ve bireysel tedavi planları uzmanlar tarafından belirlenmelidir.

Paylaşımlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için uzman bir hekim desteği alınız.

11/09/2024

Tırnaklar, genellikle gözden kaçan, ancak genel sağlığınız hakkında önemli ipuçları veren birer gösterge olabilirler. Sağlıklı tırnaklar, düzgün, pürüzsüz, güçlü ve tek renkli olmalıdır. Tırnaklarınızdaki renk değişiklikleri, şekil bozuklukları veya diğer anormallikler, vücudunuzdaki bazı sağlık sorunlarının habercisi olabilir.

- Beyaz Lekeler: Tırnaklarda görülen küçük beyaz lekeler genellikle zararsızdır ve tırnak yatağındaki küçük travmaların sonucu olarak ortaya çıkar. Ancak sürekli beyaz lekeler, çinko veya kalsiyum eksikliğine işaret edebilir.
- Sarı Tırnaklar: Tırnakların sararması, genellikle sigara kullanımı veya oje kullanımına bağlı olabilir. Ancak uzun süreli sarılık, mantar enfeksiyonlarının veya diyabet gibi daha ciddi sağlık sorunlarının belirtisi olabilir.
- Mavi veya Mor Tırnaklar: Tırnaklarınızın mavi veya mor renkte olması, vücudunuzda yeterli oksijen bulunmadığını gösterebilir. Bu durum, dolaşım sorunları veya solunum problemleri gibi ciddi sağlık sorunlarının habercisi olabilir.
- Kırılgan ve Zayıf Tırnaklar: Kırılgan ve kolayca kırılan tırnaklar, demir eksikliği anemisi, tiroid problemleri veya vücutta yeterli miktarda nem bulunmadığı durumların belirtisi olabilir.
- Tırnaklarda Çizgiler ve Çöküntüler: Tırnaklarda oluşan yatay veya dikey çizgiler, vücudunuzdaki vitamin ve mineral eksikliklerine veya kronik hastalıklara işaret edebilir. Tırnaklardaki çöküntüler ise sedef hastalığı veya alopesi gibi durumların belirtisi olabilir.
- Tırnak Yataklarının Kırmızı veya Şişkin Olması: Tırnak yataklarınızın kırmızı veya şişkin olması, enfeksiyonların belirtisi olabilir. Bu durum ayrıca lupus veya diğer bağışıklık sistemi hastalıklarının habercisi de olabilir.
- Yarım Ay Şeklindeki Beyaz Alanlar (Lunula): Tırnak köklerinde bulunan yarım ay şeklindeki beyaz alanlar, sağlıklı tırnak büyümesinin bir göstergesidir. Ancak lunulanın kaybolması veya belirgin şekilde küçülmesi, kalp rahatsızlıkları veya karaciğer sorunlarına işaret edebilir.
Düzenli olarak tırnaklarınızı kontrol edin ve herhangi bir anormallik fark ettiğinizde bir sağlık uzmanına danışın. Tırnaklarınız olası sağlık sorunlarını erken aşamada tespit etmenize yardımcı olabilir.

Paylaşımlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için uzman bir hekim desteği alınız.

04/09/2024

Göz altı morlukları, çeşitli sağlık sorunlarının veya yaşam tarzı alışkanlıklarının bir belirtisi olabilir. Bu morluklar genellikle cilt altındaki kan damarlarının görünürlüğünden kaynaklanır ve göz çevresinde koyu halkalar oluşturur. Göz altı morluklarının nedenleri ve sağlık üzerindeki etkileri hakkında ayrıntılı bir inceleme yapmak, hem bu durumu daha iyi anlamamıza hem de olası çözümler bulmamıza yardımcı olabilir.

Göz Altı Morluklarının Nedenleri:
1. Ailede göz altı morluklarına yatkınlık olabilir. Bu durum, cilt yapısı ve pigmentasyonuyla ilgili genetik özelliklerden kaynaklanabilir.
2. Yaş ilerledikçe cilt incelir ve elastikiyetini kaybeder. Bu da cilt altındaki kan damarlarının daha belirgin hale gelmesine neden olabilir.
3. Yetersiz uyku, cildin solgun ve mat görünmesine yol açar.
4. Alerjik reaksiyonlar ve sinüzit, göz altı morluklarına neden olabilir.
5. Yetersiz beslenme ve su tüketimi, cilt sağlığını olumsuz etkileyebilir. Vitamin eksiklikleri ve dehidrasyon, göz altı morluklarının ortaya çıkmasına katkıda bulunabilir.
6. Güneşe aşırı maruz kalma, ciltte melanin üretimini artırarak pigmentasyon sorunlarına yol açabilir. Bu da göz altı morluklarını belirginleştirebilir.

Göz altı morlukları genellikle ciddi sağlık sorunlarının bir belirtisi olmasa da, bazı durumlarda altta yatan sağlık sorunlarına işaret edebilir:
1. Demir eksikliği anemisi, ciltte solgunluğa ve göz altı morluklarına neden olabilir. Bu durum, yeterli kırmızı kan hücresi üretilememesiyle ilgilidir.
2. Tiroid hormonlarının dengesizliği, ciltte değişikliklere ve göz altı morluklarına yol açabilir.
3. Böbrek fonksiyonlarındaki bozukluklar, vücutta sıvı birikimine ve ciltte koyulaşmalara neden olabilir.
4. Sürekli yorgunluk ve enerji eksikliği, göz altı morluklarının belirginleşmesine yol açabilir.

Göz altı morlukları, çoğu zaman yaşam tarzı değişiklikleri ve doğru cilt bakımı ile yönetilebilir. Ancak, morlukların uzun sürekli ve belirgin olması durumunda bir sağlık profesyoneline danışmak önemlidir. Bu şekilde, olası altta yatan sağlık sorunları erken teşhis edilip tedavi edilebilir.

Paylaşımlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için uzman bir hekim desteği alınız.

# ̈zaltımorlukları

C-reaktif protein (CRP), vücutta inflamasyon (iltihap) durumunu gösteren bir biyomarker’dir. CRP seviyeleri, enfeksiyon,...
02/09/2024

C-reaktif protein (CRP), vücutta inflamasyon (iltihap) durumunu gösteren bir biyomarker’dir. CRP seviyeleri, enfeksiyon, kronik hastalıklar, travma veya çeşitli inflamatuar durumlar gibi vücutta inflamasyonun arttığı durumlarda yükselir. CRP, karaciğerde üretilir ve inflamatuar sitokinlerin salınımına yanıt olarak kana salınır.

CRP yüksekliği bize şunlar hakkında bilgi verir:

1. Enfeksiyonlar
* Bakteriyel enfeksiyonlar CRP seviyelerinde belirgin bir artışa neden olabilir. Örneğin, bakteriyel pnömoni veya sepsis gibi ciddi enfeksiyon durumlarında CRP seviyeleri oldukça yüksektir.
* CRP seviyeleri, viral enfeksiyonlarda da yükselebilir ancak bakteriyel enfeksiyonlara göre genellikle daha düşüktür.
2. Kronik Hastalıklar
* Romatoid Artrit ve Lupus: Bu gibi otoimmün hastalıklarda vücut kendi dokularına karşı saldırır ve kronik inflamasyona yol açar ve CRP seviyelerinin kronik olarak yüksek olmasına neden olur.
* İnflamatuar Bağırsak Hastalıkları (IBD): Crohn hastalığı ve ülseratif kolit gibi inflamatuar bağırsak hastalıkları da CRP seviyelerinde artışa yol açabilir.
3. Kalp ve Damar Hastalıkları
* Ateroskleroz: Kan damarlarının iç yüzeyinde plak oluşumuyla karakterize edilen ateroskleroz, düşük dereceli kronik inflamasyonla ilişkilidir. Yüksek CRP seviyeleri, kardiyovasküler hastalık riskinin artmasıyla ilişkilendirilmiştir.
* Kalp Krizi: Akut koroner sendrom veya kalp krizi geçiren hastalarda CRP seviyeleri genellikle yüksektir.
4.Ameliyatlar ve Yaralanmalar: Büyük cerrahi müdahaleler veya ciddi yaralanmalar sonrasında vücutta inflamatuar yanıt artar ve bu da CRP seviyelerinde yükselmeye neden olur.
5.Metabolik Bozukluklar: Obezite, tip 2 diyabet ve metabolik sendrom gibi durumlar da sistemik inflamasyonla ilişkilidir ve bu da CRP seviyelerinin yüksek olmasına yol açabilir.

CRP testi, doktorlar tarafından inflamasyonun varlığını tespit etmek, tedaviye yanıtı izlemek ve hastalıkların teşhisinde yardımcı bir araç olarak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. CRP'nin yüksekliği tek başına bir hastalık teşhisi koymak için yeterli olmasa da, diğer klinik bulgular ve test sonuçlarıyla birlikte değerlendirildiğinde önemli bilgiler sunar.

Paylaşımlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için uzman bir hekim desteği alınız.

Bağımsızlık ve hürriyet mücadelemizin yıldönümü olan 30 Ağustos Zafer Bayramı hepimize kutlu olsun! Başta Gazi Mustafa K...
30/08/2024

Bağımsızlık ve hürriyet mücadelemizin yıldönümü olan 30 Ağustos Zafer Bayramı hepimize kutlu olsun! Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm kahramanlarımızı saygıyla anıyorum.

# ̆ustoszaferbayramı

Geçirgen bağırsak sendromu, bağırsak duvarının normalden daha geçirgen hale gelmesi durumunudur. Normalde, bağırsak duva...
28/08/2024

Geçirgen bağırsak sendromu, bağırsak duvarının normalden daha geçirgen hale gelmesi durumunudur. Normalde, bağırsak duvarı besinlerin emilimini sağlarken zararlı maddelerin geçişini engeller. Ancak bazı durumlarda bu bariyer zayıflar veya hasar görür, bu da zararlı maddelerin ve toksinlerin kan dolaşımına geçmesine yol açabilir. Geçirgen bağırsak sendromunun belirtileri arasında sindirim sorunları (karın ağrısı, gaz, şişkinlik), alerji benzeri semptomlar, cilt problemleri, yorgunluk ve bazı otoimmün hastalıkların şiddetlenmesi bulunabilir. Genellikle çeşitli faktörler (beslenme, stres, antibiyotik kullanımı) bu sendromun gelişiminde rol oynar.

Huzursuz bağırsak sendromu, kronik bir sindirim sistemi bozukluğudur ve belirli semptomlarla karakterizedir. Bu semptomlar arasında karın ağrısı veya rahatsızlık, şişkinlik, kabızlık veya ishal, ve genellikle bu semptomların uzun süre devam etmesi bulunur. IBS'nin tam olarak neye bağlı olduğu net olarak bilinmemekle birlikte, bağırsak hareketlerindeki düzensizlikler, sinir sistemi ve bağırsak mikrobiyotasıyla ilişkili olabileceği düşünülmektedir. IBS genellikle strese bağlı tetikleyici faktörlerle ilişkilendirilir.

Farklar:
* GBS, bağırsak duvarının geçirgenliğinin artmasıyla ilişkilidir. HBS, bağırsak hareketlerinde düzensizlikler ve sinir sistemi etkileriyle ilişkilendirilir.
* GBS’de sindirim dışı semptomlar (alerji, cilt problemleri gibi) daha belirgin olabilir. HBS’de ise sindirim sistemi semptomları (karın ağrısı, şişkinlik, kabızlık veya ishal) baskındır.
* GBS tanısı genellikle klinik belirtiler ve bazı testlerle konur. HBS tanısı semptomların sürekliliği ve diğer hastalıkların dışlanmasıyla konabilir.
* Her iki durumda da tedavi genellikle yaşam tarzı değişiklikleri (beslenme düzeni, stres yönetimi) ve semptomları hafifletmeye yönelik ilaçlar veya takviyeler içerebilir.

Her iki sendrom da bireyin yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir ve tedavi edilmesi gerekebilir. Ancak, tanı ve tedavi süreçleri farklıdır ve uzman bir doktor tarafından yönetilmelidir.

Paylaşımlar bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için uzman bir hekim desteği alınız.

Address

Caddebostan Mah. Cemil Topuzlu Caddesi Funda Çıkmazı Sk. No:11/1
Kadıköy
34000

Opening Hours

Monday 09:30 - 17:00
Tuesday 09:00 - 19:00
Wednesday 09:00 - 17:00
Thursday 09:00 - 19:00
Friday 09:00 - 19:30
Saturday 09:00 - 17:00

Telephone

+905433012525

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Dr.Nesrin Sezen posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Share

Category