Deniz Terapi Merkezi

Deniz Terapi Merkezi Deniz Terapi Merkezi Konya Karatay Psikolog

🎭 "Beni böyle kabul etsin" demek kolay, peki gerçekten kendimizi olduğu gibi gösterebiliyor muyuz? Çoğu zaman ilişki baş...
07/08/2025

🎭 "Beni böyle kabul etsin" demek kolay, peki gerçekten kendimizi olduğu gibi gösterebiliyor muyuz? Çoğu zaman ilişki başlarında 'ideal benlik' maskesiyle dolaşırız. Çünkü "beğenilme", "onaylanma" arzusu içimizde kök salmıştır.

💬 Carl Rogers’ın "Koşulsuz Kabul" kavramı burada devreye girer. Kendimiz gibi olamadığımız bir ilişkide gerçek yakınlık oluşmaz. Maske takmak geçici çekicilik sağlar ama kalıcı bağ yaratmaz.

🔍 Başkası için değişmek, kendinden ödün vermek... Nereye kadar? Oysa gerçek ilişki, iki 'gerçek benlik'in karşılaşmasıyla mümkündür. Maskeler düşünce yakınlık başlar.

🌸 Lacan der ki: "Öteki’nin arzusuna göre şekil alırsan, kendi arzunu kaybedersin." İlişkide bu kayıp, zamanla tükenmişlik ve tatminsizlik yaratır.

🎯 Gerçek yakınlık cesaret ister; kırılganlığı, hatayı, eksikliği kabul etmeyi… Ancak bu açıklıkla ruhlar birbirine dokunur.

🦋 Nasıl? Duygusal dürüstlük, açık iletişim, "Beni böyle sev, değiştirmeye çalışma" diyebilme gücü…

💖 Yakınlık maskeyle değil, gerçek yüzle kurulur. Rol yaparak sadece oyunda kalırsınız; hayatta değil…

💭 “Kendini sevmeyen biri başkasını nasıl sevsin ki?” Bu soru sadece popüler bir söz değil; psikolojide de güçlü bir karş...
25/07/2025

💭 “Kendini sevmeyen biri başkasını nasıl sevsin ki?” Bu soru sadece popüler bir söz değil; psikolojide de güçlü bir karşılığı var.

🌿 Carl Jung der ki: "İçinde sevgi olmayan, dışarıya sevgi veremez." Kendinizi reddettiğiniz yerden başkasına şefkat sunmak gerçek olmaz; ya eksik ya da bağımlı olur.

💬 Çünkü sağlıklı sevgi verme kapasitesi 'öz-değer' hissiyle doğar. Kendinizi değersiz, yetersiz hissediyorsanız; ilişkiye de 'tamlık' değil 'eksiklik' taşırsınız.

🎯 Gestalt terapisinin temel ilkesi: Bütünlük. Kendisiyle bütünleşemeyen biri, bir başkasına da bütün sevgi veremez. Sürekli onay, ilgi, güven arayışına girer.

🌸 Başkası sizi sevdikçe kendinizi değerli hissetmeye çalışırsanız bu ilişki değil, bağımlılıktır. Oysa gerçek sevgi iki özgür benliğin buluşmasıdır.

🔍 Baudrillard’a göre: Modern insan, ‘ayna benlik’ arar. Yani partnerine kendisini görmek için bakar. Ama kendisini sevmeyen biri aynada boşluk görür.

✨ Peki ne yapmalı? Öz-sevgi geliştirmek, kendini tanımak, hatalarıyla barışmak… Bu olmadan sağlıklı sevgi verme yetisi gelişemez.

🦋 Sağlıklı sevgi iki 'dolunun' paylaşımıdır; iki 'eksik'in tamamlama çabası değil.

💖 Kendinizi sevmeden başkasını sağlıklı sevemezsiniz. Önce kendinize dönecek, sonra sevgi vereceksiniz.

💭 "Belki bu sefer biri beni gerçekten sevecek…" diye mi düşünüyorsunuz? Çocuklukta eksik kalan sevgi, şefkat, ilgi bazen...
18/07/2025

💭 "Belki bu sefer biri beni gerçekten sevecek…" diye mi düşünüyorsunuz? Çocuklukta eksik kalan sevgi, şefkat, ilgi bazen yetişkinlikte ilişkilerde telafi edilmeye çalışılır. Ama bu gerçekçi mi?

🌱 Gestalt terapisine göre: Geçmişte tamamlanmamış duygusal döngüler bugünün ilişkilerine sızar. Ebeveyn sevgisi eksik kalan birey, partnerinden 'şartsız kabul' arar.

🔍 Problem nerede başlıyor? Partner anne/baba figürüne dönüştüğünde. Çünkü partner bir ebeveyn değildir. O sevgiyi birebir telafi etmesi imkânsızdır.

💬 "Bir gün biri çıkar ve beni tamamen iyileştirir" düşüncesi büyülü gelir, ama bu bilinçdışı çocuk beklentisidir. Gerçek ilişkiler yetişkin- yetişkin dengesinde yürür.

🎯 Melanie Klein’in nesne ilişkileri kuramında: Erken dönemde "bölünmüş nesne" algısı gelişir. Ebeveynin iyi yüzü eksikse, partnerden bu "ideal iyi nesne" rolü beklenir. Ama bu yük, partneri de ilişkiyi de yorar.

🌸 Bu arayış çoğu zaman hayal kırıklığıyla biter, çünkü kimse annenizin eksik sevgisini birebir veremez. Bu boşluğu önce sizin doldurmanız gerekir.

✨ Peki çözüm? Kendini sevmeyi, kabul etmeyi, onaylamayı öğrenmek. Terapide bu boşluğu fark etmek, ebeveyn figüründen özgürleşmek...

🦋 Jung’un "bireyleşme" sürecinde: Kişi önce kendi iç çocuğunu iyileştirmeli ki dış dünyadan mucize beklemek zorunda kalmasın.

💖 Eksik kalan sevgiyi tamamlamak sizin yolculuğunuz. İlişkiler bu yükü taşıyamaz. Ama bu yolculuk, gerçek aşkın kapısını açabilir… 💫

🦸 Kendinizi hep partnerinizi kurtarmaya çalışırken mi buluyorsunuz? Ona destek olmak değil; onu “iyileştirmek”, “düzeltm...
11/07/2025

🦸 Kendinizi hep partnerinizi kurtarmaya çalışırken mi buluyorsunuz? Ona destek olmak değil; onu “iyileştirmek”, “düzeltmek”, “tam etmek” misyonunu üstlenmiş gibi mi hissediyorsunuz? İşte 'kurtarıcı sendromu' tam da burada başlıyor…

🌿 Eric Berne’nin Transaksiyonel Analiz kuramına göre: Bazı bireyler “Ebeveyn” rolünü fazla üstlenir ve ilişki içinde “Kurtarıcı” pozisyonuna yerleşirler. Bu da partnerin "Çocuk" rolüne girmesine neden olur. Denge kayar.

💬 Neden bu rol? Belki çocukken ebeveynlerin ihtiyaçlarını sezen, onları memnun etmeye çalışan bir "duyarlı çocuk"tunuz… Şimdi de bu alışkanlık ilişkilere taşınıyor olabilir.

🎯 Kurtarıcı olmak, güç duygusu verir ama aynı zamanda ilişkide yorgunluk yaratır. Çünkü partnerinizin sorumluluk almasına izin vermezsiniz; her yük sizin omzunuzdadır.

🌸 Lacan’ın "Öteki’nin Arzusu" teorisi burada devreye girer: Belki de kurtararak sevilebilir olduğunuzu hissetmeye çalışıyorsunuz. Sevginin koşulu: "Yararlı olmak" gibi bir bilinçdışı kural olabilir.

🔍 İyi niyetin sınırı nerede? Partneri "düzeltmek" isterken onun kişisel gelişimini de engellemek mümkün. Herkesin kendi sınavı, kendi yolculuğu var.

🦷 Kurtarıcı sendromu bitmeyen ilişkiler yorgunluğuna dönüşür. Çünkü kurtarmaya çalışırken kendi ihtiyaçlarınızı ihmal edersiniz.

💖 Çözüm mü? Sınırlar belirlemek, "sorumluluk paylaşımı" ilkesini hatırlamak, gerekirse terapide bu rolü sorgulamak…

🌟 Siz bir "kurtarıcı" olmak zorunda değilsiniz. Birlikte yürüyen, eşit iki birey olmak yeter. 🌿

💭 Hiç "Ya beni bırakırsa?" diye düşündünüz mü? Bazen bu korku o kadar derindir ki ilişkinin gerçek akışını bile bozar. A...
04/07/2025

💭 Hiç "Ya beni bırakırsa?" diye düşündünüz mü? Bazen bu korku o kadar derindir ki ilişkinin gerçek akışını bile bozar. Aslında bu his her zaman bugünün gerçeği değil; çoğu zaman geçmişten taşınan eski bir izdir.

🌱 Psikodinamik ekol der ki: Terk edilme korkusu genellikle erken çocukluk dönemindeki bağlanma deneyimlerinden kök alır. Özellikle "güvensiz bağlanma" stiline sahip bireylerde bu korku, yetişkinlikte ilişkilerin merkezine yerleşebilir.

🔍 Gerçekten terk edilme riski mi var? Yoksa zihin geçmiş senaryoları mı canlandırıyor? İşte en kritik soru bu. Çünkü bazen partnerinizin sıradan bir meşguliyeti bile terk edilme alarmını çalıştırabilir.

💬 Bowlby’nin Bağlanma Teorisi burada devrede: Çocuklukta "güvenli bağlanma" geliştiremeyen bireyler, yetişkin ilişkilerinde onay arayışına girer, terk edilmekten korkar ve ilişkiye sıkı sıkıya sarılır.

🌸 "Beni sevecek mi? Gidecek mi?" endişesi sizi kısıtlıyorsa bu, eski bir yaraya dokunduğunuzun göstergesidir. Bu korkuyu fark etmek bile dönüşümün başlangıcıdır.

🎯 Gerçekten terk edilmek mi isteniyor yoksa bağımsızlık mı aranıyor? Bu sorunun cevabı için kendinize dürüstçe bakmanız gerekir. Belki de partner değil, eski bir ebeveyn figürü hala zihninizde yaşıyordur.

🦋 Jung der ki: "Bilinçdışındaki gölge figürler aydınlanmadan hayatımızı yönlendirir." Belki de terk edilme korkusu, farkında olmadığınız bu gölge figürün sesi...

✨ Çözüm var mı? Elbette! Farkındalık, psikoterapi, geçmişin izlerini bugünden ayıklamak bu döngüyü kırmanın yolu olabilir.

💖 Terk edilme korkusu hep bugüne ait değildir; bazen sadece çocuk kalbinizin hala kapanmayan bir hikâyesidir.

Çocukların ruh hali, ebeveynlerin davranışlarından çok etkilenir. Hem bağırışlar hem de sessizlik çocuk için bir tür str...
23/06/2025

Çocukların ruh hali, ebeveynlerin davranışlarından çok etkilenir. Hem bağırışlar hem de sessizlik çocuk için bir tür stres kaynağıdır ama sessizlik çoğunlukla daha sinsice yıpratır.

📣 Bağırmak, elbette ki çocukta korku ve endişe yaratır. Ancak bağırmak en azından çocuğa “bir şeylerin yanlış gittiğini” hissettirir, o da en azından durumla başa çıkmak için bir ipucu olabilir.

😶 Sessizlik ise çocuğun kafasında sorular yaratır: “Neden konuşmuyorlar? Beni sevmiyorlar mı? Ben mi yaptım?” Bu sorular cevapsız kaldığında çocukta değersizlik, yalnızlık ve kaygı duyguları artar.

🧠 Çocukların güvenli bir ortamda büyümeleri için ebeveynlerin duygularını dengede tutması, gerektiğinde profesyonel destek alması önerilir. Çünkü çocuklar, aile içindeki duygusal atmosferi çok keskin hissederler.

💬 En sağlıklısı, anne-babanın kendi duygularını fark edip kontrol edebilmesi, sakin ve tutarlı iletişim kurmasıdır. Bu, çocuğa güven ve huzur sağlar, ileride sağlıklı ilişkiler kurmasını kolaylaştırır.

🌈 Unutmayalım ki çocuklar sadece sözleri değil, beden dilini, ses tonunu ve ortamın genel havasını algılarlar. Sessizliğin yıpratıcı etkisini azaltmak için “konuşulmasa da hissedilen” sevgi gösterimleri önemlidir.

🎭 Aile içinde bazen öyle roller üstleniriz ki, kendi gerçek benliğimizi unuturuz. “Herkes için güçlü olmalıyım”, “çocuk ...
20/06/2025

🎭 Aile içinde bazen öyle roller üstleniriz ki, kendi gerçek benliğimizi unuturuz. “Herkes için güçlü olmalıyım”, “çocuk gibi davranamam”, “hep fedakarlık yapmalıyım” gibi kalıplar boğabilir.

⚖️ Bu roller seni sınırlar, özgürlüğünü kısıtlar, gerçek duygularını bastırmana neden olur. Peki, kendi olabildiğin bir evlilik mümkün mü? Kesinlikle evet!

💡 Kendin olabilmek, sınırlarını koyabilmek, isteklerini dile getirebilmek demek. Bu da ancak karşılıklı saygı ve anlayışla mümkün olur.

❤️ Evlilikte gerçek bağ, birbirini koşulsuz kabul etmekten geçer. Rol yapmadan, maskesiz, yorgun ve mutlu halinle sevildiğinde özgürleşirsin.

🌱 Bu yolda adım atmak bazen zor olabilir ama unutma, sen gerçek benliğinle değerlisin ve sevilmeyi hak ediyorsun. Eşinle birlikte bu yolculuğu cesaretle yürümek mümkün.

🤷‍♀️ Sevgi, bir ilişkinin temel taşı ama tek başına mutluluğu garantilemez. Çok sevdiğin halde mutsuzsan, bu aslında “se...
13/06/2025

🤷‍♀️ Sevgi, bir ilişkinin temel taşı ama tek başına mutluluğu garantilemez. Çok sevdiğin halde mutsuzsan, bu aslında “sevgiyi nasıl yaşadığımızda” bir sorun olduğu anlamına gelir. Sevgi, emek, anlayış, saygı, güven ve ortak değerlerle beslenmezse, mutsuzluk kaçınılmazdır.

⚖️ İlişkide mutluluk; karşılıklı ihtiyaçların farkında olmak ve bunları karşılamaya çalışmakla ilgilidir. Mesela, biri duygusal destek isterken diğeri bunu anlamıyor olabilir. Ya da biri kendi alanına ihtiyaç duyarken, diğeri bunu sınır olarak algılayabilir. İşte bu uyumsuzluk, sevgiyi gölgeleyecek mutsuzluk yaratır.

🗣️ İletişim yetersizliği, çoğu zaman sevgi varken mutsuzluğun arkasındaki sessiz kahramandır. Duyguların paylaşılması, beklentilerin konuşulması, anlaşmazlıkların çözülmesi gerekir. Sessiz kalmak ya da “anlayacaktır” demek çözüm değildir, tam tersine uzaklaşmayı besler.

🌿 Ayrıca, bireysel mutluluğunuzu göz ardı etmeyin. “Sen mutlu ol, ben mutlu olurum” mantığıyla hareket etmek, ilişkiyi ortak bir mutluluğa dönüştürür. Kendi hobilerin, sosyal hayatın, iç huzurun olmadan, “birlikte” mutlu olmak zor olur.

❤️ Sevgi, birlikte büyümeyi ve çaba göstermeyi gerektirir. Mutsuzluğun nedeni bulunup üstüne gidilmezse, sevgiye rağmen ilişki yıpranır.

⏳ İlişkiler bazen o kadar karmaşık ki, “acaba aşk mı bitti?” diye sorarız. Ama çoğu zaman sorun aşkın bitmesi değil; biz...
06/06/2025

⏳ İlişkiler bazen o kadar karmaşık ki, “acaba aşk mı bitti?” diye sorarız. Ama çoğu zaman sorun aşkın bitmesi değil; biz yorgunuz. Hem ruhen hem bedenen.

🧩 Rutinler, iletişimsizlik, bitmeyen sorumluluklar, dış etkenler… Hepsi o büyük aşka gölge düşürebilir. Ama bu, bitiş değil, aslında bir çağrı: “Dur, nefes al, kendimize bakalım.”

🌿 İlişkide aşkın yanması doğaldır ama o kıvılcımı yeniden canlandırmak, yeniden buluşmak bizim elimizde. Küçük anlarda, samimi sohbetlerde, birlikte geçirilen kalitede saklıdır.

💬 Belki de aslında yorgunluklarımızı paylaşıp, birbirimize yeni güçler vermeliyiz. Aşk bitmez, değişir; biz değişiriz. Önemli olan birlikte büyüyebilmek.

❤️ Yorulduysan, bunu partnerinle konuşmak, anlayış istemek, yardım almak sevgiyi canlı tutmanın ilk adımıdır.

30/05/2025

👀 Çocuklar, bazen görünmeyeni en iyi görebilirler. Çocukken ebeveynlerin ilişkilerindeki her dinamik, onların kişisel gelişimlerinde izler bırakır. Ailede yaşanan gerilimler, sevinçler ve çatışmalar, doğrudan çocukların zihinsel ve duygusal gelişimine yansır. Peki, çocuklar her şeyi görüyor mu? Aslında evet, çocuklar farkında olmadan ailelerinin hislerini, gerginliklerini ve uyumsuzluklarını çok iyi fark ederler. 🧸

🧠 Bowlby'nin Bağlanma Teorisi yine devreye giriyor. Aile içindeki sevgi, ilgi ve güven, çocuğun bağlanma tarzını şekillendirir. Eğer bir çocuk, sağlıklı bir şekilde duygusal ihtiyaçlarını karşılayabilen ebeveynlerle büyürse, o çocuk ileride güvenli bağlanma stiline sahip olur. Ancak ailedeki duygusal ihmal, çocukta kaygılı ve güvensiz bağlanma stillerine yol açabilir.

😞 Çocuklar, kelimelerden daha çok duygusal sinyalleri alır. Ebeveynlerinin gergin olduğunu, sessiz kaldıklarını veya birbirleriyle sert tartıştıklarını hissedebilirler. Bu duygusal mesajlar, çocuklarda güvensizlik, stres ve kaygıya yol açabilir. Aile içindeki huzursuzluk, çocukların davranışlarını ve okul başarısını da etkileyebilir. 📚

🌱 Çocukların sağlıklı gelişebilmesi için aile içindeki sevgi ve güven ortamı çok önemlidir. Ebeveynler arasındaki iletişim ve ilişki, çocuğun gelecekteki ilişkilerini, kendi duygusal sağlığını ve sosyal becerilerini etkiler. Bir ailedeki huzur, bir çocuğun dünyasında güven duygusunun filizlenmesine yardımcı olur. 🌼

🧠 Geçmişin, bugünkü ilişkilerimize nasıl yansıdığına dikkat ettiniz mi? 🕰️ Aile içindeki dinamikler, aslında hayatımızda...
21/05/2025

🧠 Geçmişin, bugünkü ilişkilerimize nasıl yansıdığına dikkat ettiniz mi? 🕰️ Aile içindeki dinamikler, aslında hayatımızda gördüğümüz en güçlü ilk ilişkiler biçimidir. Çocukken ebeveynlerimizle kurduğumuz bağlar, yetişkinlikte kurduğumuz tüm ilişkilerin temellerini atar. İster istemez, ailedeki davranışlar, çatışmalar, sevgi gösterileri ya da eksiklikler, daha sonra kendimizi ve başkalarını nasıl seveceğimizi şekillendirir.

📚 John Bowlby’nin Bağlanma Teorisi, çocuklukta kurduğumuz bağların, ilerleyen yaşlardaki romantik ve dostane ilişkilerimize nasıl etki ettiğini anlamamıza yardımcı olur. Bu teoriye göre, güvenli bir bağlanma geliştiren bireyler, ilişkilerinde daha sağlıklı bağlar kurabilirken, güvenli olmayan bağlanma yaşayanlar genellikle kaygılı ya da çekingen ilişkiler kurabiliyor. 👩‍❤️‍👨

🔄 Aile içindeki roller de büyük bir etkiye sahiptir. Örneğin, aşırı koruyucu bir ailede büyüyen bir kişi, ilişkilerinde bağımsızlık ve özgürlük konusunda zorluk yaşayabilir. Ailede duygusal ihmal görmüş bir birey, duygusal yakınlık kurmada zorluk çekebilir. Bazen, çocuklukta yaşadığımız travmalar, yetişkinlikte farkında olmadan başkalarına da yansıyabilir. 💔

💡 Peki, bu etkilerden nasıl kurtulabiliriz? Geçmişin izlerini taşıyan birinin, sağlıklı bir ilişki kurabilmesi için farkındalık geliştirmesi ve geçmişte yaşadığı olumsuz deneyimleri şifalandırması gerekebilir. İlişkilerde güveni yeniden inşa etmek, empati ve açık iletişimle mümkündür. 🙌

Evliliklerde bazen çiftler, fiziksel olarak aynı evde olsalar da, duygusal olarak birbirlerinden uzaklaşabilirler. Birli...
14/05/2025

Evliliklerde bazen çiftler, fiziksel olarak aynı evde olsalar da, duygusal olarak birbirlerinden uzaklaşabilirler. Birlikte ama yalnız olma durumu, dışarıdan bakıldığında pek fark edilmeyebilir; ancak içinde yaşananlar çiftler için oldukça zordur. Bu sessiz uzaklaşmaların birçok nedeni olabilir, ama genellikle bu tür bir durum, iletişimsizlik, bağlanma eksiklikleri ve duygusal ihtiyaçların karşılanmaması gibi derin psikolojik etmenlerle ilişkilidir. 🤐

🧠 Bağlanma teorisi, evliliklerdeki duygusal yakınlıkla ilgili çok şey anlatabilir. John Bowlby, bağlanma stilinin, bireylerin çocukluk dönemlerinden başlayarak yetişkinlikteki ilişkilerini nasıl etkilediğini keşfetmiştir. Eğer biri güvenli bir bağlanma geliştirmemişse, yakın ilişkilerde çekingenlik ve duygusal mesafe oluşturması olasılığı artar. Bunu, birbirine yaklaşmak yerine, uzaklaşan çiftlerde görmek mümkündür. 😞

🔄 Zamanla, bu sessiz uzaklaşmalar "alışkanlık" durumuna dönüşebilir. Başlangıçta, küçük iletişim kopuklukları giderek büyür. Bu, çiftlerin birbirlerini tam anlamayışından ve ihtiyaçlarını dile getirememelerinden kaynaklanabilir. Zaman içinde, kendilerini anlatmak yerine susmayı tercih eden bireyler, duygusal yalnızlık hissine kapılabilirler. 🗣️💔

💡 Çiftlerin birbirleriyle açık ve dürüst bir şekilde iletişim kurmaları, evlilikteki bu tür sessiz uzaklaşmaların önüne geçmenin en etkili yoludur. Çiftlerin birbirlerinin duygusal ihtiyaçlarını anlamaya çalışmaları ve bu ihtiyaçları karşılamak için çaba sarf etmeleri, ilişkideki kopuklukları önleyebilir. 🙌

Address

Armağan Mahallesi şht Ismail Kaya Sk 13/1 Meram
Konya
42090

Opening Hours

Monday 09:00 - 19:00
Tuesday 09:00 - 19:00
Wednesday 09:00 - 19:00
Thursday 09:00 - 19:00
Friday 09:00 - 19:00
Saturday 09:00 - 19:00
Sunday 09:00 - 19:00

Telephone

+903325021051

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Deniz Terapi Merkezi posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Practice

Send a message to Deniz Terapi Merkezi:

Share

Category