Özel Güneş Aile Danışma Merkezi

Özel Güneş Aile Danışma Merkezi Contact information, map and directions, contact form, opening hours, services, ratings, photos, videos and announcements from Özel Güneş Aile Danışma Merkezi, Psychologist, Cunhuriyet Mahallesi 66. Soakak No:2/B Atakum, Samsun.

20/11/2025
Özel Güneş Aile Danışma Merkezi olarak,Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın sosyal sorumluluk programı kapsamındaŞehit...
20/11/2025

Özel Güneş Aile Danışma Merkezi olarak,
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın sosyal sorumluluk programı kapsamında
Şehit Emrah Sapa Anadolu İHL Fen ve Sosyal Bilimler Proje Okulu’nda öğrencilerle bir araya geldik.

Seminer, merkezimizin uzman kadrosunda bulunan Uzm. Psk. Melis Ulaş Al ve Klnk. Psk. Asel Kurt tarafından sunuldu.

📌 Akran Zorbalığı
📌 Kaygı & Stres Yönetimi

başlıklarında; farkındalık, önleme yöntemleri, duygusal dayanıklılık ve günlük yaşamda uygulanabilir psikolojik teknikler anlatıldı.

Bu etkinlik, gençlerin duygusal sağlığını güçlendirmek ve koruyucu-önleyici psikolojik destek çalışmalarını yaygınlaştırmak amacıyla tamamen ücretsiz olarak gerçekleştirilmiştir.

Topluma katkı sunmaya, okullarda ve kurumlarda bilgilendirici çalışmalar yapmaya devam edeceğiz.

Menopoz “ben’in zaman bilinci”dir; doğanın değil. Çünkü zaman doğa için değil, zihin içindir!Kadın menopoza girdiğinde d...
18/11/2025

Menopoz “ben’in zaman bilinci”dir; doğanın değil. Çünkü zaman doğa için değil, zihin içindir!

Kadın menopoza girdiğinde doğadan değil, toplumdan kopmayı hisseder.
Çünkü toplum, kadının değerini doğurganlığa indirger.

Oysa doğada hiçbir dişi canlı üreme kapasitesi bitince değersizleşmez.

Dişi bir kurt, üremese bile sürü düzenini yönetir.
Yaşlı bir ağaç, meyve veremese bile gölgesi ve köküyle hayat verir.
Yaşlanmış toprak dinlendirilince yeniden doğurur.

SON doğada değil, insan kültüründe vardır.
Çünkü doğa menopoza girmez; doğa dönüşür.
Menopoza giren "insan kültüründe adı kadın" olan doğanın dişisi ise doğa için doğanın bilinç kazanmış hâlidir.

Kültür, kadın doğurganlığını kaybettiğinde kadını terk edebilir;
ama doğa dişisini terk etmez.
Çünkü O artık doğanın bilge dişidir.

Doğada yaş almak bilgiyi biriktirmektir, üretimi değil.
Doğada genç olan üretir, yaş alan ise yönetir.

Bu yüzden doğadaki yaşlı dişi “çürümüş” değil, merkezdir!
Velhasılı Kelam,
Bilge Dişi = Doğanın bilgeliği!!!
Tüm Bilge Hatunlara selam olsun..

İlişkiler, dışarıdan bakıldığında görkemli birer yapı gibidir; oysa o yapının iskeleti, gözle görülmeyen küçük bağlardan...
17/11/2025

İlişkiler, dışarıdan bakıldığında görkemli birer yapı gibidir; oysa o yapının iskeleti, gözle görülmeyen küçük bağlardan örülüdür.

Bir salon düşün, tavanında görkemli bir avize asılı, gözler avizenin bütününe bakarken, avizeyi tutan ince zinciri ciddiye almaz. Bir çiftin arasında da böyle ince zincirler vardır.
Minik tebessümler, teşekkürler, afiyer olsunlar, günaydınlar..
Bir bardak çayın sessizce uzatılması.
Akşam kapı açıldığında yüzün değişmesi.
Bir damla ilgi.
Bir yudum şefkat.

Bu minicik şeyler ilişkilerin gerçek mimarisidir. Yani avizenin zinciri..

Ve ne yazık ki aynı incelikle yıkılabilirler..
Küçücük bir alay, hafifçe sertleşmiş bir ton, küçük bir umursamazlık,
görülmeyen minik bir ihtiyaç…

Her biri tek başına zayıftır, ama biriktiklerinde koca bir evi yerle bir edebilirler.

Aşkı sürdüren, büyük fedakârlıklar değil; her gün yeniden kurulan ince bağlardır.

Günde 1 damla su = Hidrojen Bağı!! ya da

doğal arzu, günah! = Suçlulukdoğal heyecan, ayıp! = Utançdoğal davranış, suç!= Cezadürtü, kusur! = Yetersizlikhata, reza...
14/11/2025

doğal arzu, günah! = Suçluluk
doğal heyecan, ayıp! = Utanç
doğal davranış, suç!= Ceza
dürtü, kusur! = Yetersizlik
hata, rezalet! = Değersizlik

İnsan bu eşleşmelerle büyüyünce, kendi doğallığını bastırmayı “erdem”, kendine yabancılaşmayı ise “ahlak” sanıyor. Oysa suçluluk, utanç, değersizlik… çoğu zaman insanın doğasından değil; insana dayatılan anlamlardan doğuyor.

İnsanın içinde, adı konmamış bir ses vardır.Ne gelir ne gider ne susar ne konuşur.Bir gölge gibi dolaşır ruhunda;hem sen...
14/11/2025

İnsanın içinde, adı konmamış bir ses vardır.
Ne gelir ne gider ne susar ne konuşur.
Bir gölge gibi dolaşır ruhunda;
hem senden hem sana karşıdır.
Kimi zaman bir fısıltı gibi yaklaşır,
kimi zaman içini kemiren görünmez bir yaratığa dönüşür.
İkiye bölünürsün, içinde olanla dışında görünen arasında..
Bir yanın kendini aklamaya uğraşır,
öteki yanın seni mahkûm etmeye..
Her ikisi de hakikati bilmez;
ikisi de sadece kendi vehmini anlatır.
Ama sen, onların tartışmasını “gerçek” sanırsın.
Ve suçluluk dediğin şey, vehmini hakikat yapmanın acısıdır.

Affedilmek istemen, masumluğunu aradığından değil; kendi içindeki o “yargıcı” susturacak bir otoriteye muhtaç olduğundan.
Zira insan, kendi içinde olduğuyla dışında görüneni denkleyemediği sürece, ötekinin ağzından çıkacak “tamam” cümlesine mahkûmdur.

Affedilme arzun, kendini aklayacak kudreti için­de bulamayışından doğar.
İçeride bir yargıç vardır; hükmü çoktan vermiştir. Suçlusun, bedelini ödeyeceksin.
Bu görünmez mahkemeye karşı savunmasız kalırsın.
Kendi içindeki yargıcın hükmünü bozacak bir otoriteye muhtaçsın.

Gerçekte aradığın affedilmek mi
içindeki o ağır sesin karşısında
kendini nihayet doğrulayabilme imkânına kavuşabilmek mi?

Kavuşmak derken, İçte hissettiğinle dışarıya yansıttığının arasında kalan derin uçurumu görebildin mi? Seni affetmesini beklediğin öteki uçurumun üzerine kurduğun köprü olabilir mi?

Kendi acını, kendi aczini, kendi çaresizliğini bir görüntü yapıp paylaşır mıydın?Hayır, değil mi?Çünkü acı, mahremdir; i...
13/11/2025

Kendi acını, kendi aczini, kendi çaresizliğini bir görüntü yapıp paylaşır mıydın?
Hayır, değil mi?
Çünkü acı, mahremdir; insan kendi kırığını hem sergilemez hem acziyeti sergilensin istemez.

İzle, paylaş, hikayende duyur, kahrolsun yaz, haberiniz yok mu diye bağır..
Dijital erdeminle iyi insan ol!
İnsan olmakla insan görünmek arasındaki ayrımı bilir misin?
Yapmakla, yapar görünmek bir midir?
Sosyal medyada bir şey paylaşmak duyarlılık, paylaştığının altına bir şey yazmak sorumluluk değildir.

Peki başkasının acısını neden paylaşıyorsun?
Çünkü o acı senin değil.
Çünkü o başkası, senin gözünde “herhangi biri.” O herhangi biri o acıyı yaşıyor, o acının içinden geçiyor sen sadece o acıyı uzaktan izliyorsun.

Bu yüzden paylaşabiliyorsun.
O yüzden rahatça hikâyene koyuyorsun.
Başkası acı çekerken sen “duyarlılık” pozu atıyorsun.

İzlemek eylem,
Göndermek dokunmak,
Göstermek merhamet değildir.
Çünkü göstermekle yapmak bir değildir.

Gerçekte hiçbir şey yapmıyorsun;
ama yaptığını sanıyorsun.
“Duyarlıyım”, "İyi bir insanım”, "Görevimi yaptım” diyor, kendini kandırıyorsun.

Oysa sadece bir butona basıp, vicdanını aklıyorsun.
Bir butona basmak seni iyi insan yapmaz.
Seni duyarlı da yapmaz.
Seni merhametli hiç yapmaz.
Acıya bakmakla acıya dokunmak arasındaki ayrımı biliyor musun?
Bakmak güvenlidir çünkü sana değmez, dokunmak tehlikelidir çünkü seni yaralar.

Senin vicdanını rahatlatan şey insanlık değildir; insanlık diye pazarladığın şey kendi acziyetindir.

Şimdi sor kendine;
Kendi acını paylaşmayıp, başkasının acısını paylaşırken neden rahatlıyorsun?

12/11/2025
İnsan, çoğu zaman ne istediğini bilmez;çünkü neye muhtaç, neye doyumsuz olduğunu ayıramaz.İhtiyacını arzu zanneder, arzu...
10/11/2025

İnsan, çoğu zaman ne istediğini bilmez;
çünkü neye muhtaç, neye doyumsuz olduğunu ayıramaz.
İhtiyacını arzu zanneder, arzusunu hak sanır.
Ve böylece hem kendine, hem sevdiğine zulmeder.

İhtiyaç yaşatır. Arzu yorar.

İhtiyaç, denge ister; arzu, doyum.
İhtiyaç karşılanınca huzur doğar; arzu karşılanınca, yeni bir arzu.

İhtiyaç “güvende olayım” der,
arzu kutsanmak istiyorum. İhtiyaç “beni duy” der, arzu “sadece beni duy.”

Bir insanın “beni sev” demesi ihtiyaçtır;
ama “beni hep sev, hiç küsme, hep haklı bul” demesi arzudur.

İhtiyaç giderilir; arzu sadece fark edilir.
İhtiyacı doyurursun; arzuyu ancak anlarsın.

İlişkide huzur, bu iki sesi ayırabildiğin yerdedir: "Bu, benim içimdeki çocuğun korkusu mu, yoksa yetişkin benliğimin beklentisi mi?”

Partnerin susunca panikliyorsan, bu ihtiyaçtır: güven arıyorsun. Ama sustuğunda “beni artık sevmiyor” diyorsan, bu arzudur: onay bekliyorsun.

İhtiyaç seni insana yaklaştırır, arzu seni kendinden uzaklaştırır.

Bir ilişkiyi taşıyan şey, ihtiyaçların görülmesidir; bir ilişkiyi bitiren şey, arzuların doyurulmak istenmesidir. Çünkü kimsenin arzusu kimseye yetmez.

Eğer birini “beni mutlu etsin” diye seviyorsan, tükenirsin ve tüketirsin. Ama “birlikte var olalım” diyorsan, büyürsün ve büyütürsün.

Birinin ihtiyacını karşılamak sevgidir,
arzularını karşılamaya çalışmaksa köleliktir.

Sevgi, başkasını doyurmak değil,
onun açlığını duymaktır.

"Senin ihtiyaçlarını duyuyorum, elimden geleni yaparım. Ama arzularını doyurmak benim görevim değil.”

Bu cümle sevgisizliğin değil, bilincin ifadesidir. Çünkü gerçek sevgi, sadece karşısındakini değil, kendisini de özgür bırakır.

İhtiyaç seni insana bağlar.
Arzu seni kendine çağırır.

İnsan “ideal eşi” arıyor.Aradığının ne olduğunu bile bilmezken bulunamazı bulurum sanıyor.“İdeal” diyor ama belli ki bir...
07/11/2025

İnsan “ideal eşi” arıyor.
Aradığının ne olduğunu bile bilmezken bulunamazı bulurum sanıyor.

“İdeal” diyor ama belli ki bir kez bile düşünmemiş ideal nedir diye.
Bu kelimenin kökü ideadır; Platon’un dünyasındaki tanrısal formlardır.
O formlar değişmez, bozulmaz, insana görünmez.
İnsan aklının oraya erişmesi mümkün değildir.
Kant, bunu iki yüzyıl önce söyledi:
“İnsan yalnızca fenomeni (görünen) bilir; numeni (görünemeyen) yalnızca düşünebilir.

Ama belli ki çoğu, düşünmeyi zahmet, zahmeti kısmet sayıyor.

Tanrı’nın mekânında gezebileceği yanılgısıyla kendi bilinçaltında debeleniyor.

İdeali aramak, metafizik bir yanılgıdır.
Çünkü ideal, insanın erişemeyeceği Tanrı katıdır ( ben değil Platon söylüyor )
Bilemeyeceğin bir şeyi aramak, aklının sınırını inkârdır.
Ve bunu “romantizm” sanmak aşk değil ahmaklıktır.

İnsan ideali ararken, aslında Tanrı’yı arar.
Ama Tanrı’yı insan kılıp, insana tapmaya kalkar.

İdealar dünyasında insanın yeri yoktur, insan insanın dünyasında fenomenin mahkumudur.

İnsanı aşıp nomenin dünyasına ulaşırsa ideal eş kısmetse belki bulunur.

*kısmet, varoluş biçiminin, biçtiği kesit anlamında kullanılmıştır.

Bilinçaltı, seni yöneten gizemli bir güç değil; sadece farkında olmadığın işlemlerinin alanıdır.Sen fark etmediğinde oto...
06/11/2025

Bilinçaltı, seni yöneten gizemli bir güç değil; sadece farkında olmadığın işlemlerinin alanıdır.
Sen fark etmediğinde otomatik tepkiler devreye girer, fark ettiğinde ise o alan artık senin bilince dahil olur.

Yani seni yöneten bilinçaltın değil, senin seni fark etmeme hâlindir.
“Bilinçaltım yüzünden böyle yapıyorum” demek, çoğu zaman sana ait olan davranışlarının sorumluluğundan kaçmanın süslü biçimidir.

Dolayısıyla, davranışlarımda tekrar eden bir örüntü var, ama bu davranışlarımın sonucu hâlâ benim sorumluluğum, diyebilmek olgunluk ister.

Evet, bilinçaltın seni etkiler ama iradeni senin elinden almaz, alamaz. Bunu fark ettiğinde, kontrol sana geçer. Çünkü bilinçaltı bahanelerin çöplüğü değil, alışkanlık haritalarının sandığıdır. O harita sana geçmişini gösterir, ama geleceğe dair yönünü sen seçersin.

Kısacası bilinçaltı seni yönetmez; sen fark etmezsen sadece seni sana tekrar ettirir.
.aselkurt .psk.melisulasal

Son zamanlarda herkes herkese “narsist” diyor.Biraz kendini önemsesen, ötekine sınır koysan, azcık kendi isteklerini dil...
04/11/2025

Son zamanlarda herkes herkese “narsist” diyor.
Biraz kendini önemsesen, ötekine sınır koysan, azcık kendi isteklerini dile getirsen hemen; "Aaa, ne kadar narsist!”sin deniyor.

Peki ya bunu diyenin içindeki beğenilme arzusu, önemli hissetme ihtiyacı, değer görme isteği ne oluyor? Ya da kendi içindeki ben merkezli arzusu nerede saklanıyor?
Ben değil, o narsist dediğinde,
zaten bunu diyen “üst ben” pozisyonu alıyor; ben ölçüyüm, o hastalıklı diyor.
Ve işte tam o anda, narsizmin en incelikli biçimi başlıyor.

Kendini merkeze koymadan "kim narsist" ölçebilirim sanıyor..

Kendine değer vermek, narsisizm değil; özsaygıdır.
Narsisist kişi kendini sevmez, ama; kendine hayran olmayı sever.
Ve o hayranlığı, hep başkalarının gözünden besler.
Kendine dönük değil, dışındaki dünyaya bağımlıdır.
Sevilmek, beğenilmek, alkışlanmak zorundadır; çünkü içi boş olduğundan
kendini dolu göstererek var olur.

Oysa kendine değer veren insan, sessizdir.
Kendini kanıtlamaya değil, kendini anlamaya çalışır.
Sınır koyar ama küçümsemeden, kendiyle barışıktır ama başkasını da görmezden gelmeden.
Yani kendini merkez yapmaz, kendi merkezinde kalır.

Belki de “narsist” sandığın kişi,
sadece yıllardır görmezden gelinen benliğini ötekilerden geri alıyordur.
Belki de sen, kendi özsaygını koruyan birini kibirli sanıyorsundur.

Gerçekten o mu narsist yoksa sen mi "kendini yeterince değerli göremediğinden" onun kendini değerli görmesine tahammül edemiyorsun?
Bir düşün istersen!

.aselkurt .psk.melisulasal

Address

Cunhuriyet Mahallesi 66. Soakak No:2/B Atakum
Samsun
55200

Opening Hours

Monday 09:00 - 19:00
Tuesday 09:00 - 19:00
Wednesday 09:00 - 19:00
Thursday 09:00 - 19:00
Friday 09:00 - 19:00
Saturday 09:00 - 19:00
Sunday 09:00 - 19:00

Telephone

+903624371919

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Özel Güneş Aile Danışma Merkezi posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Practice

Send a message to Özel Güneş Aile Danışma Merkezi:

Share

Share on Facebook Share on Twitter Share on LinkedIn
Share on Pinterest Share on Reddit Share via Email
Share on WhatsApp Share on Instagram Share on Telegram

Category