Psikolog Yusuf Yerli

19/05/2025

🇹🇷

10/05/2025

18/04/2025

🌪 Sürekli Kriz Halinde Olmak...
Ekonomik dalgalanmalar, toplumsal olaylar, belirsizlik, haberler, savaşlar...
Bazen “normal bir gün” bile lüks gibi gelebiliyor.
Peki zihnimiz bu sürekli alarm haliyle nasıl baş edebilir?
🧠 Zihinsel Sağlamlık = Psikolojik Bağışıklık.
Bu dönemde kendimizi korumak, “duyarsızlaşmak” değil, “dengede kalmayı öğrenmek” demektir.
🛠 Kriz Ortamında Stresle Baş Etmenin 5 Etkili Yolu:
1️⃣ Maruziyeti Azalt: Her haberi anlık takip etmek zorunda değilsin. Bilinçli bilgi tüketimi yap.
2️⃣ Kontrole Odaklan: Değiştiremediklerine değil, etkileyebildiklerine odaklan.
3️⃣ Rutinler Oluştur: Günlük yaşamda sabit alışkanlıklar kaygı düzeyini azaltır.
4️⃣ Bedenini Unutma: Nefes egzersizleri, yürüyüş, su içmek gibi küçük şeyler bile bedenini sakinleştirir.
5️⃣ Anlam ve Bağ Kur: Değer verdiğin kişilerle konuş, içini dök. Sessiz kalmak stresin kök salmasına neden olur.

Unutma, stres düşmanın değil, sana bir şeylerin yolunda gitmediğini haber veren içsel bir pusuladır. Onu dinle ama yönetmeyi öğren.

17/04/2025

Kime oy verdiğimiz kadar, neden oy verdiğimiz de iç dünyamızla ilgilidir.
Aidiyet, güvenlik, adalet, anlaşılma arzusu…
Bunların hepsi, siyasi tutumlarımızın görünmeyen psikolojik altyapısını oluşturur.

Siyaset sadece oy vermek ya da liderleri eleştirmekten ibaret değildir; aynı zamanda bireyin kimliğini, aidiyet duygusunu ve güvenlik algısını doğrudan etkileyen psikolojik bir deneyimdir.

İnançlarımız, değerlerimiz ve yaşadığımız toplumsal olaylar, siyasi tutumlarımızı şekillendirirken; öfke, korku, umut ve belirsizlik gibi duygular da siyasal kararlarımızı yönlendirir.

Toplumsal kutuplaşmalar yalnızca fikir ayrılıkları değil; aynı zamanda “anlaşılmama”, “reddedilme” ve “değer görmeme” gibi temel psikolojik ihtiyaçların tehdit edilmesiyle de ilgilidir.

Psikolojiyi anlamadan siyaset, siyaseti anlamadan da bireyin iç dünyasını anlamak eksik kalır.

24/03/2025

13/03/2025

Çift Yarık Deneyi ve Psikoloji: Gözlem Gerçeği Değiştirir mi? 👀💡

Fizikte ünlü çift yarık deneyi, bir parçacığın gözlemlenip gözlemlenmemesine bağlı olarak farklı davranışlar sergileyebileceğini gösterir. Yani, gözlem gerçeği değiştirir. Peki, bu durum insan psikolojisinde de geçerli olabilir mi?

🔍 Gözlem İnsan Davranışlarını Nasıl Etkiler?
Psikolojide Hawthorne Etkisi, insanların izlendiğinde daha dikkatli ve kontrollü davrandığını gösterir:
✅ Çalışanlar, yöneticileri izlediğinde daha verimli olur.
✅ Öğrenciler, öğretmen karşısında daha ilgili görünmeye çalışır.
✅ Sosyal medyada herkes “daha mutlu” ve “daha başarılı” görünmek ister.

💭 Kimlik, Algı ve Kendini Gerçekleştiren Kehanet
Çevremizin bizi nasıl gördüğü, kim olduğumuzu şekillendirebilir:
🔹 “Sen çok zekisin” denilen bir çocuk kendine güvenir, gerçekten başarılı olur.
🔹 Sürekli eleştirilen biri zamanla kendini yetersiz hissedebilir.

Tıpkı çift yarık deneyinde olduğu gibi, çevremizin gözlemleri zamanla gerçeğe dönüşebilir.

🔄 Bunu Kendi Lehimize Nasıl Kullanabiliriz?
✨ Başkalarının gözlemlerinden bağımsız düşünmeyi öğrenmek
✨ Negatif etiketleri sorgulamak
✨ Destekleyici bir çevre oluşturmak

📌 Unutma: En önemli gözlemci sensin! Kendine nasıl baktığın, kim olduğunu belirler. 💙

̇lişkiler

01/03/2025

Mizaç ve Kişilik Tipleri: Kendini Tanı, Hayatını Şekillendir! 💫🧠

Hepimiz farklıyız! Ama bu farklar, hayatı nasıl yaşadığımızı, ilişkilerimizi ve iş hayatımızı nasıl yönettiğimizi belirliyor! 🌍💡

🔍 Mizaç: Doğuştan gelen özelliklerimizle şekillenir! Hangi tip seni yansıtıyor?
✨ Sanguin: Sosyal, enerjik, neşeli! 🎉
💪 Kolerik: Hedef odaklı, güçlü! 🔥
🧩 Melankolik: Derin düşünceli, duygusal! 🌙
🌱 Flegmatik: Sakin, uyumlu, huzurlu! 🕊️

🔎 Kişilik: Deneyimlerle şekillenir! Hangi boyut seni tanımlıyor?
🌞 Dışa Dönük: Sosyal ve hareketli! 💃
⚖️ Duygusal Denge: Sakin ve dengeli! 🌸
🚀 Açıklık: Yeniliklere açık, yaratıcı! 🎨

🧠 Kendini tanımak, ilişkilerinde uyum, işte başarı ve huzurlu bir hayat için çok önemli! 💖

Sen hangi tipteysen? 💬 Yorumlarda paylaş, birlikte keşfedelim!👇

15/01/2025

Evren 25 Deneyi: İnsan Davranışlarının Aynası

Evren 25, 1972 yılında etolog John B. Calhoun tarafından gerçekleştirilen bir deneydir. Farelerle yapılan bu deney, sınırsız kaynaklara sahip bir “ütopya”da bireylerin nasıl davrandığını incelemeyi amaçlıyordu. Başta her şey ideal görünüyordu: Fareler güvenli bir ortamda, bol yiyecek ve suyla rahatça çoğaldı. Ancak zamanla, bu bolluk içinde bile topluluk çökmeye başladı.

Deneyin Dönüm Noktaları
1.Nüfus Patlaması: Başlangıçta fareler hızla çoğaldı, kaynaklar boldu.
2.Davranışsal Bozulma: Kalabalık arttıkça, agresyon, ilgisizlik ve sosyal çöküş başladı. 3.“Güzeller”: Bazı fareler tamamen izole oldu, sadece kendilerine bakıp sosyal etkileşimden kaçındı.
4.Toplumun Çöküşü: Üreme durdu, bireyler arası bağlar koptu ve topluluk yok oldu.

Psikolojik Çıkarımlar

Evren 25, insanların modern yaşamında da yankılanan önemli dersler taşır. Fiziksel ihtiyaçların karşılanması, her zaman mutluluk ve düzen getirmez. Sosyal bağların zayıflaması, bireylerin anlam kaybı yaşaması ve izolasyonun artması, toplumsal çöküşün habercisi olabilir.

Bu deney, insan ilişkilerinde dengeyi, anlam arayışını ve sağlıklı bir sosyal ortamın gerekliliğini hatırlatır. Sadece “yaşamak” değil, bir amaç ve bağ içinde var olmak esastır. Evren 25 bize, bolluk içinde kaybolan bağların değerini yeniden düşünme fırsatı sunar.

11/01/2025

İlişkide acıyı tek bir taraf çekmez; iki kişi bir bağ kurduğunda, hisler de sorumluluklar da paylaşılır. Eğer bir kişi incinirse, o acı ilişkiye yansır ve her iki tarafı etkiler. Unutmamak gerekir ki, ikimiz de aynı gemideyiz. Eğer biri gemiyi terk etmeye kalkarsa, diğeri de güvenliğini kaybeder.

Bir ilişkiyi güçlü kılan, sadece sevgi değil, zor zamanlarda birbirini anlamak ve destek olmaktır. Fırtınalı günlerde tek başına mücadele etmek yerine, birlikte çaba göstermek gerekir. Çünkü ilişki, iki kişinin hem mutluluğu hem de yükleri birlikte taşıdığı bir yoldur. Gemiyi sağlam tutmak, iki kişinin ortak emeğiyle mümkündür.

09/01/2025

İlişkide duyulmamak, sessizlikle konuşmaya çalışmak gibidir. Kelimeler çıkar, hisler dökülür ama bir boşluğa çarpar ve geri gelir. Anlatılanların anlaşılmadığını hissetmek, bir süre sonra anlatmayı bırakmaya neden olabilir. Çünkü bir insan, sesini duyuramadığında, iç dünyasında bir sessizliğe hapsolur.

Duyulmamak, sevildiğinden ya da değer verildiğinden şüphe duymaya yol açabilir. “Benim hislerim neden önemli değil?” sorusu, ilişkide derin bir çatlağa dönüşebilir. Bu durum, hem uzaklaşmaya hem de duygusal bir tükenmişliğe sebep olur.

Duyulmamak, sadece sözlerin değil, varlığın da göz ardı edilmesi gibi gelir. Çözüm, iki tarafın da aktif bir şekilde dinlemeyi öğrenmesiyle başlar. Çünkü duyulmak, bir ilişkide var olmanın en temel göstergelerinden biridir.

08/01/2025

Kaygılı bir partner, sürekli tetikte olan bir zihinle ilişkiyi yaşar. En ufak bir sessizlikte bile bir sorun arar, bir bakış ya da tonlamadan anlamlar çıkarmaya çalışır. Gelecekteki olası sorunlara dair senaryolar kurar ve bazen bu senaryolar gerçekmiş gibi davranır.

Sevilmek ister, ama bu sevgi ne kadar gösterilirse gösterilsin, hep bir “yeter mi?” sorusu peşinden gelir. Birlikteliğin içinde dahi yalnız hissedebilir; çünkü kaygı, anın huzurunu gölgeleme eğilimindedir.

Bu tür bir partner, ilişkiyi her zaman bir test alanı gibi görme riskindedir: “Beni ne kadar seviyor? Benim için neler yapar?” Sorularıyla dolup taşan bir zihin, zamanla hem kendini hem de karşısındaki kişiyi yorar. Ancak tüm bu karmaşanın altında yatan şey, aslında sadece güven arayışıdır.

Kaygılı bir partnerin ihtiyacı, anlaşılmak ve duygularının yargılanmadan kabul edilmesidir. Kaygı, sevginin gölgesi değildir; yanlış bir şekilde korunma çabasının bir yansımasıdır.

01/01/2025

Yılın ilk günü, eskiyi geride bırakmanın ve yeniyi karşılamanın sessiz bir eşiği gibidir. Geçmişin ağırlığıyla geleceğin belirsizliği arasında duran bir boşluk… O gün, yeni başlangıçlara dair umutların filizlendiği ama aynı zamanda önceki yılın izlerini hâlâ taşıyan bir geçiştir.

Bu günü anlamlı kılmak, büyük kararlarla değil, küçük farkındalıklarla başlar. Neleri bıraktığını, neleri yanında taşıdığını ve neye yönelmek istediğini düşünme anıdır. Herkes için yılın ilk günü farklıdır; kimisi için yepyeni bir sayfa, kimisi için devam eden bir hikâye…

Asıl önemli olan, o günü nasıl yaşamak istediğindir. Çünkü yılın ilk günü, aslında sana yeni bir yıl kadar yeni bir bakış açısı da sunar: Belki geçmişi kabullenmek, belki hatalardan öğrenmek, belki de sadece durup nefes almak. Yılın ilk günü, kendini yeniden seçme günüdür.