Kognitif Psikoloji

Kognitif Psikoloji Bireysel - Çocuk Terapisi, Hipnoz, Atölye Çalışmaları, Online Danışmanlık, Çift ve Aile Terapisi, Bilişsel Rehabilitasyon

“Seviyor… sevmiyor…Bir çocuk oyunu gibi öğrettiniz bize aşkı.”“Seviyor, sevmiyor…”Çocukluktan beri papatya yapraklarına ...
08/08/2025

“Seviyor… sevmiyor…
Bir çocuk oyunu gibi öğrettiniz bize aşkı.”“Seviyor, sevmiyor…”
Çocukluktan beri papatya yapraklarına sorarız kalbimizin cevabını.
Oysa bu bir oyundur — belirsizliğe tahammül edemeyen zihnimizin bir savunma mekanizması.Psikolojide bu tür davranışlar, bilişsel kestirme olarak tanımlanır.
Karmaşık duyguları, basit cevaplara indirgeyerek güvenlik hissi ararız.
Çünkü aşk; belirsizdir, kontrol edilemez ve çoğu zaman karşılıksız kalabilir.

Papatyaya sormak, bilinçdışı bir arzudur aslında:
“Lütfen benim yerime seç.”
“Ben hislerimin sorumluluğunu alamıyorum.”

Oysa olgun aşk, papatya oyununa ihtiyaç duymaz.Belirsizliğe rağmen sevmeyi, risk almaya rağmen bağlanmayı içerir. Aşk, bir kehanet değil; bir seçim, bir yönelim, bir karşılaşmadır.

Yakınlık, Mesafe ve Kırılganlık ÜzerineBilirsin, bazen birine çok yakın olmak isteriz.Bir sırdaş gibi, bir sevgili gibi,...
30/06/2025

Yakınlık, Mesafe ve Kırılganlık Üzerine
Bilirsin, bazen birine çok yakın olmak isteriz.
Bir sırdaş gibi, bir sevgili gibi, bir “seninleyken ben gibiyim” hissiyle…Ama bazen o yakınlık, sınırları bulanıklaştırır.Paylaştıkça büyümek yerine, iç içe geçip kendimizi kaybetmeye başlarız.
Sonra bir bakarız:
Bir bakış, bir cümle, bir sessizlik…
Her şey kırılganlaşır?🧠 Peki neden yaklaştıkça sınırlar daha kolay ihlal ediliyor?
Çünkü yakınlıkla hak sanısı birbirine karışıyor.
Oysa sağlıklı bağlarda, sevgi kadar mesafe de vardır. Ve sınır, mesafenin değil saygının göstergesidir.
🧑‍🏫 Öğretmen - Öğrenci:
“Hocam siz beni seviyorsunuz ya, şu ödevi biraz es geçsek olmaz mı? 👨‍👧‍👦 Aile - Çocuk:
“Sen benim evladımsın, ne zaman ne istersem bilmek zorundasın.”

🧠 Heinz Kohut’a göre insan psikolojisinin temelinde kendilik (self) yer alır.Bu kendiliğin gelişimi, özellikle çocuklukt...
30/06/2025

🧠 Heinz Kohut’a göre insan psikolojisinin temelinde kendilik (self) yer alır.
Bu kendiliğin gelişimi, özellikle çocuklukta ebeveynlerin (veya bakım verenlerin) çocuğun duygusal ihtiyaçlarına ne ölçüde empatiyle karşılık verdiğine bağlıdır.“Kendimi değerli hissetmek neden bu kadar zor?”
Çünkü birçok insan için “değerli olmak”, koşullara bağlanmıştır:
✅ Başarılıysan,
✅ Güçlü görünüyorsan,
✅ Herkes seni seviyorsa…
Ama ya hata yaptığında?
Ya kırıldığında?
Ya yalnız hissettiğinde?
İşte o zaman iç ses devreye girer: İdealize Edilen Kendilik Nesnesi İhtiyacı:
Çocuğun güçlü, tutarlı bir figüre bağlanma ve onunla özdeşim kurma ihtiyacı.
➤ “Sana güvendiğimde ben de kendimi güvende hissediyorum.”
“Demek ki yeterince iyi değilim.”
Ve kendilik saygısı, tam da burada sınanır.

🌿 Duygusal Açlığın Kökleri“Kendini neden bir türlü tam hissedemediğini hiç merak ettin mi?”Hillary L. McBride’a göre, du...
07/06/2025

🌿 Duygusal Açlığın Kökleri
“Kendini neden bir türlü tam hissedemediğini hiç merak ettin mi?”

Hillary L. McBride’a göre, duygusal açlık çoğu zaman hayatımızın en erken dönemlerine, özellikle anne ile kurulan ilişkiye dayanır. Sevgi, güven, onay, temas… Eğer bunlar tutarsız ya da eksik yaşandıysa, içimizde bir “boşluk” oluşur.

Bu boşluk:
💔 Sürekli onay arayışına,
🍽️ Duygusal yeme krizlerine,
🌫️ Hayatı sevememeye dönüşebilir.

Aslında bedenimiz ve ruhumuz geçmişten gelen bu açlığı doyurmaya çalışır. Ancak ne kadar yer, ne kadar çalışır, ne kadar sevilsek de o çocukluk yarası görünene kadar tam anlamıyla iyileşemez.

🌀 McBride der ki:
“Şefkat, kendinle kurduğun ilişkinin devrimci bir aracıdır.”

🕊️ Şimdi belki de sormanın zamanı:
Bugün hissettiğin açlık, gerçekten bugüne mi ait?

Her insanın içinde bir yer vardır, çocukluğundan kalma bir oda…Kimilerinin o odası sıcak ve oyuncaklarla doludur.Kimiler...
29/05/2025

Her insanın içinde bir yer vardır, çocukluğundan kalma bir oda…
Kimilerinin o odası sıcak ve oyuncaklarla doludur.
Kimilerininse… Sessiz, soğuk ve hep bir şeyler eksiktir.

Donald Winnicott der ki:
“Bir çocuk, yeterince iyi bir bakım alırsa ‘gerçek kendiliğini’ yaşama cesareti bulur.”
Ama bakım eksikse?
Hayal kurmak bile tehlikeye girer.

Çünkü hayal kurmak, görülmeyi ister.
Bir göz, bir kucak, bir “seni anlıyorum” ister.
Eğer bu olmazsa, çocuk büyür ama içindeki hayaller büyüyemez.
Yarım kalır.
Ve sonra her yarım hayal bir UKTE’ye dönüşür.
İçimizde taşıdığımız o tanımsız boşluklar, belki de hiçbir zaman kuramadığımız bir oyun evinden, çizilmemiş bir resimden, söylenmemiş bir “aferin”den kalmadır.

🌱 Bugün “keşke” dediğimiz şeyler, belki de çocukken hakkımız olan ama yaşayamadığımız duyguların yetişkinlik yankısıdır.
Ve belki de her yeni hayal, içimizdeki çocuğun hâlâ vazgeçmediğinin kanıtıdır.Bugün hissettiğin kırgınlıklar, belki de çocukken yaşayamadığın o “küçük” hayallerin yankısıdır.
Belki de bugün kurduğun her yeni hayal, içindeki o eski çocuğa iyi gelmek içindir…

Mahler’in ayrışma-bireyleşme kuramına göre, bir bireyin sağlıklı gelişimi; önce anneden, sonra da ebeveyn figürlerinden ...
27/05/2025

Mahler’in ayrışma-bireyleşme kuramına göre, bir bireyin sağlıklı gelişimi; önce anneden, sonra da ebeveyn figürlerinden psikolojik olarak ayrışmasını gerektirir.
Ama bazen bu süreç görünmez şekilde yarım kalır. Özellikle bir ebeveyn —örneğin baba— erken yaşta kaybedilmişse ya da hayranlık duyulan bir figürse, birey fark etmeden onun “ikamesi” gibi yaşamaya başlayabilir.
• Kendi hayallerini onun hayalleri sanır.
• Seçim yaparken “o olsa ne yapardı?” düşüncesi baskın gelir.
• Suçluluk duymamak için kendi yoluna sapmaz.
• Aidiyet değil, görev duygusuyla yaşar.

Bu durum, bireyleşme sürecinin içten içe donakaldığı bir alana işaret eder.
Kendi olmak için önce “onun çizdiği yoldan çıkmanın” yasını tutmak gerekir.
Ancak bu şekilde bir insan, babasının gurur duyacağı bir birey değil, kendisiyle gurur duyabilen bir birey olabilir.
Unutma: Sevgi, birinin aynısı olmak değil, kendin olurken onun izini kalbinde taşımaktır.

“Mutlu Çiftler Kusursuz Değil, Bilinçli Seçimlerle Güçlüdür.”Gönderi Metni:Birbirini seven iki insanın ilişkisi, sadece ...
27/05/2025

“Mutlu Çiftler Kusursuz Değil, Bilinçli Seçimlerle Güçlüdür.”

Gönderi Metni:
Birbirini seven iki insanın ilişkisi, sadece “iyi anlaşmakla” değil, zor zamanlarda nasıl davrandıklarıyla da şekillenir. Mutlu çiftler, diğerlerinden farklı olarak bazı alışkanlıkları bilinçli şekilde hayatlarına dahil ederler:
• Anlamlı Bağ Kurarlar: Sadece günün nasıl geçtiğini sormazlar; birbirlerinin dünyasına gerçekten ilgi duyarlar.
• Suçlamak Yerine Anlarlar: Kırgınlık yaşandığında savunmaya geçmek yerine, “Ne oldu da böyle hissettin?” diye sorarlar.
• Rutine Değil, Ritüellere Yer Verirler: Küçük ama özel anlar yaratırlar. Sabah kahvesi, yatmadan önce kısa bir sarılma bile bağları besler.
• Öz Bakımlarına Saygı Duymayı Bilirler: İyi bir ilişkinin içinde iki ayrı birey vardır. Kendi ihtiyaçlarını gözetir, partnerlerine de bu alanı tanırlar.
• Kırılganlığı Tehdit Değil, Güç Sayarlar: Duygularını açıkça ifade etmekten korkmazlar. Ağlamaktan, korktuklarını söylemekten, “bilmiyorum” demekten utanmazlar.

Mutluluk bir sonuç değil, her gün yapılan seçimlerin bir toplamıdır. Bu seçimleri birlikte yapmayı öğrenmiş çiftler; dışarıdan “şanslı” görünse de, aslında her gün bilinçle yeniden “biz” demeyi seçmişlerdir.
̇lişki


Bazı insanlar eski eşyaları atamaz.Kırık bir müzik kutusu, solmuş bir defter, yırtık bir bebek battaniyesi…Dışarıdan bak...
10/05/2025

Bazı insanlar eski eşyaları atamaz.
Kırık bir müzik kutusu, solmuş bir defter, yırtık bir bebek battaniyesi…
Dışarıdan bakınca yalnızca “gereksiz” görünür. Ama içeride, o eşya bir çocuğun fark edilmemiş duygularını tutar.

Çocuklukta ihmal edilen sevgi, değersizlikle sarmalanırsa; kişi duygularını objelere kodlar.
Ve yıllar geçse de o nesneler, içsel boşluğu örtmek için var olmaya devam eder.

Tarihi eşyalara ya da eski objelere tutunmak, bazen kimliğin en derin yarasına tutunmaktır.
Sahip oldukların değil, sakladıkların konuşur aslında seni. Çocuklukta duygusal olarak ihmal edilen bireyler, kendilerini görünmez ya da değersiz hisseder. Bu kişiler için bazı nesneler, “beni kimse önemsemedi ama bu eşyalar yanımdaydı” düşüncesinin taşıyıcısıdır.
Bu nedenle eski eşyaları atmak, “bir zamanlar var olmuş duyguları da yok etmek” anlamına gelir. “nesne ilişkileri” bağlamında değerlendirir: Eşyalar, eksik bakımverenin yerine geçer ve içsel boşluğu doldurmaya çalışır.













Bazen birini kaybetmemek için kendimizi kaybederiz.Onun sevdiği gibi giyinir, onun hoşlandığı gibi konuşur, onun istediğ...
10/05/2025

Bazen birini kaybetmemek için kendimizi kaybederiz.
Onun sevdiği gibi giyinir, onun hoşlandığı gibi konuşur, onun istediği gibi biri oluruz…
Ve bir gün aynaya baktığımızda kendi gözlerimizi tanıyamayız.

Değersizlik duygusu, çoğu zaman ilişkilerde şekil değiştirir.
“Ben böyle olursam beni sever” cümlesi, en tehlikeli inançlardan biridir.
Çünkü bu inanç, seni senden eder.
“Sen mi seviliyorsun? Yoksa oynadığın versiyonun mu?”Otto Kernberg’e göre sağlıklı bir birey, tutarlı bir “benlik” algısına sahiptir.
Ama bazen, sevilme arzusu o kadar güçlüdür ki, kişi kendi benliğini askıya alır…
Ve partnerin görmek istediği kişiliğe bürünür.

Bu noktada artık kimlik, parçalara ayrılmaya başlar.
Çünkü “ben kimim?” sorusu, yerini “o beni nasıl sever?” sorusuna bırakır.“Kimlik bütünlüğü yoksa, gerçek sevgi de yoktur. Sadece kaybetme korkusunun esareti vardır.”








“Büyüyemeyen Yanın, Sevilmeyi Bekleyen Çocuk Olabilir mi?”Bazen büyümek istemeyiz.Sorumluluk yorucu gelir.İlişkiler zorl...
09/05/2025

“Büyüyemeyen Yanın, Sevilmeyi Bekleyen Çocuk Olabilir mi?”

Bazen büyümek istemeyiz.
Sorumluluk yorucu gelir.
İlişkiler zorlayıcıdır.
Yalnızlık dayanılmazdır.

Ve içimizdeki o çocuk ses fısıldar:

“Büyüme… Sevilmeyeceksin.”

Ego State terapisine göre:
İçimizde birçok parçamız var.
Biri de o küçük çocuk.
Korkmuş, onay bekleyen, sevgiyi hak ettiğini unutmuş…

İyileşmek, onu susturmak değil;
Yanına oturmak, elini tutmak ve şöyle demektir:

“Artık yalnız değilsin. Buradayım.”Ego State kuramı, kişiliğimizin tek parça değil; çeşitli “benlik durumlarından” (ego durumları) oluştuğunu söyler.
Yani içinde:
• Bir yetişkin var,
• Bir çocuk var,
• Belki öfkeli bir ergen,
• Korkmuş bir 5 yaş çocuğu,
• Ve bazen hep kontrol etmek isteyen bir ebeveyn sesi…Çocuk Kalma Sorunsalı Nedir?

Bazı insanlar dışarıdan olgun, işleyen ve güçlü görünür; ama içlerinde “büyümemiş bir çocuk” karar verir.
Bu çocuk genellikle:
• Kabul görmek isteyen,
• Terk edilmekten korkan,
• Sevilmek için uyumlanan bir ego halidir.

Ve bu ego durumu, büyümeyi tehdit gibi algılar:
Çünkü büyümek = bağımsızlık = ayrılık = risk = acı demektir.

Bu yüzden kişi:
• Sorumluluklardan kaçar,
• Kendini sabote eder,
• Büyümemek için “çocuk gibi davranır” ama bunu fark etmez.

“Sen yokken ben yokum…”Bebekliğin ilk evrelerinde, anne ile kurulan simbiyotik ilişki, çocuğun psikolojik varoluşunun te...
08/05/2025

“Sen yokken ben yokum…”
Bebekliğin ilk evrelerinde, anne ile kurulan simbiyotik ilişki, çocuğun psikolojik varoluşunun temelidir.
Anneyle bir bütün gibi hissedilen bu bağ, sevgi kadar bağımlılığı da içinde barındırır.

Margaret Mahler’e göre:
• İlk 6 ay: Otistik evre
• 6-24 ay: Simbiyotik evre
• Sonrasında gelen: Ayırma-Bireyleşme evresi
İşte bu ayrışma, ruhsal doğumdur.
Ve her doğum gibi sancılıdır.

Ayrışma gerçekleşemezse ne olur?
• Kendi varlığını başkalarında arayan bireyler…
• Terk edilme korkusuyla sarsılan ilişkiler…
• “Yalnızsam yokum” diyen iç ses…

Simyotik bağdan ayrılmak, acıtır.
Ama kendilik, o ayrışmanın ardından yeşerir.

İstifçilik, yüzeyde sadece maddi nesnelerin birikimi gibi görünse de, derin psikodinamik kökenleri olan bir davranış örü...
07/05/2025

İstifçilik, yüzeyde sadece maddi nesnelerin birikimi gibi görünse de, derin psikodinamik kökenleri olan bir davranış örüntüsüdür. Bu davranış çoğu zaman çocuklukta içselleştirilen baskı, korku ve denetlenemeyen otorite figürlerinin bir yansımasıdır. En sık karşılaşılan kaynaklardan biri de: otoriter baba figürüdür.İstifçiliğin kökünde bazen sevgi değil, korku yatar.
Kaybetme korkusu.
Eksik kalma korkusu.
Ceza alma korkusu.
Ve en derininde: Yeniden görülmeme korkusu.
“İhtiyacın olmasa da tut. Gerektiğinde işe yarar.”

Otoriter bir baba figürü, çocuğun sınırlarını ihlal ederken kontrolün güvenlik olduğunu öğretir.
İstiflemek, kontrolü bırakmamak demektir.
Dağınıklık değil; düzen illüzyonu.

Çünkü çocukken hiçbir şeye karar verememiş biri, yetişkin olduğunda her şeye “evet” demeye başlar.
Her nesne, geçmişteki kararsızlığın telafisidir.

Address

Hürriyet Mahallesi Ziya Şira Sokak Cengizhan Konakları B Blok Kat: 2 Daire: 7
Tekirdag

Alerts

Be the first to know and let us send you an email when Kognitif Psikoloji posts news and promotions. Your email address will not be used for any other purpose, and you can unsubscribe at any time.

Contact The Practice

Send a message to Kognitif Psikoloji:

Share

Category

Nearby clinics


Other Tekirdag clinics

Show All